-DAVUTOĞLU: LİBYA İÇİN FEDAKARLIKTAN KAÇINMAYACAĞIZ İSTANBUL (A.A) - 02.03.2011 - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin Libya için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağını söyledi. Davutoğlu, Hilton Oteli'nde, gazete ve haber kanalı temsilcileri ile bilgilendirme toplantısı düzenledi. Toplantıda yaptığı konuşmada Davutoğlu, Ortadoğu bölgesinde yeni bir ortak aidiyet, kader birliğinin doğduğunu, Tunuslu biri kendini yaktığı zaman Bahreyn'de, Yemen'de yaşayanların ayağa kalktığını, bu bölgenin insanlarının artık her şeyi takip ettiğini ve birbirine bakarak tepki gösterdiğini ifade etti. Tek bir grubun yönetmesi bile mümkün olmayan bir spontaneizmin, bir doğallığın oluştuğunu ve bunun görülmesi gerektiğini söyleyen Davutoğlu, ''Bu doğal akışın karşısında duran aktörler kaybedecekler. Öyle veya böyle, bugün veya yarın'' dedi. Bütün bu olayların tek bir insanın ne kadar önemli olduğunu ortaya koyduğunu belirten Ahmet Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Devletlerin, toplumların, büyük siyasi yapıların değil, tek bir sıradan bir insanın tarihi dönüştürebilme kabiliyetini ortaya koydu. O zaman tek bir insanın insan hakları konusunda da uluslararası bir yeni konvansiyona ihtiyaç var. O tek insanın gücü, kudreti çok önemli. Hak ve özgürlükler de oradan çıkıyor. Arap toplumu bunu keşfetti. 'Tek başıma, ağırlığımı koyabilirim bu tarihe' dedi. Psikolojik bir devrim yaşanıyor. Bu devrim, siyasal devrimlerden daha önemli.'' Arapça'nın dil olarak büyük bir cazibesi olduğunu ifade eden Davutoğlu, ''Dünyada eğer insanları harekete geçirmek istiyorsanız Arapça... En sıradan fikirleri bile büyük fikirler gibi yansıtabilirsiniz. Şiir okuyacaksanız Farsça ve Fransızca, eğer insanları harekete geçirecekseniz Arapça ve Almanca kullanacaksınız'' dedi. Davutoğlu, Wikileaks ve başka etkilerle Arap halklarının kendi liderlerine olan güvenlerinin sarsıldığını belirtti. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, demokratik bir Türkiye'nin, otoriter bir Mısır'dan, Gazze olayına ya da İsrail'e karşı çok daha güçlü bir şekilde tepki verdiğini vurguladı. -LİBYA'DAN TAHLİYELER- Libya'daki olayların, Mısır'ın aksine çatışmalarla başlayan bir süreç olduğunu ifade eden Davutoğlu, ''Onun idare edilememesi durumunda siz de o çatışmasının bir parçası olabilirsiniz'' dedi. Mısır'da yaşayan 3 bine yakın Türk vatandaşının 2-3 gün içinde tahliye edildiğini anlatan Davutoğlu, şunları söyledi: ''Şu an Libya, Mısır, Tunus'taki her kesimle bazen saatlik, bazen anlık bazda temas kuracak kanallarımız var. Bingazi'de, Trablus'ta kim ne düşünüyor... Vatandaşlarımızı bu kadar başarıyla şehir şehir topladıysak, o konvoyların geçiş yolundaki aşiret liderlerine giden mesajlarımız oldu. Yerel olarak kim kontrol ediyorsa onlarla temaslar kurduk.'' Başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere herkesin sürece katkıda bulunduğunu anlatan Davutoğlu, ''Yoksa bir ülke düşünün, çöl, ulaşım şartları zor. 26-27 bin insanımızın bütün ülkeye yayıldığı şantiyelerde yaşadığı bir coğrafyadan bahsediyorsunuz. Şu veya bu taraftarı bir grupla bizim vatandaşımız, şantiyeler etrafında göğüs göğüse çarpışır halde olsaydı, 20 sene sonra nasıl hatırlanacaktı bu Türkler ile Libyalıların ortak vicdanında'' dedi. Davutoğlu, ''Bugün itibariyle 22 bin 617 kişiyi tahliye ettik. Havayoluyla 10 bin 319, denizyoluyla 8 bin 416, karayoluyla da 2 bin civarında Tunus ve Libya'ya geçişler oldu'' dedi. TEK BİR BİREYİN HİSSİYATINDAN KOPMAMAMIZ LAZIM Avustralya Dışişleri Bakanının, bir konsolosluk görevlisinin nerede olduğunun belli olmadığını ifade ederek, bu kişinin bulunması için yardım talebinde bulunduğunu anlatan Ahmet Davutoğlu, şöyle konuştu: ''İngiltere ve Avustralya, bu bölgedeki büyükelçilik ve konsolosluklarını kapattı ve bütün yetkiyi Türkiye'ye devrettiler. Türkiye olarak bugün orada İngiltere ve Avustralya'nın çıkarlarını da temsil ediyoruz. Bundan dolayı Avustralyalı konsolosluk görevlisinin bulunması için yardım talebinde bulundular. Avustralya Dışişleri Bakanı, 'Konsolosluk elemanımız son askeri uçakla Türkiye'ye ulaştı. Sana çok şey borçluyum' şeklinde mesaj gönderdi. Alabildiğimiz kadar yabancı ülke vatandaşlarını da aldık. Bundan sonra da gemilerimiz yabancıların getirilmesi için tahliye işlemlerini sürdürecek. Bu, işin insani boyutu. Türkiye'nin bu insani boyut sebebiyle kazandığı olağanüstü bir itibar var. Bu, Türk devletinin nasıl çalıştığını gösteren bir başarı tablosu. Bütün bölgeyi kuşatan, o bölgenin tek bir bireyine bile hitap eden bir dış politikamız var. O tek bir bireyin hissiyatından kopmamamız lazım. Her ülkenin iç şartlarına doğru yaklaşımla çözüm oluşturmak lazım. Şu an hem Bingazi hem Trablus ile doğrudan kanalları olan ve her an her türlü mesajı karşılıklı olarak da toplu olarak da değerlendirebilecek ülke olarak belki de bir Türkiye vardır. Bizim için Libyalı var. Libya'nın hepsi azizdir. Onların kaderi de bizim kaderimizdir. Bundan sonra çözüm için ne yapılabilirse yapacağız. Libya için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağız. Yine biz, dış müdahaleye karşıyız. Çünkü dış müdahale Libya'da durumu iyileştirmez, kötüleştirir. Çünkü biz Libya'daki bütün taraflarla konuşuyoruz. Dış müdahale isteyen tek bir taraf yok. Yani muhalefet 'Gelin, bizi kurtarın' diye bağırmıyor. 'Yapılacak her müdahale benim durumumu kötüleştirir' diyor. Türkiye olarak neyi istemiyoruz Libya'da? Bingazi ve Trablus şeklinde ikiye bölünmesini istemiyoruz. Irak'ta yapılan hataların Libya'da yapılmaması lazım. Bingazi'deki iç dönüşümü gölgede bırakacak şekilde bir Arap-Batı, İslam-Batı, Libya-Batı gibi bir çatışmanın görüntüsünün de ortaya çıkmaması lazım. Libya içinde bir iç gerilimin de yaşanmaması, Libya halkının hayat şartlarının zorlaştırılmaması lazım ki bu dönüşüm herhangi bir şekilde şaibe altında kalmasın. Bizim yaptığımız bütün çaba da bu yönde. Bu tarihi süreci yaşarken, biraz heyecan duymak, o sürecin hakkını vermek lazım. Ama tek tek ülkelerin yaşadığı günlük olaylarda da realist, orada insan kaybına yol açmayacak yöntemlerin bulunması lazım.''