18 Kasım 2017 23:11
CHP Emek Büroları tarafından düzenlenen Taşeron İşçilik Çalıştayı'nda CHP, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK'in ortaklaştığı Sonuç Bildirgesi yayınladı. “Kadro emekçilerin hakkıdır. Kamuda çalışan taşeron işçiler ayrımsız, şartsız derhal kadroya geçirilmelidir” dendi.
CHP Emek Büroları Ankara’da Taşeron İşçilik Çalıştayı düzenledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı Çalıştay’a DİSK, TÜRK-İŞ, Hak-İş Konfederasyonlarının yanı sıra akademisyenler, taşeron işçi dernekleri, işçiler, uzmanlar ve gazeteciler de katıldı. Yapılan konuşmalarda taşerona kadro sorunun seçim malzemesi haline getirilmeden bu yılın sonuna kadar çözülmesi istendi. Taşeron İşçilik Çalıştayı’nın sonuç bildirgesinde kamuda çalışan taşeron işçilerin ayrımsız, şartsız kadroya geçirilmesi talep edildi.
Ankara’da düzenlenen çalıştayın açılış konuşmasını CHP işçi sendikaları ve sivil toplum kuruluşlarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba yaptı. Milyonlarca işçiyi ilgilendiren, Türkiye’nin yıllardır kanayan yarası haline gelen taşeron işçiliği konuşmak için bir araya geldiklerini belirten Ağbaba Hükümetin taşeron sorununu kapalı kapılar ardında değil emekçilerle bir arada konuşularak çözülmesi gerektiğini vurguladı.
'OHAL sürecinde 5 grev yasaklandı"
15 Temmuz darbesi sonrası OHAL bahane edilerek binlerce emekçinin mağdur edildiğine değinen Ağbaba, “Emekçilere yönelik bir başka darbe ise grev yasaklarıyla vücut buldu. OHAL sürecinde tam 5 grev iktidar tarafından yasaklandı. Emekçilerin hak araması engellenirken, OHAL’in grev tehdidini ortadan kaldırdığınla övündüler. Son 2 yılda emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik kapsamlı saldırı bir çok yasa çıkarıldı. Kiralık işçi yasası, Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ve Zorunlu Arabuluculuk gibi adımlarla emekçilere hayatları dar edildi” dedi.
Her olayda ‘kandırıldık’ diyenlerin taşeron işçisini hep kandırdığını söyleyen Ağbaba şöyle konuştu: “Dünya siyasi tarihinin en uzun çalışmasıdır taşerona kadro meselesi. Yıllardır her mikrofon uzatıldığında çalışmalar sürüyor denilen ama hiç bitmeyen bir çalışmadır. Hatta her seçim dönemi ‘Hayırlı olsun, müjde’ denilen ama bir türlü gelmeyen bir müjdedir. Bu süreçte sayısız kez çalışmalarda sona yaklaşılmış ama sona nasılsa bir türlü varılamamıştır. Bugün bir kez daha o ünlü ‘müjde’ aşamasına gelmiş bulunuyoruz. Bakanlar, peşi sıra ‘çalışmalarda sona geldik’ açıklamaları yapıyor. Ama o çalışmaların ne içerdiğini biz de basında çıkan birkaç haberden öğreniyoruz. Her halde hepimiz bu çalışmalardan kadro çıkmayacağından eminizdir. Müjde verirken kadro denilen ama masaya gelince ‘sözleşmeye devam’ dedirtecek ucube bir model öneriliyor. İşçilere buna cevabını biliyoruz ve biz de aynı cevabı veriyoruz: Kamuda çalışan taşeron işçisine önerilecek bu tarz hibrit modeller, biraz ortadan, biraz buradan karışık önerilere işçilerin karnı tok” dedi.
Daha sonra söz alan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, taşeron işçilerinin sorunlarına ilişkin şu ifadeleri kullandı: "Taşeron işçilik, 21. yüzyılın ayıbıydı. Köle ticareti, emek ticaretiydi. Buna karşı çıkmamız gerekiyordu. Anayasamızda hükümler var, sendikalaşma, örgütlenme, işçinin haklarının korunması var. Bir de bunların dışında özel bir alan var. İşçinin emeğinin sömürüldüğü, hiçbir hakkının olmadığı bir süreç var. 2002 yılında bize verilen bildiğimiz rakamlar 387 bin taşeron işçisi varken bugün bu sayı 2 milyonu aşmış durumda. Kimse rakamı bilmiyor. Bunlar 21. yüzyılın emek köleleridir. İş güvenceleri yok.”
“Bir konuya dikkat çekmek isterim” diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Kadro vereceğiz diyorlar bugün çok sayıda kamu kuruluşlarından yazılar gidiyor; 'Taşeron sözleşmelerini 3 yıl yapacaksınız' diye. Merak ediyorum, kadroyu yılbaşına kadar verecekseniz bu yazıları niye yazıyorsunuz? Bizi asla kandıramazlar taşeron işçileri kadro alıncaya kadar mücadelesini vereceğiz. Onlarca yıldır kanayan bir yaradır. Taşeron işçisi 21. yüzyılın kölesi değil, taşeron işçisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin onurlu bir bireyi olmak durumunda ikinci sınıf vatandaş değil, birinci sınıf vatandaşı olmak zorundadır."
Toplantının zamanlamasının anlamlı olduğun belirten Hak-İş Genel Sekreteri Osman Yıldız da taşeron işçilik uygulamasının son yıllarda zirve yaptığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Bu yükselişte hükümet tarafından uygulanan ekonomik yaklaşım, anlayış ve politikaların bir etkisinin ve yansımasının olduğu açıktır. Hükümetimiz yaklaşık 2015 yılından beri ‘taşerona kadro’ ifadesini kullanmaktadır. Bu konuda hükümet kanun taslağı çalışmalarının olduğunu ve meclise sunma hazırlığında olduğunu belirtiyor. Yeni bir kanunun çıkartılmasında birkaç kez ortaya süre konulmuştur. Şimdi de benzer şekilde yeni ve yakın bir tarih telefuz edilmektedir. Ancak henüz bir taslak metin ya da ayrıntısı sözlü de olsa hiçbir şekilde ne bizimle ne de kamuoyu ile paylaşılmış değildir. Hükümetin kendi çalışmasını yapması kadar doğal bir durum olamaz ancak bizimle uygun, etkili ve yeterli bir diyalog sürecinin ortaya konmasını istiyoruz ve bekliyoruz.
Taşeron işçilere yönelik hükümetin daha önce ortaya koyduğu Özel Sözleşmeli Personel gibi çözümleri beğenmediğimizi, karşı çıktığımızı belirtmek istiyoruz. Hükümetin yeniden bu ve benzeri düzgün ve uygun olmayan çözümler getirmemesini istiyoruz. Hak-İş konfederasyonu olarak taşeron işçilerimizin sorununa karşı kadrolu işçi önerisinde bulunuyoruz. Taşeron işçilerinin sorunun adil, kalıcı ve etkin olarak ‘Kadrolu İşçi’ kavramı ile gerçekleşeceğine içtenlikle inanıyoruz.”
Taşeron çalışma düzeninin çalışma hayatının yıllardır kanayan bir yarası olduğuna vurgu yapan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, “Taşeron çalışma düzeni özellikle kamuda tam bir kangrene dönüşmüştür. Taşeron çalışma düzeni kamuya yüktür, işçiye de haksızlıktır. Bu sistem asalak bir sistemdir. Ne devlete ne işçiye ne de topluma faydası vardır. Sayısı 750 bini aşan ama kesin sayısı bir türlü açıklanamayan kamu taşeron işçileri, kamu hizmetinde çalışmaktadır ve kamu hizmeti üretmektedir. Kamu hizmeti üreten tüm çalışanların beşte biri taşeron işçilerinden oluşmaktadır. Kamu hizmeti ürettikleri halde bu işçiler taşeron şirketleri tarafından maalesef istihdam edilmektedir. Taşeron şirketler kamu hizmetinin üretilmesine hiçbir katkıda bulunmadan işçi simsarlığından para kazanmaktadırlar. Asalak dediğim de zaten budur. Bu asalak taşeron sistemine biran önce son verilmelidir. Sözümün başında bunlar birer asalak demiştim. Ve arkadaşlar bizim artık bu asalaklardan kurtulmamız gerektiği inancındayım.
Bu taşeron şirketlerin yegane işi devletin kendisine transfer ettiği işçi alacaklarını işçilerin hesabına aktarmak. Çoğu şirket bambaşka şehirlerde olan işçilerle muhatap bile değillerdir. İşçi simsarlığından başka işleri olmayan, işçilerin sırtından komisyon alan bu asalak sistemi sürmektedir. Kamu neden bu asalak şirketlere para ödemektedir. Bu asalak şirketlere ödenen kamu kaynakları neden doğrudan işçiye ödenmemektedir. Kamuda taşeron sistemi kamu kaynaklarının asalak işçi simsarı işçilere aktarmasından başka anlam taşımamaktadır.
Taşeron işçiler, kadrolu işçilerin yararlandığı haklardan yararlanamamaktadır, ayrımcılığa uğramaktadırlar. Sendikalaşma hakkından, toplusözleşme hakkından, grev hakkından fiilen yararlanmıyorlar.”
Her istedikleri kanunun meclisten hızla geçirenler bir torba yasa ile onlarca kanunu değiştirenler, KHK’lerle ilgili veya ilgisiz her konuda düzenleme yapanlar sıra taşeron işçiliğe gelince ağırdan alıyor ve sözlerini unutuyorlar” diyen Beko şöyle devam etti: “Bugünler de taşerona kadro sözü yeniden gündemde. DİSK olarak çok net söylüyoruz. Taşeronun seçim malzemesi yapmaktan vazgeçin. Taşeron işçilerin ve ailelerinin umudunu söndürmeyin. Taşeron işçileri 2019 planlarınızın bir parçası olmasın. Sözünüzde durun. 2 yıldır tutmadınız. Sözün gereğini yapın. Bu akıl dışı, hukuk dışı ve insanlık dışı taşeron işçi çalıştırma uygulamasına derhal son verin.”
Bu yılın sonuna kadar taşeron sorunun çözülmesini temenni ettiklerini belirten Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay da, “Çalışma bakanlığı ile dün bir araya gelme fırsatımız oldu. Temennimiz sene bitmeden taşeronda çalışan arkadaşlarımız devletin çatısı altında işçilik yapanlar ben çıktım mı girdim mi bunu düşünmesinler. Bu evde huzurumuzu kaçırıyor. Bu işyerinde verimimizi azaltıyor” diye konuştu.
“Burada eksikliği ben kendimizde de görüyorum” diyen Atalay şöyle devam etti: “Sendikacılar, siyasetçiler, belli bir noktada bulunanlar hesap vermeleri gerekiyor. Şimdi devletin elinde tapu kayıtları var. Maliyenin elinde sendikacıların aldığı ücretler var. Ne olur benden başlayın. Bu adam sendikacılığa ne zaman başladı, neyi vardı, çocuklarının neyi var. Bir ben hesap vereyim. Ama bunu yaparken siyasetçiler de, belli noktadaki bürokratlar da yani bu hesabı versinler. Vatan hainliği ile hırsızlık çok kötü bir iş.”
Sonuç bildirgesi açıklamışı şöyle:
“Taşeron işçilik, bugün milyonlarca yurttaşı doğrudan ilgilendiren toplumsal bir yaradır. Kamuda çalışan yüz binlerce taşeron işçisine verilen kadro sözleri yerine getirilmemiştir. Son dönemde taşeron işçilikle ilgili olarak siyasal iktidar tarafından çeşitli çalışmalar sürdürülmekte, ancak bu çalışmalar konunun doğrudan tarafları olan sendikalar, işçiler ve uzmanlarla paylaşılmamaktadır. Bu ortamda CHP öncülük yaparak, böylesi bir sorunun doğrudan taraflarıyla ortak ele alınması gerektiği inancı ile emekçileri ve emek örgütlerini bir araya getirmiştir.
CHP Emek Büroları tarafından düzenlenen Taşeron İşçilik Çalıştayı, taşeron işçilerin merakla ve umutla beklediği çözüme katkıda bulunmak için, 18 Kasım 2017 tarihinde Ankara’da, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, DİSK ve taşeron işçi temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi.”
Çalıştayda taşeron işçiler, sendikacılar, akademisyenler, siyasetçiler ve gazetecilerden oluşan katılımcılar, taşeron sisteminin sorunlarını, çözüm yollarını ve konuya ilişkin taleplerini ifade etmişlerdir. Çalıştay katılımcıları ülkemizdeki taşeron işçilik sorununun çözümü için aşağıdaki hususlarda ortaklaşmışlardır:
· Taşeron işçilik sistemi, 21. yüzyılın modern kölelik düzeni anlamına gelmektedir. Taşeron işçisi alt işverende süreli sözleşmeli olarak çalışmaktadır. Bu sistem ile işçilerin emeği, ucuz ve güvencesiz şekilde sömürüye açık hale getirilmektedir.
· Taşeron işçilik sistemi, çalışma yaşamını kuralsızlaştırmaktır. Taşeron işçilerin örgütsüz olması, haklarının gasp edilmesine, ücretlerinin düşük olmasına, çok uzun çalışma sürelerine ve çalışma şartlarının ağırlaşmasına neden olmaktadır.
· Taşeron işçiler işin en ağırını yapmakta, ücretin ise en hafifini almaktadırlar. Aynı işyerindeki diğer çalışanlarla eşit işi yapmalarına rağmen eşit ücreti alamamakta ve ayrımcılığa uğramaktadırlar. Taşeron işçilerin önemli bir sorunu da düzenli ücret alamamalarıdır.
· Taşeron işçilik sistemi, iş cinayetlerini arttırmaktadır. Kâr hırsı, işçilerin hayatının önüne geçmekte ve işçilerin en temel hakkı olan yaşam hakkı göz ardı edilmektedir.
· Taşeron işçiler, kadrolu işçilerin yararlandığı sosyal haklardan yeterince yararlanamamaktadır. Kadrolu çalışanlara verilen yakıt, ulaşım, aile ve çocuk, yemek gibi sosyal hakların tamamı taşeron işçisine verilmemektedir.
· Kamuda çalışan taşeron işçiler yıllardır kadro vaadi ile oyalanmakta, ve adım atılmamaktadır. Taşeron işçiler için 6552 sayılı kanunla örgütlenmenin ve toplu iş sözleşmesi yapmanın önü açılmış olsa da kadro sorunu çözülememiştir. Son dönemde çözüm söylemleri yeniden dile getirilmeye başlanmış, yılsonuna kadar sorunun çözüleceği ifade edilmiştir. Ancak yapılan çalışmalar paylaşılmasa da, çözüm olarak kadro değil, yeni bir çalışma statüsü ve üç yıl süreli "özel sözleşmeli personel" gibi formüller hazırlandığı haberleri basın yayın kuruluşlarında yer almaktadır. Kadro sözünü içermeyen, kamuda istihdamı garanti altına almayan hiçbir formül, taşeron işçisinin sorununu çözmeyecektir. Sözü edilen formüller taraflarca da kabul edilmemektedir. Taşeron işçiler, kamuda işçi olarak kadrolu istihdam edilmelidir.
· Kamu hizmeti sürekli bir hizmettir, çalışanlar da sürekli çalışmalıdır. Kamu hizmetinin sürekli olduğu göz önüne alınarak, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan geçici işçiler de hak kaybına uğramaksızın, çalıştıkları işyerlerinde kadroya alınmalıdır.
· Devlet, ucuz işgücü ve güvencesiz çalışma rejimini sürdüren değil, bunu önleyen olmalıdır. Kamu hizmeti, piyasa işleyişine terk edilemez. Kar hırsı kamu hizmetinin önünde engeldir.
· Taşeron işçilerin kadrolu çalışması bir haktır. Kadro hukuken kazanılmış hakları ile birlikte değerlendirilmeli, kadroya geçişte tüm kazanılmış haklar korunmalıdır. Kamuda çalışan taşeron işçiler ayrımsız, şartsız derhal kadroya geçirilmelidir. Taşeron işçisine verilecek kadro, emekçilerin hakkıdır.
· Kamuda taşeron işçi sorununun çözümü, özel sektördeki taşeron işçiler bakımından da örnek teşkil etmelidir.
CHP olarak, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK'in taşeron işçilerinin sorunlarının çözümü noktasında ortaklaştıkları tespit, itiraz ve taleplerinin hem hükümet hem de kamuoyu nezdinde takipçisi olacağız
© Tüm hakları saklıdır.