04 Ekim 2015 14:32
Aylık kültür dergisi "Cins" Ekim sayısıyla yayın hayatına başladı. Cins'in yayın yönetmenliğini üstlenen, Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, "Bizim en büyük kavga alanımız ve derginin başat fikirlerinden biri kültürel iktidarla, Türkiye'de Kemalist beyazların oluşturduğu bu kültürel iktidarla mücadele etmek. Diğer taraftan birinci sınıf kültür ürünlerini, edebiyatı, düşünceyi de insanlara aktarmayı düşünüyoruz" diye konuştu.
Cins'in her sayısının tartışma yaratacağını söyleyen Kılıçarslan, "Bize kimse üçüncü sınıf dizi oyuncularını kanaat önderi diye yutturmasın, Türkiye'nin en çok satan direnişçi, anarşist mizah dergisinin yedi yıldır kapağında Aydın Doğan olmayışını garipsiyoruz. Dostoyevski'nin din karşıtı zannedilmesiyle ilgili bir derdimiz var. Ergün Günçe'nin, Metin Eloğlu'nun, Özkan Mert'in bize bu çevre tarafından niçin unutturulduğu ile ilgili dertlerimiz var" dedi.
Yeni Şafak'tan Harun Karaburç'un Cins ekibiyle yaptığı söyleşi şöyle:
İlk önce derginin çıkış hikayesini bize biraz anlatabilir misiniz?
İsmail Kılıçarslan: Her şey bir sahur sofrasında başladı. İbrahim Karagül, Haşmet Babaoğlu, Selahattin Yusuf, Furkan Çalışkan'ın da olduğu kalabalık bir sofrada oturuyoruz. Yeni Şafak grubunun bir sürü dergisi var. Gençlere hitap eden bir kültür dergisi niçin olmasın diye sorduk. İki gün sonra İbrahim Karagül “dergiyle ilgili raporu masama bekliyorum” diye telefon açtı ve olaylar birden gelişti.
İlginç bir ismi var derginin. Bu isim nereden geliyor?
İsmail Kılıçarslan: Cins ismini bir anda bulmuştuk. Böyle bir dergi olursa adı ne olur diye konuşmuş ve Cins olsun diye önermiştik. Büyük bir kabul gördü. Ramazan ayından bahsediyoruz “Ekim'e yetiştirebilir misiniz” dendi bize. Hatta biraz daha sıksak Eylül'e bile yetişecekti.
Furkan Çalışkan: Söylemlerin, beğenilerin hatta kavgaların sıradanlaştırılıp yönetilebildiği bir dünyada yaşıyoruz. Bu yüzden insanları biraz irkiltmek, yeniden düşünmeye, yeniden bakmaya teşvik etmek için Cins işler yapmak lazım. Sarı kafalar arasında siyah bir kafadır Cins. Aslında Yusuf Kaplan'dan da izin almak gerekiyordu ama o bize kalben izin verdi zaten. (Gülüşmeler) Cins onun da çok kullandığı bir kelimedir, biliyorsunuz.
Cins sürekli kültürel iktidarla mı mücadele edecek?
İsmail Kılıçarslan: Uğraş alanlarımızdan birisi bu. Mevcut iktidarın aksine kültürel iktidar çok geç el değiştirir ve aslında hakiki iktidar da oradadır diye bir teori var malum. Bizim en büyük kavga alanımız ve derginin başat fikirlerinden biri kültürel iktidarla, Türkiye'de Kemalist beyazların oluşturduğu bu kültürel iktidarla mücadele etmek. Diğer taraftan birinci sınıf kültür ürünlerini, edebiyatı, düşünceyi de insanlara aktarmayı düşünüyoruz.
Furkan Çalışkan: İki kişinin olduğu her yerde iktidar vardır aslında. Siyasi iktidar haricinde diğer iktidar türleri eleştiriden muaftır. Cins'in buna itirazı var. Öte yandan Türkiye'de Kültür Endüstrisi propaganda eksenli. Kültür, siyasi yönelimleri belirlemek için uygun şartları hazırlamak üzere ambajlanıp, seri üretime geçiriliyor. Bunun konuşulması lazım. İktidardaki muhalefet mi, Muhalefetteki iktidar mı?
Yusuf Genç: Kültürel iktidar meselesi bugüne kadar tek taraflı konuşulmuş bir şey aslında. Biz bunu tartışmaya açmak istiyoruz. Ölçüleri kendileri tarafından verilen peşisıra pazarlanıp 'iyi budur' diye her fırsatta önümüze sürülen sahte kahramanların yapay verimlerini iyi diye sunmalarına artık tahammül göstermeyeceğimizi söylüyoruz. Çektikleri numaraları ortaya çıkarmak için rahatsızlık uyandıracağız.
Türkiye'de popüler kültür çok yanlış mı anlaşılıyor?
İsmail Kılıçarslan: Türkiye'de popüler dergi denince nedense birtakım meşhur kişilerin çocukluk anılarını anlatması geliyor akla. Siz yaşı altmışı bulmuş bir Kemalist tiyatro oyuncusuna anılarını anlattırarak, sadece bir çeşit çok satma garantisi elde etmiş olursunuz. Biz böyle bir güvenlik alanı istemiyoruz. Ne aslında birinci tekil şahıstan başkasını ilgilendirmeyen çocukluk anılarıyla çok işimiz olsun istiyoruz ne de yaşı geçkin birtakım adamların anılarını sergilediği bir müzeye dönüşmek. Olabildiğince sert, katı, kavgacı, mücadeleci hatta tartışmasız bir sayısı olduğunda “Ne oluyor? Bu sayı doğru düzgün bir şey yapamadık mı?” diye düşünmeyi istediğimiz bir dergi hazırladık. Bize kimse üçüncü sınıf dizi oyuncularını kanaat önderi diye yutturmasın, Türkiye'nin en çok satan direnişçi, anarşist mizah dergisinin yedi yıldır kapağında Aydın Doğan olmayışını garipsiyoruz. Dostoyevski'nin din karşıtı zannedilmesiyle ilgili bir derdimiz var. Ergün Günçe'nin, Metin Eloğlu'nun, Özkan Mert'in bize bu çevre tarafından niçin unutturulduğu ile ilgili dertlerimiz var.
Son zamanlarda benzer formatlarla çok sayıda popüler dergi çıktı. Cins de onlardan biri mi?
İsmail Kılıçarslan: Aslında Cins mevcut popüler dergilere benzemiyor. Cins dosyalarla çıkıyor. En önemlisi bu. Bu da Cins'i toplama dergi hüviyetinden kurtarıyor. Yani yazarlardan ne gönderirlerse kabul eden ve onları yayımlayan bir dergi değiliz. Sizin benzerleri dediğiniz dergiler birtakım isimleri yazarları haline getiriyorlar. Bizde durum öyle değil. İlk sayımızda “Evladım onlar put” başlığıyla çıkıyoruz. İkinci sayımızda “Türkiye'nin adresi neresi” başlığıyla çıkacağız. Editoryal bir çaba söz konusu.
İslamcı bir dergi mi Cins?
İsmail Kılıçarslan: Bu tür tanımlamayı reddeden bir dergi Cins. Çünkü «İslamcılığın» içinden konuşan bir dergi değil. Türkiye'de keşke böyle bir dergi olsa. Daha geniş, hayatın gri alanlarıyla daha yakından ilgilenecek bir dergi. İslamcıların dergisi diye sağda solda isimlendirmeye çalışan birtakım arkadaşlar olacak. Bunu da bir tahkir vesilesi gibi görecekler. Ama biz İslamcılığımızdan asla utanmıyoruz.
Furkan Çalışkan: Cins'i farklı yapan şeylerden biri değişik üslupları ve tarzları, ortak bir atmosferde tutabilmesi. Altı kaval üstü şeşhane bir dergi değil Cins. Fakat takım elbiseye de fena halde gıcık. Derdi toplamak değil toparlanmak.
Kültürel iktidar Kemalistlerin elinde mi? Kimin elinde?
İsmail Kılıçarslan: Aslında Süleyman Seyfi Öğün'e biz de bunu sorduk. O da dedi ki: “Kültürel iktidar diye bir şey yok. Sadece beyaz Kemalist elitlerin kompleksleri var.” Türkiye'de kültürel iktidar halihazırda medya gücünü, yayınevlerini, sergileri, konserleri falan kim forse ediyorsa onun elinde. Çok kötü işler yapıyorlar. Her yanı dökülüyor.
Son olarak Ferdi mi Orhan mı?
İsmail Kılıçarslan: Tabii ki Müslüm Gürses. Ama beyazlar tarafından yağmalanmayan Müslüm Gürses. Orhan Baba'ya da büyük saygımız vardır ama Orhan Gencebay son tahlilde hafif beyaz bir adam. Ferdi Tayfur da büyük duygu dünyamızı zaman zaman ıskalamış bir adamdır. Ama Müslüm Gürses öyle değil. Müslüm Baba bütün kederlilerin, acı çekenlerin, şehre kenarından sızmaya çalışanların ilacıdır. Ömrünün son on yılında nedense şehre yerleşik olan insanlara da hitap edebileceği fikrine sahip olmuştur. Sokaklara karanlık çöktüğünde özellikle Müslüm Gürses dinlemeyi tercih eden çocuklardanız yani. O kıza hiç açılamadıysan Müslüm Gürses dinlersin, şansını denediysen Ferdi Tayfur dinlersin, iş olmak üzereyse Orhan Baba'ya dönersin. Dolayısıyla biz o kıza hiç açılamayan yağız delikanlılar olarak Müslümcüyüz. Cins'in iki resmi şarkıcısı var. Biri Müslüm Gürses diğeri Neşet Ertaş. Ankara'da Mustafa Kemal'den daha popülerdir Neşet Ertaş. Daha doğrusu sıralama şöyledir: Neşet Ertaş, Müslüm Gürses... Mustafa Kemal'se Ulus'ta heykeli olan bir adamdır Ankaralılar için.
Furkan Çalışkan: Müslüm Gürses, Hacı Taşan, Çekiç Ali hatta Ferdi Tayfur dahil denildiğinde benim kafamda beliren bir imaj var. Ben o imajı seviyorum. Sinirlenince ayaklarını bir leğen soğuk suya basan amcaların yalnız kaldıklarında dinlediklerini bildiğim için onu ıskalamamak lazım. Bu adamlar, Anadolu'da her evde bulunan gripin yada aspirin gibiler. Bu çok gerçek. Umarım Cins'de zamanla o evlerde bu şekilde bir yer edinir.
Bu kültürel iktidarın karşısına siz ne koyacaksınız peki?
Yusuf Genç: İşte bu kritik soru. Her iktidar aslında bir yozlaşma biçimi aynı zamanda. Türkiye'deki mevcut kültürel iktidar o kadar yozlaşmış bir halde ki bize gerçekten üçüncü sınıf işleri kültür diye pazarlamaya çalışıyorlar.
İsmail Kılıçarslan: Tam burada biz diyoruz ki “Bir dakika arkadaşlar, bize bu numarayı çekip durmayın. Biz daha iyisinin olacağına inanıyoruz.” Ama şöyle olmalı, böyle olmalı deseydik Cins dergisi kurmak yerine Türkiye İşçi Partisi'ni kurardık. Yerine ne önereceğiz? Mesela bize dünyaca ünlü cazcı diye dayadıkları iki festivalden birinde aynı adamların yerine daha iyilerin olduklarını herkese göstereceğiz. “Senin bakanlık desteğiyle çektiğin filmlerin birçoğu üçüncü sınıf didaktik filmler. Bunlar sinema tekniklerine bile uygun değil” diyeceğiz.
Furkan Çalışkan: Yeni kitabının tanıtımını Londra'da, Paris'te, Viyana'da yapan, zincir mağazaların kasa önlerini kaplayan, magazin eklerinin sarışınlarıyla büyük kütüphanesinde pozlar veren, televizyon dizilerine konuk, eski mankenlerin sunduğu kültür ajandalarına madde olanlar ne tür bir iktidarın muhipleri bunu konuşmak lazım.
Pek çok şeyi eleştiriyorsunuz. Türkiye'nin en iyi şairi, en iyi oyuncusu, en iyi yazarı kim peki sizce?
İsmail Kılıçarslan: Hepsi rahmetli oldu. (Gülüşmeler) Allah selamet versin. Bir çırpıda isimler sayabilirim ama şunları sormak lazım:
Kemal Tahir, son derece yerli sosyalist fikirlerle kitlelerin karşısına çıktığında, Kemalist elit Kemal Tahir'in anasından emdiği sütü niçin burnundan getirmiştir? İdris Küçükömer, Türkiye'de “Sağ aslında soldadır, sol da sağdadır” dediği için üniversitede kimler tarafından kovulmuştur? Orhan Kemal'i kim hapsetmişti? Sabahattin Ali'yi kim öldürmüştü? Ergün Günçe'yi yokluğa, yoksulluğa kim mahkum etmişti?
Furkan Çalışkan: Fakat zamanında o büyük şairlerin, edebiyatçıların, sanatçıların masasında oturdu diye kendini büyük zannedenlere karşı da Cins'in söyleyecek bir çift lafı var. Aslında halk da bunu yemiyor. Kültürel iktidarın kestiği bu raconlardan çok sıkıldık.
© Tüm hakları saklıdır.