Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu'nun tavsiyesinin ardından Bakanlar Kurulu kararıyla ilan edilen 3 aylık olağanüstü halin, 3 ay daha uzatılabileceğini söyledi. Erdoğan, "Gelişen şartları göz önünde bulundurmamız gerekiyor, eğer bir normalleşme olursa OHAL için ikinci bir süreye ihtiyacımız kalmaz" dedi.
Erdoğan, idam talebiyle ilgili olarak "Ben kral değilim, ben sadece Cumhurbaşkanıyım. Milletin seçtiği bir cumhurbaşkanıyım. Türkiye'de krallık yok, demokratik hukuk devleti içinde halkın taleplerini görmezden gelemezsiniz" diye konuştu.
Erdoğan, vize serbestisiyle ilgili olarak “Biz mülteciler konusunda verdiğimiz sözlerin arkasında dururuz. Avrupalı siyasetçilerin sorumluluklarını yerine getirmesi gerekiyordu. Biz bu insanları serbest bıraksaydık Avrupa ne yapardı?” diye sordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Alman televizyonu ARD'ye açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Yapılanların hepsi hukuk devleti çerçevesinde yapılan adımlar. Hiçbir şey bunun dışında algılanmamalı. Askeriye içerisine sızmışlar, belli noktalar var. Çok ciddiye alınacak bir örgüt yapıları var. Bunların kimlikleri şu an belli ve belli olduğu için çok hızlı tepki gösterilebildi.
20 bin 30 bin öğretmen, biz çok hızlı bir şekilde M.E.B. üzerinden ve şu anda belli bir takım işe alma sınavları yapılıyor. Çok hızlı bir şekilde telafi etmiş olacağız.
Bu bir terör örgütü ve bu terör örgütüne karşı devlet bir refleks gösterdi. Bu refleksle birlikte bu girişim önlenmiş oldu. Ama daha takip etmemiz gerekiyor ve rehavete kapılmamamız gerekiyor.
Bunları biz çok iyi biliyoruz, bizim istihbari bilgilerimiz var bu konuyla ilgili, itiraflar var elimizde. Askeriyenin içerisinde, bu örgütün ne şekilde yönetildiğini görebiliyoruz.
Gelişen şartları göz önünde bulundurmamız gerekiyor, eğer bir normalleşme olursa OHAL için ikinci bir süreye ihtiyacımız kalmaz. Fransa'da herhangi bir darbe bile olmadı. Türkiye'de olanlarla kıyaslayamazsınız. Burada devlete karşı yapılan girişimle kıyaslayamazsınız. Biz şu anda 3 aylık bir süre verdik, ve 3 ay içinde normalleşme görürsek o zaman bu süreyi uzatmaya ihtiyaç duymayız.
Bazı gerçekleri görmek gerekiyor, dünya gerçeklerinden uzaklaşamayız. Dünyanın ne kadar ülkesinde ölüm cezası var, bunu görmemiz gerekiyor. Sadece AB üyesi ülkelerde ölüm cezası yok, yoksa dünyanın birçok ülkesinde var. Bu bir gerçek. Biz 53 senedir AB kapısındayız, ölüm cezasını kaldırdık, ne değişti? Demokratik hukuk devletinde söz halka ait, halk idam cezası istiyor.
Parlamentoda bu talep yapılır, Meclis kararı kendi verir. Bu adım atılmazsa yapılacak bir şey yok. Bu darbe girişimi başarılı olsaydı, ölenlerin sayısı binlerce olurdu. Çok şükür ki başarılı olmadı. Bu olup bitenleri görmezden gelemeyiz. Halk diyor ki "ölüm cezası istiyoruz", siyasetçi olarak "kabul etmiyoruz" diyemezsiniz.
Ben kral değilim, ben sadece Cumhurbaşkanıyım. Milletin seçtiği bir cumhurbaşkanıyım. Türkiye'de krallık yok, demokratik hukuk devleti içinde halkın taleplerini görmezden gelemezsiniz.
Güçlü olmak yasalara aykırı davranma hakkını doğurmaz ama halkı da dinlemeniz, onları hissetmeniz gerekiyor. Eğer halkı dinlemeseydim beni yüzde 52 ile cumhurbaşkanı seçmezdi.
Siyasetçi sürekli halkla birlikte hareket etmeli, bu da parlamenter meclisin bir özelliği.
Avrupa'daki hükümetler bize samimi davranmıyor. Avrupa Birliği mülteci bağlamında sözünü tutmadı. Bugüne kadar yaptığımız harcamalar 12 milyar dolar. STK'ları da hesaplarsak, bir o kadar daha tutar. Bu paralar devletin bütçesine girmeyecek, Suriyeli mülteciler için kullanılacak. Komşu ülke vatandaşlarına kullanılacak. Tabii ki Suriyeli kardeşlerimiz bizim komşularımız, Batılı ülkeler neden sorumluluk almıyor, neden sorumluluğu bizle paylaşmıyor? Batı bize dürüst davranmadı.
Şunu görmek lazım, bu röportaj umarım kesilmez, şunu açık açık söylemek istiyorum: Biz mülteciler konusunda verdiğimiz sözlerin arkasında dururuz. Avrupalılara sorum şu; az önce bahsettiğim rakamlar ortada, Avrupalı siyasetçilerin sorumluluklarını yerine getirmesi gerekiyordu. Biz bu insanları serbest bıraksaydı Avrupa ne yapardı? Şu an kim borçlu? AB üyesi ülkeler de para toplayıp Türkiye'ye aktarmak istiyordu, örneğin Yunanistan mali bir kriz yaşıyor, onlara 4 milyar euro üzerinde bir ödeme yapıldı. Biz bu parayı kendimize istemiyoruz, mülteciler için istiyoruz. Para gelsin gelmesin önemli değil, biz yine Suriyeli ve Iraklı mültecilere yardım etmeye devam edeceğiz ama toplam AB üyesi ülkeler insani açıdan bakıldığında şunu kendilerine sormalı: Şu ana kadar yaşanan durum doğru mu acaba? Hangi dili konuştuklarının bence hiçbir önemi yok ki.
2013 yılında bu karar verildi. 2015 itibariyle vize serbestisinin başlaması gerekiyordu. Ama vize liberalizasyonu olmadan geri kabul anlaşması konusunda böyle bir seviyeye gelinemedi. Sözler yerine getirilmiyor. Hala bu vize serbestisi gerçekleşmedi. Biz sözümüzün arkasındayız, ben Cumhurbaşkanı Erdoğan olarak hükümetimle uyum içerisindeyim. Hangi sözü verdiysek yerine getireceğiz, AB de yerine getirmeli.
Ekonomik olarak baktığımızda, 24 Temmuz'a baktığımızda çok daha iyi bir konumdayız. Ülkenin durumu gayet iyi. Büyüme rakamlarına baktığımız zaman Türkiye, birçok AB ülkesine kıyasla çok daha iyi bir seviyede.
Döviz rezervleri iyi durumda, ihracat sayılarımız yükseliyor.
Rusya ile olan ilişkilerimiz düzeliyor, burada da tekrar normalleşme içerisinde çaba gösteriyoruz. Türkiye kendi atmış olduğu adımlarla birlikte bu süreci güçlenerek devam edecektir ve bu durumdan kazanımlı olarak çıkacaktır. Şu an iş dünyasındaki bankalarımız iyi durumda, finans dünyasında bankaların herhangi bir sorunu yoktur. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü açacağız, Boğaz'ın altında ikinci bir tünel açacağız, bu ekonomik durumu gösteriyor.
Neye dayanarak bunları söylüyorsunuz bilmiyorum ama, Türkiye'nin dört bir yanında televizyonu açtığınızda haberlere bakarsanız insanların meydanlarda demokrasiyi savunmak amacıyla, bütün etnik gruplarla bunu görüyor olmanız lazım. Alman televizyonlarının bunu gösteriyor olması lazım. Bütün insanlar demokrasi için o meydanlara çıkıyorlar. Meclis'te mevcut 4 siyasi parti darbe girişimini aynı şekilde eleştirdi. Medya dürüst olmalı bu konuda ve dezenformasyon olmamalı. İnsanlar her akşam meydanlarda toplanıyorlar. Türkiye'de bir sorun var demeniz demokrasiyle ilgili, endişe verici olur.