Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki 6 mahallede sokağa çıkma yasağı ve yıkım 2 yıla yakındır devam ediyor. Mayıs ayında ‘Kentsel Dönüşüm’ adıyla 2 mahallede başlayan yıkım da devam ediyor. Alipaşa Mahallesinin büyük bir bölümü yıkılmış durumda. Yaşanan çatışmalardan sonra yerle bir edilen mahallelerde yeni yapılar yükselmeye başladı.
Sur evleri olarak yeniden inşa edilen binaların aslında Sur’la hiç ilgisinin olmadığı ortaya çıktı. 5 bin yıllık tarihi alan yavaş yavaş yok oluyor, korunması gereken yapılar korunmuyor.
Evrensel'den Serpil Berk'in izlenim haberi şöyle: Sur’da dolaşırken Çarşiya Şewitî’de (Yanık Çarşı) bir lokantaya konuk oluyoruz. Bilenlerin iyi tanıdığı bilmeyenlerin ise dikkatli bakmadan fark edemeyip önünden geçecekleri küçük bir dükkân. Dükkânın içerisine girince çinkodan yapılmış duvar fayansları ilkin dikkatinizi çekiyor siyah beyaz olan duvarlara yaklaştıkça Diyarbakır ile donanmış bir manzara karşılıyor sizi.
"Ben çiğ köfteci Hasan'ım"
Soyadını söylemedi. “Söylesem kimse bilmez, ben çiğ köfteci Hasan’ım” dedi. Yaşamı Hançepek diye bilinen şimdilerde kendisinden hiçbir iz kalmamış mahallede geçmiş çiğ köfteci Hasan’ın. Sabah dörtte açıp öğleden sonra dörtte kapattığı dükkânında çorba, kavurma, güveç ve meyhane pilavı yapıyor. Çiğ köfteyi ise aslında uzun yıllardır sadece Ramazan ayında yapıyor. Çiğ köfteci Hasan’ın değişmeyen prensipleri var. Örneğin asla dışarıya yemek vermiyor: “Onla uğraşacak halim yok, diğer lokantacılar yapsın o işi. Yemek götüren çırağı yorarlar ‘Tuz getirmemişsin, su getirmemişsin’ falan diye, gerek yok o yüzden dışarı yemek vermem.”
"Göreceğim bir şey kalmadı"
Sohbetimiz Sur’a gelip dayanıyor. “Biz neler gördük” diyerek anlatıyor. Ulu Cami ve Çarşiya Şewitî’nin bir kaç kez yanmasına tanıklık etmiş. Tek işi lokantacılık da değil Hasan amcanın. Dağkapı Meydanı’nda yer altı çarşısı yapılmadan önce oranın çay bahçesi olduğunu ve orayı işlettiğini söylüyor. Çiğ köfteci Hasan, 1994 yılında ise Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Bağımsız Başkan adayı, oluyor. Dükkanının duvarına adaylığı sırasında hazırlattığı afişi de çerçeveletip asmış. Hançepek’te olan evini anlatırken yaşadığı heyecanı görmeniz gerek: “Evimiz bir çardak, 3 eyvan ve 2 havuzdandı, 6 kardeş o evde oturuyorduk.” Yıkımdan sonra gittin mi, sorumuza ise biraz içerlenerek şöyle cevap veriyor: “Gidip ne yapayım? Yeğenlerime söyledim ilgilensinler diye. Göreceğim bir şey kalmamış ki Hançepek’te. Dümdüz arazi olduğunu gösterdiler gidip o halini görmek istemem.” Çatışmalı süreçle beraber ayrılmışlar Hançepek’ten.
"Geçti artık giden gelmez"
Çiğ köfteci Hasan, Ermenileri, Süryanileri, Yahudileri anarken “Geçti artık giden gelmez, kitapta kalır defterde sayılı bir şeyler kalır” diye sitem ediyor. “Hıristiyanlar sanatkârdı” diyen Hasan amca, “Eskiden Diyarbakır’dan dünyaya ipek satılıyordu. Şimdi ipek bile üretilmiyor. Altıncılar, ayakkabıcılar, terziler ve manifaturacılar Ermeniydi, Yahudiler ise çerçilik yapardı. Şalvar işini bugün yapanlar Ermenilerden kalma kişilerdir, onların çıraklarının çıraklarıdır. Şimdi kalmadı o değerler” diyor.
Sur’da devam eden yıkıma da değiniyor çiğ köfteci Hasan: “Evler yıkıldı, mahallemiz yok yeniden yapsalar ne olacak ki? Sur’u bilen böyle bir şey yapmazdı. Bugün, ‘Yeni bina yapıyoruz’ diyorlar. Eski yapıların, tarihi değerlerin üzerine tuğladan ev yapacaksın neye yarar? Sur gitti bir daha gelmez. Evleri sahiplerine geri verseydiler keşke . Sur’da fakir artık ev alamaz. Kentsel dönüşüm bazı kesimleri zengin edecek.”