Saadet Partisi'nden istifa eden bağımsız İstanbul Milletvekili Cihangir İslam, Türkiye'de yayılmaya devam eden yeni tip Koronavirüs salgının önemli bir boyutunun tutuklular ve hükümlüler olduğunu savunarak, "Cezaevlerindekilerin kendilerini koruma şansı yoktur. 200 bin hasta elimizdeki istatistiksel verilere göre yaklaşık 7 bin kayıp demektir. Cezaevlerinin de doğal olarak mahkumlara yüklediği fizik ve psikolojik olumsuz koşullarda bu rakamlar 10 bin, hatta 15 bine çıkabilir" dedi.
Bağımsız İstanbul Milletvekili Cihangir İslam, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a Koronavirüs'le ilgili önlem paketi sundu.
İslam, Koronavirüs salgınından tutuklaların ciddi derecede etkileneceğini vurgulayarak, "İnsan Haklarına Saygı ilkesi gereği tutuklu ve hükümlüler hayatı tehdit eden bu pandemi karşısında farklı muameleye tabi tutulmamalıdır. Kanser tedavisi görenler, kronik hastalığı olanlar, 40 yaş üzerindekiler, hamile kadınlar, çocuklu kadınlar, tutuklu yargılanması gerekmeyenler, kaçma riski olmayanlar acilen tahliye edilmelidir" ifadelerini kullandı.
Koronavirüs nedeniyle ekonomik önlem paketinin acilen açıklanması gerektiğini de savunaran İslam, "Küçük ve orta ölçekli Kobilerin başta olmak üzere bankalara olan kredi borçlarının vadelerinin uzatılarak yeniden yapılandırılmaları sağlanmalı, SGK, BAĞ-KUR ve sigorta primi ödemeleri ertelenmeli, su-elektrik-kira-doğalgaz-telefon gibi ödemelerde kolaylıklar sağlanmalıdır" dedi.
İslam'ın Cumhurbaşkanlığı'na Koronavirüs tedbirleri konusunda sunduğu dilekçe şöyle:
"Küresel Koronavirüs pandemisinin oluşturduğu krizin sağlık alanıyla sınırlı olmadığını yetkin ağızlar ve hükümetler hem kabul hem de itiraf ediyor. Sorunun toplumsal psikolojiyi doğrudan ilgilendiren bir de ekonomik tarafı mevcut. Devletler bu krizin uzun süreceği öngörüsüne dayanarak ekonomik gerilemeye direnç gösteremeyecek katmanları destekleme programları açıklıyor.
Ülkemiz salgından şimdilik düşük seviyede etkilenen ülkeler arasında yer alsa da ekonomimizin küçük esnaf kesiminden paydaşlarının piyasadaki durgunluğa uzun süre dayanması ne yazık ki pek mümkün görünmüyor. Bu kesime yönelik bir destek programı tasarlanmazsa pandeminin iktisadi hayatta yaratacağı tsunaminin tahmin edilenden vahim boyutta yıkıcı olabileceği aşikardır.
Koronavirüs, dünya çapında üretim düşüklüğüne sebep olacağı gibi ulaşım, turizm ve hizmet sektöründe de ciddi tahribatlar meydana getirecektir. Bu sektörler ülkemiz ekonomisinin önemli dayanaklarıdır.
Salgının küresel ekonomiye zararının şimdilik 1 trilyon doları aşacağı tahmin edilmektedir. Pandeminin yol açtığı bu krizden diğer büyük ekonomiler gibi dünyada ilk yirmi içerisinde yer alan ülkemizin bu büyüklük nispetinde pay alabilmesi kuvvetle muhtemeldir. Türkiye Borsa endeksinin son bir ayda 120 bin seviyesinden 85 bin seviyesine geldiği görülmektedir. Merkez bankasının piyasaya yapacağı olası müdahalelerle sahip olduğu döviz rezervleri zorunlulukla azalacaktır.
Euro ve Dolar'da son 1 hafta içerisinde ciddi artışlar olmuştur. 17 Şubat 2020’de 6.04 olan Amerikan Doları 17 Mart 2020 itibariyle 6.49 seviyesinde seyretmektedir. Euro ise 17 Şubat 2020’de 6.55 iken 17 Mart 2020 itibariyle 7.15’ten işlem görmektedir. Dünya piyasalarındaki belirsizlik ve Türkiye ekonomisinin kırılganlığı da göz önüne alındığında bu artışın devam edebileceği anlaşılmaktadır. Ayrıca ticaret hacminin yüksek olduğu Çin, Avrupa Birliği ve Irak gibi ülkelerle olan ticari ilişkilerde önemli oranda düşüşler yaşanabilecektir.
Nitekim evde kalma tedbiri uygulanmaya başladığından bu yana piyasa hemen hemen durma noktasına gelmiştir. Ülkemizde de küçük işletmelerin ve ödeme sıkıntısına giren işyerlerinin koruma altına alınması gerekir. Bu pandeminin ekonomik bir çöküntüyü tetiklemesine izin verilmemeli. Camilerde vakit namazlarını eda etmenin, toplanmaya vesile olan ticarethane faaliyetlerinin ve önemli toplantıların tedbire yönelik kurallar dairesine alındığı bir ortamda büyük süpermarketler de riskli bölgeler arasında sayılır. Halk sağlığı açısından halkın gündelik tüketim ihtiyaçlarının karşılanması itibarıyla küçük işletmelerin ön plana çıkartılması ve kısa bir eğitim sonucunda devlet tarafından geçici olarak istihdam edilecek gençlerin kuryeliğinde geçici bir alış-veriş sistemi kurulabilir. Bu tip geçici uygulamalar dayanma gücü daha az olan küçük işletmelere dolaylı bir destek olabilir.
Hükümetimizin küçük işletmeler ve ödeme sıkıntısına düşen işyerleri için nasıl bir destek programı planladığını kamuoyu ile paylaşması toplumsal psikolojinin korunması bakımından büyük önem taşıyor. Bu çerçevede salgın yaşanan ülkelerde vadesi gelen krediler, borçlar ve fatura ödemeleri ertelenmekte; salgının hız kaybetmesinden itibaren ekonomik hayatın normale dönebilmesi için durgunluk dönemini hasarsız atlatmaya yardımcı olacak kredi ve geri ödemesiz destekler planlanmaktadır. Türkiye de benzer tedbirleri hayata geçirebilir ve ivedilikle geçirmelidir.
Tüm bu durumları göz önüne aldığımızda acilen ekonomik önlem paketinin açıklanması zorunluluk halini almıştır. Küçük ve orta ölçekli Kobilerin başta olmak üzere bankalara olan kredi borçlarının vadelerinin uzatılarak yeniden yapılandırılmaları sağlanmalı, SGK, BAĞ-KUR ve sigorta primi ödemeleri ertelenmeli, su-elektrik-kira-doğalgaz-telefon gibi ödemelerde kolaylıklar sağlanmalıdır.
Bu kolaylaştırmanın işçi ve memur çalışan kesim için de geçerli olması gerekir. Pandemi tedbiri çalışan kesimi de kapsamına aldığında ise çalışanlar yıllık izin hakkına dahil ücretli izinli sayılmalı, ücret kesintisi ve benzeri şekillerde hak kaybına uğramamalıdır. Karaborsacılığı önleme ve caydırmayı amaçlayan yaptırımlar, olağanüstü durumu maliyet azaltma fırsatına dönüştürmek isteyen işletmelere de uygulanmalıdır.
Koronavirüs salgını için çalışan sağlık personeline yönelik koruyucu önlemler alınmalıdır. En çok risk altında olan bu grubun hastalık kapmamaları için azami özen gösterilmeli, Fransa'da uygulandığı gibi çalışanların çocuklarına yönelik kreşler oluşturulmalı, taksi ve yakın otellerden ücretsiz şekillerde faydalanabilmelidirler. Bu uygulamanın masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır.
Salgının erken döneminde yersiz panik nedeniyle gıda maddelerine yönelik aşırı talep temel besin tedariki için de bir plan hazırlanmasının gerektiğini gösterdi. Evde kalma tedbiri nedeniyle gıda maddelerinin dağıtım ve hijyeni için mutlaka bir stratejik plan hazırlanmalıdır.
Koronavirüs ile mücadele kampanyasında önemli bir boyut da tutuklu ve hükümlülerin durumudur. İnsan Haklarına Saygı ilkesi gereği tutuklu ve hükümlüler hayatı tehdit eden bu pandemi karşısında farklı muameleye tabi tutulmamalıdır. Kanser tedavisi görenler, kronik hastalığı olanlar, 40 yaş üzerindekiler, hamile kadınlar, çocuklu kadınlar, tutuklu yargılanması gerekmeyenler, kaçma riski olmayanlar acilen tahliye edilmelidir. Cezaevleri dışarıdan içeri sürekli temas ve kalabalık ortam nedeniyle hem kontaminasyona hem de içeride hızlı yayılmaya maruz mekanlardır. Bu sebeple yüksek risk grupları, siyasi suçtan yatanlar ve cezası bir yıldan az kalanlar ev hapsine; yargılama safhasındakiler de tutuksuz yargılamaya dönüştürülebilir.
Cezaevlerindekilerin kendilerini koruma şansı yoktur. 200 bin hasta elimizdeki istatistiksel verilere göre yaklaşık 7 bin kayıp demektir. Cezaevlerinin de doğal olarak mahkumlara yüklediği fizik ve psikolojik olumsuz koşullarda bu rakamlar 10 bin, hatta 15 bine çıkabilir. Toplum olarak pişmanlık oluşturabilecek bir sonuçtan korunmak amacıyla hükümetimizin insan hayatını ve sağlığını birinci planda tutan bir uygulama riskini üstlenmesi yönetimlerin kaderidir. Temennimiz olumlu bir yaklaşımın uygulamaya geçirilmesidir.
Şu ana dek cezaevlerinde Koronavirüs vakasına rastlanmadı. Taşıyıcı olmamaları nedeniyle cezaevi personelini de cezaevlerinde karantinada tutmak ve 14 gün sonunda cezaevlerini boşaltmak mümkündür. Cezalandırmanın amacı suçluları topluma kazandırmaktır. Son birkaç yılda yaşadığımız vahim olaylar, adliyelerdeki dava dosyası sayısındaki aşırı artış ve bu olumsuzlukların da neden olabildiği adli hatalar bu şekilde kısmen de olsa giderilebilecektir. Hükümet bir an önce bununla ilgili bir yasa taslağı hazırlamalıdır.
Bu vesileyle mevcut olağanüstü şartların en az zararla atlatılmasını temenni ediyor, hükümetimizin bu mücadelede yanında olmayı ödev görüyoruz. Devletimizin ihtiyaç duyacağı desteği vermeye ve milletimizin seferberliği içerisinde yer almaya devam edeceğiz."