Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, İzmir'de iktidarın Yeni Ekonomi Programı'nı eleştirerek, "Bu bütçe halkın değil sarayın bütçesi. Milyonlarca çalışan 1603 lira asgari ücrete mahkumken sarayda oturanların maaşı yüzde 26 arttı. Sarayın bütçesi 2,8 milyar liraya kadar yükseldi" dedi.
CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, CHP İzmir İl Başkanlığı'nda 'Ekonomik kriz ve ekonomik gündem' başlıklı basın toplantısı düzenledi. CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel'in de katılımıyla düzenlenen toplantıda ekonomik durum üzerine hazırladığı raporla ilgili paylaşımlarda bulunan Böke, 2019'a sayılı günler kalmışken Türkiye'de ağır bir ekonomik tablonun hüküm sürdüğünü söyledi. Halkın krizi iliklerine kadar hissettiğini söyleyen Böke, şunları kaydetti:
"Ülkemizde ekonomik durgunluk var. Sanayi üretimi yüzde 2,7 azalmış. Büyüme yüzde 5'lik tarihsel ortalamaya sahipken gelecek sene yüzde 2'lere kadar düşeceği söyleniyor. Uluslararası ekonomi kuruluşları bırakın ekonominin büyümesini, bundan sonra üretimin olmayacağını öngörüyor. Gelirlerimiz ise 2013'ten bu yana düşüyor. 2013'te Türkiye'de ortalama milli gelir 12 bin doların üzerindeyken bugün 10 bin doların altına gerileyen bir gelirimiz var. Üretim yapısı ithalata bağımlı. Krediler hızla daralıyor. Bankalar kredi veremez durumdayken şirketler konkordatoya başvuruyor. İşsizlik ciddi arttı. Yüzde 11,1 olan işsizlik giderek yüzde 18'e dayanıyor. Bu ekonomi kadını, genci, halkı kapsamayan bir düzeni kuruyor. Enflasyon rakamları ise ağır bir tabloyu ortaya koyuyor."
Türkiye'de çok ağır bir üretim şoku yaşandığını iddia eden Böke, krize AKP iktidarının bir çare sunamadığını dile getirerek, "Onların kurduğu sistem bu krizi ortaya çıkardı. Bu kriz iktidar, ülkeyi yönetemediği için çıkmadı, yanlışlıkla çıkmadı, bilerek kriz ortamı hazırladılar. O zaman değişmesi gereken iktidardır. 2019 bütçesi içindeki çelişkiler derindir. İktidar bir yandan faiz lobisi diye bağırıyor, öte yendan ağır faiz yükü çıkartıyor" dedi.
"Sarayın bütçesi 2,8 milyar liraya kadar yükseldi"
CHP'li Selin Sayek Böke hükümetin Yeni Ekonomi Programı'nın IMF raporlarıyla örtüştüğünü ileri sürerek şöyle konuştu:
"IMF raporu 'Acilen kıdem tazminat reformu yapılmalı' derken, iktidarın bütçesinin dayandığı Yeni Ekonomi Programı acilen kıdem tazminat reformu ortaya koyuyor. Kamu çalışanlarının güvencesiz çalışması ve esnekleştirilmesi bundan sonra gerçekleştirilecek. Bir yandan IMF ile kavga ediyor gibi yapan öte yandan adına 'yeni' diyerek ekonomiye bir IMF dayatan bir program var. Bir diğer çelişki örneğini soğanda gördük. 'Piyasa ekonomisi uygulamaktan vazgeçmeyeceğiz' diyorlar, öte yandan soğan depolarına zabıta gönderiyorlar. Bu yaman çelişki ekonomik krizin derinleşmesinde de kendini gösteriyor. Bu bütçenin halkın ihtiyaç duyduğu bütçe olmadığını bütçenin harcama ve gelir kalemlerinde görüyoruz. Bu bütçe halkın değil sarayın bütçesi. Milyonlarca çalışan 1603 lira asgari ücrete mahkumken sarayda oturanların maaşı yüzde 26 arttı. Sarayın bütçesi 2,8 milyar liraya kadar yükseldi."
"3,3 milyon işsiz var"
CHP'nin iktidara gelmesi durumunda yapılacaklarını anlatan Böke, üretici ve üretim kapasitesini koruyan bir sistemin gerekli olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Her şeyden önce ücretler enflasyon düzeyinde artırılmalı. Bugünden ücret kayıpları telafi edilmeli sonra gelecek yılın ücretleri komisyonda değerlendirilmeli. Vergi yükünün adaaletsizliği ortadan kaldırılmalı. Bugünün ağır koşullarında İşsizlik Sigortası Fonu işsizlerin geleceğini koruyan yeni ve aydınlık bir geleceğin adımı olarak kullanılmalı. Bu fon kriz karşısında halkı korumak için kullanılmalıdır. Bugün 300 bin kişi bu fondan yararlanıyor. Aslında 3,3 milyon işsiz var. Yani her 10 işsizden sadece 1'i bu fondan yararlanıyor. Yapılması gereken bütün işsizlerin desteklenmesi."
Doğrudan reel sektöre ve KOBİ'lere yönelik önlem paketleri açıklanmasını isteyen Selin Sayek Böke, şeffaf ve üretici güçlerin ayağa kalkmasını sağlayacaklarını kaydetti. Parlamenter demokrasiye ihtiyaç olduğunu belirten Böke, "Yeniden demokrasiyi kurmamız gerekiyor. Tek adam rejimine hayır diyenler, yerel seçimlerde yeniden parlamenter demokrasiyi kurmak için çalışmalı. İlk yapmamız gereken özgürlükler, insan hakları, adalet ve yargının bağımsızlığının adımlarını atmaktır. Ülkeyi bugün çok boyutlu krize sürükleyen tek adam rejimidir. Türkiye'ye bir İzmir rüzgarı estirmeliyiz. Rantla yükselen bir ekonomiyi kuranlara hayır dediğimiz, halkın ekonomisini kuracağımız bir hikayeyi yeniden anlatmalıyız."
"İzmir'de siyaset yapıyor olmak heyecan verici"
31 Mart 2019'da yapılacak yerel seçimlerde İzmir'de CHP'den kimin aday gösterileceği ile ilgili de bir değerlendirme yapan Selin Sayek Böke, belediyeciliğin adaylar üzerinden değil Türkiye'nin sorunlarına çare için alternatif reçeteler oluşturulması yönünden önem taşıdığını anlattı. Böke, kendisinin adaylığı üzerine sorulan bir soruya ise şöyle yanıt verdi:
"Mesele adayın kim olduğu meselesi değil. İsimler üzerinden tartışmayı doğru bulmuyorum. Bir sorumluluk tarif ediliyorsa Türkiye için siyaset yapanların varlığı inkar edilemez. Bugün İzmir'de siyaset yapıyor olmak benim için heyecan verici. Temel sorun, nasıl bir belediyecilik yapacağız ki yeni Türkiye hikayesinin adımları buradan atılıyor olacak. Türkiye'de aydınlık yol haritasının çizilmesi için o adımların ilkini atmaya hazırım. Benim İzmir'e duyduğum sevginin gerekliliği bu."
İzmir'de CHP'nin adayının henüz açıklanmamasıyla ilgili de bir açıklama yapan Böke, "Tarihin geç olup olmamasından ziyade 1 haftada bile yeni bir hikaye yazmak mümkün olabilir. İzmir'in temsil ettiği demokratik toplumcu anlayış çerçevesinde hareket etmek önemli. Kadınların siyasette daha etkin rol alması bir fırsat var. Biz öncülük yapmakla yükümlüyüz. İzmir'e AKP'nin eski ekonomi bakanını getirerek rantçı düzeni İzmir'e dayatmayı vaadediyorlar. Karanlığın yerine İzmir'in toplumcu anlayışını bütün Türkiye'ye yayan başka bir hikayeye dönüştürmemiz gerekiyor. Meselemiz kimlerin aday olacağı ya da onların cinsiyeti değil, meselemiz nasıl bir belediyecilik sorusuna yanıt veren bir siyasi programdan ibarettir. Daha çok demokrasiye ihtiyacımız var. İzmir özelinde gördüğümüz kooperatif örneklerini bütün Türkiye'ye yayan yeni bir üretim modeli oluşturmalıyız" dedi.