Politika

Çiğdem Toker: Ankara'daki yemek ve paranoyaklığımız

Akşam gazetesi yazarı Çiğdem Toker, Emine Ülker Tarhan ile bir grup CHP’linin Ankara’da yemekte bir araya geldiğinin gerçek fakat gerçeklerin basında yansıtıldığı #

07 Ekim 2011 03:00


T24 -
  Akşam gazetesi yazarı Çiğdem Toker, Emine Ülker Tarhan'la bir grup CHP’linin Ankara’da yemekte bir  araya gelmesinin ardından  bazı habercilerin o yemekte HSYK'nın görevden aldığı Deniz Feneri Savcısı Nadi Türkaslan'ın olduğundan emin oldukları bir tavırla habere yaklaştıklarını değerlendirdi.


Çiğdem Toker'in Akşam gazetesinde yayımlanan "Avrupa'da banklar iflas ettirilmeli" başlıklı bugünkü (7 Ekim 2011) yazısı şöyle: 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ekonomi danışmanı Durmuş Yılmaz ile 'Emekliyiz Gönüllüyüz' proje tanıtımının kokteylinde rastlaştık. Sohbetin eksenine -kaçınılmaz bir biçimde- oturacak konu belliydi:  'Ne olacak bu doların hali?'

Ve tabii ki eski Başkan Yılmaz, Merkez Bankası'nın dolara bütün zamanların en sert müdahalesi hakkında ne düşünüyordu?

Durmuş Bey, öncelikle dalgalı kur rejiminde 'hedef' zikretmenin yanlışlığına değindi. Tıpkı başkanlığı döneminde sık sık vurguladığı gibi: 'Dalgalı kurda hareketlilik olması normaldir. Bu seviye iyi derseniz, birileri de o seviyeyi aşmak için zorlar'
Sorunun 'içeride değil dışarıda' olduğunun özellikle altını çizdi: 'Dışarısı yangın yeri gibi. Dışarının alevi bizi yakıyor.'


Eski devlet adamları yok

Yılmaz, Avrupa'daki krizin bir likidite değil, borç krizi olduğuna dikkat çekiyor. Türev enstrümanlarla kangrene dönüşen borç-alacak ilişkilerinin 'ucu bucağı belli olmayan bir hale geldiğini' söylüyor.

Durmuş Bey'in bu sohbetteki en kayda değer tespiti ise Avrupa bankaları konusunda oldu: 'Bankaların içi boş' diyen Yılmaz'ın sözleri:

'Aslında bankaların iflas ettirilmesi gerekiyor. Ancak bunu yapacak kararlılık yok. Mortgage krizinde birini (Lehman Brothers'ı kastediyor) iflas ettirdiler. Sonuçları nedeniyle yenilerine cesaret edemiyorlar.'

Ardından 2001 krizi sürecinde ekonomi yönetiminin, sorunlu bankalara nasıl müdahale ettiğini özetledi. Bir anlamda 'Kararlılık öyle değil, böyle olur' demeye getiriyordu. Bu esnada, modern Avrupa'nın 'üç kurucu babasından' biri sayılan Robert Schuman'ı andı:
'Schuman gibi eski devlet adamları yok artık Avrupa'da.'


Beni de test etmişlerdi
 
Yılmaz, Merkez Bankası'nın 'büyük müdahalesi' konusunda da eski arkadaşlarına sahip çıkan bir tavır sergiliyor (ikinci kez): 'Merkez Bankası'nın başında ne yaptığını bilen bir ekip var.'

Bundan beş yıl önceki atanma sürecinde yaşadıklarının, hafızasına nasıl kazılı olduğunun ipuçları da şu sözlerinde saklıydı:
'Her Merkez Bankası başkanını test ederler. Beni de etmişlerdi. Üstelik ben göreve eksi bir ile başlamıştım, biliyorsunuz.'


'Ben Emine Hanım'ın kocasıyım'

Hikaye, gerçek. İki gün önce, Ankara'da, bir balıkçı restoranında geçiyor. CHP Milletvekili Emine Ülker Tarhan, eşi, hukukçu ve milletvekili dostlarıyla, akşam yemeğinde bir araya gelmek üzere sözleşir. Restorana gittiklerinde, bir grup haberciyle rastlaşırlar. 'Bazı' haberciler, o yemekte HSYK'nın görevden aldığı Deniz Feneri Savcısı Nadi Türkaslan'ın olduğundan emindir.

O kadar ki, Tarhan'ın eşi Yargıtay Üyesi Umur Tarhan'a, Türkaslan'mış gibi davranırlar.  Tarhan'ın bu tuhaf yanlışlık konusunda habercileri uyarması bile işe yaramaz. Sonunda Umur Tarhan, 'Ben bu hanımın kocasıyım' der.
 
O esnada evinde televizyon izlemekte olan Nadi Türkaslan ise 'son dakika'ları görünce bazı yerleri arayıp 'Ben o restoranda değilim' demek zorunda kalır.

Bunları bize aktaran Emine Ülker Tarhan ise 'Trajikomik diyoruz ama galiba daha çok trajik. Ve aynı zamanda nasıl takip edildiğimizin ve bizi takip edenlerin paranoyaklığının nerelere vardığını göstermesi açısından kaygı verici' dedi. Ve ekledi: 'Nadi Bey'le bugüne kadar hiç tanışmadım.'