10 Nisan 2018 11:58
Cumhuriyet'ten Aykut Küçükkaya, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) içindeki cunta yapılanmasının gerçekleştirdiği 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki isim olduğu iddia edilen Fethullah Gülen arasındaki 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları sonrasında yaşananları kaleme aldı. Söz konusu haberde 'dört bakan, üç bakan oğlu, bazı bürokratlar ve işadamları ile Reza Zarrab'ı içeren operasyonun ertesi günü, “Gülen ile diyalog arayışına” girdiği ifade edildi. Haberde, Erdoğan'ın "Gülen’in en sevdiği isimlerden biri" olarak tanımladığı Fehmi Koru’yu "nabız yoklaması amacıyla" Gülen ile görüşmek üzere Pensilvanya’ya gönderdiği ileri sürüldü.
"17-25 Aralık 2013’teki yolsuzluk soruşturmaları aralarında ölümüne bir mücadelenin başladığı tarih oldu" ifadesinin yer aldığı haberde, CHP'nin hazırladığı '16 yıllık AKP-FETÖ ilişkisi'ni içeren raporuna yer verdi. Cumhuriyet'te yer alan haber aynen şöyle:
"Erdoğan'ın dershanelerin kapatılması söylemleri ve Mavi Marmara olayında Fethullah Gülen ile ters düşmesi cemaatle ilişkilerin bozulduğunun ilk işaretiydi. 7 Şubat 2012 MİT krizi ise FETÖ ile AKP iktidarının yol ayrımına geldiğini ortaya koymuştu. 17-25 Aralık 2013'teki yolsuzluk soruşturmaları ise aralarında ölümüne mücadelenin başladığı tarih oldu...'
Dizi yazımızın ilk gününde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki “FETÖ’yle mücadelede yaşanan milat tartışmasını” 2004’teki Milli Güvenlik Kurulu kararı ışığında masaya yatırmıştık. Aslına bakarsanız Erdoğan’ın milat olarak gördüğü 17 Aralık 2013 tarihinden bir gün sonraki girişimi; CHP’nin raporunda yer alan tezin ne kadar kuvvetli olduğunu gösteriyor... Nasıl mı? 2010 referandumunun ardından Erdoğan’ın dershanelerin kapatılması söylemleri ve Mavi Marmara olayında Fethullah Gülen ile ters düşmesi cemaatle ilişkilerin bozulduğunun ilk işaretiydi. 7 Şubat 2012 MİT krizi ise FETÖ ile AKP iktidarının yol ayrımına geldiğini ortaya koymuştu. 17-25 Aralık 2013’teki yolsuzluk soruşturmaları ise aralarında ölümüne bir mücadelenin başladığı tarih oldu. Erdoğan’ın 17-25 Aralık’tan sonra “Bunlar devlet içinde devlet olmuşlar”; “Ne istediniz de vermedik” sözleri, her ne kadar sitem içerse de, aynı zamanda o tarihe dek cemaate ve liderine verdikleri desteğin itirafı değil miydi? İşte tüm bunlar yaşanırken, CHP’nin milat olarak gördüğü 2004’teki MGK kararı ortadayken 17 Aralık 2013 operasyonunun hemen ardından ilginç bir gelişme yaşandı. Erdoğan, “dört bakan, üç bakan oğlu, bazı bürokratlar ve işadamları ile Rıza Sarraf’ı içeren operasyonun ertesi günü, “Gülen ile diyalog arayışına” girdi. Ve Gülen’in en sevdiği isimlerden Fehmi Koru’yu nabız yoklaması amacıyla Fethullah Gülen ile görüşmek üzere Pensilvanya’ya gönderdi. Sonrasını CHP’nin raporundan alıntılayarak devam edelim:
“Ben Böyle Gördüm’ adıyla yazdığı kitapta (Alfa Yayıncılık, 2016) ve 3 Nisan 2016’da Hürriyet gazetesinde yayımlanan röportajında Fehmi Koru; dönemin Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakanı Erdoğan’ın, 18 Aralık 2013’te kendisini çağırarak “17 Aralık Operasyonları Cemaat dayanışması içinde mi yoksa bazı kişilerin kendi başlarına yaptıkları bir şey mi” diye öğrenmesi için Pensilvanya’ya gitmesini istediklerini açıklamıştır. “Karşı tarafın bu işlerle gerçekten ilgisi var mı” diye bakmam için gönderdiler diyen Fehmi Koru, kitabında “Henüz parlamamış yangını söndürmek için yollara düştüm. Ankara, İstanbul, Pensilvanya arasında gidip geldim, başaramadım. Başarmama izin vermediler” ifadelerini kullanmıştır. Pensilvanya ziyaretinde Gülen’in “Bizim o işlerle hiçbir alakamız yok Fehmi Bey” dediğini aktaran Koru, “Dershanelerin kapatılmasına yol açacak yasal girişim, Gülen’i çok rahatsız ediyordu. Bu girişimin ortadan kaldırılması durumunda, siyasetin gördüğü bütün yanlışlıkların ortadan kaldırılmasını düşündüklerini ifade etmişti” demiştir. Koru, Gülen’in Erdoğan’a “dershaneler kanununu pazarlık konusu yapan” bir mektubu göndermesinin ardından, 25 Aralık’ta Erdoğan ile tekrar görüşmüştür. Bu görüşmede Erdoğan’ı “madem böyle bir mektup yazıldı, madem barış aranıyor, acaba bu iş burada durdurulabilir mi” diye bir iyimserlik içinde gördüğünü ileri süren Koru, partinin ‘Bu siyasete darbe girişimidir’ başlığıyla bir rapor hazırladığını, Erdoğan’ın bu raporu benimsemesiyle “savaş sürecine” girildiğini söylemiştir. Nitekim, Savcı Muammer Akkaş’ın 25 Aralık’ta söz konusu soruşturma kapsamında Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ı ‘şüpheli’ sıfatıyla ifadeye çağırmak üzere bir belge hazırlamasıyla, gerçekten de AKP ile FETÖ arasında tam bir iktidar savaşı başlamıştır. AKP-FETÖ Savaşı’nın, 17-25 Aralık yolsuzluk tapeleri gibi “basit” bir nedeni olamayacağı görüşünde olan Fehmi Koru, kendi değerlendirmesiyle “Dershaneler, yurtiçi ve dışı okullar, Türkçe olimpiyatları ve yeni nesil yetiştirme gayretleri...” diğer bir deyişle “FETÖ okulları ile TÜRGEV kavgasından” kaynaklandığını açıklamıştır.”
Soruyoruz: Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu bakan ve bürokratlarla sınırlı kalıp, 25 Aralık’ta oğlu Bilal Erdoğan’a uzanmasaydı, Pensilvanya’ya gönderdiğiniz Fehmi Koru’nun çabaları sonuç verseydi; FETÖ-AKP ilişkilerinde bir uzlaşma sağlanıp suç ortaklıkları bugün de devam eder miydi?
FETÖ’nün finans kuruluşu olan Bank Asya’nın 1996 yılındaki açılışına dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, o dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Tayyip Erdoğan ve sonradan AKP’nin kurucularından eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de katılmıştı. Gül açılışta Gülen’den “Hepimizin hocasıdır, bir bilim adamıdır, muhterem bir hoca efendidir” diye bahsetmişti. Çiller, Erdoğan ve Gül açılış kurdelesini keserken Gülen de gayet mutlu onları izliyordu.
Gülen’in yaşadığı Pensilvanya’yı ziyaret merkezine çeviren AKP yöneticileri zaman zaman da toplu halde Gülen’i ziyaret ediyorlardı. Bu ziyaretlerinde Gülen ile birlikte hatıra fotoğrafları çektirmeyi de ihmal etmiyorlardı. Çünkü o günlerde AKP içinde Gülen’e yakın görünmek önemli bir avantaj olarak görülüyordu. Yine 2012 yılında ABD’ye giden dördü kadın 12 AKP milletvekili Gülen ile görüşmüş, fotoğraf çektirmişlerdi. Bu milletvekillerinden dördü halen AKP’de milletvekili.
Tayyip Erdoğan’ın bir dönem yanından eksik etmediği isimlerin başında eski milli futbolcu ve sonradan AKP milletvekili olan Hakan Şükür geliyordu. Hakan Şükür’ün 1995’te ilk eşiyle olan nikâhını dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan kıyarken nikâh şahitliğini de Fethullah Gülen yapmıştı.
"Ne istedilerse verdik” sözü gerçeği yansıtıyor, çünkü iktidar 2012 başına kadar Gülen Cemaati’ni desteklenmesi gereken bir hareket olarak gördü. Gazetecilerle yapılan toplantılar bittiğinde, Erdoğan ile Zaman’ın o dönemki Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı her seferinde başka bir odada baş başa görüşürdü. Mesaj iletme amaçlı görüşmelerdi. ‘Ne istedilerse verdik’ şeklinde özetlenenler, o görüşmelerde dile getirilen taleplerle yürütüldü. Örneğin, cemaate ait 17 üniversite kurulmuş ve hepsinin kuruluş izninin altında Tayyip Erdoğan’ın imzası var"
"AK Parti’nin İstanbul’dan bir belediye başkanının söylediğine göre; “Bu dönemlerde iktidarın cemaate ‘cüzi bir fiyata ya da bedava satışını yaptığı’ arazilerin değeri beş trilyon liraymış.” Bülent Arınç’ın ‘peşkeş çekilen araziler’ olarak kastettiği; okullara, dershanelere, yurtlara, üniversitelere tahsis edilen yerler… Bunun karşılığı olarak cemaat siyasi destek verme ihtiyacı hissetti. Karşılıklı alışveriş halinde yürüdü.”
Fehmi Koru’nun kitabı ve röportajı Erdoğan’ın FETÖ’yle mücadelede yaşadığı büyük çelişkiyi gözler önüne seriyor. İkinci rapora, “Başta Erdoğan ve AKP yöneticilerinin FETÖ’ye övgüler yağdıran onlarca konuşması da gerek görsel gerek yazılı medyada halen duruyor. FETÖ’ye karşı önlem alınmasını engelleyen, FETÖ’yü her açıdan destekleyen AKP, Türkiye’nin bugün yaşadığı sorunların birinci dereceden sorumlusudur. AKP’nin çıkar çatışması içine girerek FETÖ’ye bugün sırt çevirmesi geçmişteki suçlarını unutturamaz!” notunu düşen CHP’nin birbiri ardına sıraladığı Erdoğan ve diğer AKP’lilerin söylemlerini bir kez daha anımsayalım:
-Tayyip Erdoğan Dönemin Başbakanı, 24 Kasım 2013
Bazı çevrelerde başbakan cemaate kızgın olduğu için bu adımlar atılıyor deniliyor. Dört dörtlük iftira, yalan. Eğer olay cemaat olarak değerlendirilecekse, o zaman cemaatin en ileri gelenleri, mensupları bugüne kadar acaba Tayyip Erdoğan’a ne getirdiler de Tayyip Erdoğan bunu geri gönderdi? Yani üniversitelerin hazırlanması, üniversitelerin verilmesiyle alakalı adımlardan tutun da birçok faaliyetlere yönelik yapabileceğimiz ne varsa bunları yaptık. Benden geri dönen hiçbir şey yoktur. Buna şahittir. Her şeyi Rabbim biliyor, başka bir şeyi söylemeye gerek yok.
-Binali Yıldırım Dönemin Ulaştırma Bakanı, 24 Mayıs 2013
Türkçe sevginin dilidir, ‘gelin tanış olalım’ diyen Yunus’un dilidir. ‘Gel ne olursa ol yine gel’ diyen Mevlana’nın dilidir. İnsanlığa barışı çağıran dildir. ‘Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar kadar olsun. İnançla geril, insana sevgi duy. Kalmasın el açmadığın mahsun gönül. Dünyada her kim sevgiye muhtaç. Onun hayatını anlat bilsin ki ilaç. Aç herkese aç sineni aç, onun gibi ilaç’ diyen Fethullah Gülen hocaefendinin dilidir.
-Bekir Bozdağ Dönemin Adalet Bakanı, Haziran 2013
Bu ateşi yakan, bu yolu açan ve bu yolda yürüyenlere destek olan Muhterem Fethullah Gülen Hoca efendimize Antalya’dan gönül dolusu selamlar, saygılar gönderiyorum. Kendisine teşekkür ediyorum. Türkçemizi dünyaya tanıtan kadrolar yetiştirdiği için.
-Hüseyin Çelik Dönemin Başbakan Yardımcısı, 20 Şubat 2012
İnsan kendisine ait olan bir şeyi ele geçirir mi? Oraya sızmış, buraya sızmış bu su mu, nem mi? Cemaat devleti ele geçirmiş, devlete sızmış bunlar kargaları güldürür. Bu paranoyaları bir tarafa bırakalım.
-Bülent Arınç Dönemin Başbakan Yardımcısı, 22 Mayıs 2013
Sayın Başbakanımıza da (Erdoğan’ı kastediyor) gitmeden önce konuyu açtım, “Fırsat bulursam böyle bir ziyaret yapmak istiyorum. İzin verir misiniz, uygun görür müsünüz” dedim. Çok memnun oldu. Hatta “Keşke bizim için de mümkün olsa, biz de görüşebilsek” dedi. Ama programları çok yoğundu. Bu programlardan fırsat bulup da böyle bir mesafeli ziyaret olabilir miydi o, pek ihtimal vermedi. Ama “Selamlarımızı, sevgilerimizi götürürsünüz. Özellikle birinci gün boş olacak. Mümkünse 15’inde bu ziyareti yapabilirsiniz” demişti. Biz 15’inde oradaydık eşimle birlikte.
Bizi aldılar dostlarımız, arkadaşlarımız, Hoca Efendi’yi bulunduğu yerde ziyarete götürdüler. Başbakan Erdoğan da selamlarını, sevgilerini, iyi dileklerini iletmesini istedi. Bizden bir emirleri olur mu, bir tavsiyeleri olur mu onu da öğren dedi. Şüphesiz, son zamanlarda çok fazlasıyla speküle edilmiş, bazı konular üzerinde yazılıyor, çiziliyor. Bunları belki kendisine birinci ağızdan sormak, o konularda bir önerisi, bir tavsiyesi varsa veya bizim farkında olmadığımız herhangi bir yanlışımız varsa bu konularda da bizi aydınlatmasını rica etmekti.
-Ahmet Davutoğlu Dönemin Dışişleri Bakanı, TBMM Araştırma Komisyonu ifadesi
2013 BM Genel Kurulu toplantısına seyahatim öncesinde Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığımız değerlendirmede, bu yapının gittikçe artan bir şekilde Türkiye karşıtı çevrelerce kullanılmaya müsait hale gelmesi hasebiyle, Gülen’in daha önce yapılan çağrılar çerçevesinde Türkiye’ye getirilerek kontrol altına alınmasının gerekli olduğu kanaatine vardık.
-Süleyman Soylu, İçişleri Bakanı
Aynen 28 Şubat gibi, aynı 12 Eylül öncesi gibi senaryodur. Derin devlet harekete geçti. Cemaati döverek, cemaate saldırarak, Türkiye’nin değişim yönünü etkilemeye çalışıyorlar.
-Faruk Çelik, AKP Şanlıurfa Milletvekili- Eski Bakan
İnsan merkezli bir hizmeti esas alan insanlara, “Hizmetinizi durdurun” denir mi? Aksine teşvik edilir, desteklenir, elden ne geliyorsa o katkı sağlanır. Bu gerçeği görmemek ferasetsizliktir.
-Recep Akdağ, Başbakan Yardımcısı
Hayatı insanlığa hizmetle geçmiş bu büyük zat için suçlamalarda bulunmak, son derece çirkindir; kara lekedir. Fethullah Gülen Hocaefendi, hayatının her döneminde tertemiz kalmış bir kişidir. Kendisine şükran borçluyuz.
-Ali Babacan, Dönemin Başbakan Yardımcısı, 2 Haziran 2013
Bütün bu güzel çalışmalara istikamet veren, ilham kaynağı olan çok değerli Fethullah Gülen Hocaefendimize buradan şükranlarımızı sunuyorum. Kendilerine saygılarımızı, hürmetlerimizi sizlerin huzurunda buradan iletmek istiyorum.
-Egemen Bağış, Dönemin AB Bakanı, 28 Mart 2013
Bu ülkenin değerini bütün dünyaya yayıyor. Gerçekten bu okulların vizyonunu ortaya koyan başta Fethullah Gülen Hocamız olmak üzere bütün kahramanlara ben yürekten teşekkür ediyorum.
© Tüm hakları saklıdır.