Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, “8 Mart’ın fabrikada yakılan kadınlar anısına 'emekçi kadınlar günü' olduğunu anlatıyoruz. Shaw’ın eserinde, Jan Dark’ın kendisini yakanlarla hayali karşılaşmasında söylediği gibi: 'Sen beni yakmasaydın bu kadar iyi hatırlamazlardı!' Bugün bir ateşin alevlenişini, insan aklının içindekilerin tutuşmadığını bilerek izleyeceğiz!" düşüncesini dile getirdi.
"Bugün bir kadın daha yakılacak" başlıklı yazısında Odatv Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız'ın davasına atıfta bulunarak, "Nihayetinde TSK’nın en düşük rütbeli personelinin bildiği düşünülen 'devlet sırları'... Gazetecileri normal hattan arayıp anlattıklarından çıkan ifşa suçlaması. İki bakanın hedefindeki “sakıncalı gazeteci”nin bu bahaneyle tutuklanması. İstanbul’daki birliğin kendi araştırmasının bile savcılığı yalanlaması. Yine isimsiz ihbarlar, yetkisiz soruşturmalar, sıra dışı dinlemeler. Bütün bunlar olurken televizyonlarda her şeyi konuşan emekli askerler, “artık gazeteciler özgürce yazacak” diye anlatılan hukuk reformları. Batı yakasında değişen bir şeyin olmadığı bu hikâyede, bugünkü mahkemenin vereceği karar da aşağı yukarı belli." ifadesini kullandı.
Terkoğlu şunları kaydetti:
"Yine de hâlâ boşlukta kalan bir şey var. TSK’nin en düşük rütbeli askerini ve konuştuğu gazeteciyi “olmayan belge” ve “olmayan devlet sırrı” ile tutuklatanlar, nasıl oldu da Kara Kuvvetleri istihbaratının başına bir Fethullahçı generali atadı? Nasıl oldu da TSK’nin bütün sırlarını, rütbesini Fethullah Gülen’in taktığı bir isme, üstelik hakkında her şey bilinirken teslim ettiler? Nasıl oluyor da yıllardır FETÖ ile ilişkisi çeşitli şekillerde sürmüş o general bugün dışarıda gezerken, psikolojik sorunları olduğu bilinen bir astsubay içerde tutulmaya devam ediyor? Bütün bunlar, yıllardır o izleri süren bir gazeteciyi bahaneyle cezalandırmak için olmasın!"