Gündem

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Rusya ile ikinci ortak devriye yarın gerçekleşecek

"DEAŞ sadece Türkiye'nin meselesi değil, diğer ülkelerin de külfetin altına girme zamanı geldi"

04 Kasım 2019 18:12

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, TSK'nın Fırat'ın doğusunda sürdürdüğü Barış Pınarı Harekâtı'na ilişkin "Tel Abyad ve Resulayn arasındaki alan terör unsurlarından temizlenmiş bulunuyor. PKK/YPG kiliseleri dahi kullanarak bir propaganda oyunu sergilemeye çalışıyor" dedi. Kalın, Türkiye-Suriye sınırında gerçekleştirdikleri ortak devriyelerin ikincisinin yarın (5 Kasım 2019) gerçekleşeceğini açıkladı. 

Eski Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç'ın  “KHK uygulamaları bir facia” sözlerine değinen Kalın, "Bir faciadır' dediğinizde, 15 Temmuz faciasını gölgeleyen bir tutum gibi algılanır" dedi. 

Kabine toplantısının ardından gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kalın'ın konuşmasından satır başları şöyle:

Barış Pınarı Harekatı, kuzey Suriye'de terör devleti kurmayı hedefleyen amaçları ortadan kaldırmıştır. Ama teyakkuz halimiz devam etmektedir. Zira teröristlerin hedeflerinden vazgeçmeyeceklerini biliyoruz, Suriye üzerine oynanan oyunları biliyoruz. Cumhurbaşkanımız da bunu ifade etmiştir.

Adalet Bakanlığımız uzayan davaların hızlandırılması, vatandaşın yargıya olan güvenin arttırılması noktasında hazırladıkları taslağı kabinede paylaştılar. Milli Savunma Bakanlığımızın sunumları oldu. Dışişleri Bakanımızın da Barış Pınarı Harekatı ve sonrasında bir sunumu oldu. Barış Pınarı Harekatı sadece bizim ve bölgemizi değil dünya siyasetini ilgilendirmesi hasebiyle önemini koruyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir terör unsurlarını temizlemek ve mültecilerin güvenli bir şekilde bölgeye dönecek şartları oluşturmak.

Terör örgütünün kara propagandasını görüyoruz. Mevzide alan kaybettikçe öfke ve paniğinin arttığını görüyoruz. Burada Batı'yı da hayretimiz bir şekilde izliyoruz. Sivillerin katledildiği, Kürtlerin hedef alındığı, hıristiyan azınlığın TSK'nın veya onların desteklediği birimler tarafından kaçırıldığı yönünde aslı astarı olmayan iddiaların ortaya atıldığını görüyoruz. Bu saldırıların amacı bir karşı mukabeleyi harekete geçirmek. Bu saldırılar neticesinde bizim cevap vermemiz ve 'Bakın Türkler ve onların destekleri Suriye Milli Ordusu hıristiyanları hedef alıyor' diye bir oyun oynamaya çalışıyorlar. Kiliseleri dahi kullanarak yer yer bu atışların yapılarak tahrik unsuru olarak kullanıldığını ifade etmek istiyorum.

Terör örgütüyle mücadelemiz devam edecek. Barış Pınarı Harekatı'nın ikinci hedefi mültecilerin gönüllü olarak evlerine dönmesiyle ilgili. Çalışmalar önem arz ediyor. Bunun detayları üzerinde çalışıyorlar. Nitekim sayın Cumhurbaşkanımız BM Sekreteri ile yaptığı görüşmede bu konuyu tekrar gündeme getirdi. Mülteci meselesi sadece Türkiye'nin meselesi değil, DEAŞ'la mücadele sadece Türkiye'nin meselesi değildir. Türkiye'ye dönük eleştirileri dile getiren ülkelerin külfet paylaşımına  dair ne yapacaklarını anlatmaları isabetli olur.

Biz DEAŞ terör örgütüne karşı en etkin mücadeleyi vermiş ülkeyiz. Binlerce DEAŞ'lıyı ya sınırda yakaladık, ya sınır dışı ettik, ya Türkiye'de yargıladık hapse attık. Yakaladıklarımızı ülkelerine iade ettik. İade ettiğimiz kişiler o ülkeler tarafından serbest bırakıldı ve bir sonraki terör eylemine katıldılar. PKK'yı kağıt üzerine tanımlamak tek başına yetmez. Pratikte ne yaptığınız önemlidir. Başkentlerinizde yer vereceksiniz, militan örgütlenmesini görmezden geleceksiniz, bunun kendi başına hiçbir adımı yok. Pratikte somut adımları görmek istiyoruz.  Onlar adımları atsalar da atmasalar da bu örgütün her fraksiyonuna karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. 

(ABD'nin terör raporu) Rapor bizim tepkimizi çekmeye devam ediyor. Bu raporda PKK terör örgütü zikredilirken YPG/PYD'nin zikredilmemesi. Darbe girişimini yapan FETÖ'nün yer almaması çifte standardı ortaya koyuyor. Bu terör örgütünü PKK'yı kabul ettikten sonra Suriye kolunu desteklemek silah vermek terörü desteklemektir. FETÖ ile ilgili olarak da hiçbir cümle olmaması, mağdur bir dini grup olarak gösterilmesi bu terör örgütünün kimin maşası olduğunu göstermektedir."

Suriye Anayasa Komitesi'nin çalışmaya başlaması memnuniyet vericidir. Mevcut anayasanın tadil edilmesi veya yeni bir anayasa yazılması çerçevesinde bu çalışmaları destekliyoruz. Yeni bir seçimin yapılması da önemli bir konudur. Suriye'de demokratik meşruiyeti olan şeffaf bir yönetimin iş başına gelmesi için Suriye halkının özgür iradesinin sandığa yansıması büyük önem arz ediyor. 

Müttefiklerden de terörün her türlüsüne karşı açık net tavır almalarını istiyoruz. PKK romantizmi, YPG romantizmi üzerinden terörle mücadele yapılamaz. İdlib konusu da Türkiye'nin üzerinde hassasiyetle durduğu bir konu olmaya devam ediyor. Rusya ve İran'la görüşmemiz devam ediyor. Orada askerlerimiz sayesinde 2,5-3 milyon insan görece olarak güvenli bir bölgede yaşamaktadırlar. Biz bunlara her türlü insani yardımı yapmaya devam ediyoruz. Türkiye yurt içi ve yurt dışında 4 milyondan fazla Suriyeli mülteciye insani yardım yaptığımızı söyleyebiliriz. Türk askeri PKK ve YPG'ye karşı Barış Pınarı Harekatı başladığında ortalığı birbirine katanlar bilmelidirler ki, o asker sayesinde İdlib'de güvenli bir ortam vardır.

İkinci devriyenin yarın yapılması planlanmaktadır

22 Ekim tarihli Soçi Anlaşması çerçevesinde ilk ortak devriye 1 Kasım günü gerçekleşti. Uzunluk olarak yaklaşık 87,5 kilometrelik bir alanda. 4 kirpi ve 26 personelimizin katılımıyla ortak devriye gerçekleşti. Bu süreçte YPG/PKK paçavrasına rastlanmadı. Ortak devriyenin başarılı bir şekilde gerçekleştiğini ifade edebiliriz. İkinci devriyenin yarın yapılması planlanmaktadır.

"ABD ziyaretiyle ilgili değerlendirmelerimiz devam ediyor"

Bu ziyaret sayın Trump'ın daveti üzerine planlandı. Bugüne kadar bununla ilgili değişen bir şey yok. Bir telefon görüşmesinde kendisi davet etti. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir ziyaret talebi sözkonusu olmamıştır. Ziyaretin olup olmayacağına dair değerlendirmemiz şu anda devam ediyor. Bu ziyarette amacımız ülkemizin çıkarları doğrultusanda somut neticeler elde edebilmektir. Özellikle şunun altını çizmek isterim, bu talep bizden gelmemiştir. Olup olmayacağına dair değerlendirmelerimiz şu aşamada devam etmektedir.

"Emeklilikte yaşa takılanlar bugün gündeme gelmedi"

Af konusu gündeme gelmedi. Adalet Bakanımızın bugün yaptığı sunumda yoktu. TBMM çatısı altında değerlendirebilirler. Bugün vatandaşın daha etkin ve kısa sürede yargıda netice almasını sağlayacak düzenlemeler gündemdeydi. Emeklilikte yaşa takılanlar da gündeme gelmedi.

"KHK'lar durup dururken alınmış değildir"

Bülent Bey'in (Arınç) açıklamaları kendi şahsi görüşleridir Yüksek istişari Kurulu'nun görüşleri değildir. KHK'lar zorunluluk hale gelmiş, o günün olağanüstü şartları çerçevesinde hayata geçirilmiş bir uygulamadır. KHK'lar durup dururken gündeme alınmış değildir. O gece ve sonrasında yaşadıklarımızı hepimiz biliyoruz. Cumhurbaşkanımız ve ailesini öldürmeye kasıt niyetiyle yola çıkanların Cumhurbaşkanımızın dirayeti ve milletimizin desteğiyle boşa çıkardığını gördük. Bir terör örgütüne karşı hiçbir şey yapmayalım hiçbir devlet diyemezdi elbette. Süreç içerisinde KHK'nın aldığı kararlar çerçevesinde mağdur olanlar varsa bununla ilgili mekanizmalar kurulmuştur, bunlarla ilgili neticeler alınmıştır, göreve iade edilenler olmuştur, edilmeyenler olmuştur. KHK ile hukuk zemininde neler yapılabilir bunun üzerinde durulmuştur. Burada her bir vakanın nevi şahsına münhasır olduğunu akılda tutmak gerek. Bir faciadır dediğinizde, 15 Temmuz faciasını gölgeleyen bir tutum gibi algılanır.

"Sayın Cumhurbaşkanımız çıtayı yüzde 50+1 çıkartmıştır"

Sayın Cumhurbaşkanımız çeşitli vesilelerle Türkiye ortak paydası üzerinde durmaktadır. Bu süreç içerisinde pekçok siyasi değerlendirmeler yapılmıştır. Türkiye'yi her gün bir adım önüne taşıyan siyasi hareket bellidir. Bu çalışmaların en önemli sonuçlarından bir tanesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımız 50+1'i çıta olarak koymuştur. Yeni bir hedef koymuştur. İttifaklar dönemi kapansın, ihtilaflar değil ittifaklar üzerinden gidelim ifadeleri kullanılıyor. Bunun da yolu açıktır. Türkiye ortak paydası çerçevesinde milli ve yerli ama  dünyada kendimizi kapatmadan perspektif geliştirmek mümkündür, bu da hayata geçirilmelidir.