Gündem

CHP'de EMASYA Protokolü çatlağı

Darbeye zemin hazırladığı gerekçesiyle kaldırılan EMASYA Protokolü Binali Yıldırım'ın imzasıyla TBMM'ye sunulmuştu

13 Haziran 2016 21:46

Kolluk kuvvetlerinin yetersiz kalması ve terör eylemlerinin kamu düzenini bozması halinde askere yetki öngören ve “Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı CHP’lileri böldü.

CHP'li Dursun Çiçek, "Polis 
yerine askerin operasyon yapmasını isteyen çok sayıda vatandaşımız var" sözleriyle tasarıya destek verirken, Sezgin Tanrıkulu ise, tasarının darbe düzenini resmileştirmeye çalıştığını ileri sürdü.

Milli Savunma Komisyonu Üyesi İstanbul Milletvekili emekli Albay Dursun Çiçek, EMASYA Protokolü'nün kaldırılmasının ‘Balyoz’, ‘Askerî Casusluk’ davalarında, silahlı kuvvetlerde yarattığı mağduriyete dikkat çekerek, "Bu iktidar 9 Temmuz 2009’da bir gecede Ceza Muhakemesi Kanunu’nu değiştirerek bu askerleri cemaatin, FETÖ’nün hâkim, savcı cüppeli militanlarına teslim etmiştir” diye konuştu.

 

"Polis yerine askerin operasyon yapmasını isteyen çok sayıda vatandaşımız var"

 


“Polis yerine askerin operasyon yapmasını isteyen çok sayıda vatandaşımız olmuştur” diyen Çiçek, “Bütün bu kumpaslara rağmen Silahlı Kuvvetler yine ülkemizde en çok güvenilen kurum olma başarısını sürdürmüştür” diye konuştu.

 

Dursun Çiçek’in Milli Savunma Komisyonu’ndaki konuşmasından satır başları şöyle: “Türkiye'de terörle mücadele özellikle son dönemde ve 7 Haziran seçimlerinden sonra da Türkiye'nin bir numaralı sorunu hâline gelmiştir. Tabii, güvenlik sorununun olduğu bir ülkede ekonomik sorunlardan, sosyal sorunlardan bahsetmek neredeyse zor hâle gelmiştir.

Bu süreçte özellikle “Ergenekon”, “Balyoz”, “Askerî Casusluk” adıyla ifade edilen kumpas davalarında binlerce askerin hapsedildiği, çoğunun da terörle mücadelede madalyalarının olduğu bir dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri sindirilmiş, korkutulmuş, askerî kışlalara hapsedilmiştir. Bunun somut örnekleri vardır, operasyon taleplerini valiler imzalamamıştır, bu, kamuoyunun malumudur.

Aynı şekilde, polis de karakollara hapsedilerek terörist faaliyetlerin göz göre göre yoğunlaşması, özellikle vatanımızın bir bölgesinde neredeyse özerklik ilan edecek seviyede güçlenmesine, sokakların kazılmasına, bazı mahallelere devletin giremeyecek şekilde yapılanmasına göz yumulmuştur.

Tabii, bu süreçte EMASYA kaldırılmış, askerlerin yargılanma usulü… Ki daha önce de aynıydı, askerî mahkemedeydi çünkü görev suçuydu, askerlerin görev esnasında işledikleri suçlar görev suçudur. Benim hakkımdaki, eski Genelkurmay Başkanımız İlker Başbuğ hakkındaki bütün suçlamalar, bütün iftiralar görevimizle ilgili, rütbemizle ilgilidir. Ancak bu iktidar 9 Temmuz 2009’da bir gecede Ceza Muhakemesi Kanunu’nu değiştirerek bu askerleri cemaatin, FETÖ’nün hâkim, savcı cüppeli militanlarına teslim etmiştir.

Silahlı Kuvvetlerin en önemli istihbarat kaynağı olan GES Komutanlığı, Bayrak Garnizonu MİT Müsteşarlığına personeliyle birlikte teslim edilmiştir, yani ülkede güvenliği sağlayan Silahlı Kuvvetlerin eli kolu bağlanmıştır. Bu arada, teröristler ise muteber olmuştur. Genelkurmay Başkanının terör örgütü kurmakla, yönetmekle yargılandığı bir davada bir terörist tanık olarak iki gün Türkiye’nin gözleri önünde mahkemelerde dinlenmiştir. Tabii, bunun hukuki, vicdani ve siyasi hesabını bu suçların işlenmesine göz yumanlar mutlaka tarih önünde ve hukuk önünde verecektir. MİT için veya hizmetli için soruşturma izninin amirlerinin inisiyatifine bırakan bir Türkiye’de her gün şehit ve gazi olma pahasına terörle mücadeleden askerden sakınılmasını hiçbir vicdan kabul edemez.

 

Dursun Çiçek: CHP olarak bu kanunun arkasındayız

 

Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kanunun arkasındayız, terörle mücadele için ne istiyorsa onu verme ye de hazırız, onu desteklemeye hazırız. Ancak yapılan hataların, Türkiye’de ödenen bedellerin mutlaka siyasi ve hukuki bir hesabı olmalıdır, olacaktır. Tabii, sosyal demokrat bir parti olarak kişi hak ve özgürlüklerine büyük değer veriyoruz. Tabii, otuz beş yıl görev yaptığım bir kurumun insan hakları, özgürlükleri kapsamında, evrensel hukuk kapsamında, eğitim ve öğretim sistemini de bildiğim için çok hassas olduğunu düşünüyorum, hatta somut uygulamalarda geçmişte de olmuştur, polis yerine askerin operasyon yapmasını isteyen çok sayıda vatandaşımız olmuştur. Yani bütün bu kumpaslara rağmen Silahlı Kuvvetler yine ülkemizde en çok güvenilen kurum olma başarısını sürdürmüştür.

 

 

Sezgin Tanrıkulu: Darbe düzeni resmileştirilmeye çalışılıyor

 

Çiçek’in tam tersi görüşte yazılı açıklama yapan  İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise “İç Güvenlik Yasası’yla Türkiye’yi bir polis devleti haline getiren AKP iktidarı, şimdi de TSK’ya sınırsız yetkiler tanıyarak darbe düzenini resmileştirmeye çalışmaktadır” diyor.

Sezgin Tanrıkulu’nun önceki gün yaptığı yazılı açıklaması ise şöyle:

"İç Güvenlik Yasası’yla Türkiye’yi bir polis devleti haline getiren AKP iktidarı, şimdi de TSK’ya sınırsız yetkiler tanıyarak darbe düzenini resmileştirmeye çalışmaktadır. TBMM’ye sevkedilen tasarının yasalaşması halinde Türkiye telafisi mümkün olmayan bir girdaba hapsedilecektir.

Tasarı ile birlikte Bakanlar Kurulu kararı ile TSK’nın görevlendirilmesi sağlanacak ancak bu görevlendirmenin ne şekilde olacağı, mülki amirlerin yetkisi, kapsam ve süre gibi konular tamamen Bakanlar Kurulu’nun inisiyatifine bırakılacaktır. Bu, Meclis iradesinin fiilen askıya alınmasıdır. Söz konusu tasarı bir darbe hazırlığıdır!‏

 

"Tasarı, işlenmesi planlanan suçların peşinen aklanma girişimidir"

 

Bu yasa aynı zamanda Meclisin yetkisinde olan olağanüstü hal ilan etme yetkisini örtülü bir biçimde Bakanlar Kurulu'na vererek temel hak ve özgürlükler konusunda Meclisi denetim yapamaz hale getirmektedir.

Ayrıca, hükümet bu yasayla kendisinin de dahil olduğu insanlığa karşı suçları Türkiye'de yargıdan kaçırmak istemektedir. Unutulmasın ki bölgede işlenen insanlığa karşı suçlarda zamanaşımı yoktur ve uluslarüstü yargı yeri olan Uluslararası Ceza Mahkemesi de her zaman bu suçlar bakımından devreye girebilir. Ayrıca, 1990'lı yıllarda benzer hükümler nedeniyle güvenlik güçlerinin yararlandığı bu cezasızlık nedeniyle Türkiye'nin AİHM'de yüzlerce kez çok ağır biçim mahkum olduğu da unutulmamalıdır.

Bugüne kadar zaten soruşturma makamları ile yargı organlarının bir hoşgörüsü vardı. Tarihimiz boyunca yargı önüne çıkıp da mahkum olan güvenlik güçlerinin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Onu bile geri alıyorlar. Tasarı ile çok ağır insan hakları ihlallerinde bile soruşturulmama, askeri suç olmasa dahi sivil mahkemelerde yargılanmama güvencesi getiriliyor. Yeniden düzenleme yapılırken askeri mahkemelerin, askeri suçlar bakımından görevli ve yetkili olduğu tarifi yapılmıştı. Yeniden askerlerin askeri olmayan suçlarının sivil yargıdan alınması da önümüzdeki dönemde hangi hak ihlalleriyle karşı karşıya kalacağımızın göstergesidir. Tasarı, işlenmesi planlanan suçların peşinen aklanma girişimidir!"

 

İlgili Haberler