30 Eylül 2014 23:15
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Yeni Türkiye Yolunda" isimli ilk kamuoyuna sesleniş konuşmasında Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile mücadele için oluşturulan koalisyona katılma şartlarını üç başlık halinde sıraladı.
Çözüm Süreci’ni başarıya ulaştırma konuşunda kararlılıklarını vurgulayan Davutoğlu, “Paralel yapı da dahil her türlü demokrasi dışı vesayet odağıyla mücadelemize kararlılıkla devam edecek, kriz fırsatçılarına göz açtırmayacağız” dedi.
Davutoğlu, Türkiye'nin üç temel şartını şöyle sıraladı:
Birincisi ve en önemlisi ülkemizin ulusal çıkarları ve güvenliğidir. Bunu temin etmek için her türlü önlemi alırız. Bunu yaparken de aziz milletimiz dışında kimseye sormayız, kimseye hesap vermeyiz.
İkincisi tarihten gelen bir görevle mezhep, ırk, dil ve din farkı gözetmeksizin komşularımızdan gelen tüm akrabalarımıza insanlık adına sahip çıkarız. Bizim gönlümüz de, kapımız da 500 yıl önce de dara düşenlere açıktı bugün de açık. Bu aziz ve yüce gönüllü milletimiz hiç bir zaman mazluma kayıtsız kalmamıştır.
Üçüncüsü ise bölgesel istikrar. Biz bu coğrafyada istikrar, refah ve güvenli bir gelecek istiyoruz. Bunun için de uluslararası toplumla gerekli her türlü işbirliğine hazırız. Ancak sorunu çözmek için bütünlüklü bir strateji geliştirilmesi şarttır. Yarım çözümler daha büyük sorunları da beraberinde getirecektir.
"Dünyada hem başbakanlık hem cumhurbaşkanlığı değişim sürecini bu kadar başarıyla yürüten başka bir örnek göremezsiniz" değerlendirmesinde bulunan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Türkiye kökleşmiş demokrasisiyle, çok şükür, kriz beklentilerini boşa çıkarmıştır. Sancısız bir geçiş yaşadık ve kaos bekleyenlerin elleri boş kaldı. Bundan sonra da paralel yapı da dahil, her türlü demokrasi dışı vesayet odağıyla mücadelemize kararlılıkla devam edecek, kriz fırsatçılarına göz açtırmayacağız.
Türkiye'nin kazanımlarının korunmasında ve atılımların hiç kesintiye uğramadan sürdürülmesinde devamlılığın ne kadar hayati olduğunu iyi biliyoruz. İşte tam da bu yüzden, sadece 3 gün içerisinde Bakanlar Kurulu başta olmak üzere tüm dönüşüm sürecini başarıyla tamamladık. Yeni görevlendirmeler, atamalar hızla gerçekleştirildi. Bizim bu süreçlerle kaybedecek vaktimiz yok. Biz önümüze bakıyoruz."
Türkiye'nin artık normalleştiğine işaret eden Davutoğlu, "Gayri tabii yollarla, siyasi mühendislik operasyonlarıyla iktidar devşirmek isteyenlere kapılar kapanmıştır. Milletimizin her bir ferdi tamamıyla emin olabilir ki; bu medeniyet kervanı, yoluna her geçen gün hızını arttırarak devam edecektir" dedi.
Yeni Türkiye hayallerinin artık adım adım gerçeğe dönüştüğünü ifade eden Davutoğlu, bu yolda aldıkları her hayırlı mesafenin önlerine yepyeni kapılar, çok daha parlak ufuklar açtığını söyledi.
Başardıklarının daha fazlasını başarmak, 2023 hedeflerine doğru ilerleyen yeni Türkiye'yi inşa etmek için hiç ara vermeden çalışmalara aynı aşk ve şevkle başladıklarını belirten Davutoğlu, "Nihai hedefimiz, aziz milletim bunun da ötesinde, bu toprakların sahip olduğu kadim mirası yeniden canlandırmak, yeni bir medeniyet ihyasını gerçekleştirmektir" ifadelerini kulandı.
Türkiye'nin nevzuhur bir ülke olmadığını, köklü bir tarihi ve zengin bir geleneği bulunduğunu vurgulayan Davutoğlu, kendisinin de 62. Hükümete güvenoyu aldıktan hemen sonra, bu köklü geleneğe sahip çıkmak adına Selçuklu başkenti Konya'yı, Osmanlı'nın tohumlarının atıldığı Söğüt'ü ve Cumhuriyet meşalesinin yakıldığı Samsun'u ziyaret ettiğini kaydetti.
Bundan sonraki siyasetlerinde de bu tarihi şuurla hareket edeceklerini bildiren Davutoğlu, "Aynı bilinçle göreve başlar başlamaz Türk demokrasisinin kökleşmesine kendilerini adayan seleflerim rahmetli Adnan Menderes'i, Turgut Özal'ı ve Necmettin Erbakan'ı ziyaret ettim. Onların bu demokrasi mücadelesinde ödedikleri bedellerin farkındayız ve bu bedelleri hiç unutmayacağız" diye konuştu.
Yüklendikleri tarihi sorumluluğun şuurunda olduklarını belirten Davutoğlu, hesaplarını popülist bir anlayışla değil, 2023 vizyonu çerçevesinde belirledikleri kısa, orta, uzun vadeli hedefleri yakalamak üzere yaptıklarını kaydetti.
Seçim siyasetine, seçim ekonomisine, kısa vadeli popülist uygulamalara geçmişte prim vermedikleri gibi bugün de vermediklerini, yarın da vermeyeceklerini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Türkiye'yi daha güçlü, daha müreffeh, daha itibarlı bir ülke haline getirmek, demokrasimizi ülkemizin her bir ferdinin, her bir vatandaşının gurur duyacağı ileri bir seviyeye taşımak adına gereken her adımı atacağız.
Çözüm süreci başta olmak üzere, bu ülkenin ne kadar kanayan yarası varsa, hepsine kararlılıkla çareler üreterek, toplumsal barışı her yönüyle mutlaka tesis edeceğiz. Birliğimizi, dirliğimizi, dostluk ve kardeşliğimizi hiç kimsenin bozmasına izin vermeyeceğiz, saflarımızı sık tutarak, birbirimize kenetlenerek, birbirimize muhabbetimizi arttırarak aramıza fitne ve fesat sokmayacağız. Geçmişte olduğu gibi, kendi önceliklerini koruyan, barışın yanında, haksızlıkların karşısında, gerçekçi ve aktif bir dış politika izlemeye devam edeceğiz."
Ekonomide güveni ve istikrarı asla kaybetmeden çıtayı sürekli daha yukarılara taşıyacaklarını, rekabetçi, yenilikçi, üretimini arttıran, istihdam üreten bir anlayışla büyüyeceklerini bildiren Davutoğlu, ekonomik kazanımlardan, refah artışından toplumun bütün kesimlerinin en adil şekilde pay alması için ne gerekiyorsa yapacaklarına işaret etti.
Davutoğlu, "Tek bir insanımızın bile mağdur olmasına, tek bir vatandaşımızın bile mahrumiyet yaşamasına asla rıza göstermeyeceğiz. 81 vilayetimizin imarından, 77 milyon insanımızın mutluluğundan, gelecek nesillerimizin akıbetinden kendimizi sorumlu sayıyoruz" ifadelerini kullandı.
"Aziz vatandaşlarım, işte bu kavuşma anı görüntüleri için çok bekledik. Sabırla, metanetle, dirayetle çok kritik bir süreci yönettik ve nihayet geçtiğimiz hafta IŞİD'in elinde rehine olarak tutulan vatandaşlarımızın kurtarılmasıyla birlikte millet olarak Elhamdülillah erken bir bayram yaşadık" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:
"101 gün boyunca Musul'da başta Başkonsolosumuz Öztürk Yılmaz olmak üzere 46 vatandaşımız ve üç yerel görevlimizi kurtarabilmek adına çok dikkatli, adeta kılı kırk yararak sürdürdüğümüz çalışmalardan 20 Eylül sabahı nihayet beklediğimiz sonucu aldık. Böyle bir operasyonun fiziki ve stratejik zorlukları bir yana, hepimize yaşattığı duygusal boyutlarıyla da millet olarak zor bir imtihandan geçtik ve çok şükür bu zorlu süreçten alnımızın akıyla çıktık. Ülkemiz evlatlarına, vatandaşlarımız vatanlarına, yavrularımız babalarına, 77 milyon insanımız yeniden huzura kavuştu."
Başbakan Davutoğlu, "Böyle zor bir süreci mükemmel bir şekilde sürdürerek mutlu sona bağlayan, pek çok risk alarak zoru kolaylaştıran, vatandaşlarımızı özgürlüklerine kavuşturan güvenlik görevlilerimizin her birini bir kez daha şükranla selamlıyorum. Başta müsteşarımız olmak üzere, Milli İstihbarat Teşkilatımıza teşekkür ediyorum" dedi.
"İnsan hayatı söz konusu olunca tabiidir ki her adımı büyük bir hassasiyetle atmak, öncelikleri iyi belirlemek gerekiyordu" ifadelerini kullanan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Her şeyden önemlisi, tek bir vatandaşımızın bile canını tehlikeye atmadan süreci yönetmeliydik. Rehin durumda bulunan kardeşlerimizin de bu uzun zaman boyunca metanetlerini, ümitlerini kaybetmemeleri, ülkelerine güvenmekten bir an bile vazgeçmemeleri elzemdi. İftiharla ifade edeyim ki bu olayda Türkiye ne kadar büyük bir devlet olduğunu ve ne kadar işinin ehli bir hükümet tarafından yönetildiğini bütün dünyaya göstermiştir.
Daha önce de benim Dışişleri Bakanlığı görevini sürdürdüğüm dönem zarfında 200'ü aşkın vatandaşımızı Afganistan'da, Irak'ta, Suriye'de, Lübnan'da, Somali'de kaçırılan, rehin tutulan çeşitli vatandaşlarımızı kurtarma operasyonlarıyla özgürlüklerine kavuşturduk. En zor şartlar altında Libya'dan 26 bin insanımızı tahliye ettik, 10 gün içinde. Her bir vakanın kendine özgü şartları vardı, kendine özgü dengeleri, hassasiyetleri vardı. Bu olayların tamamında Türkiye'nin gücünü, etkinliğini, harekat kabiliyetini gördük, bununla gurur duyduk."
Başbakan Ahmet Davutoğlu, ''Uzun bir zamandır çeşitli çevreler haksız ve mesnetsiz biçimde Türkiye’nin IŞİD’le çeşitli ilişkiler içinde olduğu, bu örgüte destek verdiği gibi maksatlı ve art niyetli iddiaları dolaşıma sokuyor. Bu iddiaların hangi kirli hesapların ürünü olduğunu gayet iyi biliyoruz'' dedi.
Bakanlar Kurulu kararıyla IŞİD’i terör örgütü ilan etmiş bir hükümete bu iftiranın atıldığını belirten Davutoğlu, ''Ülke olarak, bu ateşin söndürülmesi, masum canların canına kasteden zorbalıkların ve terör yapılanmasının bertaraf edilmesi için her türlü adımı atmaya hazırız'' diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, son birkaç yıl içinde bölgede herkesi üzen pek çok olayın yaşandığını ifade ederek, milyonlarca masum insanın, zalim yönetimlerin, güç çatışmalarının, terör saldırılarının kurbanı olduğu belirtildi.
Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de defaatle uyarmalarına rağmen uluslararası toplumun doğru olanı yapmaktan sürekli kaçındığını ifade eden Davutoğlu, ''Bu duyarsız ve çelişkili politikalar neticesinde kıvılcımlar bütün bölgeyi tehdit eden yangınlara dönüştü. Devlet otoriteleri ortadan kalktı, orduların etkinliği kalmadı ve halklar çeşitli çatışmacı gruplar karşısında savunmasız kaldı. IŞİD gibi terör örgütleri bu kaostan faydalanarak, bu büyük otorite boşluğunu kullanarak etki alanlarını genişletti'' diye konuştu.
Davutoğlu, bugün ortaya çıkan tablodan rahatsızlığını dile getiren uluslararası topluma, yakın geçmişte bölgede esen demokrasi rüzgarlarına destek olmalarının, demokratik yöntemlerle göreve gelen yönetimlere sahip çıkmalarının gereğini defalarca anlattıklarına dikkati çekti.
Davutoğlu, ancak farklı hesaplar içine girerek bu hayati adımları atamadıklarını, alınması gereken tedbirleri etkin biçimde uygulayamadıklarını ve maalesef bölgenin büyük acılara gark olduğunu belirtti. Davutoğlu, şunları kaydetti:
''Uzun bir zamandır çeşitli çevreler haksız ve mesnetsiz biçimde Türkiye’nin IŞİD’le çeşitli ilişkiler içinde olduğu, bu örgüte destek verdiği gibi maksatlı ve art niyetli iddiaları dolaşıma sokuyor. Bu iddiaların hangi kirli hesapların ürünü olduğunu gayet iyi biliyoruz. Türkiye’nin bu konuda sürecin en başından beri nerede durduğu, nasıl bir tavır ortaya koyduğu belli. Daha önce Bakanlar Kurulu kararıyla IŞİD’i terör örgütü ilan etmiş bir hükümete bu iftira atılıyor.
Maalesef uluslararası toplumun bu kayıtsızlığı bölge insanına çok acı bedeller ödetmiş, yüz binlerce insan canından olmuş, şehirler yıkıma uğramış, toplumların farklı kesimleri arasındaki düşmanlıklar had safhaya yükselmiş durumda.''
Ülke olarak, bu ateşin söndürülmesi, masum canların canına kasteden zorbalıkların ve terör yapılanmasının bertaraf edilmesi için her türlü adımı atmaya hazır olduklarını vurgulayan Davutoğlu, ''Ancak bu arayışların Türkiye’nin hassasiyetlerini gözetmesi ve meseleye nihai çözüm getirecek kapsamda olması gerekiyor. Aksi halde, yapılacak lokal operasyonlarla, alınacak palyatif tedbirlerle elde edilecek her netice, kısa zamanda akamete uğrayacak, önü alınan bir terör örgütünün yerine bir yenisi gelecektir'' diye konuştu.
Bu meselede Türkiye'nin baştan beri tavrını açık şekilde ortaya koyduğunu, kendi sözünü söylediğini belirten Davutoğlu, ''Siz vatandaşlarımızdan ricam, belirli çevrelerden yayılan maksatlı ve art niyetli spekülasyonlara kesinlikle prim vermemeniz, hükümetinize güvenmenizdir'' dedi.
Türkiye’ye zarar verecek, insanları tehlikeye atacak, menfaatleri zedeleyecek hiçbir girişime ''olur'' vermelerinin mümkün olmadığını vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:
''Herhangi bir adım atılacaksa ve Türkiye’nin de bu ortak yapı içinde herhangi bir rol alması isteniyorsa, şartlarımız ilk günden beri zaten bellidir. Burada üç temel şartımız var. Birincisi ve en önemlisi ülkemizin ulusal çıkarları ve güvenliğidir. Bunu temin etmek için her türlü önlemi alırız. Bunu yaparken de aziz milletimiz dışında kimseye sormayız, kimseye hesap vermeyiz.
İkincisi tarihten gelen bir görevle mezhep, ırk, dil ve din farkı gözetmeksizin komşularımızdan gelen tüm akrabalarımıza insanlık adına sahip çıkarız. Bizim gönlümüz de kapımız da 500 yıl önce de dara düşenlere açıktı bugün de açık. Bu aziz ve yüce gönüllü milletimiz hiçbir zaman mazluma kayıtsız kalmamıştır.
Üçüncüsü ise bölgesel istikrar. Biz bu coğrafyada istikrar, refah ve güvenli bir gelecek istiyoruz. Bunun için de uluslararası toplumla gerekli her türlü işbirliğine hazırız. Ancak sorunu çözmek için bütünlüklü bir strateji geliştirilmesi şarttır. Yarım çözümler daha büyük sorunları da beraberinde getirecektir.''
Bugün böyle bir ateş çemberinin yanı başında Türkiye'nin bir istikrar adası olma niteliğini sürdürdüğünü ifade eden Davutoğlu, ''Yakın çevremizdeki bu yangınlardan biz de ülke olarak elbette etkileniyoruz, bölgede ateş altında bulunan siviller Türkiye’yi bir kurtuluş kapısı olarak görüyor. Ait olduğumuz medeniyet, inandığımız ahlaki ilkeler, nesilden nesile aktardığımız insani değerler, zorda kalanın yanında olmayı bir mukaddes görev olarak omuzlarımıza yüklüyor'' diye konuştu.
Tarih boyu millet olarak bu çizgide yüründüğünü, geleceğe de böyle yürünüleceğini belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:
''Sınırımıza gelen, kapımızı çalan, yardım için elini uzatan bu insanlar bizim kardeşlerimiz, akrabalarımız, dostlarımız, komşularımız. Bu asrın başında aynı devletin vatandaşları, aynı cephenin askerleri, aynı mefkurenin takipçileriydik. Ecdadımız Çanakkale’de, Yemen’de, Trablusgarp’ta omuz omuza vuruştular, aynı toprağa şehit düştüler.
Şimdi dara düştüğünde kim olduğuna, neye inandığına, soyuna, mezhebine, kültürüne hiç bakmadan yardım elimizi uzatmak, kapımızı açmak ve bize bağlanan umutları kırmamak bizim için bir onur meselesidir. Büyük bir devlet olmanın, şerefli bir millet olmanın gereği budur. Bize güvenen hiçbir kardeşimiz, dostumuz bu kapıdan başı eğik, gönlü kırık ayrılmayacak, zalimlerin kucağına geri dönmeye zorlanmayacaktır. Türkiye’nin buna yetecek gücü de vardır, imkanı da vardır.''
Geçen hafta sadece Kobani’den Türkiye'ye gelen mülteci sayısının neredeyse 160 bini aştığını belirten Davutoğlu, ''Bunlar çok büyük ekseriyetle Kürt kardeşlerimiz. Savaştan, ateşten, zulümden, yokluktan kaçıyor; umut olarak gördükleri Türkiye’ye sığınıyorlar. Şu teyzelerin, çocukların dramına hangi yürek sessiz kalabilir. Kapıda bu kardeşlerimizi Mehmetçik karşılıyor aziz milletimiz adına onları bağrına basıyor ve her türlü ihtiyacı ile ilgileniyor. Başta AFAD olmak üzere Kızılay ve tüm kuruluşlarımız canla başla bu yarayı sarmak için seferber olmuş durumda'' diye konuştu.
Şu anda Suriye’den, Irak’tan, Filistin’den toplam 1,5 milyondan fazla mültecinin Türkiye'de misafir edildiğini, tabiatıyla birçok ihtiyaçlarının olduğunu, bunların tespit edildiğini, alınması gereken tedbirlerin alındığını aktaran Davutoğlu, ''Bunlar olağanüstü durumlardır aziz vatandaşlarım, bazı sıkıntılar çıkabilir; ama ülke olarak, devlet olarak bunları aşacak tecrübeye de, imkanlara da sahibiz. Milletimizin bu hamiyetperver tavrının gelecek zamanlarda ülkemiz için ne büyük hayırlar, büyük bereketler getirdiğini inşallah hep birlikte yaşayıp göreceğiz'' ifadelerini kullandı.
Bir önceki hükümet döneminde başlattıkları ve önemli mesafe aldıkları "Çözüm Süreci"ni bu yeni dönemde de hayırlı bir neticeye bağlamakta ilk günkü kadar kararlı olduklarını belirten Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bu hayırlı sürecin seyrini etkilemek, buradan menfaat temin etmek, hatta her fırsatı kullanarak var olan olumlu havayı dağıtmak üzere gayret gösteren çeşitli art niyetli çevreler var. Bunlar tahmin etmediğimiz, öngörmediğimiz girişimler değil; bunları da hesaba katarak yola çıktık. Çözüm sürecinin bugün Ortadoğu’nun tek başarı hikayesi olduğunu herkesin iyi bilmesi, atılan her türlü iyi niyetli adımı özenle ele alması lazım.
Uzun yıllardır maruz kaldığımız bu çatışma ortamının bize millet olarak neler kaybettirdiğini, bölgede yaşayan insanlarımıza ödettiği ağır bedelleri iyi düşünmeliyiz. Biz bu topraklarda yeniden kardeşlik ikliminin hüküm sürmesini, kardeşin kardeşi kırdığı çatışma ortamının artık sona ermesini istiyoruz. Kan dökülmesin, canlar yanmasın, ocaklar sönmesin, çocuklar öksüz, analar evlatsız kalmasın istiyoruz. Bu kavganın kimseye yararı yok; en büyük bedeli de bölge insanı ödüyor. El ele, omuz omuza vererek, bunca kayıp yılın açığını kapatalım, bu bölgelerimizi kalkındıralım, işsiz gençlerimize istihdam alanları açalım istiyoruz.''
Ne kadar kalp kırıklıkları varsa, ne kadar mağduriyet, mahrumiyet varsa hepsini gidereceklerini vurgulayan Davutoğlu, ''Bu konuda kararlıyız ama en önemlisi samimiyiz. Bugün çözüm sürecine her zamankinden daha fazla inanıyoruz. Ancak konuyla ilgili herkesin bilmesi gereken bir şey daha var; hiç kimsenin bu süreci bahane ederek kamu düzenini bozacak girişimlerde bulunmasına da asla izin vermeyiz'' diye konuştu.
Çözüm süreci ile kamu düzeninin birbirinin alternatifi olmadığını ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
''Bizim bu ülke için, bu ülkenin insanları için yerine getirmemiz gereken çok temel görev ve sorumluluklarımız var. Temel görevlerimizden biri ülke güvenliğinin ve asayişin sağlanmasıdır. Buna yönelik her türlü tehdit girişimine karşı da gerekli tedbir almaktır. Bu tedbirleri almak noktasında en ufak bir tereddüdümüz olamaz.
Hangi soruna çözüm bulacaksak, bunu bu ülkenin selametini her şeyin önüne koyarak bulacağız. Herkes bu özeni gösterirse kısa zamanda bu mesele bir daha dönmemek üzere gündemimizden çıkar, bu topraklarda yeniden kardeşlik rüzgarları esmeye başlar. Her adım için ayrı ayrı hesabımızı yaptık, stratejilerimizi belirledik, inşallah kısa zamanda somut sonuçlarını da göreceğiz. Türkiye’yi çok güzel günlerin beklediğine dair inancım tamdır.''
© Tüm hakları saklıdır.