Güneş ve rüzgardan enerjisini artık herkes biliyor. Peki ya dans ederek, koşarak ya da kahve atıklarıyla enerji üretilebildiğini biliyor muydunuz? Bilim insanları temiz enerji için yeni alternatifler yaratıyor.Bilim insanları yıllardır, vücut ısısını bir enerji kaynağı olarak kullanmayı deniyorlar. Vücut ısısını doğrudan elektriğe dönüştürebilen teknolojiler geliştirildi ve İsveç'teki bir tren istasyonu binlerce yolcu tarafından üretilen sıcaklığı şimdiden kullanmaya başladı.
Emlak şirketi Jernhusen, elde edilen vücut ısısının başka bir binayı ısıtmak kullanabilinmesi için Stockholm Merkez İstasyonu'nda yeni tasarımlar geliştirdi.
Bir binayı ısıtmak için vücut ısısı kullanmak yeni bir fikir değil fakat bu ilk kez bir yapıdan diğerine aktarılarak başarıyla gerçekleştirildi. Bu şaşırtıcı derecede basit bir atık ısı kaynağına dayanan, uzun vadeli ve sürdürülebilir bir çözüm.
CO2'yi katı hale dönüştürmek
Karbondioksit (CO2) üretimimizi nasıl sınırlandıracağımızı bulmak 21. yüzyılın en büyük zorluklarından biri. Ya bir şekilde onu sıkıştırıp katı hale çevirebilirsek? İzlanda'daki araştırmacıların yaptığı tam olarak da bu.
Dünyanın en büyük jeotermal enerji santrallerinden Hellisheidi, elektrik üreten türbinleri çalıştırmak için volkanik olarak ısıtılmış suyu pompalıyor. Ancak bu işlem karbondioksit salınımı yarattığı için ekip, onu dünya yüzeyinin altındaki volkanik kayalara geri pompalamayı denedi. Böylece bu gazlar, karbonat mineralleri oluşturmak için bazalt ile reaksiyona girerek hızlı izlenen doğal bir işlem geçirdi.
Gazdan katıya dönüşüm süreci iki yıl sürdü. Önceki projeler, CO2'yi yalnızca gaz formunda depolamayı başarmış fakat sızıntı ve bakım maliyetleri konusunda endişelere yol açmıştı. Ancak şimdi, Avustralya'nın Melbourne kentindeki RMIT Üniversitesi'nden araştırmacılar, CO2'yi tekrar katı kömür haline getirmek için sıvı metalleri kullanarak bu süreci bir adım daha ileri götürdüler.
Dansın gücü
Sürdürülebilirliği hayatımızın tüm yönlerine dahil etmenin giderek daha fazla farkına vardıkça, 'eko-eğlence kulüpleri' olduğunu öğrenmek sizi şaşırtmayabilir. 2005 yılında, iki Hollandalı mühendis, dans ederken ortaya çıkan kinetik enerjiyi elektriğe dönüştüren bir dans pisti icat etti. Aynı zamanda piezoelektrik olarak adlandırılan bu enerji kaynağı, basınç ve gizli ısıdan elde ediliyor.
Dansçılar zemine temas ettikçe, zeminin altındaki yaylar dikey hareketi dönme hareketine dönüştüyor ve böylece elektrik üretiliyor. Her adım, iki ila 20 joule arasında bir enerji üretebiliyor. Bu miktar zemindeki LED ışıklarını veya ses gibi diğer unsurları çalıştırmak için yeterli. Dünyanın dört bir yanındaki birçok eğlence kulübü bu gelişmeyi deniyor ancak teknoloji dans pistiyle sınırlı değil.
2009'dan beri Tokyo'daki bir tren istasyonundaki tüm elektronik işaretler, bilet kapılarına yerleştirilmiş yer döşemeleri üzerinde yürüyen insanların ürettiği kinetik enerjiyle çalıştırılıyor. Rio de Janeiro'da ise bir futbol sahasındaki projektörler, çim üzerinde koşan oyuncuların yarattığı enerji yardımı ile yanıyor.
Kahve atığı
Kahveye olan sevgimiz çevreye çoğu insanın düşündüğünden çok daha fazla zarar veriyor. Meyveyi, yılda yaklaşık 9,5 milyon ton tükettiğimiz nihai ürüne dönüştürme süreci, büyük miktarda sıvı atık ortaya çıkarıyor.
Günümüzde ise bilim insanları ilk defa bu atığı elektriğe nasıl dönüştüreceklerini buldular. Atık maddeden elektrik üretmek için mikropları kullanan ve kimyasal reaksiyonlarla enerji üreten bir cihaz olan özel bir yakıt hücresi geliştirdiler.
Kahve atıkları biyoyakıt olarak da kullanılabilir. Londra merkezli bir teknoloji firması şu anda İngiltere'deki yüzlerce kafe, ofis ve kahve fabrikasından ham atık temin ediyor ve bunun üzerinden biyoyakıt üretiliyor.
Alg yakıtı
Gezegenin kurtarılmasına yardımcı olabilecek bir başka olası biyoyakıt bir yosun cinsi olan alglerden gelir. Bazı alglerde dizel, benzin ve hatta jet yakıtının yerine kullanılabilen doğal yağlar bulunuyor. Fosil yakıtlar gibi, okyanuslarda bulunan bu alternatif de yandığında karbondioksit salıyor. Ancak, fark, alglerin karbon nötr kalmasıdır. Karbon, fotosentez yolu ile henüz salındığı zamanda emildiği için, karbondioksit seviyeleri aslında artmaz.
Bu projeye destek verenler, alg yakıtının tam olarak aradığımız şey olabileceği konusunda iyimser olsalar da, karşıt düsüncedekiler hala mükemmel bir çözümden uzak oldukları konusunda uyarıyor. Bunun sebebi ise tüm bu sürecin pahalı ve çok miktarda toprak ve su gerektirecek olması.
Ineke Mules
© Deutsche Welle Türkçe