12 Temmuz 2020 23:52
Eski Başbakan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, 2016’da başbakanlıktan istifa etmesinin nedeninin AKP'nin ilkelerinden uzaklaşması olduğunu söylerken, “AK Parti davanın bütün değerlerini ayaklar altına aldı. AK Parti'nin başarılı olması için bıraktım. Hâlâ bu davanın neferiyim. O dava benim elimde şimdi. O dava Gelecek Partisi'nde AK Parti'de değil. Bu dava yolsuzluklarla mücadeledir, yasaklarla mücadeledir, bunu Gelecek Partisi mücadelesini veriyorum. AK Parti'de yok" dedi.
HaberTürk'te Fatih Altaylı'nın programına konuk olan Davutoğlu, gündeme dair açıklamalarda bulundu.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile hareket etmek istedini ancak Babacan ve ekibinin bunu istemediğini dile getiren Davutoğlu, "Herkes parti kurar, nihayet millete gidilir. Rekabet iyidir de, hiç rahatsız olmam. Ondan sonra arkadaşlarımla takip ettiğim takvimden hiç ayrılmadım" dedi.
Ayasofya’nın içindeki ikonaların korunması gerektiğini söyleyen Davutoğlu, “Muhalefet de olgun bir tavır sergiledi. ‘Müzeciler-cami yanlıları’ gibi bir toplumsal ayrışmayı açmadan iç siyaset gündemine taşımamak lazım” dedi.
Seçim anketlerinde kasıtlı olmayarak Gelecek Partisi'nin oy oranının yüzde 2 olarak gösterildiğini ancak partisinin baraj sorunu olmadığını ve seçime hazır gireceklerini belirten Davutoğlu, "Türkiye'de erken seçim olmaz diye bekleyenler yanılabilirler. Önemli olan tedbir almaktır. Allah izin verirse Eylül'de kongremizi yaparız, 2021 bahardan sonra her seçime hazırız" diye konuştu.
"Cesaret gösterdiğim için bıraktım. Tarih okumuş biriyim. Bir koltukta oturmak, o koltuktan kalkmak oturmaktan daha cesur harekettir. Koltuktan kalkamayanlar koltuğu kaybetmek korkusundandır. O koltuğu kolay mı bıraktım? Hayır kolay bırakmadım. 7-8 Eylül 2015'de Yüksekova'da 16, Iğdır'da 14 şehidimiz var. Ben bıraktım gittim Van'da şehirlerimizi defnettim. O sırada benim arkamda bana karşı listeler hazırlandı. Şimdi vicdan muhasebesi yapsınlar. Bir Başbakan terörle mücadele için şehitlerini defnederken Ankara'da kendi partisinin içinde birtakım insanlar mevki makam mücadelesi vermeye başladı. O zaman bırakmadım, direndim.
Şunu rahatlıkla yapabilirdim, Başbakan olarak kalırdım. Ama 'Bu sistemin düzelmesi lazım' dedim. Siyasi Etik Yasası dedim. Meclis'e gönderdim. Sonra bana karşı operasyon başlatıldı. Şeffaflık Yasası, İmar Yasası dedim, yolsuzlukların hepsine karşı mücadele başlatıyoruz dedim. AK Parti içinde Siyasi Etik Kurulu kurdum. Hediye almayı yasakladım. Etik olarak da, dini olarak da uygun değildir. 'Dün dündür, bugün bugündür' diyemem. Ben ilkeleriyle yaşayan bir insanım. Başarılı olurum, olmam, mücadele ederim. Baktım ki, ilkelerim ile koltuğum arasında uçurum açılıyor. Ya koltuğa saplanıcam ya da ilkelerim için yeni bir mücadele.
Sayın Erdoğan'ın, AK Parti'nin başarılı olması için bıraktım. Hâlâ bu davanın neferiyim. O dava benim elimde şimdi. O dava Gelecek Partisi'nde AK Parti'de değil. Bu dava yolsuzluklarla mücadeledir, yasaklarla mücadeledir, bunu Gelecek Partisi mücadelesini veriyorum. AK Parti'de yok. Sayın Cumhurbaşkanına defalarca gidip anlattım, hem yazılı metin verdim. 'Sayın Cumhurbaşkanım gidiş gidiş değil, bizim ilkelerimiz bu değil' dedim. Bütün bunlara rağmen ben AK Parti'den ayrılmadım, AK Parti beni ihraç etti. Nedir peki, körü körüne itaat. Arkadaşlarıma söyledim, parti programına ben aykırı konuşursam gelin bana sorun dedim. Gelecek Partisi'ni tam da bunun için kurduk. Sayın Erdoğan bizim hukukumuza riayet etti mi? Bütün bu olayları beraber yaşadığımız halde, bir medya grubunun sürekli benim aleyhimde yayın yapmasına göz yummadı mı? Eşimin, dostumun konferansları engellenmedi mi? Esra Albayrak kızım gibidir, bütün aile öyle. Şehir Üniversitesi'nin kapatıldığı gün Esra Hanım'la ilgili çok çirkin paylaşım olunca çıkıp açıklama yaptım. Benim eşimle ilgili son derece saygısız ifadeler çıktığında sayın Erdoğan ve diğerleri neredeydi? Hz. Peygamber'e gösterilmeyen, Hz. Ömer'e gösterilmeyen saygıyı kimseye göstermem. Hz. Ömer'e kılıç çekip hesap soruldu. Ama o 'çık camiden' demedi. Biz partiden ihraç edildik. Eğer AK Parti kendisine çeki düzen verseydi, ben sadece kitap yazardım. Ayrıldıktan sonra 6 kitap yazdım. Ama insanlar konuşmaktan korkuyorsa, yolsuzluk yaşanıyorsa eski Başbakan olarak bu millete borcumu ödemek zorundaydım. Her türlü hakareti, baskıyı göze alarak çıkmamım sebebi o ilkeleri savunmamdır. Erdoğan ailesine birisi laf ederse ben o hukuku her zaman korurum. O bizi korumadı ama ben her zaman korurum. Ama yanlışı söylemek bizim görevimiz."
"Ben Ali Bey'le birlikte olmayı arzu ettim, arkadaşlarım da etti. Şunu net söyledim; 'seçimlerden sonra AK Parti içinde bizim gerçekleri dile getirmemiz lazım, gerçekleri dile getirmeden ayrılmayı doğru görmem' dedim. Kitap yazacaksam dünyanın en iyi kitabı olsun diye yazarım. Siyasette de öyle. Düşük profilli olsaydım Başbakanlıkta kalırdım. Sayın Ali Bey ise saygı duyduğum, sevdiğim yakın dostum olarak 'AK Parti içinde gerçekleri dile getirmek gerektiğini düşünüyorum. Eğer düzelme şansı varsa elimden geleni yaparım. Düzelme şansı yoksa her şeyi cesaretle konuşmam gerektiğine inanırım'.
Ben sayın Erdoğan'a koltuğu bırakarak ayrılmışım. Bir sonrasında aday için ne etik ne de siyasi boyutu olabilirdi. Ali Bey ve arkadaşlarının bizimle birlikte olmayı arzu etmediklerini söyledi. Herkes parti kurar, nihayet millete gidilir. Rekabet iyidir de, hiç rahatsız olmam. Ondan sonra arkadaşlarımla takip ettiğim takvimden hiç ayrılmadım. Önce parti içinde bir manifesto yayınladım. Beni tanımayanlar 'Erdoğan'la pazarlık etmek için manifesto yayınladı' dediler. O manifestoda daha önce Cumhurbaşkanına verdiğim hususlar vardı. Hiç saklı gizli yok. Sonra eleştirilerimi kamuoyunda yaptım. O zaman bu eleştirilerimi niye yaptığını sorgulayan sayın Cumhurbaşkanına bir bayram görüşmesinde söyledim, düşünce özgürlüğünde sıkıntılar var, yatırım güvencesi olmadığını söyledim. Benim dönemimde bir müteahhit, 'onunla müzakere edemiyoruz' demiş. Ben de kurallara uyacak, ihalenin şartlarına uyacak dedim. Kamu bankalarının sahibi ben değil içinde mevduatı olan mudiler. Ben onların hakkını, hukukunu korumak durumundayım. Bunları söyledim, Ali Bey partiden ayrıldı. Ben genel başkanlığını yaptığım parti beni ihraç edene kadar partide kaldım. Kendi genel başkanını tarihte ihraç eden ilk parti AK Parti. O kadar kötü bir metinle ihraç ettiler ki. Emin olun o metni lise öğrencisi yazmazdı. Yazan da bir avukat bir hukukçu. Türkçe hatası olarak ben onu sınıf geçirmem. Sonra Eylül ayında ayrılırken dedim ki, 'Aralık ayında partimizi kuracağız'. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kapsamlı partisini kurduk, çok iddialı söylüyorum bunu. Başka hiçbir parti baskılara rağmen insan unsuru olarak bu kadar zengin değildir. 'Yazın inşallah kongremizi yapacak haline geleceğiz' dedim. Bir plan halinde yürüdük. Gelecek Partisi'nin kadrolarına bakın, sadece ben mi konuşuyorum. Bütün genel başkan yardımcılarımız konuşuyor, hiçbirisinin benden izin almasına gerek yok. AK Parti'deki yanlışlıkları gördüm. Özel hayatımızda mütevazı hayatım ama yola çıkınca iddia sahibiyim. Devletin bütün kılcal damarlarını tanıdım. Her sabah Başbakanmış gibi bütün arkadaşlardan brifing almaya devam etti. Siyasetin ve Anadolu'nun her köşesini bilirim."
"Hassas bir konu. Ayasofya'nın önünde en büyük mitinglerden biri olmuştur biliyorsunuz, Halide Edip yapmıştı. İstiklal sembolüydü. Bizim için özgürlük meselesiydi. İnanç meselesi olarak hep hassas bir konu olarak kaldı. Müze olmasını savunanların, buna karşı çıkanların görüşleri var. Danıştay hukuki bir karar, saygıyla karşılamak lazım. Özlemle beklenen on yılların meselesi kapanmış görünüyor. Başka bir konu açıldı şimdi. Bahsettiğimiz Ayasofya insanlık mirasıdır. Hristiyanlar için Allah'ın mescidi olarak yapılmıştır. 15 günlük bir süre var. Bu kültürel mirası estetik bakımdan en güzel şekilde donatmak önemli."
"Ayasofya içindeki düzenlemelere de değinerek, "Ayasofya müze olmadan önce çok kıymetli halılar vardı. Şimdi orası metruk bir zemin. Ayasofya'nın diğer mekan unsurlarına kadar bir estetik düzenleme yapılması lazım. Gerçekten Mimar Sinan'ın katkılarıyla süregelmiş bir mekandan bahsediyoruz. Buna ikonalar dahil olmak üzere bunları korumak bize düşer. Hıristiyanın da manevi haz alabileceği şekilde mekan düzenlemesi doğru olur. Entelektüel hıristiyanları Sultanahmet Camii büyüler. 15 gün kısa bir süre. Halılardan aydınlatmaya kadar en iyi şekilde tanzim edilmesi lazım. Burada mahçup olmamak lazım."
7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’nin meclis çoğunluğunu kaybetmesi sonrası parti MYK’sının “CHP ile koalisyon kuralım” dediğini söyleyen Davutoğlu, “Kendi partim içinde bana hareketlenme başladı. İki partinin tabanları yakın değil. Karşılıklı bir güvensizlik hali var. Yukarıda anlaşıp tabana yayamazsanız güvensizlik artar. Cumhurbaşkanının tutumu karşısında bir uyum problemi çıkardı” dedi.
Gelecek Partisi’nin Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı’na yakınlığını soran Altaylı’ya Davutoğlu şu cevabı verdi: “2018 Mart’ında sayın Cumhurbaşkanına ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi siyasetin doğasını, partilerin doğasını bozuyor’ demiştim. Bu şekilde ittifaklar partilerin doğasını bozar. Bu ittifaklar partilerin doğalarını bozuyor. Biz partimizi bir ittifaka eklemlenmek için kurmadık. Şimdi birileri ‘Gelecek Partisi CHP’ye destek olmak için kuruldu’ diyor. Ben CHP, İyi Parti, Saadet Partisi ile hepsiyle bugün de görüşüyorum, bütün partilerle görüşürüm ama hiçbir şekilde ittifaka eklemlenmem. Ayrıca bu ittifaklar kalıcı değil. Belli ilkelerde buluşabilirsiniz, uzlaşabilirsiniz o ayrı. “Biz kimle ittifak yapacağımızla değil, sağlam parti kurmakla, toplumun kılcal damarlarına kadar örgütlenmekle ilgileniyoruz. Mesele bazlı ittifaklara her zaman varız. Mesela Barolar konusunda. Ben çoklu baroya karşıyım, ama çoğunlukçu baroya da karşıyım. Nispi temsile dayalı çoğulcu baroyu savunuyorum. Bunu kim savunuyorsa onlarla mutabıkız.”
"Hiçbir araştırma kuruluşu üzerlerine alınmasın. Bu araştırmacılardan kaynaklanan bir durum değil, toplumsal iklimden kaynaklanıyor. Anketörler telefonu kaldırıyor, Türkiye'de bu kadar baskının olduğu, karşınızda bir ses 'Bugün seçim olsa kime oy verirsiniz'. Şimdi o sese AK Parti'nin en çok kızdığı partiye 'Gelecek Parti'ye oy vereceğim' demek kolay mıdır? Benim onlarca arkadaşın şu an Anadolu'da. Batman, Diyarbakır, Van, Ağrı, Kahramanmaraş, Denizli'de bütün Türkiye'de arkadaşlar. Bize raporlar sunuyorlar. Ben o raporlara bakarım. Bugün Türkiye'de istemeden yanıldıkları nokta bu psikolojik ortamı gözardı etmeleridir. Bizim oyumuz yüzde 2 gibi bir algı oluşturuluyor, kasıtlı değil tabii ki. Bizim baraj derdimiz yok. İlk seçimlerde, ne zaman olacağını bilemiyoruz, en hazırlı şekilde gireceğiz. Türkiye'de erken seçim olmaz diye bekleyenler yanılabilirler. Önemli olan tedbir almaktır. Allah izin verirse Eylül'de kongremizi yaparız, 2021 bahardan sonra her seçime hazırız."
© Tüm hakları saklıdır.