Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, "Sayın Cumhurbaşkanı’nın, ’İster kabul edilsin, ister edilmesin Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir. Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun yeni bir anayasayla netleştirilmesidir’ şeklindeki ifadesi, Türkiye’nin bir rejim değişikliğine zorlanması ve Anayasa’nın ihlali anlamına gelmektedir. Demokrasi inancı, istenildiği zaman çıkarılıp atılacak bir gömlek hiç değildir" dedi.
TBB Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen, 2015-2016 Adli Yılı Açılış Töreni’nde konuşan Feyzioğlu, son dönemde artan terör olaylarıyla ilgili olarak, "Vatan için gerekirse elbette ölünür. Ancak vatan için yaşamak ve çalışmaktır esas olan. Vatandaşlarımız, uluslararası veya ulusal düzlemde, birileri maddi ve siyasi güç kazansın diye ölmek istemiyor; yaşamak istiyoruz bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine" ifadelerini kullandı.
'Teröre hayır, hukuk devleti ve
demokrasiye evet’
TBB Başkanı Feyzioğlu'nu, konuşmasında şunları söyledi:
"Ülkemizin terörle kasıp kavrulduğu, adalete duyulan güvenin her geçen gün azaldığı ve yurttaşlarımızın giderek karamsarlığa kapıldığı günlerden geçiyoruz. Bilinsin ki, millet olarak tarih boyunca benzer olaylara karşı pek çok zaman vermek zorunda kaldığımız mücadeleyi, yine kazanacağız. Yeter ki hep birlikte olalım, 77 milyon vatandaşımızı adalet paydasında kucaklaştırmayı başaralım. Bugün, yargı adına ve toplum için en önemli günlerden biri olan 2015-2016 Adli Yılı açılışında tek yürek, tek nefes sesleniyoruz. ’Teröre hayır, hukuk devleti ve demokrasiye evet’
'Vatan için gerekirse ölünür ama esas olan yaşamak ve çalışmaktır'
Vatan için gerekirse elbette ölünür. Ancak vatan için yaşamak ve çalışmaktır esas olan. Vatandaşlarımız, uluslararası veya ulusal düzlemde, birileri maddi ve siyasi güç kazansın diye ölmek istemiyor; yaşamak istiyoruz bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine. Vatan mücadelesinde geçmişte ve bugün, hayatını kaybeden tüm şehitlerimizi burada rahmetle anmayı görev biliyoruz. Ruhları şad olsun. Suruç’taki derin katliamda hayatlarının baharında aramızdan koparılan gençleri, Diyadin’de odunlukta kurşunlanan fırıncı delikanlıları, insanları iyileştirmek için çırpınırken öldürülen Doktor Abdullah Biroğul’n anarken boğazımız düğümleniyor. Yine bu dönemde teröre kurban verdiğimiz yargı şehidimiz, savcımız Mehmet Selim Kiraz’ı, bürosunda vurularak öldürülen Avukat İsmail Akkaya’yı rahmetle anıyor; yargı mensuplarına yönelik şiddeti lanetliyoruz. Hakim ve savcılardan, avukatlara yönelik şiddet eylemlerinde, bu eylemin bir hakim ve savcıya yapılması durumunda nasıl tavır alacaklar ise, aynı tavrı sergilemelerini de bekliyoruz.
'Keyfiliğin olduğu yerde hukukun değil, üstünlerin hukuku geçerli olur'
Malumunuz olduğu üzere, ülkemizde hukuk, devlet ve toplum düzeninin en büyük sorunu keyfiliktir. Keyfiliğin olduğu yerde hukukun üstünlüğü değil, o an için iktidarı ya da iktidarın belirli parçalarını elinde tutan üstünlerin hukuku geçerli olur. Böyle bir düzende, yani üstünün hukukunun geçerli olduğu bir rejimde, bu üstünler, o an için güçsüz olanların sırtına basarak daha fazla maddi ve siyasi güç elde ederler. Esasen bu, tam bir sömürge düzenidir. Hukukun üstün olmadığı bir düzende hiçbir vatandaşımızın hukuki güvenliği olamaz. Sadece vatandaşların değil, ülkede iş ve yatırım yapmak isteyen hiç kimsenin güvencede olduğundan söz edilemez. Böyle bir düzende, kamuda da layık olanın layık olduğu göreve getirilmesi şeklinde tanımlayacağımız liyakat sistemi çöker. Bunun yerini o an için iktidarda olanların yakınlarının, layık olmasalar bile istedikleri makama, göreve getirildikleri keyfi bir düzen alır."