Çanakkale Savaşı’nda, 215 kiloluk mermiyi sırtında taşıyıp müttefik gemisini batıran topçu Seyit Onbaşı’nın Çin’de üretilen biblolarının Çanakkale’de yerli turistlere satıldığı ortaya çıktı. Biblolarda Seyit Onbaşı’nın muskası yerine papyon ve ceket yer alıyor.
Cumhuriyet yazarı Özgen Acar’ın aktardığına göre Türkiye’nin Çin’de taklit edilen kültürel varlıkları biblolarla sınırlı değil. Hereke halısı pazarının da yüzde 90’ı Çin’e kaptırılmış durumda...
Hereke Halıcılar Derneği Başkanı Erhan Öz durumu şöyle anlatıyor:
“Çinliler halılarında ‘Hereke’ adını yasal olarak kullanıyorlar! Halılarına ‘Made in Hereke (Hereke’de yapıldı)’ etiketini ekliyorlar. Gerçek Hereke halısı yüzde 100 ipek ile yünden, elle dokunur. Çin’de ucuza üretilenler makine halısıdırlar, gerçek ipek değildir. Bu olay haksız rekabet ve işsizlik yarattı!. Türkiye çakma Hereke halılarını Çin’den ucuza satın alıyor, seyahat acentesi rolündeki mağazalar Türk Herekesi imişçesine yüksek fiyata yabancı turistlere satıyorlar! Sonra da buna turizm geliri deniliyor!”
Özgen Acar’ın Cumhuriyet’in bugünkü (17 Temmuz 2015) nüshasında yayımlanan, “Turizmde kara bulutlar” başlıklı yazısı şöyle:
Salı günü, otellerde iflas olaylarına ve turistlerin alışveriş yaptıkları mağazaların seyahat acentelerini satın alarak yalnızca ürünlerini pazarlamak için tur düzenlediklerine değinmiştik.
Bugün de bu mağazaların bazı sahtekârlıklarına dikkati çekmek istiyoruz. Yabancılar Türkiye’yi “lokum, kahve, halı” kavramları ile algılarlar. Türkiye’ye gelen turistlerin aldıklarının başında “Türk halısı” gelir.
Türkiye’deki halı pazarının yüzde 25’ini Hereke halıları oluşturur. Ohannes ve Bogos Dadyan kardeşlerin Kocaeli’nin beldesi Hereke’de kurdukları Türkiye’nin ilk özel dokuma fabrikası 1845’te hizmete girdi.
Başlangıçta bez ve ipekli kumaş üretimine, sonra iç çamaşırı, perde, fes de eklendi. Ardından 100 dokuma tezgâhıyla halı üretimine geçildi. Fabrikanın adı 1850’de “Hereke Fabrika-i Hümayun” olarak tescillendi.
Sultan Abdülmecid, Dolmabahçe Sarayı’nın “Hereke halıları” ile döşenmesini isteyince, 1891’de sarayın bahçesinde “Halı Dokumahanesi” kuruldu, Hereke’den ustalar getirildi. Bu halılar yalnızca saray için dokundu, satışı yasaklandı.
Herekeler ipekten dokundular. Sonra Beylerbeyi Sarayı için büyük boyutlarda ipek halılar, perdeler, koltuk yüzleri de yapıldı. 1894’te Alman İmparatoru Kaiser Vilhelm II, Hereke’yi ziyaretinde fabrikaya çeşitli boyalar ve dokuma teknikleri de getirdi.
Çin Hereke halısı!
Türkiye’deki halı pazarının yaklaşık 2 milyar dolar olduğu bildiriliyor. Bu rakamın dörtte birini Hereke halıları oluşturuyor. Ne var ki Türkiye, Hereke halı üretiminin yüzde 90’ınını Çin’e kaptırdı. Hereke’de el dokuması ipek ve yün halı dokuyanlar yok denecek kadar azaldı.
Buna karşılık Çin’de “Hereke Sanayi Bölgesi” kuruldu! AKP hükümeti, 2008’de belediye yasası bağlamında Hereke’de “belediye” olgusunu kaldırdı. Durumu Hereke Halıcılar Derneği Başkanı Erhan Öz şöyle anlatıyor:
“Çinliler halılarında ‘Hereke’ adını yasal olarak kullanıyorlar! Halılarına ‘Made in Hereke (Hereke’de yapıldı)’ etiketini ekliyorlar. Gerçek Hereke halısı yüzde 100 ipek ile yünden, elle dokunur. Çin’de ucuza üretilenler makine halısıdırlar, gerçek ipek değildir. Bu olay haksız rekabet ve işsizlik yarattı!”
Türkiye çakma Hereke halılarını Çin’den ucuza satın alıyor, seyahat acentesi rolündeki mağazalar Türk Herekesi imişçesine yüksek fiyata yabancı turistlere satıyorlar! Sonra da buna turizm geliri deniliyor!
Çin bağlantılı bir başka olay ise şöyle: Türk turistlere yönelik! Çanakkale Savaşı’nda, 215 kiloluk mermiyi sırtında taşıyıp müttefik gemisini batıran topçu Seyit Onbaşı’nın ününü bilmeyen yok gibidir. Şimdilerde Çin’den gelen “muskası” yerine “papyonlu” Seyit Onbaşı’nın bibloları Çanakkale’de Türk turistlerine pazarlanıyor. Buna da turizm geliri deniliyor!
İstersen çalışma!
Seyahat acentesi rolündeki bu mağazaların marifeti bu kadar değil! Profesyonel turist rehberlerine uygulamaları şöyle:
“Bakanlığın belirlediği günlük taban fiyatı 309 lira üzerinden sözleşme yapacağız. Sana bankadan havale edeceğim. Sen bunu parayı elden iade edip 7 günlük rehberlik ücreti karşılığında 700 Avroya denk gelen TL’lik fatura keseceksin. Acente olarak sana yedi gün için yalnız 100-200 Avro vereceğim.
Mağazadaki satıştan kazanacağın ‘hanut’ senin olacak. Serbest meslek sahibi olarak bana kestiğin fatura bedeli üzerinden -almadığın paranın- vergisini ve Bağkur’u sen ödeyeceksin. Sigortana karışmam.
Senin bana kestiğin faturada gösterdiğin KDV ve stopajı da ben vergimden düşeceğim. Turu, Avrupa’da, Kore’de, Japonya’da çok ucuza sattığım için, sana ücret ödeyemiyorum. İstersen bu paraya çalış, istersen çalışma!”
Sonuç, yüzlerce profesyonel turist rehberi de, Hereke halıcıları gibi işsiz!