08 Mart 2021 17:12
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, 92 yaşındaki kadına cinsel saldırıda bulunup boğarak öldüren katil zanlısının elindeki 3 hilal dövmesine başlatılan soruşturma hakkında, "Bu ülkede 92 yaşındaki bir kadın, cinsel saldırıya uğrayıp, hunharca katledildi. Korkunç bir olay ama İçişleri Bakanlığı şimdi bu vahşi cinayeti bırakmış, failin elindeki üç hilal dövmesinin neden yayın organlarında gösterildiğinin derdine düşmüş." açıklamasını yaptı.
Öztrak, "Kadına şiddet, sadece 'takipçisiyiz' mesajlarıyla durdurulamaz, devleti yönetenlerin sorumluluğu kadına şiddeti engellemektir. Bu işin üstesinden gelemiyorsanız, o koltukları fuzuli yere işgal etmeyin. Gereğini yapın. Erdoğan’ın Şahsım Hükümeti savsaklıyorsa, soruna TBMM vaziyet etmelidir. Yasaların neden uygulanmadığının hesabını yetkililerden sormalıdır" diye konuştu.
CHP Merkez Yönetim Kurulu Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Toplantı devam ederken basın mensuplarına açıklama yapan Parti Sözcüsü Faik Öztrak, kadın cinayetlerine dikkat çekti, "Kadına şiddet, sadece 'takipçisiyiz' mesajlarıyla durdurulamaz, devleti yönetenlerin sorumluluğu kadına şiddeti engellemektir. Yasaları uygulamaktır. Bu işin üstesinden gelemiyorsanız, o koltukları fuzuli yere işgal etmeyin. Gereğini yapın. Biz açık çağrı yapıyoruz. Bu meseleyi Erdoğan’ın Şahsım Hükümeti savsaklıyorsa, soruna TBMM vaziyet etmelidir. Yasaların neden uygulanmadığının hesabını yetkililerden sormalıdır" dedi.
Öztrak'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
Bugün 8 Mart. Tüm kadınların, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyoruz. Türkiye’de kadın olmak çok zor. Bu ülkede 92 yaşındaki bir kadın, cinsel saldırıya uğrayıp, hunharca katledildi. Korkunç bir olay ama İçişleri Bakanlığı şimdi bu vahşi cinayeti bırakmış, failin elindeki üç hilal dövmesinin neden yayın organlarında gösterildiğinin derdine düşmüş. . Cumhur İttifakı ortakları imajlarını dert edindikleri kadar, kadına yönelik şiddeti dert edinmiyor. Yine daha 2021’in ilk iki ayında, bu ülkede 51 kadın cinayeti gerçekleşti. Hafta sonu Denizli’de, bugün Antalya’da yeni kadın cinayeti haberleriyle sarsıldık.
Kadına yönelik şiddetin araştırılması için, CHP olarak TBMM’ye sayısız araştırma önergesi verdik, ama hepsi de AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi. Vahşi bir kadın cinayeti ya da Samsun’da olduğu gibi kadına şiddet, toplumda büyük infial uyandırınca, Saray efradı canhıraş biçimde, ‘olayın takipçisiyiz’ mesajları atıyor. Saray bilmelidir ki kadına şiddet, sadece “takipçisiyiz” mesajlarıyla durdurulamaz, devleti yönetenlerin sorumluluğu kadına şiddeti engellemektir. Yasaları uygulamaktır. Artık daha fazla vakit ve can yitirmeyelim. Bu işin üstesinden gelemiyorsanız, o koltukları fuzuli yere işgal etmeyin. Gereğini yapın. Biz açık çağrı yapıyoruz. Bu meseleyi Erdoğan’ın Şahsım Hükümeti savsaklıyorsa, soruna TBMM vaziyet etmelidir. Yasaların neden uygulanmadığının hesabını yetkililerden sormalıdır.
15-29 yaş arasındaki her 100 kadından 40’ı, ne okuyor ne de çalışıyor. Türkiye, OECD ülkeleri içinde en kötü konumdaki ülke. Kadınlara ne doğru dürüst eğitim verilebiliyor ne de doğru dürüst iş verilebiliyor. Kadına her alanda eşit imkanlar sağlanmadan, özlediğimiz insani gelişmişlik seviyesine ulaşamayız. Tüm gençlerimize, ama özellikle genç kadınlara iyi bir eğitim vermeden, ne zengin, müreffeh bir toplum olabiliriz ne gelir dağılımındaki adaletsizlikleri çözebiliriz ne de geleceğe güvenle bakabiliriz.
19 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan’ın Şahsım Hükümeti metal yorgunu, tükenmişlik sendromu yaşıyor. Millete söyleyecek sözleri kalmadı. 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nden, kopyalanıp yapıştırılan ilke ve haklar, İnsan Hakları Eylem Planı denerek, 232 yıl sonra, milletin önüne getiriliyor. Milletimiz 19 yılın ardından, eylem planı değil, eylem bekliyor. Millet artık uygulamayı görmek istiyor. 19 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor? Zamanlamaya bakınca, insan düşünmeden edemiyor: Yoksa bu eylem planı içeriye değil de okyanus ötesine gönderilen, ucu yakılmış bir mektup mu?
Aynı derede kaç defa yıkanacağız? Erdoğan ne zaman Anayasa değişikliği dese kaybeden hep millet oldu kazanan hep Erdoğan oldu. Hep kendisine göre anayasa elbisesi dikti. Erdoğan 2010’da darbe anayasasını değiştiriyoruz dedi, anayasayı değiştirdikleri ortakları kalktı darbe teşebbüsünde bulundu. Anayasa değişikliği için önce zihniyetin değişmesi lazım.
BEKLENEN TELEFON BİR TÜRLÜ GELMEYİNCE: Beyaz Saray’dan beklenen o telefon bir türlü gelmeyince Erdoğan Şahsım Hükümetinin aklına, acaba böyle bir çare mi geldi? Beyaz Saray’dan beklenen telefon gelmedi, ama bir açıklama geldi. “Biden, bir noktada Erdoğan’ı da arayacakmış.” Erdoğan Şahsım Hükümetinin, milli olması gereken dış politikayı şahsileştirmesinin bedelini böyle ödüyoruz. Erdoğan’ın 4 yıl boyunca, Trump ile konuştuğu ana konunun, Reza Zarrab ve Halk Bankası davası olduğunu, Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı yakın zamanda itiraf etti. ABD’li kongre üyeleri ve senatörler, Erdoğan’ın mal varlığını araştırma tehdidini savurunca da Suriye’de yürütülen Barış Pınarı Harekatı hemen durduruldu. Hakaretlere, tehditlere dört başı mamur cevap verilemedi. “Mal varlığımı mı araştıracaksanız, hodri meydan! Buyurun araştırın” diye rest çekilemedi. Bunları biz unutmadık. Milletimiz unutmadı.
Yıllardır söyledik. Mısır, Doğu Akdeniz’deki dengeler ve milli menfaatlerimiz açısından önemlidir. Türkiye ve Mısır köklü ilişkileri olan, tarihi bağları olan devletlerdir. Mısır ile krizin başladığı ilk günden itibaren ‘bu işi düzeltmelisiniz’ dedik. Genel Başkanımız; Büyükelçilerimiz Sayın Faruk Loğoğlu’nu ve Sayın Osman Korutürk’ü 2013’te Mısır’a gönderdi. 2013’ten bu yana Doğu Akdeniz’de yaşadıklarımız bizlerin kaygılarını haklı çıkardı. Erdoğan Şahsım Hükümetinin Rabia Siyaseti şartların dayatmasıyla, geç de olsa sanki değişmeye başladı. Geçtiğimiz hafta hem Dışişleri Bakanı hem de Milli Savunma Bakanı Mısır’a çiçek atmaya başladı. Bugün de Sarayın Sözcüsü Mısır’a çiçek sundu. Bu gidişle Ak Parti Rabia selamlarından da vazgeçerse hiç şaşırmayın. Körfez ülkelerinden başlayarak, Doğu Akdeniz’e kadar uzanacak “Refah Hilalinde” Türkiye’yi önemli bir küresel aktör haline getirmekte kararlıyız.
Yeni Hazine ve Maliye Bakanı’nın bürokrasiye hâkim olmakta zorlandığı da görülüyor. İki haftada iki TÜİK Başkanının değiştirilmesi, Borsa İstanbul Başkanı’nın, söylentilere göre Saray’dan gelen müdahalelerden rahatsız olup görevinden istifa etmesi, Merkez Bankası’ndan 128 milyar doları buharlaştıran bürokratlara halen dokunulamaması bu iddiaları kuvvetlendiriyor. Dün, bu sefer Osmaniye’den çok acı bir haber aldık. 39 yaşındaki bir müzisyen kardeşimiz işsizlik ve çaresizlik yüzünden yaşamına son vermiş. Bu kaçıncı müzisyen intiharı artık biz sayamaz olduk. İnsanlarımız canlarıyla Saray’a ihtarname çekiyor. Ama çekilen bu acıları Erdoğan’ın Sarayında duyan yok.
Sonuç itibariyle Hakan Atilla bir memur, istifa da tek taraflı bir müessese. Neden istifa ettiğini biz bilemeyiz. Bir dönem büyük bir kahraman ilan edildi, sonra da Borsa İstanbul’un başına getirildi. Hakan Atilla Saray’dan gelen baskıları artık taşıyamaz hale geldi diye. Yeni Hazine ve Maliye Bakanı’nı da bu sıkıntılardan haberdar ettiğini, ama bir türlü çözüm bulunmadığını okuyor, duyuyorduk. Hazine ve Maliye Bakanı ekonomi bürokrasisi üzerinde hala hakimiyet kuramadı. TÜİK’in başına getirdiği başkanı 2 hafta sonra görevden aldı. Enflasyon rakamlarını mı beğenmediniz büyüme rakamlarını mı beğenmediniz? Merkez Bankası kasasından 128 milyar doları buharlaştıran bürokratlar hala erlerinde oturuyorlar. Buna karşılık bakan 128 milyar doları buharlaştıran damada güzellemeler yapıyor. Öyle anlaşılıyor ki Sayın Bakan da bir yerleri aşamıyor. Acaba Hakan Atilla’nın istifası Biden’a gönderilen ucu yanık mektubun bir eki midir? Bunu da sormak lazım.
Bu arada salgın cephesinde de kontrol kaybedildi. Günlük vaka sayıları 11 binin üzerine yerleşti. Aşılama hızı yeniden düşmeye başladı. Ortada salgınla mücadele stratejisi veya bilimsel salgın yönetimi yok. Onun yerine çamura yatma var. Fatura millete yıkılmaya çalışılıyor. Valilerden vatandaşlara, “Yeniden kapanma olabilir, dikkat edin” uyarıları ardı ardına geliyor. Peki bu İlçelerde siz neden tedbir almıyorsunuz? Millete 100 milyon doz aşı temini taahhüdü veren Bakan aşı programı riske girince sorumluluğu Genel Başkanımıza yıkmaya çalışıyor. Sorumluktan kaçmaya uğraşıyor. Hayırdır, Sinovac firması aşıları teslim etmiyor mu? Sağlık Bakanına küstü mü? Böyle gayrı ciddilik olmaz. Siz aşıda doğru dürüst kaynak çeşitlemesi yaptınız da biz mi elinizi tuttuk. Hani nerede kaldı Alman aşıları? Dünyada pek çok ülke aşıda tedarik sıkıntılarını öngörerek, Kaynak çeşitlemesini çoktan yaptı. Sözleşmelerini çoktan imzaladı. Erdoğan Şahsım Hükümeti, maalesef, salgın ve aşı yönetiminde de çuvalladı. Bunun bedelini de milletimiz sağlıyla, canıyla ödedi, ödüyor.
Bunların milletimize verecek bir şeyleri kalmadı. Millete söyleyecek sözleri tükendi. Artık bu iktidarın beyin ölümü gerçekleşti. Yapılması gereken bu hükümetin fişinin çekilmesidir. Bunun için, bir an önce milletin hakemliğine başvurulmalıdır. CHP hazır kendimize güveniyoruz. Türkiye’de hukuk devletinin bireysel özgürlüklerin, demokratik değerlerin hızla yıpranmakta olduğunu söyleyip duruyoruz. Özellikle bu sürecin tek adam vesayet rejimi inşası ve şahsım hükümetinin düğmesine basılmasından sonra ortaya çıktığını biz de söylüyoruz. Bu gidiş bu ülkeyle ilgili yatırım yapılabilir ülke algısını değiştiriyor.
Grup Başkanvekilimiz Diyarbakır’a gittiğinde Diyarbakır annelerini de ziyaret etmiş. Biz baştan itibaren evlatlarının peşine düşen bu annelerin taleplerine kulak verilmesi gerektiğini sorunlarının çözülmesi gerektiğini, bunu devletin bir an önce yapması gerektiğini söylüyoruz. Bizi Diyarbakır annelerine gitmemekle suçlayanlar Grup Başkanvekilimiz oraya gidince de ‘niye gitti’ diye eleştirmişler. Millet bunların ne yaptığını görüyor.
AYM’ye yapılan kişisel başvurunun sonucu kesinleşmeden fezlekelerin okutulmasının ortaya çıkardığı sorunları milletvekilimiz Enis Berberoğlu ile ilgili hadisede gördük. Milli iradeyi kısıtladı. Sonuçta ortaya çıkan vahim neticeler görüldü, tecrübe edildi. Meclis Başkanı’nın bunları hatırlayıp TBMM’ye verilen millet iradesinin yargı tarafından inkıtaya uğratılmaması için gerekli hassasiyeti beklemek tabii hakkımızdır.
© Tüm hakları saklıdır.