CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a, 112 gündür açlık grevinde bulunan eğitimciler Semih Özakça ve Nuriye Gülmen için kamuoyuna açık mektup yazdı.CHP'li Emir, "Gülmen ile Özakça’nın durumunun, insani değerlerini yitirmemiş herkes tarafından kolaylıkla anlaşılacağını düşünüyüorum ve size soruyorum: İnsanı yaşatarak mı, öldürerek mi devleti yaşatacaksınız?" diye sordu.
CHP'li Emir'in mektubu şöyle:
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan;
Şahsınızın da konuşmalarında sık sık kullandığı, Şeyh Edebali’nin Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’e nasihatlerinden “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünü hatırlatarak mektubuma başlamak istiyorum. Bu nasihat, insan hayatının devlet yapısının temel taşı olduğunu; insanı çıkardığınızda ‘devlet’ denilen yapının çökeceğini kuşku götürmez şekilde ifade etmektedir. Ancak bu nasihatin, sizin tarafınızdan aynı içerikte kullanıldığına ilişkin ciddi kuşkularım söz konusu. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünü hangi samimiyetle, hangi amaç için söylediğinizin test edildiği günlerden geçiyoruz. Eğitim emekçileri Nuriye Gülmen ile Semih Özakça, başta şahsınız olmak üzere başında bulunduğunuz Adalet ve Kalkınma Partisi’nin izlediği politikalar nedeniyle ne yazık ki ölümle karşı karşıya.
Akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça, 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında ilan edilen olağan üstü hal (OHAL) kapsamında çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) mesleklerinden uzaklaştırılan binlerce kişiden sadece ikisi. Nuriye Gülmen ile Semih Özakça, uğradıkları haksızlığa karşı Ankara’nın Kızılay semti Yüksel Caddesi üzerindeki İnsan Hakları Anıtı önünde “İŞİMİZİ GERİ İSTİYORUZ” çağrısıyla 8 Kasım 2016 tarihinde oturma eylemine başlayan iki insan. Haklılıklarının bilinciyle işlerini geri isteyen eğitim emekçileri, geçen kış aylarının her gününde eylemlerini sürdürdü. Karşı karşıya kaldıkları muamele ise darp edilmek, gözaltına alınmaktı. Hükümet yetkilileri tarafından uzun süre muhatap alınmayan Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın zamanla kararlılıkları görülünce, bu kez farklı bir senaryo sahnelendi. Nuriye Gülmen ile Semih Özakça, bizzat sizin bakanlarınız tarafından itibarsızlaştırılmaya çalışıldı, ‘terörist’ suçlamasına maruz kaldı. Kendilerinin ve ailelerinin emekleriyle kazandıkları işlerini geri istemekten başka talepleri olmayan Nuriye Gülmen ile Semih Özakça, eylemlerini açlık grevine dönüştürmek zorunda bırakıldı. Açlık grevlerinin Türkiye ve dünya kamuoyunda yankı uyandırması üzerine Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’ya reva görülen muamele ise tutuklamaydı. İki eğitim emekçisi, bu mektubu kaleme aldığım 28 Haziran 2017 tarihi itibariyle cezaevinde açlık grevlerinin 113’üncü gününe girmiş durumda. Kısaca aktardığım bu hak arayışını, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak sizin daha detaylı takip ettiğiniz umuduyla Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın son durumunu paylaşmak istiyorum. İki eğitim emekçisi yaşadığımız vakit itibariyle hayatta kalma mücadelesi verirken, vücutlarında kalıcı hasarlar oluşmaya başladı. Nuriye Gülmen’in boyun ve göğüs kaslarında yoğun ağrısı var, kas ağrısından boynunu hareket ettiremiyor, kollarını kaldıramıyor; içtiği bir yudum su bile gaz yapıyor, artık sıvı alımında zorlanıyor ve yataktan kalkamıyor. Semih Özakça’nın açlık grevinden kaynaklı kulakları tıkanmış durumda, kendi sesini dahi zor duyuyor; bacaklarında kas ve kalça kemiğinde yoğun ağrısı var; her iki gözünde batma hissi yaşıyor; boyun ağrısı çok fazla ve sürekli uzanma ihtiyacı duyuyor.
Nuriye Gülmen 36, Semih Özakça 28 yaşında iki genç ve hayatlarının baharında haklı oldukları bir mücadele uğruna ölümle yüz yüze getirildiler. Emin olun, tarih, bu iki insana yaşatılanları kara bir leke olarak sayfalarına alacaktır. O sayfalarda, dönemin devlet yetkilileri olarak başta siz ve başında bulunduğunuz partinin yöneticilerinin isimleri de altı çizili şekilde çokça yer alacak. Övündüğünüz o icraatlarla değil iki insanın ölümünü durdurmamakla anımsanacaksınız. Böyle anımsanmak istemiyorsanız, yukarıda da ifade ettiğim üzere kendinize düstur edindiğiniz “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışı çerçevesinde, karşı karşıya kaldığımız bu insanlık ayıbına son verilmesi için zaman geçirmeksizin harekete geçmelisiniz.
Mektubumu, Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın durumunun, insani değerlerini yitirmemiş herkes tarafından kolaylıkla anlaşılacağını düşündüğüm için burada kesiyor ve size soruyorum: İNSANI YAŞATARAK MI, ÖLDÜREREK Mİ DEVLETİ YAŞATACAKSINIZ?
DR. MURAT EMİR
Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekili
TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi