T24- Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu ve
Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerinin dava dosyalarını inceleyen araştırmacı yazar Mustafa Yıldırım, dört suikastı da İran İslam devrimi yolunda yürüyen kişi ve grupların işlediğine inandığını söyledi. Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Işık Kansu, bugün (24 Ocak 2010) yayımlanmaya başlanan dizi yazısına Yıldırım ile yaptığı söyleşiyle başladı. "Aksoy, Üçok, Mumcu ve Kışlalı suikastlarının ardındaki ülke ve amacı neydi?", "Cinayetleri işleyenler taşeron muydu? Nasıl devşirildiler", "Cinayetlerin ardındaki örgüt Kudüs Ordusu'nun Hizbullah ile bağlantısı var mıydı?" sorularına yanıt verecek dizinin ilk bölümü şöyle:
Cumhuriyet, unutulan
Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu ve
Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerinin dava dosyalarını yeniden açtı. Dava dosyalarını titizlikle inceleyen araştırmacı-yazar
Mustafa Yıldırım, dört suikastı da gerçekleştiren kişi ve grupların İran İslam devrimi yolunda yürüdüklerine inandıklarını belirterek,
“Cinayetlerin, İran’ın Türkiye misyonları çevresinde örgütlendiği ve İran’da istihbarat, suikast, silah, bombalama eğitimi görmüş gruplarca işlendiği kesinleşmiştir” dedi.
Mustafa Yıldırım, Yargıtay’ca da onanan suikast dava dosyalarına ilişkin sorularımıza şu yanıtları verdi:
- Uğur Mumcu’nun yaşamını, çalışmalarını, yazdıklarını ve cinayet davası dosyalarını incelediniz. Edindiğiniz izlenimi öğrenmek isterdim.
- Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı ve yabancı elçilik görevlilerinin, yurdumuza sığınmış İranlıların öldürülmelerini, Prof. Yuda Yürüm’ün ve bazı yabancı diplomatların yaralanması, birçok bombalı eylemi konu edinen dava dosyasını inceledim.
Cinayetleri işleyenlerin büyük bölümü mahkûm olmuş; ancak davalar sıradan cinayet davalarının ötesine geçerek, Türkiye Cumhuriyeti devletini ele geçirmeye ya da yıkmaya yönelik örgüt davaları olarak sonuçlandırılamamıştır.
‘İran’da eğitim aldılar’
- Dosyalarda Aksoy-Mumcu-Kışlalı cinayetlerinin iz sürücülüğünün var olduğu biliniyor. Dosyadan bu üç cinayetin neden ve hangi çevrelerce hangi siyaset uğruna yapıldığı sonucuna ulaşabildiniz mi?
Cinayetlerin, İran’ın Türkiye misyonları çevresinde örgütlendiği, daha sonra İran’da istihbarat, suikast, silah, bombalama eğitimi görmüş gruplarca işlendiği kesinleşmiştir.
- Bunu dosya hükmünden çıkarıyorsunuz değil mi?
- Evet, bu gerçekler, dava dosyalarında yer alan belgelerde, kararlarda tüm açıklığıyla yer alıyor.
- Dosya içeriğinde cinayetlerden hüküm giymişlerin itirafları var mı?
- Yalnızca Ankara’da görülen davada değil, İranlı sığınmacıların kaçırılması, öldürülmesiyle ilgili davalardaki itiraflarda da yer alıyor.
- Dosyada yer alan ve hüküm giyenler bir taşeron örgüt gibi mi gözüküyor? Tetikçiler, cinayetleri tek başlarına mı işlemişler?
- Taşeron örgütten kasıt, birden fazla odağa para ya da başka çıkar karşılığı hizmet eden bağımsız gruplarsa, hayır, cinayetleri işleyenler taşeron değildirler.
- Görevlendirilmiş tetikçiler diyebilir miyiz o zaman?
- “Tetikçi” çıkar karşılığında cinayet işleyen kişiyse, “tetikçi” diyemeyiz; ama belirli ilişkiler ağında talimatla çalışan örgüt ya da eylem grupları diyebiliriz.
‘Türkiye engel olarak görülüyordu’
- Arkalarındaki güç sizce kim ya da kimler?
- Suikast, adam kaçırma, cinayet suçlarını işleyenlerin arkasında kimlerin olduğu sanıkların ifadelerinde açıkça belirtilmiştir. Türkiye’den Tahran’a yerleşmiş gidip orada olan kişilerin, İran istihbaratı ve Kudüs Ordusu sorumlularıyla ilişki kurması sonucu örgütlenmiş eylem ve propaganda birimleridir.
- İran, Türkiye’de bu tür yöntemlere niçin başvurdu sizce?
- İran’da yönetimi ele geçirenler, “İslam devrimi”ni başka ülkelere yayarak, kendi güdümlerinde bir İslam devletleri birliği kurmak istediler. Türkiye; din esaslarına dayalı olmayan rejimi ve çok partili siyasal düzeniyle İslam devriminin yayılması önünde en büyük engel olarak görülüyordu. Kudüs Ordusu’nun en önemli eylem alanı Türkiye olmuştur.
- Kudüs Ordusu nedir?
- İran’da yeni rejimi kuranlar, öncelikle çevre ülkelere İslam devrimi ihraç etmeye kararlıydılar. Humeyni’nin emriyle “Kudüs Ordusu” adını verdikleri savaşçı birlikler kurdular; amaç öteki ülkelerde bu orduya bağlı silahlı birimler oluşturmaktı. Bu ordunun görevlileri, komşu ülkelerden, bu arada Türkiye’den getirilen elemanları eğittiler.
‘Üst düzey subaylarca eğitildiler’
- Bu elemanlarla nasıl bağlantı kurulmuş?
- Eğitilen elemanlar Türkiye’de vurucu timler oluşturmak için öncelikle geçmişte silahlı eylemelere katılmış, bazıları hapiste yatıp çıkmış olan kişilerle bağlantı kurdular. İran kültür merkezlerine gelip gidenlerden militan devşirdiler. Ayrıca daha geniş bir propaganda ve eleman kazanma ağı kurdular; yayınlar çıkardılar, lokaller açtılar.
Ülkelerine dönen elemanlardan oluşan gruplar, doğrudan İran’dan ya da Türkiye’ye gönderilen Kudüs Ordusu üst düzey subaylarınca yönetildiler; ellerine silah verildi. Örgüt elemanları evler, villalar, taşıt araçları satın aldılar, sayısız sahte pasaport ve kimlik elde ettiler. Para kaynaklarını İran’la yapılan ticari kazanç olarak açıkladılar.
- Bir anlamda gizli işleri için Türkiye’de açık açık çalışmışlar. Öyle mi anlamak gerek?
- Onların anlayışına ve inanışına göre söylemek gerekirse; bu kişiler ve gruplar, İran İslam devrimi yolunda yürümüşlerdir. Yine onların deyişlerine göre “rehberleri” Ayetullah Humeyni ve İran’daki “Hocat-ül-İslam” denilen en üst otoritedir. Açıktan çalıştıkları bir gerçek. Örneğin, bir yabancı elçilik görevlisinin öldürülmesinden sonra, eylemi yayın yoluyla övdüler ve “Kemalist diktatörlük ders alsın!” diye bir de tehdit savurdular.