-DANIŞTAYDAN AKREDİTASYON KARARI ANKARA (A.A) - 05.05.2011 - Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, muhabir Sultan Özer'in, Başbakanlık akreditasyonunun yenilenmemesi işleminin iptali istemiyle açtığı davada, ''yürütmenin durdurulmasına'' karar verdi. Türkiye Gazeteciler Sendikasından (TGS) yapılan yazılı açıklamada, aralarında TGS Genel Merkez Disiplin Kurulu Üyesi Sultan Özer'in de bulunduğu 7 gazetecinin, Başbakanlık akreditasyon kartlarının Kasım 2008'de iptal edildiği hatırlatıldı. Dönemin Başbakanlık Sözcüsü'nün ''yalan haber, düzmece fotoğraf'' gerekçesini ileri sürdüğü belirtilerek, Özer'in kararla ilgili yazılı başvurusu üzerine Başbakanlıktan ''devamlılık kriterine uymadığı''nın gerekçe gösterildiğine işaret edildi. TGS'nin, aralarında Özer'in de bulunduğu 7 gazeteci için alınan kararı kınadığı ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi: ''Sendikamız ayrıca, Başbakanlık ya da başka kurumlar için akreditasyon uygulamasının öncelikle ve ancak, ilgili gazetecinin o kurumda çalışmasını kolaylaştırdığı oranda kabul edilebilir bulduğunu, akreditasyon uygulamasının, sübjektifliğe neden olabilecek nitelikte yürütülmesi nedeniyle, bir çeşit sansüre dönüşmesi olasılığının bulunduğunu, gazetecinin hangi haberi ne kadar süre ile izleyeceğine, neyi haber yapıp neyi haber yapmayacağına karar verecek makamın, Başbakanlık olmadığını vurgulamıştı.'' TGS'nin, Özer ile Başbakanlığın işlemini yargıya götürme kararı aldığı belirtilen açıklamada, Ankara İdare Mahkemesinde açılan davanın dilekçesinde, akreditasyon uygulamasındaki yanlışlıklara dikkat çekildiği, Başbakanlık akreditasyon ilkeleri arasında sayılan ''devamlılık'' ilkesinin iptalinin talep edildiği bildirildi. Davanın, Başbakanlıktaki akreditasyon uygulamasının iptalini içerdiği için Danıştaya gönderildiği ifade edilen açıklamada, davayı inceleyen Danıştay 10. Dairesinin, 20 Mayıs 2010 tarihli kararında, Başbakanlığın akreditasyon iptaline ilişkin işlemi hakkındaki ''yürütmeyi durdurma'' istemini reddettiği anımsatıldı. Açıklamada, yürütmenin durdurulması isteminin reddine yapılan itiraz sonucu dosyayı inceleyen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, 4 Mayıs 2011 tarihinde tebliğ edilen kararında, ''yürütmeyi durdurma'' isteminin kabulüne karar verdiği kaydedilerek, karara ilişkin şu bilgilere yer verildi: ''Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun kararında, Anayasa'nın 26. maddesinin 'düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne' Anayasa'nın 28. maddesindeki 'basın hürdür sansür edilemez' ilkesine, Anayasa'nın 13. maddesindeki ''temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulmadan ancak kanunla sınırlanabileceği' ilkesine, 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 'basın özgürlüğü' başlıklı 3. maddesindeki 'Basın özgürdür. Bu özgürlük, bilgi edinme, yazma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir' ilkesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 'ifade özgürlüğü' başlıklı 10. maddesine, 231 sayılı Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'ye, 231 sayılı KHK'ye dayanılarak çıkarılan Basın Kartları Yönetmeliği'ne atıfta bulunuldu. Alınan kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne 'karara dayanak yasal metin' olarak atıfta bulunulmasının da önemli olduğunu düşünüyoruz. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 'yürütmeyi durdurma' kararında ayrıca, akreditasyon kuralları konabileceği, bu kuralların konulmasında ilke olarak hukuka aykırılık bulunmadığı ancak bu kurallar belirlenirken, basının bilgi edinme ve yorumlama, haber yapma hakkının yanı sıra toplumun bilgi edinme hakkının zedelenmemesi gerektiğine değinildi. Kararda, akreditasyon kurallarının nesnel olması, basın özgürlüğünü kısıtlamaması hususlarına işaret edildi. Kurul, dava konusu esaslarda 'devamlılık' ilkesine yer verilmesinde ve buna dayalı işlemde hukuka uyarlık bulunmadığına karar verdi. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun kararı, 'objektif ilkeler belirlenmesi ve haber alma hakkının kolaylaştırılması' çerçevesinde 'akreditasyonun kabul edilebileceği' ancak, 'sübjektif ilkeler belirlenmesi ve bilgi edinme, yorumlama ve haber yapma hakkı ile toplumun bilgi edinme hakkının' engellenmesi niteliğindeki kuralların kabul edilemeyeceğini ortaya koymuştur.''