Gündem

Çiğdem Toker'in Cumhuriyet'teki ilk yazısı

Çiğdem Toker: Her hafızanın yaşantıya açıldığı ilk sahneler var. Bendekilerden birini hikâye etme ihtiyacı, ipekböceği kozası misali bugüne saklamış kendini

28 Ekim 2013 18:09


Bir süre önce Cumhuriyet gazetesi ile anlaşan Akşam Gazetesi eski Ankara Temcsicisi ve yazarı Çiğdem Toker bugün ilk yazısını kaleme aldı.

Çocukluğunda eve Cumhuriyet gazetesi aldığı bir anısından söz eden ve eve ilk aldığı gazetede yazmanın heyecanını yaşadığını belirten Toker'in Cumhuriyet'te "Merhaba" başlığı ile yayımlanan yazısı şöyle:

 

Merhaba

 

Her hafızanın yaşantıya açıldığı ilk sahneler var. Bendekilerden birini hikâye etme ihtiyacı, ipekböceği kozası misali bugüne saklamış kendini: Öğretmen anne-babamın tayini çıkmış; Adana'ya taşınmışız. Portakal ve cennet elmalarının yüksek duvarlı bahçesinden yola sarktığı meşhur konağa bitişik, bir kiralık dairede yaşıyoruz. Okula başlamama epeyi var.

Ne ki babam, yakındaki bayiye tek başına gidecek kadar büyüdüğüme kanaat getirmiş olmalı ki bir pazar sabahı elindeki bozukluğu uzatıp “Cumhuriyet” almamı istiyor. Bu fotoğrafla birlikte, evin gazetesinin Cumhuriyet olduğu bilgisi, bir daha çıkmayacak şekilde yerleşiyor zihnime.

O sabah evden uçarcasına çıkarken hissettiğim duygu, bayiden aldığım gazeteye yazmaya başladığım bugün de kalbimi dolduruyor: İşe yarama...

***

Üzerinden iki mevsim geçmiş. Enikonu kayganlaşmış bir zeminde; iyi haberciliği kendine dert eden bir ekibin parçasıydım. Bir bahar akşamı, Ankara temsilciliğini yaptığım gazete tarumar edildi. Arkadaşlarım görevden alındı, ayrılmaya zorlandı. Önce mali; peşi sıra gelen siyasi operasyon, gazetemizi bizim olmaktan hızla çıkardı.Ne gönül bağı kalmıştı ortada, ne de heves. Biat hakkımı, gazetecilikle “ekmek parası” sözcüklerini hiçbir vakit yan yana getirememiş ruhumdan yana kullandım: Gittim. Bir yaz akşamı, her anlamda darmadağın edilen gazetemden hangi sebeple ayrıldıysam; adını aldığı bayramın arifesinde aynı sebeple Cumhuriyet'teyim: Heves ve heyecan"

Hoyrat; hoyrat olduğu kadar tuhaf zamanlardan geçiyoruz. Haberciliğin önüne başka bir misyonu koymayan her gazeteci için; kurumuna iktidar marifetiyle adam alınıp çıkarılmayacağını bilmenin, olağanüstü
zihinsel konfora dönüştüğü bir dönem bu...

Söz konusu olan Cumhuriyet ise bu zihinsel konforun arkasında; her yeni başlayana heyecan, sevinç, özgüven, azıcık da ürkeklik gibi farklı duyguları bir arada yaşatan, güçlü bir yapı durduğunu biliyorum. Bu yapı, adı ve tarihinden aldığı saygınlığı ile benzerine dünyada da ender rastlanan okuruyla iç içe geçmiş değerler sisteminden başka bir şey değil. Gazeteci daha ne İster...

Yeniden merhaba.