16 Şubat 2019 08:21
Soçi'de gerçekleşen üçlü zirve sonrasında uçakta soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye'nin kuzeyinde kurulacak güvenli bölgenin kontrolünün Türkiye'de olması gerektiğini söyledi. Erdoğan, "Güvenli bölgenin PYD-YPG için bir tür koruma kalkanı olmasına müsaade edemeyiz" dedi. Erdoğan, S-400 konusunda geri adım atmayacaklarını da ifade etti.
Erdoğan, Rusya'nın Soçi kentindeki Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile gerçekleştirdiği üçlü zirvenin ardından Türkiye’ye dönüşünde uçakta açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin gündemdeki konularla ilgili sorularını yanıtladı.
Uçakta bulunan NTV'den Nermin Yurteri'nin aktardığına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zirve ile ilgili değerlendirmelerinde şu ifadeleri kullandı:
"Astana Süreci’nin dördüncü liderler zirvesini Soçi’de gerçekleştirdik. Bu ikinci turun ilk zirvesiydi. Birinci turun ilk zirvesini yine Soçi’de yapmıştık. Türkiye’de ikinci zirveyi yapacağız, Ankara mı, İstanbul mu belirleyip ülkelere duyuracağız. Üçlü zirveden önce Sayın Ruhani ile hem daraltılmış heyetler arası görüşme yaptık, hem baş başa görüştük. Ardından da aynı şekilde Sayın Putin ile görüştük. Sayın Ruhani ile yaptığımız ikili görüşmede ticari ilişkiler ağırlıktaydı. Ekonomik ilişkileri, enerji ve bankacılık alanını ele aldık. ABD’nin yaptırımları ile ilgili bizlere bilgilendirmeleri oldu. Biz tabii yaptırımlara karşı İran halkının özellikle insani yardımlar konusunda yanında olduğumuzu ve mağdur edilmeyeceklerini kendilerine ifade ettik. Sayın Ruhani ile Suriye güvenlik ve terörle mücadele konularını da müzakere etme fırsatını bulduk. Sayın Putin ile yaptığımız ikili görüşmede yine ekonomi, ticaret, enerji, ulaşım konularını ele aldık. Vizelerin kaldırılmasına yönelik görüşmemiz oldu. Yine Suriye ve Astana sürecini ele aldık. Ayrıca savunma sanayi ve S-400’ler konusunu değerlendirdik.
Üçlü zirvede Suriye krizini ve devam eden siyasi süreci açık ve geniş şekilde ele aldık. Yapılan müzakereler sonunda 17 maddeden oluşan sonuç bildirgesini yayınladık. ABD’nin çekilme kararı bazı belirsizliklerin yaşandığı bir süreç olarak karşımızda duruyor. Bazı yavaşlatma çabaları da inkar edilemez, o da maalesef var. Bunları da dikkatle takip ediyoruz. Arkadaşlarımız özellikle ABD’li mevkidaşları ile de görüşmelerini sürdürüyorlar. Gerek Dışişleri Bakanımız, gerek Savunma Bakanımız görüşmeleri devam ettiriyorlar. Hakan Atilla ve Halk Bankası ile ilgili görüşmeler de ilgili bakan arkadaşlarımız tarafından sürdürülüyor. Trump’ın Suriye’den çekilme kararı ve güvenli bölgenin bir an önce kurulması talebi gerçekten samimi bir kararsa o takdirde bu karara ABD’deki kimi bürokratların gölge düşürememesi gerekir.
Bizim bu süreçte tespit ettiğimiz bazı kritik noktalar var. Bunlardan bir tanesi söylendiği gibi güvenli bölge. Bunu biliyorsunuz Sayın Obama döneminde biz hep dile getiriyorduk. Güvenli bölge Türkiye’nin kontrolünde olmalıdır. Olmazsa bu demektir ki, bizim Türkiye olarak güvenliğimiz her an yine tehdit altında olmaya devam edecektir. İkincisi ise güvenli bölgenin PYD-YPG için bir tür koruma kalkanı olmasına müsaade edemeyiz. Bu konuda çok ama çok kararlıyız. Bunun bilinmesini istiyoruz. Burada tabii özellikle Suriye Kürtlerinin güvenliği için de buna ihtiyaç var. Fakat bizi üzen şey şu; ikide bir karşımıza Kürtler-Türkler meselesinin getirilmesidir. İkide bir Kürtlerin hukukundan bahsediyorlar. Kürtlerin hukukunu bugüne kadar YPG-PYD mi korudu? Neredeydi bu YPG-PYD? Bunların ömrü ne kadardır ? Ortaya çıktıkları dönem ortada. Daha önce bunlar neredeydi? Bizim Esed ile aramızdaki hukukun iyi olduğu dönemlerde, Esed bunlara kimlik vermiyordu, kimlik. Biz kendisine diyorduk ki; ‘Bunlar senin vatandaşın, ver kimliklerini’. Yani oradaki Kürtlerin hukukunu biz koruma mücadelesini verdik. Benim ülkemde de Kürtler var. Benim ülkemdeki Kürt vatandaşlarımıza karşı bizim en ufak olumsuzluğumuz söz konusu mu? Onların hukukunu, yaşam koşullarını en güzel şekilde koruyan biziz. Tavsiye ederim; son zamanlarda Diyarbakır, Şırnak, Hakkari, buralara gitmediyseniz, buralara gidin, nereden nereye geldi bu illerimiz görün. Batı illerinden farkı var mı, yok mu görün. Kaçak binalar ve gecekonduların yıkılıp kentsel dönüşümün nasıl yapıldığını görün. Burada Mehmet Özhaseki kardeşimin çok büyük emeği var. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı olarak oralardaki adımları atan, o şehirlerin yeniden imarını mümkün kılan oydu. Mehmet Bey’in bu başarısı onu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olarak göstermemizde çok etkili oldu. Mehmet Bey’in göreve geldiği takdirde Ankara’nın kentsel dönüşümünü başarıyla yapabileceğine inanıyorum. Aynı durum Nihat Bey için de geçerli. Onun da belediyecilik geçmişinin olması ve kaçak yapıların olduğu yerlerde kentsel dönüşüm yapmış olması o bölgeleri sıfırdan şehir haline getirdi. İzmir’in Karabağlarını ancak Nihat Bey gibi bir belediye başkanı çözer. İzmir’in su sorununu büyükşehir çözmemiştir, biz DSİ olarak çözmüşüzdür. Bunların vatandaşlarımıza çok iyi anlatılması lazım ki, bu tür yanlışlar devam etmesin.
Güvenli bölge konusuna dönersek, güvenli bölgenin PYD ve YPG için bir koruma kalkanı olmasına müsaade etmeyeceğiz. Bunun altında yatan gerçek de budur. Biz güvenli bölgeyi Suriye’nin toprak bütünlüğü çerçevesinde de ele alıyoruz. Ruslar güvenli bölgeye olumlu bakıyor.
İdlib mutabakatının korunması ve uygulanması konusunda hepimiz kararlıyız. Şu anda da Rusya’dan gelen heyet, bizim gönderdiğimiz heyetin yaptıkları ortak çalışmada İdlib’in çevresinde koruma çemberi oluşturulmuş vaziyette. Dış çemberde Rusya var, iç çemberde ise biz varız. Buradaki koruma görevi ağırlıklı olarak Türkiye’de. Burada önemli olan durum var. İçeride adeta ılımlı muhalefet mi diyeceğiz, terör estiren örgütler mi diyeceğiz bu konudaki hassasiyet de önem arz ediyor. Bizleri de sıkıntıya sokar. Başta MİT Başkanlığımız yoğun bir çalışma içinde. Burada bunlara fırsat vermemenin gayreti içindeler. İdlib’deki askeri gözlem noktalarımız kritik görev icra edecekler. Oradaki hassasiyetler başta Savunma Bakanlığımızca yürütülüyor.
Diğer önemli başlık Anayasa Komitesi’nin oluşturulması. Bir kaç isim üzerinde müzakereler devam ediyor. Daha önce 150 isim olarak açıklanmıştı. Bunlar arasında 6 isim önem arz ediyor. Bu 6 isim üzerinde mutabakatın sağlanması. Burada BM’den görevlendirilmiş olan Sayın Pedersen de hassas davranıyor. Yeni isimler üzerinde çalışmaları Dışişleri Bakanlığı ve muhatapları yapacaklar.
Bir diğer konu da mültecilerin güvenliği ve gönüllü şekilde geri dönüşlerinin sağlanmasıdır. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerine şu ana kadar 310 bin kişi geri döndü. Birlikte hareket ettiklerimiz kendi yaptıklarından bahsediyorlar, 20 bin kişiden bahsediyorlar. 20 bin kişi ile 310 bin kişi kıyaslanmaz. Türkiye nasıl bir aşamaya geldi? Diğerleri nasıl bir aşamada? Bunların da bilinmesi lazım.
Diğer önemli konu ise Münbiç yol haritası. Bunda gecikmeler var. Doksan gün dediler, neredeyse bir seneyi buldu. Hala yapacağız diyorlar. Fırat’ın Doğu’sunun terör örgütlerinden temizlenmesi gerekiyor.
Son olarak, Astana süreci BM kararı çerçevesinde Cenevre sürecini tamamlayıcı şekilde devam ediyor. Astana Sürecini Cenevre Sürecine alternatif olarak görmüyoruz ama Cenevre süreci de başarılı olamamıştır. Bunu da kabul etmemiz gerekiyor. Körfez ülkelerinin ve BM’nin yapamadığını biz Astana süreci ile gerçekleştiriyoruz. Bunun altını çizmek istedim. Bir sonraki zirveye Türkiye ev sahipliği yapacak. O zamana kadar bazı adımları atmamız gerekir. Hatta görüşmelerimizde ‘Astana Süreci’ne Irak’ı ve Lübnan’ı dahil edebiliriz’ dedim. Çünkü her ikisinin de Suriye’ye sınırı var ve Suriye ile ilişkileri çok farklı düzeyde. Dışişleri Bakanlarımız karşılıklı olarak çalışırlar, mutabakatın sağlanması durumunda bu ülkelerin de Astana sürecine gelmeleri halinde süreci daha etkili hale getirmiş olacağız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularına yanıt verdi.
Fırat’ın Doğu’sunda oluşturulması öngörülen güvenli bölgeye ilişkin Rusya ve İran’ın ikircikli bir tutumu var mı? Türkiye’nin güvenlik kaygılarını ne kadar anlıyorlar ve ne kadar samimiler?
Biz Astana sürecindeki ortaklarımıza güveneceğiz, güvenmek durumundayız. Ancak biz ikircikli bir tutumlar karşılaşırsak elbette atılması gereken adımı atarız. Şu an itibariyle Suriye’nin kuzeyinde, kendi güneyimizde birçok adım attık ve netice aldık. Terör koridorunu ortadan kaldırmış vaziyetteyiz. Bundan sonra üzerinde durmamız gereken 1998 yılındaki Adana Mutabakatı’dır. Sayın Putin tekrar Adana Mutabakatı’nı önümüze getirdi. Bu konuda mutabakat ve sonrasında iki ülke arasında terörizmle mücadele konusunda imzalanan anlaşma konusunda, teröristlerle mücadelede onları gereken yere kovalama maddesi vardır.
Orada bir kilometre sınırlaması var mı?
Yok. Öyle bir şey getirmek istiyorlar. Ancak anlaşmada zikredilen bir kilometre yok. Ancak orada üç yılda bir anlaşmanın tazelenmesi maddesi var. Üç yılda bir, taraflardan bir tanesi anlaşmayı uygulamak istemediğini söylerse anlaşma uygulamadan kalkıyor. Aksi takdirde devam ediyor. Baba Esed‘den beri böyle bir durum yok, yani anlaşma devam ediyor. Beşşar Esed ile iyi ilişkilerimizin olduğu dönemde bu konuyu da kendi aramızda konuşmuştuk. Kendisi büyük bir rahatlıkla ‘Artık bizim aramızda Adana mutabakatı mı var?’ diyecek kadar bu işe olumlu yaklaşıyordu. Şimdi bizim ilgili kurumlarımız bu mutabakatın üzerinde çalışıyor. Terörle mücadelemizde bu mutabakatın ülkemizin lehine kullanılması için elimizden geleni yapacağız. Biz tedbirlerimizi de aldık. Şu anda her an her şeye hazırız.
Yani bu uygulanamazsa kendi tedbirlerimizi hayata geçirecek kararlılığımız var mı?
Tedbirlerimizi aldık. Şu anda kara-hava her tarafta varız.
Sayın Ruhani de ‘Rejim ile ilişki kurmaya’ atıfta bulundu, Putin daha önce ifade etmişti. Biz Adana mutabakatından İran ve Rusya ile aynı şeyi mi algılıyoruz? Biz bu mutabakattan ne bekliyoruz?
Bu mutabakatın ruhunda terörle mücadele var. Biz bunu anlıyoruz. Biz geçmişten devraldığımız Adana Mutabakatı üzerinden yürüyoruz.
NATO Zirvesi’nde ABD Savunma Bakanı’nın güvenli bölge için “koalisyon güçlerinin gözlem noktası kurması“ önerisinde bulundu. Bu PYD ve YPG ‘ye koruma anlamına mı gelir?
Savunma Bakanımız gereken cevabı verdi. Fırat’ın Doğusunda PYD’ye, YPG’ye koruma gücü tahsis edilmesi söz konusu bile olamaz. Biz 'stratejik ortaklarımız üzerine düşeni yapsın' diyoruz.
“SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ SAVUNUYORUZ”
İdlib konusunda İran Cumhurbaşkanı basın toplantısında “Burası tamamen temizlenmeli, yabancı güçler çıkmalı” dedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız. Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz. Bizim meselemiz terörle mücadeledir. Suriye halkının barış içinde yaşamasıdır. Yabancı güçler vurgusu yapanların bunu tüm ülkeler için söylemesi lazım. Burada birileri kalkıp da rejim bizi çağırdı, ama Türkiye’yi çağırmadı diyorsa, bu olmaz. Her şeyden önce Adana Mutabakatı ortada. İkincisi Suriye halkı bize ‘Ne olur gelin, bizi bu terörden, zulümden kurtarın’ dedi. İşte Cerablus, El Bab ortada. Şu anda Münbiç’te 130’u aşkın aşiret var ve bizim bir an önce gelmemizi istiyorlar.
İran, Türkiye’nin varlığından rahatsız gibi görünüyor, ne dersiniz?
Bize rahatsızlıklarını açık etmiyorlar da ifadelerinden tabii bunlar hissediliyor.
Üçlü zirvenin ardından yapılan açıklamada, İdlib’deki ihlallerin ortadan kaldırılması için yapılacak ortak adımlardan bahsediliyor. Bunların ayrıntıları nedir? Ortak operasyon iddiaları vardı.
Gelişmelere göre her an ortak operasyonlar da yapılabilir. Buna bir engel yok. Şu andaki tedbirlerimiz İdlib halkının huzuru, mutluluğu ve refahı için. İdlib halkının emniyeti bizim için asıldır.
Geçen hafta Almanya, İngiltere ve Fransa, İran ile ticaret yapmak için ortak bir mekanizma kurdu. Acaba Türkiye‘nin doğalgaz alımı ile ilgili muafiyet süresi bittiğinde uygulamak için böyle bir girişimi var mı? Yerel Para birimi ile ticareti hayata geçirebilecek mi?
Yerel para birimi her zaman gündemimizde. Konuşuyoruz. Biz bu üçlü mekanizmaya katılabileceğimizi, onlar kabul etmez ise bunu ikili olarak yapabileceğimizi söyledik. Hatta bu da olmaz ise beşli bir mekanizmanın ayrıca oluşturulabileceğini söyledik. Şu anda bu süreci takip için ilgili bakan arkadaşlar çalışacaklar. Dışişleri, Hazine, Ticaret Bakanlarımız süreci takip ediyorlar. Neticeyi alacağımıza inanıyorum.
S-400’lerden vazgeçmeden Patriot alınamayacağı tezini nasıl değerlendirirsiniz?
S-400 anlaşmasını Rusya ile yaptık, dolayısıyla geri adım atmamız söz konusu değil. Bu iş bitti. Patriotlar konusuna gelince… Biz Patriot alımına açığız. Ancak bu alımın ülkemizin çıkarlarına hizmet etmesi gerekir. Bunun için ortak üretim, kredi ve erken teslimat konuları önem arzediyor. ABD yönetimi erken teslimat konusuna olumlu yaklaşıyor olsa da ortak üretim ve kredi konularına bir şey diyemiyorlar. Biz Temmuz ayında S-400'ün teslimatı ile ilgili verilmiş söz üzerinden çalışmalarımızı yürütüyoruz.
Cumhur ittifakının genişletilmesi ve 20 ilin değerlendirilmesi söz konusu mu? Miting izlenimleriniz nasıl? HDP bazı illerde aday çıkarmayacak adı konmamış bir birliktelik mi var?
Bunların hepsi AK Parti’nin önünü kesmeye yönelik adımlardır. Bizler üzerimize düşeni yapacağız, onlar da kendilerince kurnazlıklarını yapacaklar. Şu anda adaylarımız çalışıyorlar. Cumhur İttifakı olarak çalışmayı sürdüreceğiz. İnşallah halkımızın bize olan güveni ile çok önemli neticeler alacağımıza inanıyorum.
Kararlı bir şekilde devam edeceğiz. Ankara’nın bazı ilçelerini dolaştım, İstanbul’un da ilçelerini dolaşacağım. Bütün büyükşehirleri tarama hedefim var. Merkez ilçe sıfatındaki illeri arkadaşlarımıza vereceğiz. Teşkilatımı iyi görüyorum. Çevreci kampanya yürütüyoruz. Kenevirden dokunmuş bez torba ve içinde keyif çayı var.
HDP Eş Başkanı Sezai Temelli ‘Doğuda kazanacağız, batıda da AK Parti’ye kaybettireceğiz’ dedi. Aday da göstermiyorlar, nasıl yorumluyorsunuz?
Kendi tabanına ‘AK Parti’ye oy verme, MHP’ye oy verme, bunun dışında nereye verirsen ver’ diyor. Nereye verecek? Ya zillet, illet ittifakının temsilcisi konumundaki CHP’ye verecek ya da adı iyi olan partiye verecek. Bunun dışında zaten Saadet Partisi’nin adı yok.
“Bunlar dörtlü çete"
Adıyaman da var…
Allah'ın izniyle Adıyaman’ı alırız. Bunun dışında bu millet dağdan gelen talimatla seçime giren bir partiye oyunu vermeyecektir. Yoksa bu şehitlerin ahı yerde kalır. Bunlar dörtlü çete. Dörtlü çetede olanlar da belli. İnşallah 31 Mart akşamı milletimiz Cumhur ittifakını ve ülkemizi yeni bir zafere daha taşıyacak ve hak ettiği hizmeti alacağı bir yerel yönetim tablosu oluşturacak"
© Tüm hakları saklıdır.