31 Temmuz 2016 12:59
15 Temmuz gecesi darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında itirafçı olan Gülen cemaati üyesi olduğunu belirten Muhammet Uslu'nun ifadesine uluşıldı. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın itirafçı olan emir subayı Yarbay Levent Türkkan’ın “Abi” dediği, Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü’nde çalışan ‘Murat’ kod adlı Muhammet Uslu, irtibatlı olduğu 'FETÖ'ye üye olduğu iddia edilen kişilerin kod adlarını ve bildiği isimleri savcıya verdi. Çoğu asker olan 22 kişiyle irtibatı olduğunu söyleyen Uslu, savcılık ifadesinde Gülen cemaatiyle ilgili olarak "Genelkurmay Başkanı’nı dinlerken yine Allah rızası için, hayır için yaptıklarını söylemişlerdi; ben de inandım" diye konuştu.
Habertürk'ten Fevzi Çakır'ın haberine göre, 'cemaat abisi olduğunu' kabul eden Uslu’nun ifadesi:
"Fethullah Gülen Cemaati mensubuyum. Cemaat içerisinde ‘abi’ tabir edilen konumdayım. Halihazırda Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü’ndeki büroda memur olarak görevlendirildim. Bana, Başbakan’a gelen davetiyeleri özel kalem müdürüne sunma görevi verilmişti. 3 haftadır orada çalışıyorum. Asıl kadrom Milli Eğitim Bakanlığı’ndadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nda müsteşarlık katında uzman yardımcısı olarak çalışmaktaydım. Esas mesleğim öğretmenliktir. Milli Eğitim Bakanlığı’ndayken Ercan Demirci ve Ahmet Emre Bilgili isimli müsteşar yardımcılarına bağlı olarak çalışıyordum. Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü’ne beni bunlar önerdiler. Bildiğim kadarıyla Başbakan’ın özel kalem müdürü, daha önce Milli Eğitim Bakanlığı’nda olduğu ve kendisi de yeni atandığı için ismini verdiğim müsteşar yardımcılarını arayıp orada çalışabilecek kişi ismini istemiş. Onlar da benim ve 2 arkadaşımın ismini vermişler.
"Lise yıllarında Cemaat’le tanıştım. Fakat Cemaat evlerine girmem esasen üniversite yıllarında oldu. 2000 yılında Eskişehir’de üniversiteyi kazanmıştım. O zaman ailemin beni okutacak maddi durumu yoktu. Abim beni orada Cemaat’e ait bir yurda yönlendirdi. Yurtta çok kısa bir süre kaldıktan sonra beni bir Cemaat evine yerleştirdiler. Evde 6-7 kişi kalıyorduk; namaz, ders, kitap okuma işleri yapıyorduk. Üniversite 3. sınıfta ‘ev abisi’ ben oldum. Son sınıfta ise birkaç tane evin ‘abi’si oldum. Evlerden birinde sürekli kalıyordum, diğerlerine de kontrol için gidiyordum.
"2004’te üniversiteden mezun oldum; Eskişehir’den ayrıldım. Ben ayrıldıktan sonra sorumlu olduğum evleri başkalarına devrettiler. 2010’da Y. isimli Cemaat ‘abi’si, daha çok asker şahıslarla muhatap olacağım için onların konumundan dolayı başka bir isim kullanmamı söyledi; ‘Murat’ ismini kullanmamı tavsiye etti. Ben de o tarihten itibaren sadece Cemaat işlerinde, daha ziyade bana gelen asker Cemaatçilerle muhatap olduğumda ‘Murat’ ismini kullandım.
"Mezun olduktan sonra 2 yıl Ankara’da bir rehabilitasyon merkezinde konuşma terapisi üzerine çalıştım. 2006’da öğretmen olarak Kars’a atandım, burada 3.5 yıl kaldım. 2009 sonunda Ankara’nın Kalecik ilçesine tayinim çıktı. 2011 yılı başında Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nde görevlendirildim. Söylediğim gibi son 3 haftadır da Başbakanlık’ta çalışmaktayım. Cemaat’te her ‘abi’nin mutlaka bir ‘abi’si vardır. Himmet parası vermeye, 2010 yılında Y. Abi’yle tanıştığımda başladım.
"2010’da Y. Abi’yi daha önceden tanımıyordum. Bir gün beni telefonla aradı. Bana buluştuğumuzda 'Seninle tanıştıracağım asker şahıslar var. Onlar sana gelsinler, onlara ders verirsin' dedi. Ben de kabul ettim. Y. Abi, bahsettiği şahısları tek tek benim evime getirip tanıştırdı. O zaman Etlik Basınevleri’nde oturuyordum, oradaki evime geldiler. Ben bugüne kadar toplam 20-25 civarında asker şahıslarla onların ve benim kod adımla irtibat kurdum. Basınevleri’ndeki eve tahminen 7-8 kişi gelip gitmiştir. Bunlar manevi yönden benden ders alıyordu, ayrıca himmet paralarını topluyordum. Genelde 300-400 TL civarında topluyorduk. Bu şekilde yaklaşık bin 500 TL civarında himmet toplayıp kendim de 200 TL içine katıp Y. Abi’ye elden veriyordum.
"Cemaat’te sistem öyle bir kurgulanmıştır ki herkesin Cemaat’e ilişkin bilgisi sınırlıdır. Örneğin; benimle ilgilenen ‘abi’nin en fazla oturduğu binayı öğrenebildim, o da biraz tesadüf oldu. Evine bıraktığım için öğrenebildim yoksa kesinlikle gerçek isimler, iş bilgileri, adres bilgileri sürekli görüşseniz bile açık edilmez.
"Bana Cemaat ‘abi’si olarak sadece Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı askerler gönderilmiştir. Buradan hareketle şunu söyleyebilirim, demek ki askeriyede sınıflar arasında Cemaat içinde bir paylaşım söz konusudur. Bana bağlı asker Cemaatçileri listede yazdım. Bunlar ‘Ahmet’ kod adlı Yarbay Levent Türkkan, ‘Ramazan’ kod adlı Binbaşı Mehmet Akkurt, ‘Adem’ kod adlı soyadını bilmediğim Binbaşı Fatih, ‘Yusuf’ kod adlı gerçek adını bilmediğim yüzbaşı, gerçek ismini bilmediğim ‘Rauf’ kod adlı Genelkurmay’da çalışan astsubaydır. Bana bağlı olan subayların ödedikleri ve benim de Selahattin Abi’ye aktardığım himmet paralarını da el yazısı kâğıtta belirttim. Bana bağlı askerlere namaz kılma konusunda sıkıntı olursa ‘ima’ yoluyla namaz kılabileceklerini, ayrıca cem edebileceklerini, öncelikle cem etmelerini, mümkün olmazsa ima yoluyla namaz kılmalarını söyledim.
"Y. Abi yurtdışına gideceğini söyleyerek, beni S. kod adlı başka bir Cemaat ‘abi’sine devretti. Ben 2012 yılı sonlarında Basınevleri’nden Balgat Cevizlidere’ye taşınmıştım. Cevizlidere’deki eve Basınevleri’ndeki eve gelen askerler bir süre gelmişlerdi, Y. Abi beni Selahattin Abi’ye devredince eskiden gelen askerlerde değişti.
"Genelkurmay Başkanı’nın emir subayı Levent Türkkan ‘Ahmet’ kod adını; Genelkurmay’da çalışan Gökhan Eski ise ‘Salih’ kod adını kullanıyordu. Bu 2 şahıs Genelkurmay Başkanı’nın odasına benim kendilerine verdiğim ‘radyo’ diye tabir ettiğimiz ses kayıt cihazlarını yerleştirip cihazlar dolduktan sonra bana getiriyordu. Ben de onlara boş cihazları veriyordum. Bu şekilde uzun süre Genelkurmay Başkanı’nı Cemaat adına dinledik. Genelde 2-3 adet radyo diye tabir edilen kayıt cihazı alıp veriyordum. Cihaz ince bir araç kumandasına benziyordu, siyah renkliydi, yassı yuvarlak saat pili vardı. Pilin ne kadar gittiğini dinleyen arkadaşlar ya da benim cihazı alıp verdiğim Selahattin Abi bilir. Elemanlar bana radyoları dolu vaziyette getiriyorlardı. Ben Selahattin Abi’ye veriyordum.
"Bir ara Selahattin Abi bana içerisinde program yüklü bir laptop getirdi. Radyolardaki ses kayıtlarını benim laptopa aktarıp oradan flash belleğe aktarmamı istedi. Bu işlemi 1 yıl yapıp flash belleği Selahattin Abi’ye verdim. Radyoları laptopa bağladığında içerisindeki ses dosyası görünüyordu. Onu bana verilen flash belleğin içine aktarıyordum. Aktarırken de ‘TC’ isimli bir şifreleme programı kullanıyordum. Bu program laptopun içinde kurulu olarak bana gelmişti. Radyonun içindeki ses dosyasını belleğe attıktan sonra içini siliyordum ya da formatlıyordum. Bu program sayesinde bellek başkasının eline geçse bile içeriğini görmesi mümkün olmuyormuş.
"Merak edip bana gelen radyoda kayıtlı ses dosyasını dinlemek istedim. Ses dosyasını açtığımda çok anlaşılmaz kısık sesler geliyordu. Çıplak kulakla dinlemek ve anlamak mümkün değildi. Muhtemelen o sesleri dinlenebilir hale getirmek için belli teknik işlemlerden geçiriyorlardı. O işlemleri kim, nerede yapıyor, bilmiyorum. Ayrıca bu teknik işlemlerden sonra elde edilen ses verileri nereye gidiyor, onu da bilmiyorum. Selahattin Abi, “Ses kayıtlarını biz değerlendirip ilgili arkadaşlara veriyoruz, onlar da ne yapacaklarına, nasıl davranacaklarına karar veriyorlar” demişti. Yaklaşık 6-7 ay önce bu dinleme ses kayıt işlemini bıraktım. Selahattin Abi, ekipmanları benden alarak, “Tamam bırakıyorsun” demişti.
"Levent Yarbay’dan sonra ses kayıt cihazlarını Rauf ve Serdar adında astsubaylar bir süre getirip bana teslim etmişlerdi. Astsubaylar eve girmeyip kapıdan cihazları verip alıyorlardı. Ayrıca Genelkurmay 2. Başkanı’nın emir subayı olan ‘Ramazan’ kod adlı Mehmet Akkurt isimli subay da 2. Başkan’ın ses kayıtlarını aynı kanaldan bana getiriyordu; ben de Selahattin Abi’ye aktarıyordum.
"Selahattin Abi bana içerisinde ‘Tango’ programı yüklü bir tablet getirmişti. İçerisinde telefon hattı yoktu. Tablete takınca internete bağlanabileceğim bir mobil telefon hattı da vardı. Onu da Selahattin Abi vermişti. Bazen bu şekilde bazen de bulunduğum ortamda Wi-Fi varsa onun üzerinden internete bağlanıp Tango’dan Cemaat yazışmaları, görüşmeleri yapıyordum. Orada Selahattin Abi, Y. Abi ve Akkurt kayıtlıydı. Tango üzerinden yazışıyorduk. Kullandığım Tango programının orijinal program olup olmadığını, değiştirip değiştirilmediğini bilmiyorum. Darbe teşebbüsü olduktan sonra ve yakalanmadan hemen önce tableti kırdım, çöpe attım. Selahattin Abi, Çukurambar’da ikâmet etmektedir. Selahattin Abi’nin bağlı olduğu A. Abi bulunmaktadır. Benim en üst seviyede tanıdığım A. Abi’dir.
"Benim evde olmadığım HTS kayıtlarından, işyerinden öğrenilebilir. El yazısıyla yazdığım 4 sayfalık listede bugüne kadar irtibatlı olduğum Cemaatçilerin kod adlarını ve bildiğim isimlerini yazdım, toplam 22 kişiyle irtibatım bulunmaktadır. Bunların çoğu asker şahıslardır. Sivil olanları parantez içerisinde yazdım; gerçek kimliklerini, adres ve işyeri bilgilerini bilmem mümkün değildir çünkü yasaktır.
“15 Temmuz tarihinden bir gün önce yani perşembe günü benim haberim olmadan Selahattin Abi benim evime gelip salonda birileriyle görüşme yapmışlar. Ben eve geldikten sonra eşim bana anlattı, hatta bana kızdı. Onun anlattığına göre Selahattin Abi önce tek başına gelmiş. Eşimden, ‘Salonu kullanabilir miyim? Bir görüşme yapmam gerekiyor’ diye izin almış. Yengem de eşimin yanına geldikten sonra mutfağa geçip kapıyı kapatmışlar. Dolayısıyla Selahattin’in salona kiminle geçtiğini, kiminle görüştüğünü bilmiyorum. Selahattin eve geldikten sonra eşim birkaç defa daha kapı zilinin çalındığını söyledi. Normalde ben evde olmadan eve gelmezler. Demek ki acil bir durum vardı ki darbe teşebbüsünden bir gün önce benim evde görüşme yapmışlar. Kimin eve geldiğini tam bilmiyorum. ‘Ahmet’ kod adlı Levent Yarbay ile ‘Salih’ kod adlı Gökhan Yarbay geldiklerini söylüyorlarsa doğrudur.”
“Gülen Cemaati’ne, Allah rızası için, vatan millete hayrı olsun diye girdim. İlk başta manevi, dini işleri yapıyordum ancak Genelkurmay Başkanı’nı dinleme işi başlayınca gizlilik içerisinde hareket etmem gerektiğini söylediler. Genelkurmay Başkanı’nı dinlerken yine Allah rızası için, hayır için yaptıklarını söylemişlerdi; ben de inandım. Ayrıca beni üniversite yıllarından beri okutup bugünlere getirdikleri için biraz da minnet duygusuyla hareket ediyorum.”
“Ben sorumlu olduğum Cemaat mensuplarıyla kendime ait 12 numaralı dairede görüşme yapıyordum. Aynı binanın 10 numaralı dairesi ağabeyime aittir. Burada annem tek başına oturur. ‘Ahmet’ kod adlı Levent Türkkan o daireyi polislere neden göstermiş, bilmiyorum. Ağabeyim M., tatilde olduğu için polisler geldiğinde tesadüfen o evdeydi. Bu işlerle hiç ilgisi yoktur. Ağabeyim de Cemaatçidir fakat benim anlattığım gibi örgütsel faaliyeti yoktur.”
“Son darbe girişimi olayında asker ve polisin birbirine kırdırılması, sivil vatandaşların öldürülmesi benim kabul edebileceğim bir şey değildir. Benim bildiğim Cemaat bu tür faaliyetlere katılmamalıydı. Benim askeri elemanlarımın darbeden önce Selahattin Abi’yle yaptığı görüşmeler darbeyi Cemaatçilerin önceden bildiklerini, asker Cemaatçilerle görüşmeler yaptıklarım ortaya koymaktadır. Bu durum da Cemaat’in darbe girişiminde rol oynadığını göstermektedir. Bu nedenlerle ben bir Cemaat mensubu olduğum için çok pişmanım. Genelkurmay Başkanlarının ve 2. Başkan’ın dinlenmesi faaliyetlerine katılmaktan dolayı da çok pişmanım. Mümkünse lehime etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını istiyorum.”
"Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü’nde çalışan ‘Murat’ kod adlı Uslu, Selahattin Abi’nin Cemaat’in gizlilik kurallarını öğrettiğini de ifadesinde belirtti ve bu kurallarla ilgili şu bilgileri verdi: “Selahattin Abi bana birtakım kurallar öğretti. Bunlardan bahsetmek istiyorum: Gidilen yere telefonla gidilmez. Dışarıdan kontörlü telefonla konuşulmaz. Araç, gittiğin evin önüne bırakılmaz. Buluşamadıysan haftaya tekrar aynı saatte gidilir. Teknolojik imkânların kullanılmamasına dikkat edilir. Eleman devirleri, bağlı olunan ‘abi’ tarafından organize edilir. Devir işleri için farklı kişiler üzerinden alınmış farklı telefon hatları kullanılırdı. Devreden, devralan ve devralınan kişi buluşup tanışma ve devir işlemini yaparlardı.”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın en yakınındaki isim olan emir subayı Yarbay Levent Türkkan, savcılık ifadesinde her şeyi itiraf etmişti. Tutuklanan ve itirafçı olan Türkkan, ifadesinde şu bilgileri vermişti: “Cemaat bana örgütsel görevler vermeye başladı. Necdet Özel’i dinleme cihazı ile sürekli izliyordum. İki boğum parmak ucu kadar bir dinleme cihazını her gün paşanın odasına koyup akşam çıkarken alıyordum. Pili bir gün dayanıyordu. 10-15 saat ses kaydı yapıyordu. Bu cihazı bana Telekom’daki ‘abi’ verdi. Talimatı da o verdi; ‘Sadece bilgi amaçlı dinlenecek, bir şey olmayacak’ dedi. Haftada bir dolan cihazı ‘abi’ye götürüp veriyordum. Ara sıra Genelkurmay Başkanı’nın odasında dinleme cihazı araması yapılıyordu. Ben de doğal olarak aramanın yapılacağı zamanı bildiğim için cihazı alıyordum. Necdet Özel ve Yaşar Güler’in emir subayı da arkadaşım Binbaşı Mehmet Akkurt’tu. O da Fethullah Gülen Cemaati’ndendi. Ses kayıtlarını onunla birlikte yaptık. 2. Başkan’ın odasına da dinleme cihazı yerleştirdik.”
Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in emir subayı Mehmet Akkurt, İstanbul’da Harp Akademileri sınıf subayları için düzenlenen kursta olması gerekirken 15 Temmuz Cuma günü aniden Ankara’ya gitti. Darbe girişiminde bulunan FETÖ mensubu askerlerle birlikte hareket eden Akkurt, Güler’in silah zoruyla rehin alınması olayının içinde yer aldı. Akkurt’a, Orgeneral Güler’in rehin alındığı olay sırasında darbe girişimine direnen karargâhtaki subaylar tarafından müdahale edildi. Bu sırada Akkurt, bir yarbayı silahıyla ağır yaraladı. Bunun üzerine, yaralı yarbayın yanında bulunan bir üsteğmen Akkurt’u vurarak öldürdü.
© Tüm hakları saklıdır.