Muzaffer Gençdoğan / Ankara
CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, yolsuzluk ve rüşvet olaylarının ortaya çıkmasının ardından, soruşturmaları kendi kontrolüne alma çabalarıyla Anayasal düzeni değiştirmek istediğini öne sürdü. Hamzaçebi “Başbakan, istiklal değil, kendi istikbal mücadelesini veriyor” dedi.
Akif Hamzaçebi, Parlamento’da düzenlediği basın toplantısında, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasıyla kabine revizyonuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Başbakan’ın açıkladığı kabine revizyonunun aslında bir revizyon olmadığını savunan Hamzaçebi “Hükümet düştüğü için Başbakan yeni bir kabine açıkladı. Ancak, TBMM’de yaşayacağı güvenoyu sıkıntısını bertaraf etmek için adına revizyon dedi. AKP’li milletvekillerinin büyük çoğunluğunun yaşanan yolsuzluk tablosunu içine sindirmesi artık mümkün değil” dedi.
Bayraktar, daha vahim bir noktaya işaret etti
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, Başbakan’ı istifaya davet ederek ayrıldığını vurgulayan Hamzaçebi, “Vicdanının sesini dinleyen Sayın Bakan’ın kamuoyuna açıkladığı istifası işleme konulmayıp, görevden alma işlemi yapılmış, Cumhurbaşkanı da bunu bilerek imzalamıştır. Bu işlem, Sayın Bayraktar’ı itibarsızlaştırmadır. Sayın Bakan, ‘imar değişiklikleri Başbakan’ın talimatıyla yapılmıştır. Bu talimatın arkasında ne olduğunu bilmiyorum’ diyerek daha vahim bir noktaya vurgu yaptı. Sayın Başbakan, artık bunu örtemez. Sayın Başbakan, yolsuzluk soruşturmalarını kendi kontrolüne almak isteyerek, anayasal düzeni değiştirmeye çalışıyor. Başbakan, istiklal değil, bireysel istikbal mücadelesi veriyor” şeklinde konuştu.
Adli Kolluk Yönetmeliğinde yapılan değişikliğin derhal iptal edilmesini isteyen Hamzaçebi, bir soruşturmayla ilgili olarak savcının emniyet mensuplarına verdiği talimatın başkaları tarafından bilinmesi halinde, bu soruşturmayla ilgili anayasal güvencenin ortadan kalkacağını, Başbakan Erdoğan’ın da bu güvenceyi yok etmek istediğini öne sürdü.
Ödemeler dengesindeki 9.4 milyar dolar kime ait?
Akif Hamzaçebi, 2011 yılına ait Merkez Bankası ödemeler dengesi bilançosunun “net hata ve noksan” kaleminde bir yıl önceki bilançoya göre anormal bir gelişme olduğunu hatırlatarak “2010 yılında 1.5 milyar dolar düzeyinde bulunan bu kalem, 2011 yılında 9.4 milyar dolara yükseldi. 2012 yılında yeniden 2 milyar doların altına düştü. Bu paranın kime ait olduğu bilinmiyordu. Ancak bugün, fotoğraf netleşiyor” dedi. Hamzaçebi, 2013 yılı Mayıs ayında çıkarılan Varlık Barışı Kanunu ile, İran’la olan ilişkilerde resmi olmayan varlıklar ve komisyonların aklandığını da savundu.
Türkiye’nin İran’dan petrol ve doğalgaz satın aldığını, bedelin de Halk Bankası’nda açılan Türk Lirası hesabına yatırıldığını hatırlatan Hamzaçebi, “Hesaptan çekilen para, Türkiye’de altına çevrilerek İran’a götürülüyor. Bunda gizli saklı bir durum yok. Ancak, asıl kavga, bu aşamadan sonra başlıyor” dedi. Hamzaçebi, sözlerine şöyle devam etti:
Türkiye, karapara yaptırımı ile karşı karşıya kalabilir
“Bu altın, güvenilir bir şahıs veya şahıslar tarafından İran’a götürülünce, İran hükümetine nasıl ödeniyor, buna iyi bakmak lazım. Altın, resmi döviz kuru üzerinden alınıp, İran Hükümetine piyasa kuru fiyatıyla aktarılıyor. Aradaki kur farkı, dolar bazında 2 bin Tümen’e kadar çıkıyor. Kavga, söz konusu kur farkının bölüşümünde yaşanıyor. Şimdi, ben buradan Sayın Başbakan’a soruyorum: Türkiye ile bu muteber kişi arasında resmi bir anlaşma var mı? Bu kişi ya da kişiler kimlerdir? Bunları açıklasın. Hükümeti ve sorumluları buradan uyarıyorum: Sayın Başbakan’ın içinde olduğu iddia edilen bu karanlık ilişkiler sonrası Türkiye, uluslararası arenada karapara yaptırımı ile karşı karşıya kalabilir.”