Gündem

Cumartesi Anneleri: Gözaltında kaybedilen çocukları istiyoruz, kayıplarımızı istiyoruz!

Cumartesi Anneleri, 23 Nisan vesilesiyle kaybedilen çocukları hatırlattı

18 Nisan 2020 13:23

Cumartesi Anneleri, Koronavirüs salgını nedeniyle internetten yayınladıkları 786. hafta açıklamasında 23 Nisan Çocuk Bayramı vesilesiyle gözaltında kaybedilen çocukları hatırlattı. Çocukların korunmaları ve haklarının güvenceye alınmasının devletin görevi olduğu belirtilen açıklamada, "Ancak bu topraklarda onlarca çocuğun yaşam hakkı, devlet şiddetinin vardığı son nokta olan gözaltında kaybetme yöntemiyle ellerinden alındı" dendi.

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerini 786. haftada Covid-19 salgını nedeniyle internetten yayınladı. Kaybedilen çocukların akıbetinin karanlıkta kaldığı ve faillerin cezasızlıkla korunduğu belirtilen açıklamada, "Kısacası gözaltında kaybedilen çocuklar için bugüne kadar adalete erişmek mümkün olmadı" ifadeleri kullanıldı. Açıklama şu şekilde:

"Gözaltında kaybedilen çocukları istiyoruz, kayıplarımızı istiyoruz!

Yaşamımızı ciddi bir şekilde tehdit eden koronavirüs salgını nedeniyle 786. haftamızın basın açıklamasını sosyal medya hesabımızdan canlı olarak gerçekleştiriyoruz. Salgın riskinin bizi kapattığı evlerimizi hakikat ve adalet talebimizin mekânı haline getiriyoruz.

Ölümcül hastalıkla mücadelede devletin insanlar arasında ayrımcı uygulamalara başvurması kabul edilemez. Kayıp yakınları ve hak savunucuları olarak bu mücadelenin insan hakları merkezli, eşitlikçi, adil ve şeffaf bir biçimde yürütülmesini talep ediyoruz.

Unutulmasın ki; devletler yurttaşlarını hiçbir ayrım gözetmeden sağlık ve esenlik içinde yaşatmak için vardır. Bulaşıcı hastalık bakımından aynı risk altındaki insanlar arasında ayrım yapamazlar.

Bir kez daha devleti yönetenlere sesleniyoruz: Yurttaşlar olarak koronavirüsün ölümcül etkilerinden korunmaya hakkımız var. Bu korumayı ayrımsız sağlamak sizin görevinizdir.

786. haftamızda 23 Nisan Çocuk Bayramı vesilesiyle, gözaltında kaybedilen çocuklar gerçeğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Çünkü umudun, iyiliğin ve dayanışmanın düşmanı olan kayıtsızlığı aşmak, hatırlamakla mümkündür.

Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocuk Koruma Kanunu, çocukların yaşam hakkının korunmasını güvence altına almıştır. Çocukların korunması, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınması devletlerin görevidir. Her çocuğun şiddete karşı korunmaya hakkı vardır.

Ancak bu topraklarda onlarca çocuğun yaşam hakkı, devlet şiddetinin vardığı son nokta olan gözaltında kaybetme yöntemiyle ellerinden alındı.

Bu çocukların nasıl gözaltına alındıkları ve nasıl kaybedildikleri tanık ifadelerinde, savcılık iddianamelerinde, mahkeme tutanaklarında, AİHM kararlarında ve TBMM Raporu’nda yer alsa da iç hukukta cezasız bırakıldı.

Tunceli Mirik Mezrası'nda ailesiyle birlikte kaybedilen 3 yaşındaki Dilek Serin, Mardin Dargeçit’te kaybedilen 12 yaşındaki Davut Altunkaynak, 13 yaşındaki Seyhan Doğan, Şırnak Uludere’de kaybedilen 12 yaşındaki İlyas Diril, Hakkari Yüksekova’da kaybedilen 13 yaşındaki Münir Sarıtaş, Diyarbakır Lice’de kaybedilen 14 yaşındaki Metin Budak, 15 yaşındaki Servet İpek, 15 yaşındaki Çayan Çiçek ve kaybedilen 25 çocuğun gözaltına alındıkları reddedildi.

Onların akıbetleri karanlıkta bırakıldı, failleri cezasızlıkla korundu. Kısacası gözaltında kaybedilen çocuklar için bugüne kadar adalete erişmek mümkün olmadı.

Adalet arayışındaki ailelerin ve insan hakları savunucularının tüm başvurularına, tanıklara ve delillere rağmen, AİHM mahkumiyetlerine rağmen, hatta TBMM raporuna rağmen ilgili makamlar “Bu çocukları biz kaybetmedik” cevabını verdi.

Çocukları şiddetten korumakla görevli adli ve siyasi makamlara sesleniyoruz; bizim iddialarımızı reddediyorsunuz, tanık beyanlarını, AİHM mahkumiyetlerini dikkate almıyorsunuz, TBMM Raporu’nu göz ardı ediyorsunuz. O zaman söyleyin; bu çocukları kim kaybetti? Bu vahşi uygulamaları kim gerçekleştirdi?

Biz hakikat adına, adalet adına, vicdan adına bu soruları sormaya devam edeceğiz. Gözaltında kaybedilen çocukları hatırlamaktan/hatırlatmaktan, onlar için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz. 87 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz."