Kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinde Cumartesi Anneleri 768. haftada bir araya geldi. Bu haftaki eylemde 1991 yılında Şırnak’ın İdil İlçesine bağlı Çukurlu Köyünde gözaltına alınarak kaybedilen 36 yaşındaki İbrahim Demir ve 39 yaşındaki Agit Akipa’nın faillerinin yargılanmasını talep edildi. Ankara JİTEM davasında taraf olan Eren Baskın ve Leyla Yıldırım, yaşanan beraatlarla mücadelenin bitmediği belirterek katillerin ellerine, yüzlerine bulaşan kanın temizlenmesine izin vermeyeceklerini söyledi.
Galatasaray Meydanı’nda buluşmak isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Cumartesi Anneleri, polis tarafından abluka altına alınan alınan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta eylemlerini gerçekleştirdi. Cumartesi Anneleri, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, karanfiller taşıdı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu eyleme destek verdi.
"Cezasızlık kültürüne son verilmeli"
Bu haftaki açıklamayı 1 Mart 1995’te gözaltında kaybedildikten sonra cenazesi kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak okudu. Türkiye'de insanların yaşanan hak ihlallerinden ötürü devleti sorgulayabileceği araçlardan mahrum bırakıldığının altını çizen Ocak, “Yurttaşın devletle hesaplaşması görevini yerine getirmesi gereken yargının, bu hesaplaşmaya engel oluyor. Bunun yol açtığı kurumsallaşan cezasızlık kültürüne son verilmesi gerekir” dedi.
"Devletin unutturduğu soruları sormaya devam edeceğiz"
Dün, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ankara JİTEM Davası'nın tanıklara, delillere, belgelere, kamu görevlilerinin beyanlarına rağmen beraat ile sonuçlandığını hatırlatan Ocak, “Bu kararı verenler, verdirenler bilsinler ki kayıplarımıza ilişkin adli bir yargılama süreci sağlanmadığı sürece devletin unutturduğu soruları sormaya devam etme sorumluluğumuzu yerine getireceğiz. Bize yapılan bu kolektif zulmü ifşa etmekten vazgeçmeyeceğiz. Son derece açık ve ağır sonuçları olan ve kimsenin savunamayacağı bu zulme itirazımızı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
"Komutan tarafından tehdit edildiler"
36 yaşındaki İbrahim Demir ve 39 yaşındaki Agit Akipa’nın, Şırnak'ın İdil ilçesine bağlı Çukurlu köyünde yaşadığını dile getiren Ocak, Akipa'nın aynı zamanda köyün muhtarı olduğunu söyledi. Köylülere o dönemde ağır bir koruculaştırma baskısı olduğunun altını çizen Ocak, şöyle devam etti
“Köye giriş ve çıkışlar asker kontrolü altındaydı. Köy okulu karakol haline getirilmiş, bazı köylülerin evlerine el konmuş ve askerler yerleştirilmişti. Agit Akipa ve İbrahim Demir, askerlerin okulu ve evleri boşaltmaları için Kaymakamlığa ve İçişleri Bakanlığı'na başvurdu. Başvurudan sonra üzerlerindeki baskı daha da arttı ve Karakol Komutanı tarafından ‘sizi yaşatmayacağız’ diye tehdit edildiler. 12 Aralık 1991 tarihinde Demir ve Akipa’nın İdil'deki bir taziyeden evlerine dönmek için diğer köylülerle birlikte traktöre bindi. Ancak traktör yolda askerler tarafından durduruldu ve İbrahim ve Agit Dargeçit Anıtlı Tabur Komutanlığı'na bağlı Ağaçlı mezrasında bulunan Piyade Bölük Komutanı ve askerleri tarafından gözaltına alındı.”
"Cansız bedenlerine ulaşıldı"
Gözaltı sonrası jandarma karakoluna giden ailelere karakol komutanının “Onları hiç görmedik” dediğini dile getiren Ocak, “Bir asker gizlice aileleri ‘mağaralara gidin’ diye yönlendirdi. Bölgeyi köylülerle birlikte karış karış arayan aileler, 13 Aralık 1991 günü girişi taşla örülerek kapatılmış bir mağarada, kayıpların işkence görmüş, gözleri ve elleri bağlanmış haldeki cansız bedenlerine ulaştı. Olay hakkında başlatılan soruşturmada İdil Cumhuriyet Başsavcılığı Ağaçlı mezrasında bulunan Piyade Bölük Komutanı Üsteğmen ve ilgili er ve erbaşların ‘adam öldürme’ suçundan şüpheli olduğuna kanaat getirdi. 18 Aralık 1991 tarihinde soruşturma açma izni almak için dosyayı Dargeçit Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu'na gönderdi. Dargeçit Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu 20 Mayıs 1992 tarihinde ‘Men’i muhakeme’ kararı verdi” diye konuştu.
"Kaybedenler yargılansın"
2011 yılında aileler avukatları Tahir Elçi aracılığıyla İdil Cumhuriyet Başsavcılığı'na tekrar başvuruda bulunduğunu dile getiren Ocak, savcılığın dosyaya ulaşmak için ilgili kurumlara başvurduğunu, ancak bütün kurumlar arşivlerinde herhangi bir dosya, bilgi veya belgeye rastlamadıklarını bildirdiğini söyledi. Bunun üzerine İdil Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Agit Akipa ve İbrahim Demir'in zorla kaybedilmesi ve dosyayı kaybeden Dargeçit Kaymakamlığı görevlileri hakkında “görevi kötüye kullanmak”tan yeni bir soruşturma başlatıldığını belirten Ocak, ancak yürütülen soruşturmalardan bugüne kadar bir sonuç alınmadığını hatırlattı. Demir ve Apala, dosyasındaki cezasızlığın son bulmasını isteyen Ocak, onların kaybedilmesine neden olanlar adil bir biçimde yargılanmasını talep etti.
"28 yıldır katillerin peşindeyiz"
Ardından söz alan İbrahim Demir’in kızı Deniz Demir, 28 senedir katillerin peşinde olduklarını belirterek “Katiller yargılanmadıkça adalet aramaktan vazgeçmeyeceğiz. Galatasaray bizim buluşma mekanımız, dertleşme mekanımızdı. Orayı bize yasakladılar. Orayı geri istiyoruz ve alacağız” diye ifade etti.
"Adalet aramaktan vazgeçmeyeceğiz"
Agit Akipa’nın oğlu Fehmi Akipa da 28 yıldır ülkedeki tüm hukuk yollarına başvurduklarının altını çizerek, “28 yıldır bize verdikleri cevap hiçtir. Bugün etten duvar örerek adalet arıyoruz. Bu Türkiye’nin resmidir. Biz bu ülkede aramaktan vazgeçmeyeceğiz. Belki bizim yaşımız adaletin sağlandığını görmeye yetmez. Ama en azından çocuklarımız, torunlarımız adaletin sağlandığını görecektir” ifadelerini kullandı.
"Tansu Çiller ve Mehmet Ağar sorumludur"
İstanbul'da 1994 yılında Yeşilköy'de bir otelin çıkışında kaçırıldıktan iki gün sonra cenazesi bulunan Adnan Yıldırım kızı Leyla Yıldırım, JİTEM Davasında yargılananların dün beraat ettiğini belirterek, “25 yıldır sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Kürt olan babalarımızın ölümlerinden dönemin başbakanı Tansu Çiller, Cumhurbaşkanı ve çete başı Mehmet Ağar sorumludur. Sözde mahkemenin sonlanmış olması, bizim için mücadelenin bittiği anlamına gelmemektedir. İlk günkü gibi elimizden ne geliyorsa yamaya devam edeceğiz. Ellerine ve yüzlerine bulaşan kanların ömür boyu silinmesine izin vermeyeceğiz” diye vurguladı.
"Annemin gözlerine bakamadım"
Ankara Altındağ Nüfus Müdürüyken 2 Ekim 1993 yılında özel harekat polisleri tarafından iş yerinden çıktıktan sonra gözaltına alınıp 4 Kasım 1993 yılında cansız bedenine ulaşılan Abdülmecit Baskın’ın oğlu Eren Baskın ise, “Ben bugün buraya geldiğimde sevdiklerimle göz göze gelemedim. Dün mahkemede yaşananları anneme anlatamadım. Sanki biz suçluymuşuz gibi bir hava yaratıldı. Mahkeme başkanı elleri hiç titremeden bu kişilere beraat verdi. Bizim için çok zor bir durumdu. Amcam yanıma gelemedi. Bana sarılamadı. Eğer gelseydi ağlayacaktı. Eve gittiğimde annem odaya kaçtı. Birbirimizin yüzüne bakamadık. Ben sabah evden çıktığımda onların gözlerine bakamadım. Ama bilsinler ki üzerlerine ahımız var. Bizim ahımız onları rahat bırakmayacaktır” şeklinde konuştu. (MA)