Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Irak ile ilişkilerin 'eskisinden daha samimi' olduğunu söyleyen Davutoğlu, Barzani'nin hafta sonu yapacağı Diyarbakır ziyaretine de değindi.
NTV'nin haberine göre, Davutoğlu, 2 yıldan fazla bir süredir gergin olan Irak ve Türkiye arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açan ziyareti ve bölgedeki gelişmeleri değerlendirdi.
Bu ziyaretle birlikte gündeme gelen 'komşularla sıfır sorun politikasına geri dönülüyor' söylemlerine değinen Davutoğlu, Türkiye'nin bu politikayı hiçbir zaman terk etmediğini söyledi.
Irak'la olan ilişkilerin Mart ayından itibaren yumuşamaya başladığını ifade eden Davutoğlu, "İlişkilerimiz eskisinden daha samimi" dedi.
İki ülke arasındaki yeni projelerden de bahseden Davutoğlu, uzun araç kuyrukları nedeniyle sıkıntı yaratan Habur'a 5 kapı daha açmayı planladıklarını açıkladı.
Davutoğlu, hafta sonu Diyarbakır'da yapılacak olan Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani - Başbakan Erdoğan görüşmesine de değindi.
Barzani'nin bu ziyaretinin bir özgüven işareti olduğunu söyleyen Davutoğlu, kimsenin ziyaretin olumsuz sonuçlara yol açacağı beklentisine girmemesi gerektiğini söyledi ve "Hoş geldiler, sefa geldiler" ifadesini kullandı.
Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
"Türkiye sıfır sorun politikasını biz hiçbir zaman terk etmedik. Bu politikaya dönük eleştiriler statik yorumlardan kaynaklanıyor. Bu dinamik bir politikadır. Sıfır sorun bir irade beyanıdır.
Biz komşularımızla yoğun ilişkiler içine girerek sorunlarımızı minimize etmek istiyoruz bu şekilde barış havzası oluşturmak istiyoruz. Bu yolda bir çok engelle karşılaşırsınız. Yüzleşmeler bitmez. Türkiye sıfır sorundan hiçbir zaman vazgeçmedi. Türkiye komşularıyla ikili ilişkilerden kaynaklı sorun yaşamadı.
Çevremizdeki komşularımızla bir araya gelirken tabii ki sorunlarla karşılaşacağız. Suriye üzerinden İran ve Irak'la ile gerilim yaşandığı iddiaları ileri sürüldü. Suriye insanlık sorunudur. Suriye ile sorununuz yoksa, insanlıkla sorununuz vardır. İnsanlık suçu işlendiği için bir tercih yapmak zorunda kaldık. O bakımdan komşularla sıfır sorun ilkesi terk edilmedi.
Türkiye ve Azerbaycan bölgedeki gelişmelerde aynı perspektiften bakıyor. Türkiye ile Azerbaycan'ı eksene alan çok sayıda üçlü, dörtlü işleyişler var. Ermenistan'ın bize olan güvensizliğini aşmak gerekiyor aynı zamanda Azerbaycan'ın beklentilerini gözardı etmeyecek yeni bir çığır açmak gerekiyor.
Irak'la ilişkiler
"Türkiye-Irak ilişkilerindeki söyleme bakarsanız geçen mart ayından itibaren bir yumuşama var iki tarafta da. Bizim Irakla ilişkilerimiz ikili ilişkiler yüzünden bozulmadı yalnızca. Ülkedeki gruplar arasındaki ilişkilerdeki sıkıntılar da bize yansıdı.
Iraklı taraflar arasında yumuşama olmasıyla Türkiye'nin da buna katılması beyan edildi. Biz Irak'ta taraf tutmuyoruz. Irak'ın istikrarı bölge istikrarı için gerekli. Herkesin bu süreci desteklemesi lazım.
Bırakın bir imayı, Irak'ta çok sıcak karşılandık. Aramızdaki sorun, bizimle Irak arasındaki sıkıntıdan çok Irak'taki sıkıntıların yansıması şeklindeydi. Marmaray'ın yapılması bile onları o kadar heyecanlandırmış ki. Basra'dan İstanbul'a oradan Londra'ya bir hat anlamına geliyor. Bizim ulaştırma porjelerine hız vermemiz lazım.
'Eskisinden daha samimi'
İki tarafta da bu süreçte olumsuz açıklamalar göremezsiniz. Bunları seçimin yaklaşmasına bağlamak yanlış olur. O parantezi kapattık ve ilişkilerimiz eskisinden daha samimi hale dönüştü. Sıkıntı Irak'ın bütün siyasi kesimleriyle ilgili değildi. Sayın Maliki ile yanlış anlaşmalar nedeniyle gerçekleşmiş bir süreçti.
Bu dinamik bir süreçtir. Aile içinde bile ilişkilere dikkat etmek gerekir. Beyaz sayfa gibi ifadeler, ana sorunların aşıldığını gösterir. Artık çıkabilecek ufak sorunlar aşılabilir. Artık bu irade var. Örnek bir ilişki olarak devam edecektir.
Mezhepçilik eleştirilerine yanıt
Biz belli bir topluluk için kutsiyet anlamına gelen şeyleri bir kart olarak görmedik. Bize mezhepçilik diye olmayan bir şeyi yapıştırmaya çalıştılar. Bizi mezhepçilikle suçlayanlar döneminde İran ve Suriye ile yakınlaşma politikalarımızı da eleştiriyorlardı.
Şimdi de Türkiye'nin bölgedeki artan olağanüstü etkisini mezhepçilik olarak eleştiriyorlar. Suriye'deki zulme tepki göstermemiz mezhepçilik olarak yansıtılıyor. Burada kimyasal silah kullanan bir insandan bahsediyoruz.
Mezhepçiliğin bize tutucak bir tarafı yok. Hiçbir Şii'nin bize tepki gösterdiği görülmemiştir, bizim onları dışlayıcı bir tutumumuz olmadı. Her seferinde büyük bir muhabbetle karşılandık, bu onların büyüklüğüdür. Propagandalardan etkilemiş küçük bir kitle haricinde Suriye'deki politikamızın mezhepçilik üzerinde olmadığı biliniyor.
Arap toplumlarında üretilmiş bir algı var, bizim 28 Şubat sürecinde yaşadığımız gibi. Bütün çabalarımıza rağmen, batı medyası Suriye politikası etrafında bir şüphe oluşturulmaya çalışılıyor. Bunu Türkiye'ye taşıyanlar da AK Parti'nin bu şekilde kan kaybedeceğini düşünüyor.
'Güçlü bir uluslararası medyamız yok'
Buna dönük en yoğun propaganların Mısır tutumumuzda görüldü. O zamana kadar Türkiye'yi övenler birden tavır değiştirdi. Mısır ve Suriye'deki tutumumuz aynı ilkeye dayanıyordu. Bizim dış politikada geldiğimiz profile destekleyecek bir uluslararası bir kamuoyu diplomasimiz olamadı maalesef. Bir çok adım attık ama halen açık var.
Gezi olaylarında da bunu gördük. Türkiye karşıtı bir algı oluşturulduğunda bunun karşı algısını oluşturuacak güçlü bir uluslararası bir medyamız yok. Bunu devletin haber kanalı anlamında söylemiyorum. Medya etkinliğinde, dış politika hızında gidemedik. Herkes bizi desteklemek zorunda değil ama Türk medyasının bu alanda alacağı çok yol var.
Örnek vermek gerekirse yabancı medyada yer alan asparagas bir haber, biz de çok güçlü karşılık bulabiliyor. Sayın Hakan Fidan'la ilgili oluşturulan haberde çelişkilere rağmen Türkiye'de karşılık buldu ve gündem ona göre şekillendi.
Türkiye'nin hiçbir zaman El-Kaide veya benzer bir gruplarla ilişkisi olmamıştır olmayacaktır da. Ama Suriye rejiminin bu tür ilişkileri olmuştur. Suriye rejiminin Irak'ta terör yapan gruplarla olan ilişkilerinin belgeleri mevcuttur. Bu Türkiye'ye yönelik bir kara propagandadır.
'ÜSLUP BOZUKLUĞU VAR'
Kılıçdaroğlu'nda üslup bozukluğu var. Aynı zamanda enformasyon eksikliği de var. Üslup bozukluğu sebebiyle Türk adaleti onu tazminata mahkum etti, tahsilatı yaptığımızda bunu söz verdiğim gibi Suriyeli yetimlere harcayacağım.
Kılıçdaroğlu bazı şeyleri ezberliyor ve konjonktür değişse de ezberlediği şeyleri tekrar etmeyi siyaset zannediyor. Mesela bir sabah kalktık Suriye'ye düşman olduk diyor bu bir sabah dediği süre 10 aydır. Bu sürede Türkiye elinden gelen her şeyi yapmıştır.
O alanın dışına çıkmaktan korkuyor. Bir sene önce benim hakkında söyledikleriyle şimdikiler aynı. Benim Kılıçdaroğlu'nun izinden gittiğimi iddia etmek kimsenin kabul edeceği bir şey değildir, bunu en büyük zillet kabul ederim.
Irak ziyareti sırasında verdiğimiz güvenlik raporunu basına sızdırdı. Bağdat'a gitti, Kerkük'e de gidemedi, Necef'e de gidemedi. Aynı rapor benim önüme de geldi. Güvenlik riskleri olduğu bana söylendi. Bu riski göze alarak ben gittim.
Kılıçdaroğlu'nun Suriye'ye heyet göndermesiyle övünmesi inanılmaz bir şeydir. Kimyasal silahla halkını öldüren birinin ayağına heyet göndermeyi maarifet zannediyor. Bu övünülecek bir şey midir? Bırakın bizim onun ayak izlerini takip etmemizi o bizim ayak izlerimizi fark edemez bile.
'PYD SÖZÜNÜ TUTMADI'
PYD'nin özerk yönetime geçtiği iddiası mümkün değildir. PYD ikircikli bir tutum takındı. Onlara Suriye'yi bölecek 'defacto' yönetim ilanlarından kaçınmalarını söyledik. Rejimle aralarına mesafe koymalarını söyledik. Türkiye olarak biz hiçbir etnik ve mezhep grubunun yanında değiliz. PYD'nin yaptığı en vahim hata Kürt muhaliflere uyguladıkları baskılardır. Bize oradaki Kürtlerden çok yoğun şikayet geliyor. Umuyoruz ki bu tavırlarını değiştirirler.
BARZANİ'NİN ZİYARETİ
Bu ziyaret büyük bir özgüven işaretidir. Sayın Başbakanımızın daveti de bu özgüvenin yansımasıdır. İstanbul ile Diyarbakır arasında fark gözetirse birliğe beraberliğe en büyük psikolojik hasarı verir.
Sayın Barzani, Iraklı önemli bir lider olarak Türkiye'nin her yerine gelebilir. Önemli olan geldiğinde vediği mesajdır. Bu Kuzey Irak'taki kardeşlerimize yönelik bir mesajdır. Bir Boşnak lider Boşnakların yoğun olduğu yerde bir düğüne katıldığında bunu tehdit olarak algılar mıyız? Hayır Boşnaklar bizim nüfusumuzun en asli unsurlarıdır.
Bizim için, bu halkın içinde bulunan herkesin yurtdışındaki temsilcileri bizim akrabamız, kardeşimizdir. Onların ziyaretinden bir kötülük görmeyiz. Bizim oraya ziyaretimiz ise onlarla aramızdaki bağları güçlendirir. Bu Türkiye'nin kendine güveninin arttığını gösteren bir gelişmedir.
Bunlar bizim tarihdaşlarımız, onlarla kurduğumuz her ilişki bizi içerde rahatlatır. Türkiye'ni sınır ötesindeki Kürtlerle kurduğu her dostluk ilişkisi, içerde onlarla akrabalık ilişkisi olan kesimlerde rahatlık doğurur. Bu bize güç katar.
Kimsenin de Sayın Barzani'nin ziyaretinden olumsuz bir sonuç çıkacağı beklentisi olmasın, hoş geldiler, sefa geldiler. Nasıl Başbakanımız Erbil'e gitmişse, ben nasıl Kerkük'e gitmişsem; oradan gelen kardeşlerimizi de, etnik kökeni ne olursa olsun, bağrımıza basarız."