Gündem

Erdoğan'dan İslam dünyasına çağrı: Ortak Kızılay ve kadın konferansı kuralım; Batı petrol için bölgede!

"Geçmiş dönem başkanı Mısır’a çabalarından dolayı teşekkür ediyorum"

14 Nisan 2016 14:22

İstanbul Kongre Merkezi'nde 56 ülkeden temsilcilerin katıldığı İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) 13. İslam Zirvesi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, sözlerine bir süredir ilişkilerin yumuşayacağı yolunda adımların atılacağının konuşulduğu Mısır'a "Geçmiş dönem başkanlığındaki çabalarından dolayı teşekkür ediyorum" diyerek başladı. "Niçin biz Müslümanlar olarak başkalarından yardım bekliyoruz" diyen Erdoğan, "Batı bölgeye müdahale ederken oralardaki petrol için müdahale ediyor" iddiasında bulundu.

"İslam İş Birliği Teşkilatı'nın bir kadın konseyi örgütlenmesi olmamasının bir eksiklik olduğunu" belirten Erdoğan, "Bir kadın konferansının oluşturulmasını teklif ediyoruz. Zira Müslümanların, kadın olan, kadınların dertlerini ortaya koyabileceği bir konseyin olması gerektiğini düşünüyorum. Kadınlarla ilgili konuları biz mi konuşacağız? Bırakalım sorunlarını da hanımlar halletsinler" çağrısı yaptı. Erdoğan ayrıca "Müslümanların ve tüm insanların karşılıştığı krizlerde önemli görevler üstlelen bir Türk Kızılay'ımız var. Diyorum ki kızılaylarımız arasında dayanışma olmalı. İslam ülkeleri arasında bir ortak kızılay oluşturulmalı" teklifinde bulundu.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Bismillahirrahmanirrahim. Sizleri en kalbi duygularımla saygıyla muhabbetle selamlıyorum. Esselamu Aleyküm ve Rahmatullahi ve Berekatuhu. Türkiye'ye ve İstanbul'umuza hoş geldiniz. 

 

"Geçmiş dönem başkanı Mısır’a
çabalarından dolayı teşekkür ediyorum"

 

Öncelikle 12. İİT dönem başkanı Mısır'a çabaları için teşekkür ediyorum. Zirve toplantımızın temasını oluşturan adalet ve barış kavramlarının içini doldurmakta acele etmeliyiz. Dünyanın dört bir yanından mağdurların, mazlumların çığlıkları yükseliyor. Maalesef bu çığlıkların ve görüntülerin kahir ekseriyeti Müslümanlara aittir. İslam dünyası yüzünü İstanbul’a dönerek, buradan çıkacak güzel haberlere kulak verdiğini görüyorum, buna inanıyorum. Müslümanlar olarak, üstesinden gelmemiz gereken sorunların başında mezhepçilik, ırkçılık fitnesi geliyor. Benim dinim Sünnilik de değildir, Şiilik de değildir. Benim dinim İslam’dır. Ben tıpkı 1 milyar 700 milyon kardeşim gibi sadece Müslümanım. Diğer tüm farklılıklar bu inancımın gerisindedir. Şayet biz Müslümanlar olarak peygamber efendimizin veda hutbesinde ifade ettiği Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Bir kardeşin kardeşe kanı da malı da helal olmaz anlayışını benimsemezsek yaşanan acılar asla dinmez.

 

"İslam adına mazlumlara saldıran terör örgütleri asla bu dinin temsilcisi olamaz"

 

İslam adına yağma yapan terör örgütleri asla bu dinin temsilcisi olamaz. Bizim dinimiz barış dinidir, sulh dinidir. Bizim peygamberimiz barış elçisidir. Allah adaleti, iyiliği, doğruluğu, yardımlaşmayı emrediyor. Buna karşılık çirkin işleri, haksızlığı yasaklıyor. Bu emirleri açıkça ihlal eden hiç kimse İslam adına hareket edemez. Bizler Müslüman olarak, İslam ülkeleri olarak ne kadar birbirimize düşersek umudunu bize bağlayan mazlumlar sıkıntıya maruz kalacaktır.

İhtilafları değil, ittifakları, husumeti değil, muhabbeti güçlendirmeliyiz. Yaşanan çatışmalardan, çekişmelerden zarar gören sadece Müslümanlardır, İslam ülkeleridir. Dostları çoğaltmak düşmanları da azaltmak durumundayız. Bugünkü zirve özellikle, bu zirve toplantımızın tüm Müslümanların birliği, kardeşliği, dayanışması yolunda bir milat, dönüm noktası olmasını Allah’tan temenni ediyorum. Terör ve şiddet sorunu bugün İslam dünyasının en büyük meselelerinden biridir. Geçmişte El Kaide yüzünden Afganistan’ın nasıl tahrip edildiğini, nasıl yüz binlerce Müslümanın katledildiğini, milyonlarcasının mağdur edildiğini çok iyi biliyoruz. Şimdi Irak ve Suriye’de belli noktaları kontrol eden, Libya’yı ele geçirmeye çalışan DAEŞ aynı kirli gayeye hizmet ediyor.

Boko Haram ve Eş Şebab’ı da aynı kapsamda görüyoruz. Birkaç şov amaçlı eylem dışında bu örgütlerin verdiği zararın Müslümanlara olduğunu görmeliyiz. Bu tür eylemleri yapanları terör örgütü mensupları olarak nitelendiriyoruz. Bizim ülkemizde de PKK gibi DHKPC gibi çeşitli terör örgütleri var. PKK Irak’ta, PYD Suriye’de, farklı isimler altında çok sayıda terör örgütü Avrupa’da, çeşitli ülkelerde faaliyet gösteriyor. Maalesef kimi ülkelerin, özellikle de batılı devletlerin terör örgütleri karşısında ikircikli bir tutum içine girdiklerini görüyoruz. Kısa zaman önce nükleer güvenlik toplantısında konuşmacıların bazı ifadeleri dikkatimi çekti. Paris’teki, Brüksel’deki terör eyleminden bahsediyorlar ama Ankara’daki, İstanbul’daki, Lahor’daki terör eylemlerinden bahsetmiyorlar. Kaldı ki o terör eylemlerinde yüzlerce insan öldü. Brüksel’de 9-10 tane, ötekinde 30 kişi falan öldü. Fark etmez, bir kişinin ölmesi tüm insanlığın ölmesidir. Onları niye söylemiyorsunuz? Bu ikircikli tavır bizi üzüyor. Terör örgütlerinin tamamına karşı aynı kararlılıkla üstüne gidilmelidir.

Uluslararası işbirliği büyük önem taşıyor. İİT üyesi ülkeler arasında teröre ve diğer suçlara karşı işbirliğini güçlendirecek ve kurumsallaştıracak bir yapı oluşturulması isabetli olacaktır. Bu anlayışla Türkiye olarak getirdiğimiz İstanbul merkezli İİT polis işbirliği ve koordinasyon merkezi kurulması önerisi kabul gördü.

Suudi Arabistan’ın öncülüğünde kurulan teröre karşı İslam’ı da etkin bir yapı haline dönüştürmeliyiz. Teröre karşı İslam ittifakı aracılığıyla çözümü kendimiz üretmeliyiz. Niçin Müslümanlar olarak ihtilaflarda, bu terör olaylarında başkasından yardım bekliyoruz. Başkaları müdahale ediyor, onlar müdahale ederken oralardaki petrol için müdahale ediyorlar. Huzuru sağlamak için değil. Bugün Müslümanlar dünyanın birçok yerinde adaletsizliğe, çifte standarda maruz kaldığı duygusu içinde. Kendi ülkelerinde zulüm gören, baskı altında yaşayan Müslümanlar batı ülkelerine gitmenin yollarını arıyorlar. Küresel karar alma ve uygulamadaki temsil adaletsizliği de önemli bir rahatsızlık sebebidir.

BM Güvenlik Konseyi’nin dünya nüfusunun 4’te 1’ini temsil eden Müslümanların tek bir daimi temsilcisi var mı, yok. Geçici üyeliğin anlamı var mı, yok. Karar 5 ülkeden biri olumsuz davranırsa iş bitti. Diyorum ki, dünya beşten büyüktür. BM’nin reforme edilmesi şarttır. Adil bir dünya istiyorsak değişiklik şarttır.

BM Güvenlik Konseyi’nin yapısının dünyanın coğrafi ve dini dağılımı göz önünde tutularak yeniden yapılandırılması çağrısını yeniliyorum. Bizde bir söz var. Süt ağlayan bebeğe verilir. Ağlamayana verilmez. Öyleyse bizler hakkımızı aramanın mücadelesini vereceğiz. İslam ülkeleri olarak güvenlik, adalet ve kalkınma konularına özel önem vermemiz gerekiyor. Yaşadığı yerde kendini güvende hissetmeyen hiç kimse gelecekten emin olamaz.

 

"Kadın konferansı oluşturalım, bırakalım
kendi sorunlarını hanımlar konuşsun"

 

Çünkü her şeyin başı ve sonu adalettir. Kardeşliği, sadece sözde bırakmamalıyız. Ticari, ekonomik, kültürel, sosyal... Tüm boyutlarıyla hayata geçirmeliyiz. İslam İşbirliği Teşkilatı bu Dayanışmayı en güzel şekilde ortaya koymalıdır. Kötülükten sakınan, özgüven sahibi bir nesil olarak gençlerimizi hayata hazırlamlıyız. İnsanların ve Müslümanların yarısını oluşturan kadınların, ailenin taşıyıcısı olma vasıflarını güçlendirmeye kadar, toplumda etkili olması için gayret etmeliyiz. Bu çerçevede, İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde bir teklifim var, bundan önceki Kahire toplantısında bu gündeme gelmiş, fakat o günden bu güne İslam İş Birliği Teşkilatı'nın bir kadın konseyi örgütlenmesi yapılmamıştır. Bir kadın konferansının oluşturulmasını teklif ediyoruz. Zira Müslümanların, kadın olan, kadınların dertlerini ortaya koyabileceği bir konseyin olması gerektiğini düşünüyorum. Kadınlarla ilgili konuları biz mi konuşacağız? Bırakalım sorunlarını da hanımlar halletsinler. Müslümanların ve tüm insanların karşılaştığı krizlerde önemli görevler üstlelen bir Türk Kızılay'ımız var. Diyorum ki kızılaylarımız arasında dayanışma olmalı. İslam ülkeleri arasında bir ortak kızılay oluşturulmalı.

Kalkınma için İslam Çalışma Kolu'nun genişletilerek mazlumların yanında daha güçlü bir şekilde yer almalıyız, bunun için aramızdaki işbirliği mekanizmalarını çeşitlendirmeliyiz. Tahkim sistemini kendi aramızda da oluşturmalıyız, kendi sıkıntılarımızı niye dış dünyaya havale ediyoruz? Bunu, kendi aramızda oluşturduğumuz Tahkim müessesinde halledelim, başka bir vilayette de kurulabilir; ama biz İstanbul'u teklif ediyoruz. Bugün artık kalkınma maddi boyutu yanında, insanların devletlerine ve toplumlarına sadakatlerini temin eden en güçlü unsularlardan biridir. Geçtiğimiz yıl boyunca müzakereleri yürütülen ve İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesindeki ülkelere eylem programı belgesini inşallah bu zirvede kabul edeceğiz. 2025 Eylem Programı Belgesi'nin hazırlıklarının tamamlanması önemlidir, asıl olan bu programın başarılı bir şekilde yürütülmesidir. SEDAK'ın 2012 yılında kabul edilen yeni stratejisini sağlamakta kararlıyız. Biliyorsunuz, İslam İşbirliği Teşkilatı 1969 yılında Kudüs'teki El-Aksa Camii'ne yönelik saldırı üzerine oluşturulmuş, Kudüs'ün kurtuluşuna kadar Cidde'de faaliyetlerini yürütmesi kararlaştırılmıştı. Aradan geçen yarım asıra rağmen ne Kudüs kurtulabilmiş, ne de Filistin üzerindeki baskı azaltılabilmiştir. İsrail'in bu topraklar üzerindeki baskısı devam ediyor. Müslümanlar olarak Kudüs'ün muhafazası için daha fazla gayret göstermeliyiz. Bölgede kalıcı barışın sağlanmasının yegane yolu başkenti doğu Kudüs olan bağımsız bir ülkenin kurulmasıdır. Bu kesimler içinde yer alan KKTC'deki kardeşlerimize karşı on yıllardır uygulanan izolasyonu kırmalıyız. Yalnız olmadıkları mesajını bizler vermeyecekse kim verecek? Adada Türklerin aleyhine bozulan dengelerin giderilmesi, Tüm Müslümanların ortak sorunudur diye düşünüyorum.

Hep birlikte oturup düşünmek zorundayız, bizim sadece Ege'de kurtardığımız insan sayısı 100.000'e ulaştı, sahil güvenlik güçlerimiz bunları denizden toplayarak kurtardı. Bir zamanlar, benzer gerekçelerle Avrupa'dan bizim ülkemize yaşanan göçün tersine dönmesinin sebeplerini çok iyi analiz etmeliyiz. Liderler bir aradayız, temsilciler olarak hepimize çok büyük görevler düşüyor. Ümmetin sorumluluğunu üstlendiğimizi göz önünde bulunarak sorunların çözümü için her şeyi gözden geçirmeliyiz. İnşallah hep birlikte çok daha fazla çalışacağız. Bu düşüncelerle İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Müslümanlar için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

 

Zirveye kimler katılıyor?

 

56 ülkeden temsilcilerin katıldığı zirvede Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz Al-Suud, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Katar Emiri Temim Bin Hamad Al Sani, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Bakir İzzetbegoviç, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas da var.

 

Türkiye artık dönem başkanı

 

Üç yılda bir toplanan İslam Zirvesi, bir önceki toplantısını Arap Baharı’nın Ortadoğu’yu etkisi altına aldığı 2013 yılının 6-7 Şubat’ında Mısır’ın başkenti Kahire’de yapmıştı. Birleşmiş Milletler’den sonra dünyanın en büyük ikinci örgütü olan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın dönem başkanlığını dün yapılan Dışişleri Bakanları Konsey Toplantısı’yla Türkiye’ye geçti. İİT Zirvesi’ne ev sahipliğinden ötürü, gelecek 2 yıl boyunca zirve başkanlığı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a geçecek.