1960 darbesiyle Maliye ve Sanayi Bakanlıkları kendi sorumluluğuna verilen Şefik Soyuyüce, 4 yılda kendisini vergi rekortmenliğine taşıyan hikayesini Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na anlattı.
Bugün Gazetesin'den Hasan Bozkurt'un haberine göre, 3 ila 5 bin dolarlık ithalat izni alınabilirken kendisine 25 bin dolarlık izin verilen Soyuyüce 4 yılda vergi rekortmeni olmuş.
27 Mayıs 1960 darbesiyle Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanı idam eden Milli Birlik Komitesi’nin üyelerinden 88 yaşındaki Şefik Soyuyüce’nin Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na ifade verdi.
Sıfır sermeyeyle, vergi rekortmenliğine
Darbelerin ekonomik boyutunun tartışıldığı şu günlerde Türkiye’nin darbeler tarihinin başlangıcı 27 Mayıs 1960’ın mimarlarından Soyuyüce yeniden gündemde.
Henüz 13 yaşındayken, gazetede gördüğü askeri okula öğrenci alınacak ilanı ile kayıtların sona ereceği gün kaydını yaptırarak imtihana girdi ve kazandı.
17 yaşında okulu bitirdiği gün, babasına yazdığı mektupta, alacağı terfileri de hesaplayarak 1971 yılında Genelkurmay Başkanı olacağını bildirdi.
1957’de İstanbul Hoşdere’deki 61. Tümen’e tayin edilen, daha sonra tümenin kurmay başkanı olan Soyuyüce, 27 Mayıs’ta aktif rol aldı. 27 Mayıs’tan sonra Milli Birlik Komitesi’nde, bazı fikirlerinden dolayı aralarında Alparslan Türkeş’in de bulunduğu 14’lerden olarak önce Kopenhag’a, ardındanda Roma’ya sürgün edildi.
1964 yılında Türkiye’ye çağrıldı. Beş parasız girdiği ticari hayatta anlattığına göre ‘rastlantılar’ sonucu zenginleşen Soyuyüce’nin ifadelerine ulaşıldı.
25 bin liralık krediyle girdiği ticari hayatta 4yıl içinde vergi rekortmeni olacak olan Soyuyüce, bir gün bir Yahudi’nin kapısını çalmasıyla zenginlik serüvenine başladı.
Bu yükseliş Soyuyüce’nin, 1968-69 yıllarında Ankara’da vergi rekortmeni olmasıyla neticelendi.
Koç'un Arçelik'ine motor sattı
Yapı Kredi’den sağladığı kredi ile elektrik motoru ithalatı yapma belgesi alan, getirdiği motorları Roma’da sürgünde iken, kendisine nezaket ziyaretinde bulunan Vehbi Koç’un Arçelik şirketine satarak büyük paralar kazandı.
Yine Hindistan cevizi gibi çeşitli ürünleri ithal ederek vergi rekortmeni olacak kadar zenginliğe kavuştu. Daha sonra, o yıllarda Türkiye’de henüz bilinmeyen diyaliz makineleri ithalatı yaparak, tıp alanında yoğunlaştı. Belçika’da satışa sunulan Johnson&Johnson fabrikasını 2 milyon dolara alıp, bir süre sonra 4 milyon dolara satan Soyuyüce, bu arada turizm ve maden gibi sahalarda faaliyet gösteren 12 şirkete sahip oldu. Serum üretmeye başladı.
Bir gün kapısı çalınır
Yurtdışından döndüğünde 1300 lirası ve 4 çocuğuyla bir avukat arkadaşının tuttuğu ve 6 aylık kirasını verdiği Ulus İşhanı’ndaki eve yerleşen Soyuyüce’nin bir gün kapısı çalınır. Bundan sonraki kısımları darbe komisyonu üyelerine Soyuyüce şu cümlelerle anlatır:
‘Sen müsaade alacaksın’
“Açtım baktım, lacivert elbiseli, paltolu, beyaz kaşkollu, fötr şapkalı bir adamcağız. ‘Ben Şefik Bey’i arıyorum. Paşam, beni içeriye sokmayacak mısın’ dedi. İçeri aldım ve onu tahta sandalyeye oturttum, ben de pencerenin kenarına şöyle yaslandım. ‘Adım Victor Benardete. Bizim Sultan Hamam’daki yerimizi görsen, uyuz katırı bağlasam durmaz denilen bir yerdir ama işimiz iyidir. Sana iki tane Yahudi nasihati yapacağım: Bir, iş yeri önemli değildir, iş önemlidir, iki, para kazanmak önemli değildir, parayı sarf etmesini bilmek önemlidir. Sana bir teklifle geldim Parayı biz koyacağız, sen müsaade alacaksın’ dedi.” Soyuyüce de Sanayi Bakanlığı ile temasa geçerek ithalat işini çözmeye çalışır.
Sokakta bir tanıdık bakanlıkta kredi kağıdını veriyor
1960 Darbesini yaptığı için Maliye ve Sanayi Bakanlığı verilen Soyuyüce, yine bir ‘rastlantı’ sonucu sokakta gördüğü Nurettin Tercioğlu isimli şahsın yardımıyla karşılaşır. Meğer bu kişi ithalat işlerine bakan Sanayi Bakanlığı Küçük Sanatlar Dairesi Başkanı imiş. Daha sonrasını Soyuyüce’nin tutanaklara giren ifadelerinden dinleyelim:
“Benardete beni Sanayi Bakanlığı’na kanalize edince, Nurettin Tercioğlu’nun odasına girdik. Oturup konuşurken içeriye giriyor birileri ‘Paşam olmadı mı?’ diyor, bu kovalıyor onu ‘Defol, git’ falan. ‘İşine mâni oldum’ deyince, ‘Bırak bu kefereleri’ dedi. Gelenlerin motor tahsisi istediğini söyledi. 5 firmaya tahsis verdiklerini ve onların da getirip sattıklarını söyledi. Dün akşama kadar müracaat edenlere verdiklerini söyleyince ben de Ticaret Odası’na kaydımı yaptırdım. ‘Ben de istesem verir miydiniz’ diye sorunca, ‘Keşke dün olsaydı da verseydim’ yanıtını verdi. Düşündü, bir kâğıt ve onların müracaatından bir tanesini vererek ‘Bunu kopya et’ dedi. Hademeyi çağırdı ve ‘Bunu evraktan geçir’ talimatı verdi. ‘Saat 5’te evraktan tashih alınacak’ dedi. Saat 5’te geldiğimde 5 kişi orada duruyor, birine 3 bin dolar, ötekine 5 bin dolar çıkıyor tahsis, seviniyorlor. Ben de ‘Motor tahsisi bekliyorum’ deyince ‘Sen nereden çıktın’ diye neredeyse beni döveceklerdi. Hakikaten bana çıkmadı; bu 5 kişiye çıktı.”Daha sonra Ulus’a gittiğini söyleyen Soyuyüce, şöyle devam etti:
Bana 25 bin dolar verdi
“Nurettin Tercioğlu aradı. ‘Yarın sabahleyin gel’ dedi. Ertesi sabahleyin gittim, o 5 bin dolar, 3 bin dolar çıkanların yerine bana 25 bin dolar verdi. ‘Şimdi Çekoslovak Sefaretine gidip proforma fatura alacaksın, sonra bir imkân bulmaya çalışacaksın’ dedi. Kalktım gittim. Zorluyorum bana çabuk verin motoru diye. Nihayet işte Büyükelçi çıktı dışarıya. Benim ismimi söyleyince buyur etti içeriye, emir verdi ‘Çabuk yapın’ diye. Muameleyi yaptılar ve bana da bazı sualler sordu.
Yuvarlak cevaplar vererek atlattım tabii. Elimde şimdi proforma var, tahsis var ama para yok. Gittim Yapı Kredi Bankası’nın Anafartalar Şubesi’ne, ‘Benim elimde böyle bir tahsis var, böyle bir de proforma fatura var, benim param yok.
Bunu siz finanse edin, bana kredi açın, gelinmalı sizin deponuza koyalım, tanıdığınız kredinin faizini de ödeyeyim, krediyi de ödeyeyim. Ne kadar kâr çıkıyorsa yarısı bankanın olsun yarısı benim olsun’ dedim. Müdür, genel müdürlüğe sordu, 3 gün sonra bana telefon etti ve ‘Kabul edildi’ dedi. Böylece motorlar geldi, 25 bin dolarlık.”