Gündem

CHP Sözcüsü: Erdoğan, kendi atadığı İçişleri Bakanı’na da bir şey diyemiyor, o da Erdoğan’a ayar verip raconunu kesti

Erdoğan - Soylu (sağda)

14 Haziran 2021 19:04

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Erdoğan, kendi atadığı İçişleri Bakanı’na da bir şey diyemiyor. Çünkü o Bakan da Erdoğan’a ayar verip raconunu kesti" deyip "Kavgalı evin ahalisi, birbirlerine kumpaslar kuruyor. Şantaj yapıyor. Taht kavgası almış başını gitmiş. Evin reisi meflûç… Kıpırdayamıyor” düşüncesini dile getirdi.

Öztrak CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, “Yandaşa ihale dağıtmayı, kendilerine saraylar yapmayı, itibardan tasarruf etmemeyi, saray beslemelerine üçer, beşer maaş bağlamayı devleti yönetmek sanıyorlar” dedi.

 

Öztrak şu ifadeleri kullandı:

“Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Bugün toplantımızda; Mafya-siyaset-ticaret ekseninde derinleşen devlet krizini, milletimizi ezen ekonomik krizi, salgında yeterli destek alamayan toplum kesimlerinin sorunlarını, ağırlaşan toplumsal buhranı ve bu buhrandan çıkışın yollarını ele aldık. Demokrasilerde yetki, beraberinde sorumluluk getirir. Milletin verdiği yetkiyi kullananlar, yaptıklarının ya da yapmadıklarının hesabını millete verir. Ülkemizde Erdoğan şahsım hükümetinin yetkisi çok ama sorumluluğu yok. Ülkemizi, yetkileri sımsıkı kucaklayan, sorumluluğunu kabul etmeyen bir anlayış yönetiyor.

"Bu sorumsuzların elinde ülkemizi müsilaj götürüyor, Marmara Denizi ölüyor"

Böyle olunca; yandaşa ihale dağıtmayı, kendilerine saraylar yapmayı, itibardan tasarruf etmemeyi, saray beslemelerine üçer, beşer maaş bağlamayı, ülkenin dağını taşını, derelerini, denizlerini talan etmeyi, beytülmali ganimet sayıp yağmalamayı, atadan, deden kalan mirası satıp yemeyi, ülkenin geleceğine, geçilmeyen köprü ve yollarla ipotek koymayı, milletten acımasızca vergi toplamayı ve koskoca ülkeyi gırtlağına kadar borca batırmayı devleti yönetmek sanıyorlar. Hükümetler, millete hizmet için vardır. Ama Erdoğan şahsım hükümeti, milleti kendilerine hizmetkâr görüyor. Bu çarpık anlayış elinde, “Hepimiz bir avuç saray sosyetesinin, mutluluğu için çalışıyoruz.” Tüm nimetler bu mutlu azınlığa, külfet ise tüm millete… Bu sorumsuzların elinde ülkemizi müsilaj götürüyor, Marmara Denizi ölüyor.

İşsizlerimizin sayısı 10 milyonu geçmiş. Pahalılık milleti perişan etmiş. Milletin 128 milyar doları buharlaşmış. Sadece ülkemiz değil, insanımız da borca batmış. Milletin büyük bir kısmının geliri her gün erirken, saray, duran, uçan, kaçan saraylarında gününü gün ediyor, bir avuç saray sosyetesi malı götürüyor. Millet “açım” diye bağırıyor. Erdoğan ise “açları siz doyurun” diyerek, sorumluluğu muhalefete yıkıyor.

Erken seçim çağrısı

Son 19 yılda, milletten 2 trilyon 311 milyar dolar vergiyi kim topladı? Dışarıdan 109 milyar dolar, yurt içinden 63 milyar dolar borcu kim aldı? Millete ait 62 milyar dolarlık malı mülkü kim sattı? Hâsılı 2 trilyon 544 milyar dolarlık kaynağı, bu ülkede kim kullandı? Bu paraları Erdoğan ve Erdoğan’ın başında olduğu hükümetler harcadı. Nereye gitti bu paralar? Bugün milletimiz sıkıntılardan bunalmış. “Bu ülkeyi kim yönetiyor? Hükümet yok mu?” diye feryat ediyor. Türkiye Cumhuriyeti, Büyük Önderimiz Atatürk’ün ifadesiyle; “Bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.” devletimizin en iyi tarifi de budur.

Devleti 19 yıldır yöneten, bugün çıkıp muhalefete, “Aç dolaşanları buyurun siz doyurun” diyorsa, milletin dertlerine çare bulma sorumluluğunu üstlenmiyorsa, o zaman, o beyefendi sıcak koltuğundan da kalkacak. O görevi yerine getirecek bizlere koltuğu bırakacak. Hatası çok olanın, hayâsı da az olurmuş. Erdoğan şahsım hükümetinin hataları, bir değil, yüz değil, bin değil…

Artık yapılması gereken bellidir. Sandığı biran önce milletin önüne getirin. Milletimiz emaneti bu kifayetsiz yönetimden almaya hazır. Biz de göreve hazırız. Bu topraklarda hiçbir çocuğumuzun yatağa aç girmemesi için çarelerimiz, politikalarımız hazır. Aile Destekleri Sigortamız hazır. Tekrarlıyoruz: Getirin sandığı, kapansın haram kapıları. CHP iktidarında kardeşçe kurulacak Halil İbrahim sofrasında, tüm milletimize yer var. Ön teker nereye giderse, arka teker de oraya gider.

"Deniz salyası felaketinin sorumluluğunu, iki yıldır görevde olan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza yıkmaya çalışıyor"

Erdoğan’ın atanmış yardımcısı da, 25 yıl İstanbul’u kimin yönettiğini bilmezden geliyor. 19 yıldır Erdoğan şahsım hükümetlerinin, Türkiye’yi yönettiğini unutmuş görünüyor. Marmara Denizi’ndeki deniz salyası felaketinin sorumluluğunu, iki yıldır görevde olan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'mıza yıkmaya çalışıyor.

"Sorumlu mu arıyorsunuz, saraylarınızdaki aynalara bakacaksınız"

Sorumlu mu arıyorsunuz? Saraylarınızdaki aynalara bakacaksınız. Daha dün Çorlu’da, Çevre Bakanlığı’nın işlettiği “Derin Deşarj Sahili” kapkara oldu. Jandarma resim çekilmesini engellemek için önlem aldı. Ne demiş Peygamber Efendimiz: “İnsaf dinin yarısıdır.” İslam’ın şartı beş ise, altıncısı da haddini bilmektir. Ama bunlar kibre kapılıp, güçten şımarıp, insafı da yitirmiş. Ar damarları çatlamış. Oksijen yuvası Kazdağları siyanürle, zümrüt yeşili Cerattepe dinamitle, güzelim İkizdere iş makineleriyle yıkılıyorsa, dünyanın gözbebeği Salda Gölü betonla sıvanıyorsa, güzelim Marmara Denizimiz salyaya boğulduysa, bunların tek sorumlusu Erdoğan Şahsım Hükümetidir.

Şimdi bu talan zihniyeti, 25 yıl yönetip “İhanet ettik” dedikleri İstanbul’a, öldürücü darbeyi vurmaya hazırlanıyor. Bunu da muhalefete çamur atarak saklamaya çalışıyorlar. Biz bu ihanetin sorumlularını da, bu ihanete ortak olacakları da bir kez daha uyarıyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, talan İstanbul’a tek kuruş çalışmayacak. Herkes bunu bilip, hesabını, kitabını buna göre yapsın.

"Kendi atadığı İçişleri Bakanı'na bir şey diyemiyor"

Ülkeyi 19 yıldır yönetenler, aralarında kavgaya tutuştular. Tüm kirli işleri ortaya dökülmeye başladı. Kavgalı evin reisi Erdoğan; “Bunlarla kaybedecek zamanımız yok” diyerek, yine sorumluluklarından kaçmaya çalışıyor. Ancak Erdoğan’ın etrafında ve AK Parti içinde, hala aklıselim sesler de var. Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Sayın Cemil Çiçek, “Ortalıkta siyasetçilerin araçlarına, çantalar dolusu para konulduğu iddiaları var. Bu iddia suç örgütü lideri olarak tanıtılan birisine ait... Bunu görmezden gelebilir misiniz?” diye soruyor. Herhalde bu sorunun muhatabı belli... Bunu ilk görmesi gereken kişi Erdoğan’ın kendisi…

Çünkü çantalarla para aldığı söylenen vekiller, Erdoğan’ın kendi partisinden... Ama Erdoğan, partisindeki skandala sessiz... Ne demişler? Sükût ikrardan gelir.

Erdoğan, çantalarla para aldığı söylenen MKYK üyesine, hiçbir şey diyemiyor. Çünkü o MKYK üyesi “ben elçiyim” diyerek, Erdoğan’a mesajını verdi. Erdoğan, kendi atadığı İçişleri Bakanı’na da bir şey diyemiyor. Çünkü o Bakan da Erdoğan’a ayar verip raconunu kesti. Yetmedi, arkasına Cumhur İttifakı’nın küçük ortağını aldı. Kavgalı evin ahalisi, birbirlerine kumpaslar kuruyor. Şantaj yapıyor. Taht kavgası almış başını gitmiş. Evin reisi meflûç… Kıpırdayamıyor. Ama artık yargı da, Türkiye Büyük Millet Meclisi de ortalığa saçılan pislikleri görmezden gelemez.

10 bin dolar alan siyasetçi polemiği

İçişleri Bakanı görevi nedeniyle elde ettiği bir bilgiyi, mafya elebaşından 10 bin dolar alan siyasetçinin ismini hala saklıyor. Savcılara suç duyurusunda bulunmuyor. Bunu soran Meclis Başkanına cevap vermeye tenezzül etmiyor. Başkan’ın bilgi istediği 27 Mayıs’tan bu yana, 18 gün geçti. Hala Meclis Başkanı'na verilmiş bir cevap yok. Bu nasıl bir keyfi yönetim anlayışıdır. Ne yargıyı, ne de milli iradenin tecelligâhı Meclis’i takıyorlar. İçişleri Bakanı’nın bu yaptığı alenen suçtur. Suça ortaklıktır.

Yine kara para aklama suçundan yargılanan ve şaibeli bir şekilde yurtdışına kaçan Sezgin Baran Korkmaz ile ilgili, her gün yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Şu aile fotoğrafına bir bakar mısınız? Erdoğan ortada. Bir yanda yurtdışına kaçan Sezgin Baran Korkmaz. Bir yanda ABD’de Mormon tarikatının önemli bir üyesi, Jacob Kingston. Bu şahıs ABD Hazinesini dolandırma suçunu itiraf etmiş, Türkiye’ye kaçarken de ABD’de tutuklanmış birisi. Bir tarafta da SBK Holding’in Türkiye yetkilisi var.

Sezgin Baran Korkmaz

Şimdi bu fotoğraftaki Sezgin Baran Korkmaz’ın, malvarlığı üzerindeki tedbir kararının kaldırılması için, bir MASAK raporu veya yazısının olmadığını, 9 Haziran tarihinde MASAK açıkladı. Bu durumda, olmayan MASAK raporu üzerinden, mahkeme tedbir kararını 6 Kasım 2020’de nasıl kaldırdı? Bugün Adalet Bakan Yardımcısı olan, dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili, Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığı üzerindeki tedbir kararının ivedilikle kaldırılmasını neye istinaden istedi? Hâkimler ve Savcılar Kurulu, tüm bu şaibeli iş ve işlemler için ne yapıyor? Bu konularda, HSK’da yürütülen bir inceleme var mı? Yine yurtdışına kaçan bu şahsın, İçişleri Bakanlığı’na davet edildiği, basında yazılıp çiziliyor. İçişleri Bakanlığı’ndaki bu görüşmelerin ardından, ilgili şahsın, ertesi gün, yurtdışına kaçtığı da biliniyor.

Sezgin Baran Korkmaz yurtdışına nasıl kaçtı? Bu kaçışa kimler göz yumdu? Bunların mutlaka aydınlatılması gerekir.

Soylu'ya istifa çağrısı

Meclis’te de siyasete bulaşan bu ağır şaibeleri temizlemek için, vakit geçirmeden, bir Araştırma Komisyonu kurulmalıdır. İçişleri Bakanı 10 bin dolar alan siyasetçiden başlayarak, tüm bu iddialar için TBMM’de hesap vermelidir. Soruşturmanın selameti açısından, bundan önceki bakan soruşturmalarında olduğu gibi, İçişleri Bakanı, görevinden ya ayrılmalı ya da alınmalıdır.

Bundan 2 bin 300 yıl önce Çinli bir filozofun dediği gibi, “Eğer yoz siyasetçiler, kendilerini güven ve kazanç içinde görüyorsa, bu çöküşün başlangıcıdır. Türkiye yoz siyasetçiler için, artık daha fazla güven ve kazanç kapısı olamaz. Siyasetin arınması, temizlenmesi için yapılması gerekenler bellidir. Sayın Genel Başkanımız bunu, İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nde açıklamıştır.