CHP Genel Başkan Yardımcıları Gülizar Biçer Karaca ve Yüksel Taşkın, İstanbul’da Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamudan uzaklaştırılan vatandaşlarla buluştu. Kendisi de KHK’lı olan Prof. Dr. Taşkın, “Her AKP’linin veya her MHP’linin bir KHK mağduru komşusu var. Görmezden gelemezsiniz. Olmaz, kaçamazsınız. Vicdan bölünmez bir bütündür. 'Filistinlilere duyarlıyım' deyip KHK’lıları görmezden gelemezsiniz. O zaman en basit ahlak terazisinde sınıfta kalmışsınız demektir” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcıları Karaca ve Taşkın, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından KHK ile kamudaki görevlerinden uzaklaştırılan kişilerle İzmir ve Adana'dan sonra üçüncü toplantıyı İstanbul'da yaptı.
Toplantıya, Biçer ve Taşkın'ının yanı sıra CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, kendisi de KHK ile görevinden uzaklaştırılan CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Cihangir İslam ve KHK Platform Sözcüsü Münir Korkmaz ile diğer mağdurlar katıldı.
"OHAL komisyonu kurulması ve çalışma anlayışı sürece ket vurdu"
CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Denizli Milletvekili Karaca, öncelikle katılımcılara CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun selamını iletti. "15 Temmuz darbe girişiminin ardından 20 Temmuz'da ilan edilen sivil darbeyle KHK ihraçları başladığında Sayın Genel Başkanımızın talimatıyla bir komisyon oluşturuldu" diyen Biçer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O komisyonda da o dönemin Parti Meclisi üyesi olarak ben görev aldım. Milletvekilimiz Sayın Yıldırım Kaya görev yaptı. Yurdun dört bir yanından KHK ihraçlarına hem hukuki destek vermek hem de hukuki destek dışında onların sorunlarını siyasi arenada dillendirmek için biz milletvekili arkadaşlarımızla raporlar gönderdik. Aradan geçen sürede gerçekten uzun bir hukuki mücadele süreci başladı. Ancak hepimizin bildiği gibi bir OHAL Komisyonu araya girdi. Ne olduysa aslında sürecin bu kadar yavaşlamasına da komisyonun kurulması ve çalışma anlayışı ket vurdu ve yargı sürecini bu kadar yavaşlattı. Genel Başkanımızın talimatı ve KHK platformu Sözcüsü Münir beyin talebiyle temsilci arkadaşlarımızla bir zoom toplantısı yapmıştık. Bu toplantı sonucunda Genel Başkanımızla paylaştığımızda o da ‘35 ilde örgütlenmişler. Örgütlü mücadele hak mücadelesi için çok kıymetlidir. Onlarla dayanışma içerisinde olmak, onların sorunlarını siyasi arenaya toplumsal muhalefeti örgütlemeye ve sizlerin sesinin daha da gür çıkması için destek olabilmek ve bu dayanışmayı iktidara baskı unsuru olarak kullanarak sizlerin bu süreçte yaşadıklarınızı gür bir sesle açıklamamız gerekiyor’ dedi. Bunun üzerine ilk toplantımızı İzmir’de gerçekleştirdik. Ardından ikinci toplantı Adana’da yapıldı. 3’üncüsünü de bugün İstanbul'da gerçekleştiriyoruz."
"Nasıl FETÖ borsası varsa OHAL borsası olduğunu gördük"
OHAL Komisyonu ile bir görüşme yapıp bunun sonuçlarını da kamuoyuyla paylaştığını anlatan Gülizar Biçer Karaca, sözlerini şöyle sürdürdü:
"OHAL Komisyonu Başkanı bir saatlik görüşmenin ardından en son bana şunu söylemişti: ‘Hiçbir şey bulamazsak, kurumuna soruyoruz ve kurum görüşü istiyoruz.' Ben o kurum görüşünü Cumhurbaşkanı'na soracak şeklinde zannettim. Ama bugün geldiğimiz noktada o kurum görüşünün iki Süleyman olduğunu hep birlikte öğrenmiş olduk. Nasıl bir FETÖ borsasından bahsediliyorsak bugün öğrendik ki bir de OHAL borsası oluşturulmuş. Bu salonda bulunan arkadaşlarımızın birçoğunun ve tamamının neredeyse hala görevlerine iade edilmemiş olmalarının ardında yatan gerçek o meşhur iki Süleyman’la bir ahbaplıklarını olmaması.
"Bu zulme son vereceğiz"
Ama ahbaplık olmadan adalet arayarak ve adalet talep eden hak mücadelesi verenlerle birlikte biz bu süreci mutlaka başaracağız. Hukuki mücadele elbette kıymetli. Ancak şu anda hepimiz biliyoruz ki yargı bir kişinin iki dudağının arasında. Yürütmenin hem yasamayı hem yargıyı denetlediği bu sistemde hukuki çözüme erişmek oldukça güç. Tamamen siyasi bir kararla bu karar çözülecek. Bu hak mücadelesi başarıya kavuşacak. O zaman ne yapmalıyız? Bizler, siyasiler ve hak mücadelesi veren değerli katılımcılar hep birlikte bu sesi yükseltecek ve size sivil ölümü layık gören, sivil ölüme mahkum eden anlayışın siyaseten çözüm mecrasına getirmeye sağlayacağız. Çok mu umutluyuz? Hayır, umutlu değiliz. Biz bir şeyden umutluyuz emin olun artık bu çözüm üretme noktasında olanlar kendi dertlerine bile çözün üretemez haline geldiler. Ancak ben buradan açıkça ifade etmek istiyorum. Sayın Genel Başkanımızın her platformda ifade ettiği gibi CHP ilk seçimde iktidar olacak. Bunu hep birlikte görüyoruz. Sadece biz görmüyoruz, sahada yaptığımız çalışmalarla yurttaşlarımızın bize olan ilgisi ve söylemleriyle de görüyoruz. CHP KHK'lılarla ilgili ne yapacak? Bugün İstanbul programını sosyal medyada paylaştığımda bir arkadaşım altına şunu yazmıştı: ‘Evet bu toplantılar güzel, anlamlı. Ama siz ne yapacaksınız?’ İşte biz öncelikle KHK zulmüne son vereceğiz. Biz 20 Temmuz sivil darbesinin devam ettiği bu süreçte hukuksuzca, adaletsizce işinden edilen KHK zulmüyle içil ölüme terk edilen bu anlayışa mutlaka son vereceğiz. Hakkında hiçbir soruşturma açılmamış olan, beraat, takipsizlik alan ve AİHM tarafından hak ihlaline uğradığı karar verilmiş olan tüm akademisyenlerimizi görevlerine iade edeceğiz. Ardından hakkında kesinleşmiş yargı hükmü dahi olsa KHK ile ihraç edilip mahkûmiyet beraat her ne olursa olsun tamamının dosyasını yeniden ele alacağız adil, eşit, bağımsız bir yargı önünde tekrar yargılanarak gerçekten suçlu olan varsa elbette hukuk nazarında gereken cezayı alacak ama biz biliyoruz ki ve yaptığımız toplantılarda gördük ki artık adil bir yargılanmadan ve anayasal güvence altındaki adil yargı hakkından söz edebileceğimiz bir süreç işledi."
"Taşkın: İnanın her AKP'linin her MHP'linin KHK mağduru bir komşusu var"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Taşkın, Anadolu’da nereye giderlerse gitsinler EYT ve KHK'lı gruplarla mutlaka karşılaştıklarını söyledi. Siyasetin, siyasetçinin bu kesimleri asla görmezden gelemeyeceğini belirten Taşkın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz CHP olarak gerçekten mağdurun kimliği yok anlayışında hareket etmeye çalışıyoruz. Bir de ben şu anda olanca samimiyetimle konuşmaya çalışıyorum. Aslında siyasetçi dediğiniz şey sizi dinleyip sizinle çözüm üretmesi gereken kişidir. Türkiye o kadar buradan uzaklaştı ki şu anda siyaset çözüm odağı değil, sorun kaynağı haline geldi. Ve görmezden geliyor. İnanın her AKP’linin her MHP’linin KHK mağduru bir komşusu var. Ama kafayı çeviriyorlar. Olmaz kaçamazsınız. Vicdan bölünmez bir bütündür."
"Filistinlilere duyarlıyım' deyip, KHK'lıları görmezden gelemezsiniz"
'Filistinlilere duyarlıyım' deyip KHK’lıları görmezden gelemezsiniz. O zaman en basit ahlak terazisinde sınıfta kalmışsınız demektir. Dolayısıyla bütün bunları yaşıyoruz. Bütün bunlara rağmen toplumun muazzam bir enerjisi var. Her zaman direnen, dış gösteren demokrasi için mücadele eden emek veren insanların muazzam bir enerjisi var. Türkiye otoriter rejimler içerisinde muhalefetin en direnen güçlü olduğu ülkedir. Ve biz bir kere eşkıya değiliz. Biz demokrasiyi sandık yoluyla değişim istiyoruz en doğal hakkımız bunun için mücadele ediyoruz. KHK’lılarla ilgili şunu söyleyeyim: Bir kere dünya tarihinde bu kadar büyük bir siyasi tasfiye yok. Ben KHK yani 15 Temmuz’un iktidarın sonunu getireceğini söylemiştim. Ve buna hala inanıyorum. Hiç kimse bunun altından kalkamaz. Bakın tam 20 Temmuz’da birazdan adını açıklayacağım bir arkadaşım şöyle bir tespitte bulunmuş. Yani darbeden beş gün sonra şunu tespitte bulunuyor ki bu CHP’nin de tavrıdır ‘Darbeye ve darbeci yaklaşıma karşı olduğumuzu yenilerken, darbe girişimini bahane edilerek sivil seçilmiş makamların da darbe hukuku uygulamasına, Anayasanın ve özellikle insan hakları alanında bağlayıcı uluslararası hükümlüklerimizin askıya alınmasına da karşı olduğumuzu kamuoyuna saygıyla duyururuz. İbrahim Kabaoğlu’. 20 Temmuz’da söylediği her şey gerçekleşti. 2018 seçim bildirgemizi okuyacaktık çok uzar diye okumuyorum bütün değerli arkadaşlarımdan CHP’nin 2018 seçim bildirgesine göz atmalarını rica ediyorum.”
Kaftancıoğlu: KHK mağdurlarının hikayeleri dehşet verici bir ötekileştirme ve bir kıyım hikayesi
CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL kapsamında çok sayıda KHK yayınlandığını ve 130 bin dolayında insanın kamudan ihraç edildiğini hatırlatırken, şöyle konuştu:
"Hiçbir abartıya başvurmaksızın kendi adıma diyebilirim ki KHK mağdurlarının yani sizin hikâyelerinizin benim açımdan dehşet verici bir ötekileştirme ve bir kıyım hikayesi. İşlerine son verilen 10 binlerce KHK mağduru yani sizler bir tür vebalı gibi kaderlerinize terk edilmiş durumdasınız. Komşularınızın eski çalışma arkadaşlarınızın sizlere selam vermeye korktuklarını bile biliyorum. Yakınlarınız, soranlara sizlerden söz ederken kulaklarına fısıltıyla anlatıyorlar korkularından. En koyu istibdat rejimlerinde bile yaşanmayacak olan acımasız bir ötekileştirme yaşıyorsunuz"
KHK mağdurlarının maddi ve manevi yıkımla karşı karşıya olduğunu dile getiren Kaftancıoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yaşadıkları aşağılanmayı kabul edemeyen KHK mağdurları içinde çaresizlikten intiharı seçenler oluyor. Ne tuhaf ve acıdır ki KHK mağdurlarının işe iadeleri kimi zaman intiharlardan sonra gerçekleşiyor. Yargı süreçleri çok yavaş ilerliyor. Mağdurların işe iade talebi muktedirlerin derin buzdolaplarında bekletiliyor. Birçok kişi hakkında beraat ve takipsizlik kararı verilmesine rağmen işlerine iade edilmiyorlar. KHK'lılara yaşatılan bunca olumsuzluğa ve hukuksuzluğa rağmen asla umutsuz olmayacağız"
"KHK'lar gidecek biz kalacağız "
KHK'lılar Platformu Sözcüsü Münir Korkmaz da “Biz bu ülkenin yurttaşlarıyız. Biz her türlü mağduriyeti yaşayan 152 bin kişiyiz. Buradaki arkadaşlarımızın KHK mağduriyetlerini anlatmaya gerek yok hepsi yaşıyor. Bu etkinlik için tüm partililere teşekkür ediyorum. İzmir’de başladı, Adana’da devam ediyor bugün de İstanbul’dayız. 34 ilde yapacağız. Biz bu süreci sonuna kadar destekliyoruz. 5 yıl geçti. 5 yıldır tamamen toplumsal izolasyona tabi tutulduk. Böyle bir zulme karşı hala savaşıyoruz. Ortada bir zulüm var. CHP’nin başlattığı süreç bizim için çok önemli. Bu toplantılarla tarihe not düşüyoruz. KHK’lar gidecek biz kalacağız” dedi.