-ÇİÇEK: ÖNCELİK ARTIK ÖZGÜRLÜKLER İSTANBUL (A.A) - 09.10.2010 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ''Günümüz dünyasında öncelik artık özgürlüklerden yanadır. Özgürlüklerin varlığının genişletilmesi ülkenin güvenliği bakımından tehlike değil, tam tersi belki de güvenliği sağlamanın yolunun da özgürlüklerden geçtiği kanaati tüm dünyadaki gibi bizde de var'' dedi. Avrasya Bir Vakfının 2010-2011 yılı çalışma dönemi açılışında konuşan Çiçek, milletin 12 Eylüldeki halk oylamasında önemli bir demokratik sınavdan geçtiğini söyledi. Milletin bu sınavdan yüz akı ile çıktığını ifade eden Çiçek, ''Ne zaman ki çözemediğimiz sorunları halka götürdük, bizim 40 yılda çözemediğimizi vatandaş sandıkta çözdü. Bu nedenle bu millet büyük bir millettir. Bir kısım entelektüel çevreler bakımından oyun kalitesi ile ilgili değerlendirme yapılıyor ama herkes yurt dışına çıkmamış, herkes üniversite mezunu olmayabilir. Ancak halkımızın öyle bir sağduyusu var ki tartışıp sonuca bağlayamadığımız konular sandık önüne gittiğinde bunu büyük bir başarı ile gerçekleştirmiştir. Böyle bir millete sahip olmaktan gurur duyuyoruz'' diye konuştu. -''FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ ALTINDA GEVEZELİK YAPILIYOR''- Çiçek, televizyonlarda tartışmaları dinlediğini ve bunların önemli bir kısmının gerçek bir bilgiye dayanmadığını gördüğünü belirterek, ''Terör meselesinde konuşulanların yüzde 70'inin Türkiye'nin gerçeği ile alakalı olmadığını görüyoruz. Bu tartışmaların önemli bir kısmı bilimsel temel veya araştırmaya dayanmıyor. Bunun için fikir özgürlüğü adı altında gevezelik yapılıyor. İkisi birbirinden farklı. Bir veriye dayanıyorsa tamam, dayanmıyorsa kutuplaşmaya, sorunun çözümünü zorlaştırmaya yarıyor'' dedi. Türkiye'nin meselelerinin yan yana yazılması gerektiğini bildiren Çiçek, alt alta yazıldığında birinin tercih edilmesi gerekeceğini, bunların hepsinin çok önemli sorunlar olduğunu kaydetti. 12 Eylül 1982 Anayasası'nın 28 yıldır tartışıldığını ve bu Anayasa'ya daha yapılırken itiraz edildiğini anlatan Çiçek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Yürürlüğe girdiği andan itibaren bu ülkenin işlerini zorlaştıracağı ve değişmesi gerektiği ifade edilmiştir. Neredeyse toplumun tamamı 'Bir şey değişsin' diyor ama değiştirilemiyorsa ortada ciddi bir anayasal sorun vardır. Çünkü siyasetteki birçok sorun Anayasa ile bağlantılıdır. İşin anasını çözemezseniz, danasını hiç çözemezsiniz. Onun için bu 28 yıldır tartışılan Anayasa Türkiye'nin idaresini gerçekten zorlaştırmıştır. Bu 28 yıllık süre içinde Anayasa 17 defa değişikliğe maruz kaldı. 28 yılı 17'ye böldüğünüzde demek ki her 1.5 senede Türkiye bir anayasa değişikliğini yapmak mecburiyetini duymuştur.'' -''ANAYASA BİR DEVLETİN ÇATISIDIR''- Anayasanın bir devletin çatısı olduğunu bildiren Çiçek, şimdiye kadar tavanından su almış, tabanı çatlamış, kapısı, pencereleri gevşemiş anayasanın her 1.5 senede bir tamir edilip ülkenin yönetilmeye çalışıldığını bildirdi. 17 değişikliğe bakıldığında Türkiye'de siyasi yelpazenin hemen her kesiminde olan partilerin bu sürecin içinde bulunduğunu ifade eden Çiçek, ''Onlar da söylemişler ki bu değişikliği yapmışlar ve bu belli bir partiye mensup olanların görüşü değil, herkesin talebi'' dedi. Anayasa'nın yapıldığı tarihin, soğuk savaşın devam ettiği bir tarih olduğunu belirten Çiçek, konuşmasına şöyle devam etti: ''İki kutuplu bir dünya, soğuk savaş... Soğuk savaş da her toplumun önüne bir güvenlik sorunu koymuştur. Güvenlik en öncelikli meseledir. Diğerleri onun yerine ikinci, üçüncü nitelikli meselelerdir. Dolayısıyla güvenliği öncelemiş, özgürlük konusunu ikinci, üçüncü derecede hatta bazı alanlarda 'olmasa da olur' diye bir anlayışla bu 1982 Anayasası hazırlanmıştır. Günümüz dünyasında artık ''güvenlik mi, özgürlük mü'' değil, tam tersi bunu dengede tutmak ve eğer mümkünse bir tarafa ağırlık verilecekse özgürlüğe daha fazla ağırlık vermek lazım. Türkiye, 1959'da bir devlet politikası olarak AB yönünde bir tercih koymuştur. Öyle bir tercih yaptıysak, bunu politik bir tercih haline getirdiysek, elbette özgürlükle ilgili standartlarımızı AB seviyesine çıkarmamız lazım. Bunu yasal düzenlemelerle bu seviyeye çıkartacaksınız. Yasaları hazırlarken anayasaya uygun hazırlamanız gerekiyor. Çünkü anayasa yargısının denetimine tabi. Son 8 senedir karşılaştığımız sıkıntı şudur; Anayasayı hesaba kattığımızda AB normlarına ters düşüyor. AB normlarını esas aldığımızda da Anayasa'ya ters düşüyor. Türkiye bir açmazın içindedir. Bu ikilemden Türkiye'nin kurtulması lazımdır. Kurtulmadığı takdirde aynı konuları tekrar tekrar konuşmak ve aynı konuyu düzenlemek gerekiyor.'' Çiçek, ''Biz, 2011 seçimleri sonrası anayasayı, birinci gündem maddesi olarak Türkiye'nin çözmesi gereken konuların başında görüyoruz'' dedi. Devletin millet için var olduğunu, bu nedenle ''insanı yaşat ki devlet yaşasın'' anlayışını benimsediklerini belirten Çiçek, ''Buna inanıyorsak anayasada öncelik kişiden yana olacak. Devletin bütün imkanları insanları mutlu etmeye yönelik olacak'' diye konuştu. Yargısal faaliyetlerde bunun çok net olarak ortaya çıktığını anlatan Çiçek, ''Özellikle Danıştay kararlarına baktığımızda, mesela 'Zarar eden bir KİT özelleştirilebilir, kar eden bir kuruluşun özelleştirilmesi kamu yararıyla bağdaşmaz' diyor. Bunu kamunun aleyhine bir tasarruf olarak görüyor ve sonra da yürütmeyi durdurup iptal ediyor. Sonuçta da bu memleketin en önemli değerleri 10 edecekken 1'e iniyor, bundan da millet ve devlet çok büyük kayıplara uğruyor. Dolayısıyla bu Anayasa'nın felsefesinde böyle günümüz şartlarına uymayan bir durum var'' şeklinde konuştu. Demokrasinin erkler arası bir denge meselesi olduğunu söyleyen Çiçek, eğer bu denge kurulabilirse ülkenin rot balansının da düzgün olacağını ifade etti. Bu dengelerin iyi kurulamaması halinde ülkeyi yönetmekte ciddi sorunlar çıktığını belirten Çiçek, başka ülkelerde de aynı şeylerin olduğunu ama Türkiye'deki vesayet anlayışının olmadığını kaydetti. Anayasa Mahkemesinin geriye dönük verdiği kararlarla yasamanın bir kısım yetkisini gasp ettiğini ifade eden Çiçek, mahkemenin bunu kendi içtihatlarına göre yaptığını anlattı. Türkiye'de siyasetçiler arasındaki kriz olarak görünen şeyin altında Anayasa'nın yattığını söyleyen Çiçek, 12 Eylülle beraber Türkiye'de anayasa değişikliğinin bir toplumsal talep haline geldiğini ifade etti.