18 Ocak 2025 16:32
Güncelleme: 18 Ocak 2025 18:12
T24 Haber Merkezi
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Mersin 8. Olağan İl Kongresi'nde, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Öcalan'a çağrısıyla başlayan sürece ilişkin olarak, " Bölücü örgüt, şayet elebaşının çağrısını dinleyip gereğini yerine getirirse siyasi uzantısı da üzerine düşenleri yaparsa bunun kazananı 81 vilayeti ve 85 milyon ferdiyle tüm Türkiye olacaktır" dedi.
Erdoğan, partisinin Mersin 8. Olağan İl Kongresi'nde giriş konuşmasında muhalefete "abi biz laf değil eser üretiriz" sözleriyle göndermede bulunurken, muhalefete "FETÖ'nün önce 17-25 Aralık, ardından 15 Temmuz darbe girişimlerini hatırlayın. Ekonomimize yönelik aleni saldırıları, tehditleri, ambargoları, tuzakları hatırlayın. Muhalefetin gönüllü figüranlığını yaptığı Türkiye’ye diz çöktürme senaryolarının tekmili birden üzerimize boca edildi" sözleriyle yüklendi.
Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şu şekilde:
"Bu salonun açılışını hatırlıyorsunuz değil mi? Belki gençler hatırlamayabilir. Kimin eseri? AK Partinin eseri. Tabi biz laf değil eser üretiriz. Mersin bu ülkenin huzurunun güvencesidir. Birlikte yaşama kültürümüzün eseridir. Mersin sinesine gelen kimseyi Yörük diyerek küçümsememiş, Kürt diyerek ötekileştirmemiş. Burası medeniyetler yatağıdır. Bu şehir dünyaya kardeşlik hukuku dersi veriyor.
2028'e hazır mısınız? Birilerine 2028'de ders vermeye var mısınız? Mersin bereketli topraklarıyla tüm insanlığı beslemeye devam edecek. Mersin, 'Türkiye Yüzyılı'nda' adından daha çok söz ettirecek. Mersin'deki bu güzel iklimi bozmayı Allah'ın izniyle kimse başaramayacak. Mersinli kardeşlerimizin de bizim yaklaşımlarımıza karşılık vereceğinden şüphe duymuyoruz. Bugüne kadarki seçim sonuçlarının sebeplerini Mersin'de değil kendimizde arıyoruz.
Suç varsa bizimdir, yanlış varsa bizimdir. Demek ki daha çok çalışmamız daha çok emek vermemiz gönüllere girmemiz gerekiyor. Ülkemizin ilk 80 yılına asırların yorgunluğuyla, 1. Dünya Savaşının yükü altında kalan Osmanlı'dan Cumhuriyete geçiş sancıları damga vurmuştur. Tek Parti faşizminin, mi,lletimizin inancına kültürüne yönelik baskıcı politiklarının bedellerini ödedik.
Bu tahribatın önü rahmetli Menderes ile başlayan bir demokrasi ve kalkınma hamlesiyle birlikte başlayan bir demokrasi ve kalkınma hamlesiyle kesilmeye çalışıldı. Ama Türkiye'nin büyümesini güçlenmesini kendi ayakları üzerine dikilmesini istemeyen emperyalistlerde boş durmadı. Ülkemizi darbeler, cuntalar, ideolojik kavgalar, ekonomik çöküşler, sosyal çalkantılarla dolu bir döneme soktular. Bu sancılı yıllar darbelerin ardından bizim çocuklar başardı mesajını kulaktan kulağa fısıldayanların eseridir.
Eski Türkiye artık bitti. Bu kaos fırtınası Türkleri sadece sokaklarını temizleyecek, fabrikalarında çalışacak işçiler olarak görenlerin inşallah adımıdır. Rahmetli Özal bu oyunu fark edip siyasi ve ekonomik reformlarla ülkemizi asli istikametine çevirmek istediyse de kirli oyunlarla başa çıkamadı. Merhum Özal'a neler yapıldığını hangi iftiraların atıldığını hiçbir zaman unutmadık. İşte 80 yıllık bu sancılı sürecin ardından AK Parti adeta bir Anadolu ihtilali ile iktidara geldi.
Tabii ki bu devrim öyle kolay gerçekleşmedi. Devrin müesses nizamı ve arkalarındaki güç odakları AK Parti'nin öncülüğündeki Anadolu ihtilaline karşı da büyük bir direnç gösterdi. Siyasi ve toplumsal provokasyonlardan hukukun ayaklar altına alındığı Cumhurbaşkanlığı seçimi krizlerine kadar nice senaryolar devreye alındı. Yetmedi, bölücü örgütünden FETÖ'suna hatta sınırlarımıza dayanan DEAŞ’ına kadar envai çeşit cinayet şebekesini harekete geçirdiler. Bölücü örgütün hiçbir ahlaki ve akılcı gerekçesi olmayan çukur eylemlerini hatırlayın.
FETÖ'nün önce 17-25 Aralık, ardından 15 Temmuz darbe girişimlerini hatırlayın. Ekonomimize yönelik aleni saldırıları, tehditleri, ambargoları, tuzakları hatırlayın. Muhalefetin gönüllü figüranlığını yaptığı Türkiye’ye diz çöktürme senaryolarının tekmili birden üzerimize boca edildi. Hani Mehmet Akif Çanakkale Savaşı'nı anlatırken diyor ya, "Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk. Sadece bir hadise var ortada vahşetler denk.
Evet bizim de istiklalimize ve istikbalimize yönelen saldırılar rengarenkti. Sadece sinsi niyetleri ortaktı. Hamdolsun milletimiz de kafa kafaya, kol kola kalp kalbe verip bu alçak hesapları hep birlikte boşa çıkardık. Yine Akif'in diliyle ifade edersek, Asım’ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek. İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek.
Gerçekten bu millet üzerine akın akın gelen saldırılar karşısında gösterdiği asil duruşla kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla her bir ferdiyle namusunu çiğnetmemiş, Asım’ın nesli olduğunu ispatlamıştır. Tabii milletimizin bu güçlü desteği AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak mesuliyetimizi daha da artırmaktadır.
Çalışmak, daha fazla çalışmak. Türkiye Yüzyılının önündeki tüm engelleri tek tek kaldırmak zorundayız. Mersin’in beşeri zenginliği ülkesi ve bölgesindeki her gelişmeyle yakından ilgilenmesini mecburi kılıyor. Mesela Suriye'deki 61 yıllık Baas rejiminin yıkılması ve ülkede kuşatıcı yeni bir yönetimin iş başına gelmesinin Mersine etkisi olacaktır. Çünkü burası halen 183 binin üzerinde geçici koruma statüsündeki Suriyeli muhaciri misafir eden, ensar ruhlu bir şehirdir.
Ülkelerindeki evlerini, işlerini yeniden ayağa kaldıracak Suriyeli kardeşlerimizden bir kısmı şüphesiz vatanlarına geri dönecektir. Suriye toparlandıkça, zulmün ve yıkımın izleri silindikçe inşallah ülkemiz de birlikte tüm dünyadan muhacirler dönüş yoluna girecektir. Ama hep söylediğimiz gibi kalanlara kapımız da gönlümüz de daima açık olacaktır.
Biz zalimler gibi kimseyi zorla yerinden etmeyiz, kimsenin hayatını zindana çevirmeyiz. Kendini bilmez 3-5 ırkçı fanatiğin Türkiye-Suriye dayanışmasına gölge düşürmesine göz yummayacağız. Suriye'nin siyasi birliğini, toprak bütünlüğünü, sosyal barışını, imanını sağlamaya yönelik her gayrete destek vereceğiz.
Görüyoruz ki Türkiye'ye özellikle büyük bir teveccüh ve güven söz konusu. Suriyeli kardeşlerimizin Türkiye deyince yüzü gülüyor. Bunu geleceğimiz adına çok kıymetli bir kazanım olarak değerlendiriyoruz. Bu ülkenin topraklarını işgal eden terör örgütlerini ya silah bıraktırarak ya bertaraf ederek Suriye üzerinde yeni senaryolar uygulanmasının önüne geçmekte kararlıyız.
Bilhassa ülkenin üçte birini işgal altında tutan YPG terör örgütüne karşı en küçük bir müsamahamız yoktur. Yakında bu meseleyi kökten çözerek adımları atmaya başlayacağız. Örgütün çok güvendiği güçlerin bölgedeki çıkarları ve hesapları değiştiği için gölgesine sığınarak küstahlaşacakları kimseyi bulamayacaklar.
Avrupa'dan yükselen çatlak seslere ise aldırış etmiyoruz. Avrupalılar önce kendi meselelerini çözsünler. Ondan sonra gelip bölgemize nizam vermeye kalksınlar. Böl-parçala-yönet politikasıyla son bir asırdır bu bölgede diledikleri gibi cirit atanların devri bitmiştir. Coğrafyamızda kardeşliğin, barışın ve istikrarın rüzgarı esiyor. Kalkınma ve refahın egemen olacağı yeni bir dönemin kapıları aralanıyor. Artık bölgenin geleceğini bu toprakların kadim halkları belirleyecektir. Doğal kaynaklar üzerindeki her türlü tasarrufta bölgenin asıl sahiplerinin uhdesinde olacak. Allah'ın izniyle kimse bunun önüne geçemeyecek.
İşte 2-3 gün önce biliyorsunuz, Suriye'nin Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı birlikte ziyaretime geldiler. Benden sonra Dışişleri Bakanımla, Savunma Bakanımla, İstihbarat Başkanımızla ayrıca toplantılar yaptılar. Çünkü şimdi hazırlığımız Suriye'nin geleceğine. Kardeşlerim, bu yeni dönem Mersin'in önünde de büyük fırsat pencereleri açacaktır. Şehrimizin şimdiden buna kendini hazırlaması gerekiyor. Aynı şekilde Gazze'de ateşkesle sağlanmaya çalışılan barış da bölgenin siyasi ve sosyal atmosferini değiştirecektir. Gazze örneği zulümle abad olunamayacağının ispatıdır.
İsrail, Gazze'de ve diğer Filistin şehilerinde yaptığı zulümle Musevilere de zarar vermiştir. Çünkü İsrail'in yaptığı katliamlar sonra artık hiçkimse bu topluma 2. Dünya Savaşı'nda maruz kaldıkları soykırımın getirdikleri mahçubiyet duygusuyla bakamayacaktır. Herkesin zihninde İsrail'in fırsatını bulduğunda mensuplarından başka tüm insanları katledebileceği düşüncesi gelmiştir. Fanatik siyonistler bu yöndeki görüşlerini dile getirmekten çekinmiyorlar. Onların en çok hedef aldığı ülkenin Türkiye toplumunda Türk milleti olması, bizim bu zulme karşı en çok ses çıkaran devlet ve millet olmamızdan kaynaklanıyor.
Yine Mersin'i yakından ilgilendiren bir diğer gelişme terör örgütü PKK'nın feshedilmesini, silahlarının teslim edilmesini ve militanlarının dağıtılmasını hedefleyen gayretlerdir. Cumhur İttifakı ortağımız Sayın Bahçeli'nin konuyu gündeme getirmesiyle başlayan gelişmeler nihai aşamasına yaklaşmaktadır. Bölücü örgüt, şayet elebaşının çağrısını dinleyip gereğini yerine getirirse siyasi uzantısı da üzerine düşenleri yaparsa bunun kazananı 81 vilayeti ve 85 milyon ferdiyle tüm Türkiye olacaktır.
Eğer örgüt çağrıya uymayı reddeder, siyasi uzantısı da ipe un sermeye kalkarsa biz zaten başarıyla yürüttüğümüz operasyonlarımızla meseleyi kendi mecrasında çözeriz. Tercihimiz ülkemizin 40 yılına, on binlerce canına, yüzlerce milyar dolar kaynağının heba olmasına yol açan bu meselenin suhuletle, samimiyetle, kalıcı ve kati bir şekilde tarihe karışmasından yanadır. Bununla birlikte merhum Akif'in 'Yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum' mısralarındaki mesajını da kimse unutmasın. Bölücü terör belası öyle veya böyle bertaraf edilecektir.
Elbette kahraman şehitlerimizin her türlü hesabı üzerinedir. Herkesin takip ettiği üzere tüm çalışmalar şehitlerimizin aziz hatıralarına, şehit yakınları ve gazilerimizin hassasiyetlerine en küçük bir halel getirmeyecek şekilde yürütülmektedir. Buradan tekrar hatırlatmak isterim ki gerek ülke içinde gerek bölgemizde gerekse dünyada attığımız her adımın bir gayesi vardır.
Bu da ülkemizin Türkiye Yüzyılı'na, geçmişin tüm sorunlarından arınmış, yüklerinden kurtulmuş, mevcut imkanlarını en üst düzeyde kullanan hedeflerine kararlılıkla yürüyen bir devlet olarak girmesidir. Artık yeni hayaller kurma, yeni projeleri hayata geçirme, yeni şeyler söyleme, yeni adımlar atma vaktinin geldiğine inanıyoruz.
Biz bölgede istikrar istiyoruz, güvenlik istiyoruz, huzur ve refah istiyoruz. Biz Türkler, Araplar, Kürtler olarak hep beraber kazanalım istiyoruz. Bizimle bu yolda yürüyecek herkese kollarımız da kapımız da yüreğimiz de açıktır. Zihinlerinin gerisinde başka hesaplar olanlar da hiç kusura bakmasınlar artık kimseye bunları yutturamazlar, kimseyi kandıramazlar, kimsenin zihnini ve kalbini bulandıramazlar.
Dünya düzeni siyasi ve ekonomik olarak yeniden kuruylurken Türkiye'yi bunun dışında tutmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Biz ülkemizi en güçlü en güvenli toplumlar seviyesine çıkarmadan durmayacağız, dinlenmeyeceğiz. Biz sorun çözmenin, dertlere deva olmanın peşindeyiz"
Kızılcık Şerbeti kamera arkası: Nursema, Pembe, Fatih, Doğa ve diğer karakterler konuştu |
© Tüm hakları saklıdır.