Politika

Davutoğlu-Özgürgün ortak basın toplantısı

21 Mayıs 2009 18:05

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, KKTC'ye uluslararası toplum, BM ve AB'nin yaptığı taahhütler ile bunların hiçbirinin yerine getirilmemiş olduğu açık bir şekilde ortada iken Türkiye üzerinde parça tekliflerle baskı oluşturma çabalarının iyi niyetle bağdaşmayacağını söyledi.

Ankara'da temaslarda bulunan KKTC Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün ile bir araya gelen Davutoğlu, görüşmelerin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

Davutoğlu, Özgürgün ile gerek KKTC'deki temaslarda gerekse daha sonraki temaslarında ele alınan konuları gözden geçirdiklerini söyleyerek, KKTC'den dönüşünden sonra New York'a giderek BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile sürmekte olan müzakereleri bütün detaylarıyla ele aldıklarını hatırlattı. BM Güvenlik Konseyi daimi temsilcilerinin dışişleri bakanlarıyla da bir araya geldiğini hatırlatan Davutoğlu, BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer ve AB'nin gelecek dönem başkanı İsveç'in Dışişleri Bakanı Carl Bildt ile yapılan görüşmelerde de kapsamlı değerlendirmeler yaptıklarını anımsattı. Davutoğlu, Brüksel'de düzenlenen son AB-Türkiye Ortaklık Konseyi toplantısında da konunun ele alındığını belirterek, Özgürgün'e bütün bu görüşmelere ilişkin bilgi verdiğini kaydetti.

Bakan Davutoğlu, Özgürgün ile Türkiye ve KKTC arasında gerek söylemle ilgili, gerek zamanlama ve ortak tutum konusunda süregelen geleneksel işbirliği anlayışının bundan sonra da devam etmesinin zorunlu olduğunu konuştuklarını söyleyerek, konuk bakanın da kendisine bilgi verdiğini ifade etti ve KKTC'nin çok daha etkin bir şekilde uluslararası alanda tanıtımının ve ofislerinin açılarak, uluslararası forumlarda temsil edilmesinin Türkiye için öncelik olduğunu kaydetti.

Özgürgün'ün göreve gelmesinin ardından yaptığı bu ilk resmi ziyaretinin ardından İslam Konferansı Teşkilatı dışişleri bakanları toplantısına katılmak için Şam'a gideceğini söyleyen Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Önümüzdeki dönem KKTC için son derece önemli bir dönemdir. Seçimleri başarıyla tamamlamış, dünyada herkese demokratik olduğunu, bu demokratik yarışın nasıl yürütülmesi gerektiği konusunda örnek bir tecrübe göstermiş olan KKTC bugün aynı olgunlukla iç siyasi istişarelerini de yürütecektir. Bu konuda Türkiye'nin desteği her zaman yanlarında olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bizim için Kıbrıs Türk halkının refahı, esenliği, güvenliği her şeyin önünde gelir."

Davutoğlu, Kıbrıs'taki bütün siyasi aktörlerin Kıbrıs Türk halkının geleceği konusunda ortak bir tutum etrafında, ulusal birlik içinde müzakereleri sürdüreceklerine, Kıbrıs Türk halkının geleceğini birlikte şekillendireceklerine inancının tam olduğunu söyleyerek, şunları belirtti:

"Türkiye'nin Kıbrıs müzakereleriyle ilgili pozisyonu her zaman olduğu gibi nettir; biz adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışı öngörüyoruz. Bu barışın hem Ada'ya hem Doğu Akdeniz'e refah ve güvenlik getireceğini inanıyoruz. Böyle bir barışın olabilmesi için çift kesimlilik, iki kurucu devletin oluşturduğu yeni bir ortaklık anlayışı ve siyasi eşitlik bir zarurettir. Bu temel ilkeler etrafında zaten 2004 yılında yürütülen kapsamlı müzakereler olmuştur. Uluslararası toplumun da desteğini almış bir plan mevcuttur. Bu planın temel parametrelerini esas alan her türlü barışçıl görüşmelere destek vermeye devam edeceğiz."

Bakan Davutoğlu, Özgürgün'ün Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olduğunu hatırlatarak, konuk bakanın babasının soyadını Lefke'nin özgürlüğe kavuştuğu gün aldığını anlattı. Davutoğlu, "Biz her zaman Kıbrıs'ta özgür günlerin olması için çaba sarf edeceğiz" diye konuştu.

Kıbrıs müzakereleri

Davutoğlu, sürmekte olan Kıbrıs müzakerelerine ilişkin soru üzerine, BM Genel Sekreteri Ban başta olmak üzere Downer ve diğer BM yetkilileriyle görüştüklerini söyleyerek, bu meselenin iyi niyetle ve gerçek bir barış amacıyla yürütülmesinin gerektiğini düşündüklerini kaydetti. Davutoğlu, şöyle devametti:

"Yani taktik oyalamalar, zaman kazanma çabaları ve Türkiye'nin üzerinde bir AB baskısı oluşturma gayretleri iyi niyetle bağdaşamaz. Eğer biz stratejik bir tercih olarak Ada'da gerçek ve kapsamlı bir barış istiyorsak ve taraflar bunu istiyorsa, her şeyden önce onun en kısa sürede gerçekleşmesi ve ucu açık bir süreç olmaması gerekir. 2004'te başarılı bir müzakere süreci tamamlanmış ve ortaya referanduma sunacak bir plan BM yetkilileri ve garantör ülkelerin yoğunlaştırılmış bir müzakere süreci sonucu ortaya çıkmıştır. Şimdi de biz bu müzakerelerin yoğunlaştırılmasına büyük önem veriyoruz."

Bakan Davutoğlu, herkesin kapsamlı bir çözüm için elinden gelen çabayı göstermesi gerektiğini söyleyerek, BM'nin iyi niyetli bir çaba içinde olduğunu, sürecin hızlanması için de iyi niyetli ve kararlı bir tutum aldığını gözlediklerini bildirdi. BM yetkilerinin de zaman faktörünü dikkate aldıklarını belirten Davutoğlu, "Ümit ederiz ki 27-28 tur sürmüş olan görüşmeler, bir 28 tur daha gitmeksizin artık mümkün olan en kısa sürede bir noktaya getirilir" dedi.

AB süreci

Türk limanlarının Rum kesimine açılması ihtimaline ilişkin soru üzerine Davutoğlu, bunun şu anda gündemde olan bir konu olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:

"Biz daha önce de bu konuyu değişik tecrübelerle yaşadık. Parça çözümlerin, parça tekliflerin nihai sonucu elde etmede çok etkili olmadığını gördük. Artık herkes Kıbrıs meselesinin bir bütün içinde çözümlenmesine önem vermeli. Ayrıca KKTC'ye uluslararası toplumun, BM'nin, AB'nin yaptığı taahhütler açık bir şekilde ortada iken ve bunların hiçbirinin yerine getirilmemiş olduğu da ortada iken Türkiye üzerinde böyle parça tekliflerle bir baskı oluşturma çabaları da iyi niyetle bağdaşmaz. Bizim için Kıbrıs meselesine kalıcı ve kapsamlı çözüm esastır. Türkiye'nin AB süreci ise kendi doğası içinde ve bize verilen taahhütler, yerleşmiş gelenekler ve teamüller süreci içinde yürümesi gereken bir süreçtir."

Sürecin hızı ve garantör ülkeler

Davutoğlu, sürecin hızı ve garantiler konusundaki soru üzerine de, Kıbrıs devletini ortaya çıkaran 1960 anlaşmalarına bakılacak olursa Türkiye ve Yunanistan'ın Kıbrıs sorununa etkin bir şekilde devreye girmelerinin olumlu sonuçları olabildiğini söyleyerek, 2004'te Türkiye-Yunanistan ilişkilerindeki iyi seyrin Ada'da da pozitif yansımaları olduğunu bildirdi.

Nihai olarak barışa karar verecek olanların Ada'daki taraflar olduğunu belirten Davutoğlu, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat başta olmak üzere müzakereleri yürüten heyetin tam yetkili olduğunu söyleyerek, "Ama barışı gerçekleştirmek bir şeyse barışı sürdürülebilir kılmak yine önemli bir unsurdur" dedi. Davutoğlu, Doğu Akdeniz'de barışın sürdürülebilir kılınması için anavatanların ve garantör statüsündeki ülkelerin olumlu ve iyi niyetli katkılarının çok önemli olduğunu bildirdi. Davutoğlu, "Dolayısıyla biz sadece Kıbrıs'ı değil Yunanistan'ı da içine alacak şekilde Doğu Akdeniz'de bir barış, refah ve özgürlük alanının oluşmasını istiyoruz" diye konuştu.

"Barışa ancak taraflara eşit davranıldığı zaman ulaşılabilir" diyen Bakan Davutoğlu, bu çerçevede Yunanistan ile istişareleri sürdüreceklerini, yakın bir zamanda da Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni ile görüşmeyi umduğunu belirterek, iki ülke ilişkilerindeki olumlu seyrin Ada'ya da yansımasını umduğunu kaydetti.

2009 yılında barış ihtimali

Davutoğlu, 2009 yılında çözüm ve barış umudu taşıyıp taşımadığının sorulmasına karşılık da, şu yanıtı verdi:

"Barış öyle bir şeydir ki ekmek gibi, su gibi geciktiği zaman anlamını yitirir ve ihtiyaç olduğunda da hemen elde edilmesi gereken bir şeydir. Dolayısıyla barış için dünyanın bir yerinde ihtimal varsa vakit geçirilmemelidir. Hele Kıbrıs gibi uzun yıllardır karşılıklı barış gerçekleştirilmesi anlamında sıkıntılar yaşanmış bir adada bunun bir an önce gerçekleşmesini isteriz. Ama barışın gerçekleşmesi dışında sürdürülebilir olması için de barışın objektif ilkelere dayalı olması lazım. Eğer taraflar iyi niyetli tutumlarını sürdürür ve siyasi kararlılık gösterirlerse bunun gerçekleşebileceği inancını taşıyorum. Dolasıyla 2009 sonu gibi bir son tarih koymak değil de mümkünse daha da öncesi gerçekleşebilirse bundan herkesin mutlu olması gerekir."

Bakan Davutoğlu, barışta tarafların eşitliğinin çok önemli olduğu hususunun altını bir kez daha çizerek, Türkiye olarak geçmişte bazı arabuluculuk girişimleri içinde olduklarını, taraflardan herhangi birisinin diğer tarafı ya da 3. tarafların o tarafı ikinci statüde görmesi durumunda o müzakerenin müzakere olma niteliğini kaybedeceğini bildirdi.

Kıbrıs Rum kesimi lideri Dimitris Hristofyas'ın "Türkleri asimile edeceklerine" ilişkin sözlerinin bu çerçevede "hiç yapıcı olmadığını" belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eğer Hristofyas ya da taraflardan birisi, müzakerelerin eşit tarafı olan Türk tarafını asimile edilmesi gereken edilgen bir taraf olarak görüyorsa bu, barış müzakerelerinin içerikten ve baştaki en temel ilkeden sapmakta olduğunu gösterir. Biz eşit oldukça her tür barış çabasının yanında olacağız. Ama Türk tarafını asimile edilmesi gereken bir taraf olarak algılayan bir tutumu da kabullenmemiz mümkün olmadığı gibi bunu barışçıl çabalar içinde iyi niyetli bir girişim olarak değerlendirmemiz mümkün değildir. Ümit ederiz ki Kıbrıs Rum yönetimi yetkilileri de Hristofyas da Talat'ın gösterdiği iyi niyetli tutuma mukabelede bulunurlar ve bütün tarafların da ilgili taraflara bu ilkesel konuda yapıcı davranmaları gerektiği konusunda gerekli uyarıları yaparlar."
KKTC Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün, Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türkleri eşit bir taraf olarak görerek, adada bir anlaşmaya varılması niyetinde olup olmadıkları konusunda henüz emin olmadıklarını söyledi.

Özgürgün, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile yaptığı görüşmenin ardından Dışişleri Bakanlığında düzenlenen ortak basın toplantısında, hükümetinin yeni güvenoyu aldığını söyleyerek sözlerine başladı.

Davutoğlu'nun ilk ziyaretini KKTC'ye yaptığını anımsatan Özgürgün, "Dolayısıyla ben de yeni güvenoyu alan hükümetimizin, Şam ziyareti öncesinde ilk ziyaretini Anavatana yapıyorum" dedi.

Adada müzakere sürecinin devam ettiğini belirten Özgürgün, "Sayın (KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali) Talat'a ve Anavatamız Türkiye ile birlikte sürdürülen müzakere sürecine hükümet olarak destek veriyoruz. Kıbrıs konusunda devam eden görüşme sürecinde KKTC halkı, Anavatan Türkiye halkı ve hükümetimizin aynı düşünceler içerisinde olduğunu memnuniyetle görüyoruz" diye konuştu.

Özgürgün, "Kıbrıs'ta sulandırılmamış bir iki kesimlilik, iki halkın siyasi eşitliği, iki kurucu devletin eşit statüsü ve Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin olmazsa olmazları olduğunu" söylediklerini, bunların "kırmızı çizgileri olduğunu ve müzakere konusu yapılamayacağını" kaydetti.

Orams davası ve benzer davalara dikkati çeken Özgürgün, Kıbrıs konusunun kişisel davalar yoluyla çözülemeyeceğini yaptıkları görüşmelerde muhataplarına ilettiklerini ifade etti. Toprak ve mülkiyet konularının "bütünlüklü konular" olduğunu söyleyen Özgürgün, bu konuların ancak müzakere yoluyla ve küresel bir şekilde çözülebileceğini bildirdi. Özgürgün, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Özellikle hem Anavatanımız Türkiye'yi, hem de Kıbrıs Türk halkını davalar yoluyla köşeye sıkıştırarak bir çözüme ulaşmaya çalışmak kimseye bir şey kazandırmayacağı gibi, Kıbrıs konusundaki müzakere sürecine büyük bir darbe vuracaktır. Dolayısıyla bu yolda olanlara, bu yoldan dönmelerini tavsiye ediyoruz."

Özgürgün, Kıbrıs Rum liderliğine de seslenerek, AB sürecinde Kıbrıs meselesini Türkiye'nin önüne engel olarak koymakla bir yere varamayacağını, bunun yanlış bir yaklaşım olduğunu ifade etti. Kıbrıs konusunun Kıbrıslı Türk ve Rumların masada bir anlaşmayla çözebileceği bir konu olduğunu ifade eden Özgürgün, şöyle konuştu:

"Garantör ülke olarak Türkiye'nin 1974'teki haklı ve meşru müdahalesinden sonra adaya barış gelmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs'taki barışı sağlamaktadır. Eksik olan sadece bir anlaşmadır, bu anlaşma Kıbrıslı Türklerin ve Rumların masada ulaşabilecekleri bir anlaşmadır."

Türkiye'nin adada devam eden müzakere sürecine ve kapsamlı çözüme ulaşılması için verdiği desteği vurgulayan Özgürgün, Türkiye'nin AB sürecinin Kıbrıs konusuna bağlanmaması gerektiğini yineledi. Özgürgün, Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığı ile uyum ve işbirliği içinde çalıştıklarını ve çalışmaya devam edeceklerini kaydetti.

"Avrupa Parlamentosunda gasp edilmiş 2 sandalye var"

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Özgürgün, gelecek ay Avrupa Parlamentosunda (AP) yapılacak seçimlerin ve bu seçimlerde Kıbrıslılar için altı sandalyenin ayrıldığının hatırlatılması, KKTC'nin AP'de temsil hakkı için daha bekleyip beklemeyeceğinin sorulması üzerine, şunları söyledi:

"Kıbrıs Rum tarafı bu 6 sandalyenin 2'sinin Türklere ait olduğunu biliyor. Ancak bu seçimlere, Kıbrıslı Türklerin katılmadığı ve Kıbrıslı Türklerin 2 sandalye için seçime gitmediği de bilinmiyor. Dolayısıyla orada gasp edilmiş iki sandalye var."

Özgürgün, Rum tarafının şart olarak bu iki sandalyenin kullanılması için ancak Kıbrıslı Türklerin adanın güneyine yerleşip 6 ay da oturmasıyla mümkün olabileceğini söylediğini, bunu Kıbrıs Türk tarafının da reddettiğini kaydetti.

Kıbrıs'ta kapsamlı bir çözüme varılmadan, bu iki sandalyenin Kıbrıslı Türkler tarafından kullanımının mümkün olamayacağını belirten Özgürgün, şöyle konuştu:

"Bizim talebimiz, bu iki sandalyenin boş bırakılması veya Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde iki sandalyenin Kıbrıs Türk halkına verilmesi yönünde sağlanan bir ayrıcalık vardı. Dolayısıyla biz bu iki sandalyenin gasp edildiğini söylüyoruz. Ancak bu konuyu şu anda aşamadık."

"Hristofyas'ın sözleri kabul edilemez"

Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ın geçen haftaki "çözümün ardından Kıbrıslı Türkleri adım adım asimile edeceğiz" yönündeki açıklamasının hatırlatılması üzerine de Özgürgün, "Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türkleri eşit bir taraf olarak görerek, anlaşma niyetinde olup olmadıkları konusunda henüz emin değiliz" dedi.

Özgürgün, özellikle yapılan temaslar ve bulunulan ortak platformlarda Kıbrıs Rum yönetiminin "Kıbrıs Cumhuriyetinden" vazgeçmeyeceğini gördüklerini ve bunun kabul edilemez olduğunu söyledi.

Hristofyas'ın sözlerinin asla kabul edilemeyeceğini vurgulayan Özgürgün, Kıbrıs Türk tarafının adada eşit ortak olduğunu ve bir anlaşmaya varılacaksa bunun ancak eşit iki tarafın masada bulabilecekleri bir çözümle mümkün olabileceğini bildirdi. Hristofyas'ın yanı sıra diğer Kıbrıslı Rum yetkililerin de benzer görüşleri dile getirdiğini ifade eden Özgürgün, bu yaklaşımı ne kendilerinin ne de garantör ülke olan Türkiye'nin kabul edeceğini belirtti.

Özgürgün, "Sayın Hristofyas'ın dili sürçmüştür demek istiyorum. Görüşmelerin Sayın Talat ve Hristofyas arasında, iki eşit ve iki kurucu ortağın görüşmeleri şeklinde devam etmesi ve bir sonuca ulaşması en büyük temennimizdir" diye konuştu

Bu arada, Davutoğlu-Özgürgün görüşmesinde, Orams davası gibi davaların adada devam eden müzakere sürecine fayda sağlamadığının karşılıklı olarak ifade edildiği öğrenildi.

Edinilen bilgiye göre, görüşmede ayrıca, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun Özgürgün'e, KKTC'ye uygulanan haksız kısıtlamaları her platformda gündeme getirdiklerini söylediği ve "Sizin kaderiniz, bizim kaderimizdir" dediği bildirildi.