Pazarlarda açtığı tezgâhta dolma satan Murat Özdemir’in giydiği aşçı kıyafetinin üzerinde Çırağan Otel’in logosu var. Çırağan ve Swissotel’den aldığı bonservisleri bastırdığı afişte de “Bedavadan biraz ucuz, tadına bakmak ücretsiz” yazıyor. Özdemir’in dolmaları, içli köfteleri, börekleri ve tatlıları bedava değil ama kapış kapış gidiyor. Çırağan Oteli Tuğra Restoran’ın eski soğuk meze şefi Özdemir’inki başarı öyküsü mü, yoksa açıkgözlü girişimcilik mi? Siz karar verin.
Mesleğe nasıl başladığını anlatırken, “Bizim aile yedi göbek aşçı. Rahmetli babam da aşçıydı. 13 yaşında Kalyon Otel’de bir akrabamızın yanında çalışmaya başladım. Başka bir iş yapmak, inanın hiç aklıma gelmedi. Parayı çok sevdiğim için aşçılığı da sevdim. Meslek hayatım boyunca da iyi para kazandım” diyor 36 yaşındaki Murat Özdemir.
Mesleğin bütün inceliklerini öğrendiği, hatta yabancılara yemek atölyeleri bile düzenlediği Kalyon Otel’den sonra bir yıl kadar Swissotel’in mutfağında ter dökmüş. 1996’da Brüksel’deki Türk Büyükelçiliği’nde dört yıl çalışmış. Bu arada İngilizce ve Fransızca öğrenmiş. Pazarda tek tük rastladığı yabancılarla konuştuğunda çok şaşırdıklarını söylüyor. Bir süre Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde çalıştığı için Arapçaya da aşina.
‘Bir baktım tam dört dükkânım olmuş’
Meslek hayatının şaşaalı günlerini yaşadığı, aldığı bonservisin nimetinden hâlâ yararlandığı Çırağan sayfası 2000’de açılmış ve sadece iki yıl sürmüş: “Çırağan Otel’in lokantalarından Tuğra Restoran’da soğuk mezelerinden sorumluydum ama işten atıldım. Çırağan’dan sadece ben değil tam 240 kişi çıkarıldı. O sıralarda 11 Eylül olduğu için Türkiye’ye gelen turist sayısı çok azalmıştı.
Murat Özdemir, soluğu Antalya’daki Kremlin Palace WOW Otel’de almış bu kez. İtalyan mutfağı şefi olarak çalışmış: “Bende öteden beri patronluk merakı vardır hep. Otelden ayrıldım ve Lara’da kendi köfteci dükkânımı açtım. Adını da ‘Bolulu Murat Şefin Köftecisi’ koydum. Pideci, nargile kafe ve Türk yemekleri restoranı derken bir baktım tam dört dükkânım olmuş! Fakat kışın işler kötü gitmeye başladı. Elde avuçta ne varsa satıp İstanbul’a döndüm.”
Günde 1000 lira kazanıyor
İstanbul’a döndüğünde ablası kızına bakabilsin diye Pendik toplu konutlarda 400 liraya bir ev tutmuş Özdemir: “Ablalarımdan biri pazarcı. Bu böyle gitmez dedi, bu yılbaşında beni Yeşilköy’deki tezgâhında 30 santimlik bir yere sıkıştırdı. Önceleri toka, çorap filan alıp satmaya çalıştım ama beceremedim. ‘En iyi bildiğim işi yapayım’ dedim. Bir tencere dolma yapıp getirdim, utana sıkıla satmaya başladım.”
Şu anda her gün 300 kilo dolma satıyor ve 1000 liraya yakın para kazanıyor Özdemir. İki de minibüs aldı. Yanında çalışan dört ‘uzman pazarcı’ var. 12 ev kadını da Murat Özdemir için evlerinde dolma sarıyor. Aşçı elbisesi giydirdiği 6 yaşındaki kızı Zehra bile bazen tezgâhta duruyor.
Peki krizden etkilendi mi? “Aslında kriz benim işime geldi” diyor. “Tezgâhların günlük kirası 1500’den 300 liraya indi, işçi ücretleri de düştü.” Haftanın yedi günü sabah saat 4’te yola çıkıyor, gece 12’ye kadar çalışıyor. Yine de halinden memnun, bir otelde şef olarak çalışmayı düşünmüyor: “Patronum artık. Çok yakında Ortaköy’de bir dükkân da açacağım, kirası 3500 lira, bir sürü de masraf yapacağım. Ama pazardan vazgeçmeye hiç niyetim yok, maksat adresim belli olsun. Para burada. Müşterinin ayağına gidince para kazanıyorsun.”