Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu dâhil dokuz yazarı ve yöneticisi "FETÖ ve PKK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte bu örgütler adına suç işledikleri" iddiasıyla tutuklanan Cumhuriyet gazetesinin İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, Almanya'dan meslektaşlarına mesaj gönderdi.
Hakkında yakalama kararı çıkarılan Atalay, "Zindanlardan korkacak ve kaçacak biri değilim, bir an önce dönüp arkadaşlarımın yanında olmayı yeğlerim. Ancak bu süreçte ne yapmam gerektiğini, hangisinin daha doğru olacağını belirleyecek öncelikli ölçü, içerideki can dostlarımın yararı ve ardından gazetenin hayatiyetidir. Bu ikisinin gerektirmesi ya da daha yararına olması durumunda benim esaretimin, hapisliğimin sözü bile olmaz" dedi.
Cumhuriyet operasyonunun başladığı 31 Ekim Pazartesi günü bulunduğu Almanya'da, maaş ödemelerinin da aralarında bulunduğu gazetenin rutin işlerindeki imza yetkisini kullanmak için bir süre daha kaldığını belirten Atalay, daha sonra imza sorunun çözüldüğünü, ancak arkadaşlarından 'dönme' mesajı aldığını dile getirdi. Atalay, "Gazetedeki arkadaşlar, senin dışarıda kalarak yapacağın katkı, içeri girerek yapacağın katkıdan daha fazla, bekle lütfen demeye başladılar. Konuyu değerlendirme aşamasındayız. Tahmin edebileceğiniz gibi dışarıda kalmanın insani, vicdani yükü taşınabilir bir ağırlık değil, benim açımdan ise kahredici seviyeyi aştı, öldürücü bir noktaya ulaştı" ifadesini kullandı.
Atalay, "Tahmin edebileceğiniz gibi dışarıda kalmanın insani, vicdani yükü taşınabilir bir ağırlık değil, benim açımdan ise kahredici seviyeyi aştı, öldürücü bir noktaya ulaştı. Duygusallığımı gözyaşıyla idare edebiliyorum ama işte... Kaçtı gitti, arkadaşlarını yalnız bıraktı algısı yok mu, o bitirici oluyor" dedi.
Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'ın, yaklaşık 250 kişilik avukatın bulunduğu grupla paylaştığı mesajlar şöyle:
Sevgili dostlar, hepinize merhaba, kaç gündür yürüttüğünüz özverili ve yoğun mücadeleyi biraz uzaktan izlemekle yetiniyorum. Malumunuz olduğu üzere, hakkımda yakalama kararı çıkardılar. Beni tanıyanların kolayca bileceği gibi, ne zaman ve nasıl davranmam gerektiği hususu yalnızca benimle ve ailemle ilgili bir konu olmaktan çıktı.
Zindanlardan korkacak ve kaçacak biri değilim, bir an önce dönüp arkadaşlarımın yanında olmayı yeğlerim.
Ancak bu süreçte ne yapmam gerektiğini, hangisinin daha doğru olacağını belirleyecek öncelikli ölçü, içerideki can dostlarımın yararı ve ardından gazetenin hayatiyetidir. Bu ikisinin gerektirmesi ya da daha yararına olması durumunda benim esaretimin, hapisliğimin sözü bile olmaz.
İçerdeki arkadaşlarımız nedeniyle gazetede dışarıda kalan yalnızca iki imza yetkilisi kalmıştık, işlerin yürümesi, ödemelerin yapılabilmesi için gazetedeki arkadaşlarım dönüşümü engellediler. Belgeler buraya (Almanya) fakslandı, imzalayarak ben de geri gönderdim, bu şekilde yürütebildik. Misal bu aybaşı çalışanlar (yaklaşık 250 kişi) maaşlarını ancak bu şekilde alabildiler. Ama şimdi muhasebe müdürümüz serbest kalınca ikinci imza olanağı doğdu.
Bu defa da gazetedeki arkadaşlar, senin dışarıda kalarak yapacağın katkı, içeri girerek yapacağın katkıdan daha fazla, bekle lütfen demeye başladılar. Konuyu değerlendirme aşamasındayız.
Tahmin edebileceğiniz gibi dışarıda kalmanın insani, vicdani yükü taşınabilir bir ağırlık değil, benim açımdan ise kahredici seviyeyi aştı, öldürücü bir noktaya ulaştı. Duygusallığımı gözyaşıyla idare edebiliyorum ama işte... Kaçtı gitti, arkadaşlarını yalnız bıraktı algısı yok mu, o bitirici oluyor. Ama boş durmuyorum, gazeteyle ilgili olası gelişmelere karşı seçenekler üzerinde zihni ve pratik işler yapmaya çalışıyorum. Kayyım tayini ve yayının engellenmesi halinde yayına nasıl devam edeceğiz seçeneği üzerinde çalışıyor; hazırlık yapıyoruz vs.
Gazetedeki herkesin bildiği gibi suçlamalar ve safsatalar hakkında konuya en vakıf olan bendenizim. Dönmeme karar verildiğinde de -dönmeden önce- bütün iddialar hakkında ileri sürenleri, işbirlikçileri hem rezil rüsva edecek, insan içine çıkamaz hale getirecek açıklamalar yapacağım, klavyeyi zor tutuyorum inanın.
Sizlere şu kadarını söyleyeyim: FETÖ vs konusunda da diğer iddialar konusunda da bir dolu yalan var. Misal Kaynak Holding'ten gazeteye çuvalla para geldi iddiasını geçtiğimiz yıl Ekim ayında dillendirmeye başlamışlardı. O tarihte (Ekim 2015) twitter'dan şöyle twit atmışım: Kaynak Holdinge bağlı NT mağazasından 2014 yılında reklam gelirimiz 0 (yazıyla sıfır) ve 2015 yılında KDV dahil toplam 4.956.-TL. Yani toplam gelirimizin onbinde biri filan. Ve eklemişim bu yalanı yayan gazete aynı dönemde aynı firmalardan ne kadar reklam aldı, patronunuza sormaya maçanız sıkıyor mu diyerek. Neyse her bir iddianın çürük olduğu, gazeteyi Aydınlık gazetesi sevdalılarına terk etmediğimiz için AKP işbirlikçilerinin de saldırısı altındayız.