06 Ekim 2022 15:49
T24 ANKARA
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü konusundaki açıklamalarını tarihi nitelikte olduğunu söyledi. Davutoğlu, CHP’nin gündeme getirdiği başörtüsü konusunu Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir adım ileriye taşıdığını belirtirken, “Erdoğan, ilk defa muhalefetin söylediği bir hususta muhalefete destek verdi” dedi, "“Sayın Kılıçdaroğlu’yla bu konuyu öncesinde görüşmedim." düşüncesini dile getirdi. Davutoğlu, Mersin’de polisevine saldırı sonrasında CHP’yle ilgili açıklamalar yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu sert dille eleştirirken, “İçişleri Bakanı milli güvenlik sorunudur” değerlendirmesini yaptı.
Parti genel merkezinde gazete, televizyon ve internet medyasının temsilcileriyle kahvaltıda bir araya gelen Davutoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı. Gelecek Partisi lideri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun baş örtüsü konusundaki çıkışı, altılı masa gündemi, Cumhurbaşkanı adaylığı ve Mersin’de yaşanan terör saldırısı konusundaki soruları yanıtladı.
Davutoğlu’nun açıklamaları özetle şöyle:
“Her an tetiklendiğinde toplumsal barışımızı, toplumu etkileyecek, çözüme kavuştuğunda da toplumsal barışa katkı yapacak üç önemli fay hattı var. Birisi etnik kimlikler üzerinden oluşan bir fay hattı. Özellikle Kürt vatandaşlarımızın sorunları başta olmak üzere. İkincisi mezhebi kimlik üzerinden Alevi vatandaşlarımızın sorunları da içeren geçmişte Dersim olaylarından, Kahramanmaraş olaylarına kadar etik ve mezhebi kimlik üzerinden yaşadığımız travmalardır. Bir de muhafazakâr - seküler kesimler, farklı inanç, farklı hayat tarzları diyebilirsiniz. Bu ayrım üzerinde gerilimler yaşandı.
Her bir gerilimin kendi içinde bıraktığı acı hatıralar var. Ya bu fay hatlarını hep birlikte, bir zeminde buluşturacağız; ya da derinleştirerek, o hatları kutuplaştırarak gelecek nesillerin de şu anda söylediğimiz acıları başka acılarla anmalarına sebep olacağız. Bu ağır bir sorumluluk. En temel misyonumuz kim söylerse söylesin bu fay hatlarını esnetmeye, yumuşatmaya ortadan kaldırmaya yönelen her açıklamayı desteklemektir. Kim derse desin.”
“Bu açıdan bakıldığında Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklaması çok önemli. Tarihi nitelikli bir açıklama olarak değerlendirdim. Ve hemen destek beyan ettim. Bu aynı zamanda altılı masanın temel misyonuna da uygun bir açıklamaydı. Çünkü altılı masanın belki de Türk siyasetine yaptığı, yapacağı en büyük katkı iktidara gelmek değildir açıkçası. İktidara bir şekilde gelinir. Ama bu fay hatlarını temsil edenin siyasi akımlarının hemen hemen hepsinin temsilcilerinin o masa etrafında buluşması. Ve bu tansiyonu düşürmek için irade sergilemesidir.
Keşke bu masayı Sayın Erdoğan toplasaydı. Keşke o sert konuşmayı yapmak yerine ‘siyasi liderlerle bir akşam yemeği yeseydim’ deseydi. Kötü mü olurdu? Alkışlardık.
Şimdi bu bakımdan Sayın Erdoğan’ın dünkü konuşmasını bir açıdan memnuniyetle, bir açıdan açık bir şekilde üzüntüyle karşıladık. Memnuniyetle karşıladığım husus şu; Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Kılıçdaroğlu’nun teklifini bir adım öteye götürdü. ‘Anayasal bir düzenleme yapalım’ dedi. Sayın Kılıçdaroğlu da cevap verdi. ‘Her türlü desteğe hazırız’ diye. Bu şu demektir; ilk defa muhalefetin söylediği bir hususta Sayın Cumhurbaşkanı bir adım öteye gitti muhalefete destek beyan etti. Şimdi bu takdir edilecek bir davranıştır. Ama üslup son derece sert. Alevi vatandaşlarımızın sorunlarını çözme unsuru gayet önemli ama temel insan hak ve özgürlüğü konusunda bir vizyon içeren bir konuşma değil. Buna rağmen dün yayınladığım bir videoda öyle destekle beyan ettim. Bir yerlerden başlamamız lazım”
“İktidar, ‘biz gidersek kazanımlarımızı kaybederiz’ diye muhafazakâr kitleye parmak sallıyor. Hayır kaybetmeyecek işte. Sayın Kılıçdaroğlu da açıkladı. Biz buradayken onu da söyleyeyim. Ben de bu partinin lideri ve arkadaşlarımla birlikte beraberken bu kazanımların hiçbirisi kaybolmayacak. Buradan teminat olarak söylüyorum. Kaybolmayacak. Kaybetmeye yönelik herhangi bir adım olursa da karşısında Sayın Erdoğan durmayabilir.
Bu acılar hepimizin acılarıydı. Bu acıyı Sayın Kılıçdaroğlu savunursa daha da anlamlıdır. İşte böyle oldu bugün. Hepimizin görevi bu fay hatlarını ortadan kaldıracak çağrılara kulak asmak ve olumlu tepki vermek, birlikte çalışmaktır.”
“Sayın Kılıçdaroğlu’yla bu konuyu öncesinde görüşmedim. Zaten hemen hemen her toplantıda bu fay hatlarının nasıl aşılabileceği, bu sorunların nasıl çözülebileceği, farklı toplum kesimlerinin psikolojilerinin olumlu yönde nasıl değişebileceği konusu her ayın gündemi. Ak Parti’nin, Milliyetçi Hareket Partisi’nin ‘28 Şubat kazanımlarını kaybederiz korkusu üzerinden yürüttüğü ve kendi kitleleri konsolide etme çabası karşısında ne tedbirler almak gerekir’ diye konuştuk. Son toplantıda da konuştuk. Siyasi liderler bir araya geldiğinde bu tür konular başörtüsü de dahil, geçmişte de muhafazakâr kesimin kaygıları hepmgörüşüldü. Sayın Erdoğan’ın, Ak Parti’nin, Sayın Bahçeli’nin bu kaygıları tahrik ederek, bir siyaset stratejisi benimsediği hep konuşuldu. Ama spesifik olarak ertesi gün Sayın Kılıçdaroğlu’nun böyle bir açıklama yapacağı görüşü dile getirilmedi. Böyle bir konu ele alınmadı.
Ama Sayın Kılıçdaroğlu'nun açıklaması kendi zamanlaması ve muhtevası kendi siyasi tercihidir. Fakat zemin de uygun olduğu için buna açık destek beyan etmekte hiçbir beis görmedim. Ayrıca birbirimizi etkileriz de. Bunda bir yanlışlık yok. Karşılıklı olarak bu etkiler.
İki kesim rahatsız olur bundan. Bir iktidar ‘elimizden bir koz gidiyor’ diye. İkincisi de 28 Şubat zihniyetini hala barındıran bazı kesimler var. Onlar da ‘bu karşıtlık ortadan kalkarsa ideolojik zeminimiz yok olacak’ diye telaşa kapıldılar. Aslında bu çok doğru bir iş yapıldığına işaret. Bırakın iktidar telaşa kapılsın. Başörtüsü yasağı kesinlikle insan haklarına aykırı ve temelsizdir. 28 Şubat’ta temelsiz fiili olarak uygulanmıştır. Şimdi de fiili olarak özgürleştirildik. Benim de içinde bulunduğum hükümetler tarafından. Özgürleştirildi. Doğru. Ama yasal ve anayasal bir teminata kavuşmamıştı. Dün de sayın Erdoğan aslında bunu kabul etti. Bir taraftan ‘biz bunu çözdük’ dedi ama bir taraftan ‘anayasal teminata ihtiyaç var’ dedi. Demek ki bir sorun var ortada. Bazı kesimler de iktidar gibi telaşlandılar. Çünkü onlar da geldiklerinde fiili olarak tekrar bu yasağı kamuda başlatma niyetleri var. Onlara da izin vermeyeceğiz. Bakın açık söyleyeyim. İktidarın bu kutuplaşmasına da izin vermeyeceğiz.”
“Eleştirilerin hepsi öyle değil mutlaka. Ben CHP içindeki tartışmalara girmeyi de doğru bulmam. Ama önemli olan bizim için taban. Tabanların ne dediği önemli ama onu ölçmek de kolay değil. Bir de şu var. Liderlik sadece tabanların kaygıları üzerine yapılmaz. Hepsi 28 Şubat zihniyetine sahip olmayabilir. Tabii ki haklı eleştiriler olabilir kendi açılarından. Bunu doğal karşılamak lazım. O zemin içinde. Ama şunu doğru görmem; ekonomik sorunlar varken, özgürlük sorunlarını konuşmuyoruz. Arkadaşlar, ekonomik sorunları da çözecek olan şey, özgürlüklerdir. Ve özgürlük tek taraflı bir şey değildir. Başörtüsü özgürlüğü kadar basının özgürlüğü önemli, dezenformasyon yasası önemli. Değerlendirmeyelim mi? Ekonomik sorunlar var diye Alevi vatandaşlarımızın bekleyen sorunları gündeme gelmesin mi? Kürt sorunu, Kürtlerin, Kürt vatandaşlarımızın tekrar doksanlı yıllara neredeyse geri dönen uygulamalarla gelen sorunlarına gözümüzü mü kapatalım? Ekonomik sorunlar, özgürlük ortamında çözülür.”
“Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda hepimizin tek bir aday etrafında, tek bir aday konusunda bir mutabakatımız var. Bu ayrı süreç. Masanın iş birliği aslında bakarsanız sadece cumhurbaşkanlığı ve Büyük Millet Meclisi seçimleriyle ilişkili değil. Genellikle ittifaklar seçimle alakalı görüldüğü için oraya odaklanılıyor. Bu masa her şartta biz bir aradayız. Niçin? Parlamenter sisteme geçiş sağlamak için. Niçin? Demokratik hukuk devleti için. Niçin? Ekonomik reformlar ve ekonomik sorunların aşılması için? Farklı formülasyonlarda da bir aradayız. İdeal formülasyon nedir? Ortak cumhurbaşkanı adayı. Ve milletvekili seçimlerinde milletvekili seçimlerinde en fazla milletvekili çıkarabilecek uzlaşma.”
“Parti başkanlık kurulunda bu sürece sonuna kadar destekleme kararı aldık. Hep beraber bütün arkadaşlar olarak bu bizim parti görüşümüzdür. Ve bunun için gerekli her çabayı göstereceğiz. Sayın Kılıçdaroğlu’yla ilk açıklamayı yaptığımda bir görüştüm. Telefon ettim, kendi açıklamamdan önce o gece. Sare Hanım'la birlikteydik yani ve çok acı çektik. Aile olarak hepimiz, bütün Türkiye, bu teşebbüs dolayısıyla kendisine teşekkür ettim. Eşim de teşekkür etti. Çünkü Sare Hanım, üç çocuk annesi ve ihtisas yaparken ihtisasını bitirirken dahi Batı Çalışma Grubu denilen o çetenin gönderdiği müfettişlerle boğuşuyordu.”
“Öyle bir yasa getirdiler ki; insan hak ve özgürlük tarihi eşik diye. Açık bir şekilde sansür yasası. En ağırından sansür yasası. Merkez Bankası’nı eleştirdi, parti sözcümüz. Merkez Bankası’nı, iktidarı eleştirmek demokrasinin ön şartı. Bir siyasetçinin Merkez Bankası’nı eleştirmekten daha doğal ne olabilir? Kim doğal eleştiri hakkında soruşturma aynı ifadeyi topluca tekrar etmemiz lazım ki yüz yıl geçmiş sansür uygulamalarının bir benzeri takriri sükun dönemine girmemiş olsun.”
“İktidarın bir siyasi partiyi milli güvenlik sorunu olarak görmesi son derece yanlış. Eski Başbakan olarak istihbarat birimleri üzerinden bu konu bana gelse öyle alelacele açıklama yapılmasına asla izin vermezdim. Geçmişte çok olay yaşadık, önemli olan burada teröristler ve katledilen polisimiz. Önce bunun yakalaması olur. Başka bir partiye siyasi tavrı başka zaman görürsün.
Peki nedir milli güvenlik sorunu biliyor musunuz? Sayın İçişleri Bakanı’nın şu ifadesi milli güvenlik sorunudur. Afrin üzerinden kalktılar, Toroslar’ı aştılar, motorlu paraşütle geldiler oradan Tarsus’a indiler. Peki Türkiye yolgeçen hanı mı? Bir milli güvenlik sorunu varsa İçişleri Bakanı milli güvenlik sorunudur.
Bu açıklamayı yapana İçişleri Bakanı demem ben. Bu nasıl bir densizliktir, nasıl aymazlıktır? Demek ki İncirlik’e bir şey atılabilirdi? İskenderun Limanı’na havadan bomba yağdırabilirlerdi öyle mi?”
“Türk hava sahası, Türkiye’nin namusudur. Kim söylerse söylesin, hangi devlet olursa olsun. Bizim Rus uçağını indirmediğimiz yerden motorlu paraşütle giriyorlar. Sen bunu milli güvenlik sorunu olarak görmüyorsun, başka bir siyasi partiyi milli güvenlik sorunu olarak görüyorsun hayretler içinde izliyorum olan biteni.
Türkiye Cumhuriyeti devletinde hayretle, utançla izliyorum. Milli güvenlik sorunu İçişleri Bakanı’nın kendisidir. Şu anda görevde olsam öyle bir olay varsa; eğer yoksa o da ayrı bir rezaleti, bu hava sahasını kontrol eden oradaki herkesi görevden alırım. Polisin yanına gelinceye kadar ihmali görülen her kişiyi görevden alırım. Ucuz kahramanlıklarla milli güvenlik korunmaz
Bunlar acil bir açıklama yapıyorlar birilerini suçlamak için. Peki nasıl geçti bu paraşüt?”
“Soylu’nun istifası için Erdoğan’a bir şey söylememek lazım. İstifa izni ancak Bahçeli’den alınır. Erdoğan’ın birkaç kere görevden alma teşebbüs oldu. Bir bakan, bir organize suç örgütü liderinin bir ay saldırısına maruz kalırsa Tayyip Erdoğan da çıkıp ‘Bakanımı destekliyorum’ demedi; ta ki Bahçeli Soylu’nun arkasında durunca, Erdoğan görünüşte sahiplendi. Devlet Bahçeli’nin milli güvenlik hassasiyeti kuvvetlidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin onurunu ayaklar altına alınmıştır. Türk hava sahası taciz edilmiştir, Türkiye’nin namusudur Türk hava sahası. Sonra ola ki varsa bir partinin ilişkisi bundan sonra bakılır.
Ek hazne koymuşlar, bir İçişleri Bakanı bunu söylemeye utanır. Havada ikmal yapmış, Türkiye Cumhuriyeti’ne saygımdan dolayı yoksa Süleyman Soylu’ya çoktan kaybettim de İçişleri Bakanı söylediğine itibar ederim. Ben de sordum arkadaşlara. Bu açıklama böyle saçma bir şeyi İçişleri Bakanı nasıl açıklıyor veya doğru bir şeyse ne yaptın o vakte kadar?”
TIKLAYIN | Erdoğan'dan CHP'ye "başörtüsü" çağrısı: Gelin çözümü anayasa düzeyinde sağlayalım
© Tüm hakları saklıdır.