Cumartesi Anneleri, Koronavirüs salgını nedeniyle internetten yayınladıkları 788. hafta açıklamasında, 12 Eylül Darbesinden sonraki süreçte gözaltında kaybedilen Zeki Altuntaşbaş'ın faillerini sordu. Altuıntaşbaş hakkındaki dosyanın 2011 yılında takipsizlikle sonuçlandığını belirten Cumartesi Anneleri, "Artık yeter! Ağır hak ihlallerinin cezasız bırakılması, bu ihlallerin gerçekleşmesini mümkün kılan koşulların desteklenmesi anlamını taşır" dedi.
Altuntaşbaş'ın gözaltında kaybedilişinin 39. yılında, gerçeklerin açığa çıkartılması ve faillerin cezalandırılması için adli ve siyasi makamları göreve çağıran Cumartesi Anneleri'nin açıklaması şu şekilde:
"Kayıplarımızı istiyoruz, Zeki Altunbaş’ı istiyoruz!
Korona salgını nedeniyle evlere kapandığımız bu günlerde hakikat ve adalet talebimizi sosyal medya hesabımızdan gerçekleştirdiğimiz canlı yayınlarla sürdürmeye devam ediyoruz.
Tüm toplumu derinden etkileyen salgının yarattığı olağanüstü durumu keyfiliğin ve baskının fırsatı haline çevirmek isteyen iktidara karşı hak ve özgürlüklerimizi savunma kararlığımızı bir kez daha ifade ediyoruz.
788. haftamızda 12 Eylül darbecilerinin gözaltında kaybettiği Zeki Altunbaş’ı unutmadık diyoruz. Üniversite öğrencisi olan Zeki Altunbaş Yalova'da gençlik hareketinin içerisinde yer aldı. Sosyalist Gençlik Birliği Derneği'nin kurucularından biri oldu ve derneğin başkanlığını yaptı.
12 Eylül darbesinin ardından gözaltına alındı. Yalova’da zorunlu ikametgaha tabi tutuldu. Bu sırada askere çağrıldı. Zorunlu askerliğini yapmak üzere Çanakkale'ye gitti. Yalova'da süren bir operasyonda yakalanan bazı kişilerin onun adını vermesi üzerine, 18 Nisan 1981 tarihinde askerlik yaptığı Çanakkale Er Eğitim Alayı’ndan gözaltına alınıp Yalova'ya getirildi.
Yalova Emniyet Müdürlüğü'nde işkenceyle sorgulandı. 25 Nisan 1981 tarihinde eski bir davası olduğu gerekçesiyle Yalova Emniyetinden İstanbul SelimiyeKışlası'ndaki Sıkıyönetim Mahkemesi’ne götürüldü.
Aynı gün Mahkeme dönüşünde Yalova-Kartal arabalı vapurunda elleri kelepçeli bir haldeyken kendisine eşlik eden 2 asker ve 2 polisin arasından kaybolduğu iddia edildi. Tutulan kayıp tutanağında Zeki Altunbaş’ın arabalı vapurdaki tuvalete girdiği ve bir daha çıkmadığı yazıldı.
Bu iddia karşısında aile arabalı vapurda incelemede bulundu, görevlilerle ve aynı seferde seyahat eden bazı yolcularla konuştu. Zeki’nin asker ve polis eşliğinde vapurda olduğunu görenler vardı ama onun denize atladığına tanık olan yoktu.
İnceleme sonrasında aile, 188 cm boyu ve 80 kilo ağırlığı olan Zeki Altunbaş’ın yaklaşık 30 cm'lik tuvalet penceresinden üstelik elleri kelepçeli halde denize atlamasının imkansız olduğunu açıkladı.
Baba Tahsin Altunbaş Çanakkale ve İstanbul Sıkıyönetim komutanlıkları başta olmak üzere tüm ilgili makamlara başvurdu. Ancak ailenin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı; dosya 2011 yılında Yalova Cumhuriyet Savcılığı tarafından zamanaşımı gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlandırıldı. Baba Tahsin Altunbaş 11 yıl boyunca oğlundan bir iz bulmak umuduyla Marmara Denizi'nden çıkma ihtimali olan tüm cesetleri teşhis etmek üzere Türkiye’nin her yerine gitti. 1992 yılında şehir dışındaki bir ceset teşhisinden dönüşü sırasında trafik kazasında hayatını kaybetti.
“Tek isteğim ölmeden oğlumun mezarına çiçek bırakmak” diyen anne Cevriye Altunbaş da bu isteğine ulaşamadan 31 Mart 2015 tarihinde aramızdan ayrıldı. Gözaltında kaybedilişinin 39. yılında Zeki Altunbaş dosyasında maddi gerçeğin açığa çıkartılması ve bu suçun faillerinin cezalandırılması için adli ve siyasi makamları göreve çağırıyoruz.
Artık yeter! Ağır hak ihlallerinin cezasız bırakılması, bu ihlallerin gerçekleşmesini mümkün kılan koşulların desteklenmesi anlamını taşır.
Kayıplarımızın faillerinin cezasız kalmaması için devlet cezasızlık politikasına son vermelidir.
Kaç yıl geçerse geçsin Zeki Altunbaş için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz. 89 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz."