Politika

Erdoğan: Eli kanlı zalim bir rejime karşı savaşı kazanan Suriyeli kardeşlerimizin zaferi de kazanacağına yürekten inanıyoruz

10 Aralık 2024 18:43

Güncelleme: 10 Aralık 2024 19:56

T24 Politika

15. Büyükelçiler Konferansı’nda konuşma yapan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye meselesiyle ilgili, "Suriyeli kardeşlerimiz bundan sonra ülkenin yeniden imarı ve ihyası başta olmak üzere pek çok meydan okumayla karşı karşıyadır. Sürecin bugüne kadar başarıyla yönetildiğine şahit oluyoruz. Eli kanlı zalim bir rejime karşı savaşı kazanan Suriyeli kardeşlerimizin zaferi de kazanacağına yürekten yanıyoruz" dedi.

Erdoğan, Suriye'de Baas yönetiminin düşmesi ve Esad'ın ülkeden gitmesine ilişkin olarak, "Suriye'de 61 yıldır kan ve gözyaşı ile süren kötülük artık son bulmuştur" diye konuştu. Türkiye'nin başından beri Suriye için kapsayıcı ve kuşatıcı bir sistem istediğini belirten Erdoğan, "Hükümetimizin tüm engellemelere, haksız eleştirilere ve itibar suikastlerine rağmen 13 yıldır kararlılıkla sürdürdüğü insani politikasının haklılığı çok net biçimde tescillenmiştir" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satır başlıkları şu şekilde:

"Değerli büyükelçiler Dışişleri Bakanlığımızın kıymetli mensupları, saygıdeğer hanımefendiler, sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. 15. Büyükelçiler konferasnı münasebetiyle sizleri Külliyemizde misafir etmekten memnuniyet duyuyorum. Şahsınızda yurt içinde ve yut dışında hariciye teşkilatımızın tüm mensuplarına selamlarımı ve sevgilerimi iletiyorum. Milletin evine bu gazi mekana hoşgeldiniz diyorum.

Geçtiğimiz yılki konferansımızı Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Hariciye teşkilatımızın temellerinin atılışının 500. senesinde yine bu salonda gerçekleştirmiştik. 15. Büyükelçiler konferasımızın da Dışişleri Bakanlığımız başta olmak üzere devletimiz, kurumlarımız, yurtdışındaki vatandaşlarımız ve gönül coğrafyamız için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Artık geleneksel hale gelen Büyükelçiler konferansımızın devletimizin yurtdışındaki çalışmalarına katkılar yaptığını müşahede ediyorum. Farklı kıtalarda kayin 261 Diplomatik ve konsüler misyonla dünyanın en geniş 3. temsil ağına sahip olan dışişleri bakanlığımıza bundan sonraki çalışmalarına başarılar diliyorum.

Bakanlık mensuplarının vazife ve sorumluluk bilinciyle milli ve bağımsız dış politikamızın mihmandarlığını gururla, fedakarlıkla ve başarı çıtasını sürekli yükselterek ypacaklarına yürekten inanıyorum. Dıişleri Bakanımızı ve ekibini bu kıymetli organizasyonu başarıyla tertip ettikleri için kutluyor emeği geçen herkesi ayrı ayrı tebrik ediyorum.

Bugün aynı zamanda eşim Emine Erdoğan'ın himayelerinde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızla yürütülen Anadolu'dakiler projemizin sergisini de yine bu salonda icra ediyoruz. Kalkınma ajanslarımız ve bölge kalkınma idarelerimiz aracılığıyla 81 ilimizde hayata geçirilen Anadolu'dakiler projesi ülkemizin coğrafi, kültürel ve geleneksel zenginliklerini koruyup tanıtmayı amaçlıyor. Proje ile 3B yani bereket, birikim ve beceri temaları altında yöresel ürünlerimiz ve zanaat eserlerimiz dijital platforma taşınarak mahalli üreticilerimizin desteklenmesi, kültür hazinemizin geleceğe aktarılması hedefleniyordur.

Projemizin uygulanmasına katkı verenleri de tebrik ediyorum. Projenin çok daha geniş kitlelere ulaşmasını, yöresel ürünlerimizin ve kültür değerlerimizin korunmasında öncü bir rol oynamasını temenni ediyorum. Değerli arkadaşlar, bu topraklardaki son devletimiz olan ay yıldızlı albayrağın altında huzur bulduğumuz Türkiye Cumhuriyeti, geçtiğimiz yıl yüzüncü yaşını geride bıraktı. Bu vesileyle devlet ve millet olarak 85 milyon hep birlikte Cumhuriyetimizin bir asırlık kazanımlarını muhafaza edip birbirimize daha da kenetlendik, yepyeni bir ruhla Türkiye yüzyılına hem de güçlü bir şekilde adım attık.

Bölgemizde ve dünyada barışın, huzurun, refah ve istikrarın tesisi için ortaya koyduğumuz Türkiye 100 yılı hedeflerinin küresel ölçekte hayata geçirilmesinde Dışişleri Bakanlığımıza önemli görevler düşüyor. Şunu sizler de çok yakından görüyorsunuz. Küresel sistemin çıkmaza girdiği, uluslararası toplumun reflekslerini yitirdiği, çok taraflı yönetişim mekanizmalarının çözüm üretmekte yetersiz kaldığı zorlu bir dönemden geçmekteyiz.

Barış ve güvenliği sağlamakla görevli uluslararası kurum ve kuruluşlar savaş ve ihtilafları engellemek bir yana sergiledikleri atıl tavırla yeni problemlere, yeni çatışmalara zemin hazırlıyor. Bu olumsuz ortamda dış politika paradigmamızı daha etkin, daha dinamik ve sürdürülebilir bir zemine kavuşturmak ülkemizin geleceği adına büyük önem taşımaktadır. Karşı karşıya olduğumuz tehdit ve sınamaları ortak akılla çözüme ulaştırmak için değerlendirme ve istişare kültürüne bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz.

Dış politikamızın stratejik bir yaklaşımla ve tüm yönleriyle ele alındığı Büyükelçiler Konferansımız bu bakımdan çok kıymetli bir platformdur. Burada şu noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Uluslararası ilişkilerde çok kutupluluk eğilimi ve bölgeselleşme hareketleri giderek daha da belirgin bir hal alıyor. Küresel düzlemde ağırlık merkezi batıdan Asya'ya doğru kayarken bu fay hattında yaşanan kırılmanın etkilerini hepimiz hissediyoruz. Avrasya ve Orta Doğu'da ortaya çıkan kriz ve çatışmalar küresel barış ve istikrarı çok ağır bir şekilde tehdit ediyor. Başta yakın coğrafyamızdakiler olmak üzere katliamların durdurulması ve istikarsızlığın giderilmesi için Türk hariciyesine ve hariciyemizin siz mümtaz mensuplarına tarihi bir sorumluluk düşüyor.

"Türkiye Gazze'deki kan deryasının artık son bulması için değil elini tüm vücudunu taşın altına koymaya hazırdır"

Bakınız Gazze'de ve işgal altındaki Filistin topraklarında 14 aydır devam eden yüzde 70'i çocuk ve kadın olmak üzere 50.000'i aşkın Filistinlinin hayatını kaybettiği katliamın önüne bir türlü geçilemedi. Mevcut İsrail yönetimi bölgedeki sorunları daha da çetrefil hale getirerek saldırılarına her gün bir yenisini ekliyor. Uluslararası toplumun bu katliamlar karşısındaki kayıtsızlığı sistemi ayakta tutan temel hukuki ilkelerin değerlerin her geçen gün daha da aşınmasına, örselenmesine, yok olmasına sebebiyet vermektedir.

Buna mutlaka bir dur denilmelidir. Daha fazla kan dökerek, masum sivillerin tepesine daha fazla bomba yağdırarak güvenlik sağlanamaz. İsrail hükümetinin ısrarla ve inatla gittiği yol açık söylüyorum yol değildir. Bu durum Gazze ve Filistin için olduğu kadar Suriye için de geçerlidir. Türkiye olarak 14 aydır kalıcı ateşkesin tesisine ve barışa fırsat tanınması gerektiğini vurguluyoruz. Bölgemizde değişen dinamikler bunun için hiç olmadığı kadar elverişlidir. Türkiye Gazze'deki kan deryasının artık son bulması için değil elini tüm vücudunu taşın altına koymaya hazırdır. İsrail hükümeti üzerinde etki sahibi küresel güçlerin Gazze'de de barış penceresinin açılması için artık inisiyatif alması gerektiğine inanıyoruz.

Şayet oyalama taktikleri yerine gerçekten samimi bir irade gösterilirse elbette netice alınacaktır. Değerli arkadaşlar, komşumuz Suriye son 10 günde büyük bir değişime sahne olmuştur. Esad rejimi arkasında katliamlarla, yıkımlarla, barbarlıkla dolu büyük bir enkaz bırakarak Suriye'den firar etmiştir. Zalimler kaybetmiş, mazlumlar bir kez daha kazanmıştır.

"Türkiye ne kendi vatandaşlarına ne de Suriyeli kardeşlerine mahcup olmamıştır"

Suriye'de 61 yıldır kan ve gözyaşı ile süren kötülük artık son bulmuştur. İnşallah bu ülkede en zor dönem pazar günü itibariyle geride kalmıştır. Türkiye, Suriye İhtilafı'nın ilk gününden beri daima hakkı, adaleti, kuşatıcı ve kapsayıcı bir sistemin inşasını savunmuş, katliamlar başladığında da Suriyeli kardeşlerine hem kapısını hem de gönlünü sonuna kadar açmıştır.

Hükümetimizin tüm engellemelere, haksız eleştirilere ve itibar suikastlerine rağmen 13 yıldır kararlılıkla sürdürdüğü insani politikasının haklılığı çok net biçimde tescillenmiştir. Atalarımızın dediği gibi doğru duvar yıkılmamış, Türkiye ne kendi vatandaşlarına ne de Suriyeli kardeşlerine mahcup olmamıştır.

Muhalefetin ve içimizdeki ırkçı çevrelerin ülkemize yeni bir Boraltan köprüsü faciası utancı yaşatma girişimlerini boşa çıkardık. Suriye hapishanelerinden yansıyan vahşet görüntüleri ve trajik insan hikayeleri Suriye halkının neden evlerini terk etmek zorunda kaldığını, Esad'ın sözde af ilanlarına neden itibar etmediklerini, ülkelerine dönmekte neden istekli olmadıklarını ortaya koyuyor. Hapishane denilen yerlerin affınıza sığınarak söylüyorum. Esasen birer insan mezbahanesi olduğunu gördük. Elbette Suriye'de her şey bitmiş değil.

Suriyeli kardeşlerimiz bundan sonra ülkenin yeniden imarı ve ihyası başta olmak üzere pek çok meydan okumayla karşı karşıyadır. Sürecin bugüne kadar başarıyla yönetildiğine şahit oluyoruz. Eli kanlı zalim bir rejime karşı savaşı kazanan Suriyeli kardeşlerimizin zaferi de kazanacağına yürekten yanıyoruz. Temennimiz yeni yönetimin Suriye halkının tüm kesimlerini kuşatan ve kucaklayan bir anlayışla yoluna devam etmesidir.

"Türkiye olarak yeni dönemde de Suriye halkının yanında olmayı sürdüreceğiz"

Türkiye olarak inşallah yeni dönemde de Suriye halkının yanında olmayı sürdüreceğiz. İhtiyaç duydukları her konuda Suriyeli kardeşlerimize gereken her türlü desteği vereceğiz. Aynı şekilde Irak'ta yaşanan her gelişmenin de ülkemize ve bölgemize yansımaları olmaktadır. Tıpkı Suriye gibi Irak'ın toprak bütünlüğü ve egemenliğinin muhafazası da bizim için çok ama çok önemlidir. 

Kalkınma yolu projemizle bu ülkeyi ulaşım yollarının yeni güzergahı yapmak için paydaşlarımızla yakın çalışıyoruz. Her iki ülkenin güvenliğine kast eden PKK terör örgütüyle ortak mücadelemiz tavizsiz bir şekilde sürecektir. Önümüzdeki şubat ayında 4. yılına girecek olan Rusya ve Ukrayna savaşıyla dünyada taşlar yerinden oynamıştır. Ülkemiz bu savaşta da dengeli bir politika izleyerek önceliğini adil barışın sağlanmasına vermiştir. Ateşe benzin dökmenin değil yangını söndürmenin gayretinde olduk. Bu çizgimimizi koruyacağız.

" Ermenistan ve Azerbaycan arasında barış anlaşmasıyla taçlanmalı"

AGİT Genel Sektererliğine 57 ülkenin oy birliğiyle tecrübeli bir Türk Büyüelçinin, Sayın Feridun Sinirlioğlu'nun atanması barış çabalarımızda işimizi kolaylaştıracaktır. Karabağ'ın işgalden kurtulmasıyla yakalanan tarihi fırsatın Azerbaycan ve Ermenistan arasında olacak barış anlaşmasıyla taçlanmasını istiyoruz.

Görüldüğü üzere çevremizde adeta bir ateş çemberi, istikrasızlık yumağı hüküm sürüyor. Tam da bu noktada 5 asıra uzanan Türk Diplomasisinin değişen şartlara ayak uydurabildiğini, milli menfaatlerimizi merkeze alarak başarıyla sürdürdüğünü görüyoruz"