BBC televizyonunun Newsnight programına konuk olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye ve Mısır'la ilgili kaygılarını paylaştı ama Türkiye'nin geleceğinden kaygılı olmadığını çünkü bu iki ülkeden farklı olarak Türkiye'de çok güçlü bir demokrasi geleneği olduğunu söyledi.
Davutoğlu son aylarda Türkiye'yi saran, Gezi Parkı eylemleri ile ilgili bir soru üzerine ise, çevre konularında gösteri yapılmasının "ileri demokrasinin göstergesi" olduğunu kaydetti. Davutoğlu "Kimse bunları Arap ülkelerindeki gösterilerle karşılaştırmamalı. Bir çok Batı ülkesinde ekonomik kriz yüzünden gösteriler yapıldı. Türkiye'de de demokratik bir ülke olduğu için gösteriler yapılması normaldir. Türkiye'de insanlar bir çevre meselesini protesto ettiler, protestoların ana sebebi bir kentleşme projesiydi. Mısır'da olduğu gibi adil ve özgür seçimler talebiyle ya da bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi işsizliği protesto etmek için yapılmadı. Çevre konusunun gündeme gelmesi, ileri demokrasi işidir" dedi.
'Srebrenitsa kadar kötü'
Türkiye dışişleri bakanı, BBC'nin haber programında Suriye'ye karşı BM Güvenlik Konseyi'nden sert bir karar çıkmazsa Bosna'da olduğu gibi bir "istekli ülkeler koalisyonu"nun harekete geçmesi gerektiğini söyledi. Uluslararası toplumu, şimdiye kadar Suriye rejiminin kullandığı yöntemlere kararlı bir tepki vermemekle eleştiren Davutoğlu, son olayda da Güvenlik Konseyi'nden etkili bir karar çıkmadığından yakındı.
Davutoğlu "Şam'daki kimyasal silah uzmanlarının inceleme yapmak için bölgeye gönderileceğini umuyorduk. Esad kimyasal silah kullanmadığını iddia ediyor. O zaman BM ekibinin araştırma yapmasına izin vermesi lazım. Esad bu izni vermezse BM Güvenlik Konseyi'nin kararlı ve sert bir pozisyon alması lazım" dedi.
"Peki BM'den böyle bir karar çıkmazsa ne olacak?" sorusunu ise Davutoğlu, Bosna örneğini vererek yanıtladı.
"Bosna'da Srebrenitsa'da benzeri bir şey yaşadık. BM Güvenlik Konseyi etnik temizliğe tepki göstermedi, ardından bir gecede 8 bin kişi öldürüldü. O zaman uluslararası toplum, birlikte hareket etmek isteyen ülkeler 'istekli ülkeler koalisyonu' oluşturdular ve beraberce harekete geçtiler. Şu an BM Güvenlik Konseyi'nin sert bir karar alması gerekiyor. Konsey bunu yapmazsa, biz, istekli ülkelerle birlikte hareket etmeliyiz."
Ne için ve kiminle koalisyon?
Davutoğlu bu koalisyonun kimlerden oluşabileceği konusunda ülke ismi vermekten kaçındı.
"Uluslararası hukuka saygılı ülkeler, sadece Esad değil ama gelecekte bu tür kimyasal silahlar ya da diğer silahlar kullanmaya, insanlık suçu işlemeye niyetlenen bütün diktatörlere kararlı bir mesaj vermek isteyen ülkeler" demekle yetindi.
BBC sunucusunun ısrarı üzerine ise koalisyona çok geniş bir çerçeve çizdi:
"BM Genel Kurulu'na Suriyenin dostları grubu olarak bir tasarı sunduğumuzda 138 ülke oy verdi, Suriye halkına destek oldu. Tek tek ülkeler değil, bu 138 ülkenin tekrar biraraya gelebileceğini düşünüyorum. Uluslararası toplumun iradesi bu."
Koalisyonun ne yapacağı konusunda ise Davutoğlu "Herşeyden önce açıkça 'kan akıtmayı durdur' mesajı verilmeli. Ve rejimin kimyasal silah kullandığına dair yeterli kanıt bulursak, durdurmak için uluslararası müdahale yapılmalı" dedi.
"Nasıl bir müdahaleden söz ediyorsunuz?" sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Bosna'da Srebrenitsa'dan sonra ne olduysa, şimdi yapılması gereken de o. Çünkü orada etnik temizlik hepimiz için çok kötü bir deneydi. Şam'daki bu kimyasal saldırı ve Suriye'de son üç yıldır tanık olduklarımız Bosna'da olanlar kadar kötü. Bosna'da bu insanlık suçlarını durdurmak isteyen tüm ülkeler olarak ne yaptığımızı biliyorsunuz" diye yanıtladı.
Mısır, Suriye gibi olabilir mi?
Peki Mısır, Suriye gibi olabilir mi?
Davutoğlu bu soruyu "Endişeliyiz" diye yanıtladı ve şöyle devam etti:
"Mısır, Arap siyasetinin ve bölgemizin temel direğidir. Köklü bir ülke. O yüzden hepimiz Mısır'da demokratik bir sisteme geçiş konusunda çok umutluyduk. Fakat, son iki aydır tanık olduklarımız, yüzlerce göstericinin sokaklarda öldürülmesi, saldırıya uğraması, yaralanması, ordunun ve güvenlik güçlerinin bunda oynadığı rol, Mısır'ın da Suriye'ye benzer şeylerle yüzyüze gelebileceği konusunda endişe verici sinyaller oluşturuyor."
Dışişleri Bakanı Hüsnü Mübarek'in serbest bırakılmasına tepkisini ise şöyle bir karşılaştırma ile açıkladı:
"1990'larda Soğuk Savaş bittikten sonra eski bir Soğuk Savaş liderinin işbaşına geldiğini, seçilmiş liderin ise hapsediliğini düşünün. Nasıl bir izlenim bırakırdı? Ne yazık ki izlenim budur. Hukuki bir yanı var, ona karışamayız ama siyasi sembolizm ilginç. Eski otokratik lider şu anda serbest , seçilmiş Devlet Başkanı Mursi ve herhangi bir suç işlememiş sivil siyasi liderler hapiste."
Türkiye ve Mısır benziyor mu?
Bu noktada BBC sunucusunun, "Mısır'da bu oluyorsa Türkiye'de de olabilir diye korkuyor musunuz? Aynısı Türkiye'de de olabilir mi?" sorusunu ise Davutoğlu, "Hayır. Türkiye'nin uzun bir demokrasi geleneği var. Türkiye'nin son üç yılı büyük bir başarı hikayesidir. Üç sebeple. Demokratik reformlar, ekonomik gelişme ve aktif dış politika. Bugün Türk insanı geleceğe umutla bakıyor." diye yanıtladı.
Son aylarda Türkiye sokaklarında yapılan kitlesel gösteriler hatırlatıldığında Davutoğlu şöyle konuştu:
"Kimse bunları Arap ülkelerindeki gösterilerle karşılaştırmamalı. Bir çok Batı ülkesinde ekonomik kriz yüzünden gösteriler yapıldı. Türkiye'de de demokratik bir ülke olduğu için gösteriler yapılması normaldir. Türkiye'de insanlar bir çevre meselesini protesto ettiler, protestoların ana sebebi bir kentleşme projesiydi. Mısır'da olduğu gibi adil ve özgür seçimler talebiyle ya da bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi işsizliği protesto etmek için yapılmadı. Çevre konusunun gündeme gelmesi, ileri demokrasi işidir."