CHP’nin hukukçu kurmaylarından Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan partisinin anayasa değişikliğine dair değerlendirmelerini yansıtan 10 maddelik bir yazı kaleme aldı. Yasama-yargı denetiminin yok edileceğini savunan Tezcan, "Başkan aynı zamanda parti genel başkanı olarak milletvekillerini belirleme ve Meclis grubunu yönetme yetkisine de sahip olacağından, yürütmeyi denetleyen bir Meclis değil, başkanın güdümünde bir Meclis oluşacaktır" dedi.
Tezcan: Bu anayasa değişikliği teklifi, Gazi Meclis’in bağrına canlı bomba koyma teklifidir!
Tezcan'ın Hürriyet'te yayımlanan değerlendirmeleri şöyle:
1- Cumhurbaşkanı, yasama yetkisine ortak oluyor
Yasama tekelinin halkın seçtiği meclislerde olması, egemenliğin saraydan halka geçmesi sürecinin ayırıcı özelliğidir. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle cumhurbaşkanı, Meclis’in yasama yetkisine ortak oluyor. Adı her ne kadar kanun olmasa da herhangi bir yetki kanununa dayanmadan çıkarılabilen kararnameler, niteliği itibariyle kanun düzeyinde düzenlemelerdir. Zaten aynı düzeyde olduğu için kanunlar gibi bunların denetimi de Anayasa Mahkemesi’ne bırakılmıştır. Cumhurbaşkanının kanunu veto etmesi halinde aynı kanunun yeniden kabulü için salt çoğunluk (301 oy) aranması şartı da, kanun çıkarmayı zorlaştırıp kanun yerine kararnameyle yönetimin önünü açma yöntemidir.
2- Başkanın güdümünde bir Meclis oluşacak
Sistem, başkanın partisinin Meclis’te de çoğunluk olmasını sağlamak üzere kurgulanmış. Başkan seçimi ile Meclis seçiminin aynı anda yapılmasının amacı budur. Başkan aynı zamanda parti genel başkanı olarak milletvekillerini belirleme ve Meclis grubunu yönetme yetkisine de sahip olacağından, yürütmeyi denetleyen bir Meclis değil, başkanın güdümünde bir Meclis oluşacaktır. Başkanın fesih yetkisi de buna eklenince Meclis’in başkanı denetlemesinin önü tamamen kapatılmış olacaktır. ABD’de bu riski ortadan kaldırmak için hem seçimler ayrı zamanlarda yapılır, hem de başkana fesih yetkisi verilmemiştir.
Başkan, yardımcıları ve bakanların yargılanması ise neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Şu anda yürütmeyi oluşturan başbakan ve bakanların yargılanabilmeleri için Meclis üye tamsayısının salt çoğunluğu (276 oy) gerekmektedir. Getirilen sistemde onlardan daha fazla görev, yetkiyle donatılmış başkan, yardımcıları ve bakanların yargılanabilmeleri için üçte iki (400 oy) gerekmektedir. Bu, yargılanmalarını fiilen imkânsız hale getirmektir.
3- Güvenoyu, Meclis’in hükümeti denetim yoluydu
Başkanlık sistemlerinde güvenoyu olmadığı doğrudur. Ancak güvenoyu olmaması bakanların Meclis onayına sunulmaması anlamına gelmez. ABD’de bakanlar önce Meclis komitelerinde sorguya çekilir. Ondan sonra da Senato’dan onay alınır. Getirilen sistemde bakanlıkların kurulması, işleyişi ve kaldırılmasını düzenleyen tüm mevzuat ile atanmaları ve görevden alınmaları başkan tarafından kararnamelerle düzenlenebilecek, Meclis’in hiçbir etki ve yetkisi olmayacaktır. Demokratik başkanlık sistemlerine tamamen aykırı böyle bir düzeni getirip, sonra da güvenoyu, gensoru gibi onay ve denetim yollarının bulunmamasının gerekçesini başkanlık sistemlerine bağlamak minareye kılıf uydurmaktır. Amaç tamamen Meclis denetimini ortadan kaldırmaktır.
4- Seçilmeyen kişi başkan yetkilerini kullanabilecek
ABD’de bir başkan yardımcısı vardır ve başkanla birlikte seçilir. Değişikliği savunanlar her fırsatta başkanın meşruiyetini halktan aldığını öne sürerken yardımcının seçimle gelmemesindeki meşruiyet sorununu hiç dile getirmemektedir. Vekil görev yaparken başkanın bütün yetkilerini kullanabilir. Örneğin Silahlı Kuvvetler’in kullanılmasına karar verebilecektir. Seçilmemiş birinin bu yetkileri kullanabilmesi hangi meşruiyet temeline oturtulabilir? Atanmış vekilin Cumhurbaşkanlığı olanakları ile girdiği seçimden sonra iki dönem daha seçilmesi, fiilen üç dönem, 15 yıl görevde kalabilmesi demektir.
5- Fesih yetkisi giyotin değil, tek taraflı bir satır
Seçimlerin birlikte yenilenmesi söylendiği gibi karşılıklı çalışacak bir giyotin değil, başkana verilmiş tek taraflı bir satırdır. ‘Bu fesih değil seçimleri yenileme yetkisidir’ demek gerçeği gizlemektir. Herkes bilir ki başkanın Meclis’in görevine son vermesi fesih, Meclis’in başkanın görevine son vermesi ise azildir. Görünürde karşılıklı fesih ve azil yetkileri verilmiştir. Gerçekte ise azil yetkisinin çalışması neredeyse imkânsızdır. Çünkü Meclis’in seçimleri yenileme kararı alabilmesi için beşte üç (360 oy) çoğunluğa ihtiyacı vardır. Başkan ise tek başına ve hiçbir gerekçe göstermeden Meclis’i feshedebilir. Halkın yüzde 100’üne yakın temsil gücü olan Meclis’i, yüzde 50 ile seçilen bir kişinin fesih edebilmesinin haklı hiçbir meşruiyet temeli olamaz. Nitekim ABD’de fesih yetkisi yoktur.
6- Getirilen sistem cumhurbaşkanına üç dönem yolunu açabilir
Kural olarak başkan iki dönem seçilebilir. Ancak başkanın ikinci döneminde Meclis erken seçim kararı alırsa başkan üçüncü dönem için de aday olabilir. Sistem, başkanın parti genel başkanı olması, seçimlerin birlikte yapılması, disiplinli parti geleneğinin yerleşik olması nedenleriyle Meclis’i kontrol eden bir başkan yaratacaktır. Bu durumda parti genel başkanı olan başkanın Meclis çoğunluğunu harekete geçirip ikinci döneminin sonunda erken seçim kararı aldırarak süresini üç dönem, 15 yıla uzatma imkânı da sağlanmıştır. Bunun ancak etik nedenlerle gerçekleşmeyeceği ileri sürülebilir ki anayasal kurumlar etik güvencelere terk edilemez.
7- Sıkıyönetim düzeyinde OHAL yaratılıyor
Olağanüstü hal usulleri yeniden düzenlenmiştir. Sıkıyönetimin kaldırıldığı doğrudur. Ancak bunun pratik bir sonucu yoktur. Çünkü sıkıyönetimin işleyişi Anayasa’da değil Sıkıyönetim Kanunu’nda düzenlenmiştir. Anayasa’daki tek özel hüküm, sıkıyönetim komutanlarının Genelkurmay Başkanı’na bağlı çalışmasıdır.
Yeni sistemde sıkıyönetim düzeyinde bir olağanüstü hal düzeni getirilmektedir. Sıkıyönetimin ismen kalkması, hak ve özgürlükler için bir güvence değil, sadece daha ağır bir OHAL düzenine makul bir isim bulma çabasıdır.
8- Cumhurbaşkanlığı DDK, sivil toplumu soruşturacak
Anayasa’nın 108. maddesindeki Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) ‘inceleme’ yetkisine ‘idari soruşturma’ yetkisi de ekleniyor. Bu maddeye göre dernekler, vakıflar, sendikalar ve meslek örgütleri gibi çok geniş bir sivil toplum alanı DDK’nın inceleme sınırlarındadır. Bu hali dahi özgürlükçü demokratik düzene aykırı olan maddeye idari soruşturma yetkisi de eklenerek tamamen otoriter bir hale dönüştürülmüştür. Aslında kaldırılması gereken DDK’nın yetkisi genişlemiştir. Bu, sivil toplumu soruşturma yetkisinin bir kişiye verilmesidir. Başbakanlık Teftiş Kurulu’ndaki yetkilerin buraya aktarıldığı iddiası ise gerçek dışıdır. Anayasa Mahkemesi 2011 yılında Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun sendikaları denetleme ve soruşturma yetkisi veren kanun hükmünü iptal etmiştir.
Bu düzenlemeyle soruşturmaya demokratik düzene aykırı biçimde anayasal zemin yaratılmaktadır. DDK’nın kuruluş ve işleyişinin Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceği hükmü de getirilerek dernek, oda, sendika gibi sivil toplum alanı, idari soruşturma yetkisi de verilmek suretiyle tek kişinin keyfine terk edilmiştir.
9- Partili başkan mutlaka parti genel başkanı olur
Elinde bu kadar güç ve yetki bulunan bir başkanın, partisinde genel başkanlığı bir başkasına bırakması eşyanın tabiatına aykırıdır. Disiplinli parti sisteminin olduğu hiçbir yerde bunun aksi düşünülemez. Başbakanların dahi parti genel başkanlığını terk etmedikleri bir yapıda, yürütmenin tek hâkimi olacak başkanın genel başkanlığı bırakacağını söylemek olsa olsa savunma refleksi içinde söylenmiş temelsiz bir gerekçe olur. Sistemi savunanlar da genel başkan olma ihtimalini yok saymıyor. Bu ihtimal dahi sistemi sakatlamaya yetecektir. Kaldı ki sorun mutlaka genel başkan olup olmaması değil, bizatihi parti bağının yaratacağı sorudur. Parti bağı başkana hem yasama organını belirleme hem de yargıyı siyasileştirme imkânı tanıyor. Bu da güçler ayrılığını ortadan kaldıracak en önemli faktördür.
Partili başkan, devleti parti devletine dönüştürür. Parti devletinde devlet kapısı partili olmayana kapalı olacaktır. Partili başkanın nasıl tarafsızlık yemini edeceği ise hâlâ açıklanabilmiş değildir. Tarafsız olmayacağı kesin olan biri başkan olacak ama tarafsızlık üzerine yemin edecektir!
10- HSYK, bu sistemle bir kişinin idaresine teslim edilmiştir
Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nda (HSYK) kürsü seçimleri kaldırılmış, ancak tüm seçim bir kişinin kontrolüne verilmiştir. 13 kişilik kurulun altısı (1 bakan, 1 müsteşar, 4 üye) doğrudan başkan tarafından atanır. 7’si ise başkanın siyasal hâkimiyetine göre kurgulanmış Meclis çoğunluğuna bırakılmıştır. Burada başkanın seçtiği 4 kişinin “doğrudan meşruiyet” alanından geldiği ifade edilirken, Meclis’in seçtiği 7 kişinin “dolaylı meşruiyet” alanından geldiklerinin ifade edilmesi, başkanın meşruiyetine Meclis’inkinden daha fazla değer verildiğini göstermesi açısından anlamlıdır. Gerçekle ilgisi olmayan bu meşruiyet derecelendirmesi aslında yaratılmak istenen sistemin fikri arka planını da ele vermektedir. Sistem tek kişi üzerine kurulmuş, Meclis etkisizleştirilip başkan hâkim kılınmak istenmiştir. Hâkimler ve Savcılar Kurulu, bu sistemle doğrudan bir kişinin siyasi iradesine teslim edilmiş, kurul aracılığıyla bütün yargı sistemi yürütme organının hâkimiyeti altına sokulmuştur.