İsmail Bahçeci’yi unutmadık.
Devlet, herkese ihtiyaç duyduğu adalete kolaylıkla ulaşması, haklarını etkili bir şekilde araması ve uğradıkları haksızlıkların giderilmesi için gerekli tüm imkânları sağlamakla yükümlüdür. Devletin kendi koruması altındaki bir insanın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili iddiaları etkin bir biçimde soruşturmaması ve kovuşturmaması, kayıp yakınlarının adalete erişim hakkının ihlali anlamına gelmektedir.
Türkiye’de kayıp yakınlarının yurttaş olmaktan, insan olmaktan kaynaklanan haklarını kullanma ve adalete ulaşma imkanı bulamamaktadır. Kayıp yakınları için hukuk rafa kaldırılmış, adalet askıya alınmıştır.
822. haftamızda, ailesinin 26 yıldır tüm yasal yolları kullandığı halde akıbetini ve nerede olduğunu öğrenemediği İsmail Bahçeci için adalet istiyoruz.
Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda öğrenci olan İsmail Bahçeci, Türkiye Öğrenci Dernekleri Federasyonu başkanıydı. Politik kimliği nedeniyle defalarca gözaltına alındı, ağır işkenceler gördü. 1993 yılında hakkında yakalama kararı çıkarıldı ve polis tarafından aranmaya başlandı. İsmail’i arayan polisler Bahçeci ailesinin Avcılar’daki evine defalarca baskın düzenledi. Bu nedenle İsmail evden ayrılmak zorunda kaldı. Kardeşi Metin, İsmail’e acil durumda haberleşmek için politikayla hiç ilgilenmeyen yakın bir arkadaşının telefon numarasını vermişti.
24 Aralık 1994 tarihinde Bahçeci ailesini telefonla arayan ve kendisini İsmail’in arkadaşı olarak tanıtan bir kişi “Oğlunuz gözaltında, ona sahip çıkın,” dedi. Baba Şehmus Bahçeci, hemen Gayrettepe Emniyet Müdürlüğüne ve DGM İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu. Ancak İsmail’in gözaltına alındığı inkâr edildi.
Aynı günlerde polis, kardeşinin İsmail’e telefon numarasını verdiği V.D.’in işyerine baskın düzenledi. V.D., baskın sırasında işyerinde olmadığı için V. D.'nin ağabeyi gözaltına alınarak İstanbul Terörle Mücadele Şubesine götürüldü. Şubede kendisine kardeşinin telefon numarasının yakalanan bir ‘örgüt mensubunun” üzerinde çıktığı söylendi. 1995 Ocak ayında Ankara’da gözaltına alınan bir kişi, sorguda kendisine: ‘Seni de İsmail Bahçeci gibi kaybederiz’ denildiğini kamuoyuna duyurdu. Ayrıca 24 Aralık 1994 tarihinden sonra Bahçeci Ailesi’nin evine bir daha hiç polis baskını yapılmadı.
İsmail’in arkadaşları, İnsan Hakları Derneği ve Uluslararası Af Örgütü düzenledikleri kampanyalarla konuyu ülke ve dünya kamuoyuna taşıdı. Ailenin emniyet, savcılık ve hükümet nezdinde yaptığı tüm başvurular sonuçsuz bırakıldı. Gözaltı işlemini reddeden devlet yetkilileri, İsmail Bahçeci’nin hayatını korumaya yönelik önlemleri almadı. Yargı makamları olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili soruşturma yapmadan dosyayı kapattı.
Son olarak, İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 23 Mart 2019 tarihli soru önergesi ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a “İsmail Bahçeci’nin
akıbeti nedir?” sorusunu yöneltti. Oktay adına Adalet Bakanlığı verdiği cevapta “Ne tür işlemler yapıldığına dair Bakanlığımızda bilgi bulunmamaktadır” açıklamasını yaptı. Bu baştan savma cevap, dosya üzerindeki karartmanın 26 yıldır kesintisiz sürdüğüne de işarettir.
822. haftamızda, iktidar ve yargı makamlarına, İsmail Bahçeci’nin akıbetini, bedeninin bulunduğu yeri ve bu insanlığa karşı suçun tüm sorumlularını açığa çıkarma görevini yerine getirme çağrısında bulunuyoruz.
Kaç yıl geçerse geçsin İsmail Bahçeci için ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz! 123 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.
|