09 Nisan 2017 17:46
CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl, partisinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "15 Temmuz kontrollü bir darbe girişimidir, elimizde dosya var" şeklindeki sözlerinden sonra evet cephesinden gelen tepkileri değerlendirdi. Bingöl, "Bütün kurumlar iktidarın elinde; kolluk kuvvetleri onların yönetiminde, MİT onların denetiminde. Hal böyleyken, bizim geçmişten itibaren 15 Temmuz ile ilgili sorduğumuz soruların bugüne kadar yanıtlanmaması, sizce ilgi çekici değil mi? Yetkililer bu konuda daha duyarlı davranıp kendilerindeki bilgileri kamuoyuyla paylaşsalar, birçok soru ortadan kalkacak. Sorduğumuz sorular cevaplanmadığı sürece bu girişime kuşkuyla bakılır" görüşünü savundu.
Bingöl, anayasa referandumunda sonra oy sayımında hiçbir sorun yaşanmayacağını belirterek "Sandık güvenliğini sağladık, oylar sağlıklı bir şekilde sayılacak" dedi. Teşkilattan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, "Sadece CHP seçmeni değil, bütün vatandaşlarımız en ufak bir kaygıya kapılmasınlar. Biz bu referandum sürecinde çok sağlıklı bir anlayışla sandık örgütlenmemizi tamamladık. 166 bin civarında sandık var. Bunların tamamındaki sandık görevlilerimizi Yüksek Seçim Kurulu’na bildirdik. Ayrıca bu işlem için hazırladığımız yeni bir yazılımı da kendi bilgisayar sistemimize yükledik. Resmi sandık görevlilerimizin dışında müşahitlerimizi de tamamladık. Bu seçimde kaygıları gidermek adına çok daha dikkatli davrandık" diye konuştu.
Tekin Bingöl'ün Habertürk gazetesinden Kübra Par'a verdiği söyleşi şöyle:
“CHP son düzlükte geride kaldı, ‘Evet’ rüzgârı daha güçlü” gibi bir algı var. Şu an sahada son durum nasıl?
Biz uzun süredir çok sakin bir kampanya götürüyoruz. Bu da pozitif olarak algılanıyor. Bir defa seçmen, bunun bir genel veya yerel seçim değil Türkiye’nin geleceğinin oylandığı bir seçim olduğunun fakında. Dolayısıyla da sahada gerçekten “Hayır”a yönelik çok ciddi bir gelişme var ama bir o kadar da baskı söz konusu. Bazı seçmenlerimiz, düşüncelerini açığa vurmaktan imtina ediyorlar. İnanıyorum ki o sessiz çoğunluğun çok önemli bir kısmı “Hayır” oyu kullanacak.
“Evet” çıkarsa CHP ne yapacak?
Biz 93 yıllık bir partiyiz. Bu süre içerisinde Türkiye çok değişik hükümetlerle yönetildi. Referandumda “Evet” oyu veren de “Hayır” oyu veren de bizim için çok kıymetlidir. Onların tercihine saygı göstereceğiz. Hayat devam ediyor. “Evet” çıkarsa da mücadele etmeye, ülkemizin sorunlarıyla ilgilenmeye, siyaset yapmaya devam edeceğiz. Bugüne kadar anamuhalefet partisi olarak birçok konuda ciddi uyarılar ve öneriler yaptık. Bunlar dikkate alınmadı ve maalesef Türkiye çok büyük sıkıntıların içine girdi. Dış politikada öyle, Suriye politikasında öyle... O açıdan, ben çok umutluyum, vatandaş “Hayır” oyuyla Türkiye’yi rahatlatacak. “Hayır” çıktığında olumsuz hiçbir şey olmayacak. Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan görevlerinin başında olacak. Bakanlar Kurulu çalışmasına devam edecek. Daha da önemlisi, parlamentoda daha uzlaşmacı bir anlayış hâkim olabilir. Ama tersi olduğunda neyle karşılaşacağımızı kimse bilmiyor. “Evet”i savunanlar da bunu kestiremez. Bilinmezlik var.
Ama AK Partililer, “Asıl ‘Hayır’ çıkarsa karışıklık olur, ekonomik istikrarsızlık artar. İstikrar için, daha güçlü bir yürütme için, bir daha darbe olmaması için ‘Evet’ vermemiz lazım” diyorlar.
Demek ki 15 yıldır tek başına iktidar olmalarına rağmen ekonomik istikrarsızlık var. İstikrarsızlığı yaratan kim? Mevcut iktidar. Olay bu noktaya gelmişse sorumlusu belli. Şimdi bu işi ters düz etmeye çalışıyoruz. “Güçlü Türkiye olacak” diyorlar. Türkiye, 15 yıldır tek başına bir hükümet tarafından yönetilmiş olmasına rağmen güçlü değilse, vatandaşın bunu sorgulaması lazım. Hangi yasa istendi de parlamentodan çıkmadı? AKP hükümetlerinin isteyip de yapamadıkları hiçbir şey yok. Peki bundan sonra ne yapılacak da Türkiye’ye istikrar gelecek?
CHP çok uzun süredir yüzde 25 bandında oy alıyor, iktidar olamıyor. Eğer bu referandumda “Evet” çıkarsa bu, CHP adına ve yıllardır iktidar olmayı bekleyen geniş seküler kesim adına yeni bir yenilgi sayılır mı? Parti içinde bir sorgulamaya gider misiniz?
Bu kadar büyük baskının olduğu, devletin bütün olanaklarının olağanüstü bir şekilde “Evet”e yönelik kullanıldığı bir süreçte bir siyasi partiye fatura kesmek haksızlık olur. Öte yandan bu referandum sürecinde hep “Başa baş” ya da “Hayır’lar 1-2 puan önde” gibi çok da net olmayan sonuçlardan bahsediliyor. AKP yüzde 50 bandından oy almıştı, MHP’nin yüzde 13 oyu var. “Evet”i destekleyen diğer bazı siyasi partiler de var. Bunların toplamı yüzde 65’lere varıyorken, bunun çok altında bir “Evet” oyu çıkacağından bahsediliyor. Oysa bizim oyumuz yüzde 25-26 iken şu anda “Evet”ten fazla “Hayır” oyundan söz ediliyor. Bu durumda başarısız olan biz miyiz? CHP üzerine düşeni fazlasıyla yerine getiriyorken, kalkıp “Seçimlerde farklı bir şey çıkarsa ne olur?”u düşünmeyelim, çünkü “Hayır” çıkacak.
Her seçimde bazı insanların aklına, “Acaba seçimde hile olur mu?” sorusu gelir. Bu seçimde sandığı korumak adına CHP olarak önlem aldınız mı?
Sadece CHP seçmeni değil, bütün vatandaşlarımız en ufak bir kaygıya kapılmasınlar. Biz bu referandum sürecinde çok sağlıklı bir anlayışla sandık örgütlenmemizi tamamladık. 166 bin civarında sandık var. Bunların tamamındaki sandık görevlilerimizi Yüksek Seçim Kurulu’na bildirdik. Ayrıca bu işlem için hazırladığımız yeni bir yazılımı da kendi bilgisayar sistemimize yükledik. Resmi sandık görevlilerimizin dışında müşahitlerimizi de tamamladık. Bu seçimde kaygıları gidermek adına çok daha dikkatli davrandık. Vatandaşlarımız gönül rahatlığıyla oylarını kullansınlar ve bilsinler ki oyları sağlıklı bir şekilde sayılacak. Sandığa gitmekten bu nedenle imtina edenler, kesinlikle gidip vatandaşlık görevini yerine getirmeliler. Bilsinler ki o sandıktaki oyların tamamını CHP koruyup kollayacak. Sadece bizim savunduğumuz oyları değil, bütün oyları koruyacağız.
Bu hazırlığa Güneydoğu Bölgesi de dahil mi?
Dahil. 1 Kasım seçimlerinde sandık örgütlenmesini Türkiye genelinde yüzde 70’in üzerinde başarmıştık. Geri kalan eksiklerimizi de bu 7-8 aylık süre içerisinde tamamladık. Şu anda Türkiye genelinde, Edirne’den Hakkâri’ye kadar bütün sandıklarda örgütlü durumdayız.
Kılıçdaroğlu’nun “Kontrollü darbe” açıklaması çok tepki çekti. Şehit aileleri de tepki gösteriyor. “Kontrollü darbe” sözü ne anlama geliyor?
15 Temmuz gecesi, bu darbe girişimi başladığı andan itibaren, başta Sayın Kılıçdaroğlu olmak üzere hepimiz çok açık tavır koyduk. O gece sayın genel başkan, ertesi sabah İstanbul’da bir programa katılmak üzere uçaktaydı, yanında AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Sayın Hayati Yazıcı oturuyordu. Danışmanlar yanlarına gelip “Bir darbe girişimi söz konusu oluyor” dediğinde, sayın genel başkan, “Bu darbe girişimi kim ya da kimler tarafından yapılıyor olursa olsun, biz tamamen karşısındayız” diye açık bir tavır ortaya koydu. Sonra, o gece olaylar henüz çok büyümemişken, biz parlamentoya gidip darbe karşıtı tutumumuzu gösterdik ve parlamentonun açık kalmasına öncülük ettik. Hatta bizim oraya gitmemiz, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerini de cesaretlendirdi. Çok tedirginlerdi, ne olacağını bilmiyorlardı. Bizim bu tavrımız onları da rahatlattı. Sayın genel başkan saraya gitti. Yenikapı’ya gitti. Sonrasında her fırsatta CHP’ye ve genel başkanına teşekkürler edildi.
Peki, o halde “Kontrollü darbe” derken neyi kastediyorsunuz? 15 Temmuz’un gerçek bir darbe girişimi olmadığına mı inanıyorsunuz?
Bakın, o günlerden itibaren birçok soru hâlâ açıklığa kavuşmadı. Zaman içinde ortaya çıkan birtakım ifadeler, beraberinde yeni soruları da getiriyor. Bu soruların cevabı hâlâ açıklığa kavuşmamışsa, Adil Öksüz’ün akıbeti belli değilse, o zaman durup bu girişimi değerlendirmekte fayda var. Bunu yapması gereken de Adalet ve Kalkınma Partisi ve yetkililer.
Kılıçdaroğlu, “Elimde 15 Temmuz’la ilgili dosya var” diyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da doğal olarak “Bir şey biliyorsan açıkla” diyor. Aksi takdirde bu çıkışınız blöf gibi anlaşılıyor...
Biz hükümet değiliz. Bütün kurumlar iktidarın elinde; kolluk kuvvetleri onların yönetiminde, MİT onların denetiminde. Hal böyleyken, bizim geçmişten itibaren 15 Temmuz ile ilgili sorduğumuz soruların bugüne kadar yanıtlanmaması, sizce ilgi çekici değil mi? Yetkililer bu konuda daha duyarlı davranıp kendilerindeki bilgileri kamuoyuyla paylaşsalar, birçok soru ortadan kalkacak. Sorduğumuz sorular cevaplanmadığı sürece bu girişime kuşkuyla bakılır.
Elinizde dosya varsa neden açıklamıyorsunuz?
Kamuoyu önünde cereyan eden olaylardan, basını takip ederek bilgi topluyor ve değerlendiriyoruz. Genel başkanın elindeki dosya, bunların sonucunda oluşuyor.
Peki kuşkunuz tam olarak nedir? Açık konuşun, “Hükümetin darbeden haberi vardı” mı demek istiyorsunuz?
Bizim kuşkumuz, açığa çıkmayan olaylar. Hükümetin haberinin olup olmadığı noktasında değiliz. Bu darbe girişimi öncesinin net bir şekilde konuşulması lazım. Bu Fethullahçı Terör Örgütü, 15 yıl boyunca devletin organlarına nasıl sızdı? Bu olanakları kim verdi? 70-80 bin kişiyle sızma olmaz. Bunlara kim yol verdi? Bir defa bunun değerlendirmesini yapmak gerekiyor. Yani 15 Temmuz öncesindeki dönemin ciddi bir şekilde masaya yatırılması şart ama bu konuşulmuyor.
CHP’nin şüpheleri daha çok 15 Temmuz öncesine mi dayanıyor?
Öncesi ve sonrası. “Bizde Fethullahçı yok”, “Bizde ByLock’çu yok” diyorlar. İyi de bunlarla 15 yıl kim işbirliği yaptı? Silahlı Kuvvetler’e, Emniyet Teşkilatı’na, MİT’e ve diğer kamu kurumlarına bu kadar üst düzey yetkili yerleştirilirken, o kararnamelerini kim imzaladı? Kılıçdaroğlu mu imzaladı? “Bizim ilgimiz yok, biz masumuz” diyerek kimse sıyrılamaz. İkincisi, bunun siyasi ayağının kesinlikle ortaya çıkarılması gerekiyor. Siyasi ayağı açığa çıkmadığı sürece bu konu hiçbir zaman tüm çıplaklığıyla aydınlanmaz. Ona da yanaşılmıyor. 15-20 yıllık süre içerisinde o kadar iç içe geçmişlik, o kadar birliktelik var ki, herhalde üzerine gidilirse çok şey açığa çıkacak ki bu konulara hiç girilmiyor. “Bizde yok, biz temizledik” deyip birkaç ilçe başkanını işten el çektirmekle ya da kısa süreli gözaltılarla bu işin içinden çıkamazlar.
Şubat ayında CHP parlamenter sistemi güçlendirmek için bir yasa teklifi getirmişti, fakat “Hayır” çıksa dahi onu geçirecek yeterli milletvekili sayınız yok. Eğer hiçbir şey değişmezse, çiftbaşlılık krizi devam ederse ne olacak?
Çiftbaşlılık krizi diye bir şey yok. Herkesin görev alanı belli. Sayın Cumhurbaşkanı’nın görevi belli, Sayın Başbakan’ın görevi belli.
Böyle diyorsunuz ama sonuçta Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında kriz çıkıyor. CHP “Çiftbaşlılık yok” diyerek kafasını kuma gömmüş olmuyor mu?
Hayır, hakikaten yok. Anayasa’da her birisinin görevi tanımlanmış. Parlamenter sistemde eksikler var mı? Var. Ama bunlar giderilemeyecek eksikler değil. Bunlar, iyi niyetle bir araya gelindiğinde rahatlıkla ortadan kaldırılabilecek eksikler. O açıdan, “Hayır çıkarsa çiftbaşlılık devam edecek” diye vahamete kapılmanın hiçbir anlamı yok. Herkes alanında görevini yaparsa, hiçbir sorun yaşanmayacaktır. Sayın Cumhurbaşkanı seçimle işbaşına gelmiş, milli irade öyle tecelli etmiş. Bizim hiçbir şekilde Cumhurbaşkanı, Başbakan veya hükümetle ilgili farklı bir bakış açımız yok. 17 Nisan’da “Hayır” çıktığında hayat normal akışında devam edecek. Bu konu gündemden kalkacağı için o zaman belki siyasi partiler süratle bir araya gelecek. Yeni bir Anayasa çalışması söz konusu olabilecek. Hepimizin ortak derdi Türkiye ise inanın bu gerginlik sonlandıktan sonra Türkiye’nin lehine, 80 milyon vatandaşımızın lehine çok güzel işler yaparız.
Kürt oylarında durumu nasıl görüyorsunuz? Boykot yahut “Evet”e daha yakın oldukları iddia ediliyor...
Bölgede ağırlıklı olarak “Hayır” oyu çıkacak. Batı’da seçmenin bir kısmı biraz daha çekingen davranabiliyor ama Güneydoğu’da benim gezdiğim illerde sokaktaki vatandaşlar yüksek sesle oyunun rengini açıklıyor. Sandığı boykot gibi bir tavır geliştireceklerini sanmıyorum.
CHP Milletvekili Hüsnü Bozkurt’un “İzmir’den denize dökeceğiz” sözü çok tepki çekti...
Biz her fırsatta milli iradeye saygılı olduğumuzu ifade ediyoruz. “Kazanan parti meşru partidir, milli irade böyle tecelli etmiştir” diye bakıyoruz. Niyetimiz bu doğrultuda ama zaman zaman böyle kelimeler sıyrılarak, cümlelere farklı anlamlar yüklenerek açıklama yapılabiliyor. Keşke bu olay bu yöne evrilmeseydi. Hüsnü Bey’in niyeti kötü değildi, sözleri cımbızlanarak farklı yöne çekildi. Öte yandan, kampanyanın başladığı dönemlerde bazı AKP sözcüleri “Hayır” oyu verecekleri terörist, hain ilan ettiler. 18 maddenin içeriğiyle ilgili bir açıklamaları yok. Mitingleri, çıkıp her bir maddenin içeriğini açıklamak yerine, Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve “Hayır” kampanyası yürütenlere karşı saldırıyla geçiyor.
© Tüm hakları saklıdır.