CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayının CHP kimlikli bir isim olması gerektiğini söyledi.
Radyo Sputnik’te yayınlanan İsmet Özçelik’le Ankara Farkı programına CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin konuk olarak katıldı. Tekin programda, Millet İttifakı’nın adaylık tartışmasına, Türkiye ekonomisine ve seçmenin nabzına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"CHP çok ciddi özveride bulundu"
Cumhurbaşkanı adayının kim olabileceğine yönelik görüş belirten Tekin, “Benim kişisel düşüncem, bu partinin mutfağında yetişmiş bir insan olarak söylüyorum; mutlaka CHP kimliği ile olması gerekiyor. Çünkü CHP baştan itibaren gerçekten çok ciddi özveride bulundu. Hem bu işin kurucu partisi olarak ve bu kadar çabayı sarf eden bir siyasi partinin lideri ya da liderin tarif edeceği bir isim olmalı diye düşünüyorum” dedi.
"Adayın geç açıklanması doğrudur"
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayını açıklamamasının bir avantaj mı yoksa dezavantaj mı yarattığı sorularına yanıt veren Tekin, şöyle konuştu:
“Benim kişisel düşüncem, avantaj değil. Bir tarafta devletin tüm imkanlarını, olanaklarını kullanacak bir yapı var. Bir tarafta da muhalefet kendi imkanlarıyla bu süreci götürmeye çalışacak. 40 gün-50 gün bunlar kabul edilebilir, ama 8-9 ay kampanyaya hiçbir siyasi partinin gücünün yeteceğini zannetmiyorum. İktidar partisinin ya da Cumhur İttifakı’nın doğal olarak muhalefeti sıkıştırması siyasi olarak mümkün olabilir ama benim kişisel düşüncem adaylığın erken açıklanmaması gerektiği yönünde.”
"İcra dosyaları tsunami gibi"
İcra dosyalarının 25 milyonu bulduğunu kaydeden CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, bu durumun halkta yaratmış olduğu psikolojik yüke dikkat çekti.
Bir an önce bu ekonomik modelden vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayan Tekin, şunlar söyledi:
“Ben 6 yıl içerisinde 90 bin km yol dolaştım. Türkiye coğrafyasında gitmediğim yer yok. İstanbul’daki bütün mahalleleri bilirim. İstanbul’da AK Parti’nin en güçlü olduğu yerlere gidiyorum. Ateş düştüğü yeri yakar. Eğer bir baba sabah evinden çıkarken eşine pazar parası bırakamamışsa, çocuğuna okul harçlığı bırakamamışsa onun partisi yoktur. 25 milyon icra dosyasının olduğu bir ülkede siz nasıl yapacaksınız? 25 milyon şu an. Bir önceki en ağır ekonomik kriz dediğimiz, 2001 yılındaki krizde icra dosya sayısı 7 milyon 300 bin. Çok büyük sorun var. Bu sorun nasıl çözülecek bilmiyorum.
Bu yeni ekonomik modelde sabredin, bekleyin diyorlar ama yani beklenebilecek bir durum değil, bir an önce bu modelden vazgeçilmesi lazım. Çünkü bu modelin de yüklemiş olduğu ciddi bir sorun var. Yapı stoklarımız yerinde duruyor, nüfusumuz aynı nüfus. 1,5 yıl önce 1000 TL olan daire, bugün 8 bin TL ise demek ki bir sorun var. Bu da ne yazık ki büyük bir psikolojik sorun yaratıyor, bir güven bunalımı var. Ekonominin temel kuralı önce güvendir. Ekonomi kurmayları ile ilgili kamuoyunda çok büyük bir güvensizlik var."
"Bu iktidarın bu kadar ağır ekonomik krizin üstesinden gelmesi mümkün değil"
Sahadaki gözlemlerini aktaran Tekin, kararsız seçmene dikkat çekti. Tekin, “Özellikle Anadolu’ya baktığımızda çok büyük sorun var. Benim sahada görmüş olduğum manzara şu; kararsızlar partisi geliyor. Bugün yüzde 25-26, bu çok önemli. Neredeyse bütün partilerin en büyüğü haline geldi. Bu iktidarın bu kadar ağır ekonomik krizin üstesinden gelmesi mümkün değildir. Eylül-Ekim’de daha farklı manzaralarla karşılaşabiliriz. Çünkü bu süreç sürdürülebilir bir durum değil” diye konuştu.
"3 yılda 1 milyon kişi İstanbul’u terk etti"
Özellikle İstanbul’u terk etmek isteyenlerin sayısında artış olduğunu söyleyen Tekin, “3 yılda 1 milyon İstanbullu İstanbul’u terk etti. Akın akın şu anda da herkes İstanbul’u terk etme arayışı içerisinde. Nedeni şu; insanlar dayanabilecek güçte değil. 800 hane sıra bekliyor İstanbul’u terk etmek için. Çünkü kirasını, elektrik, doğal gaz parasını ödeyebilecek durumda değil. Bütün bunlar birikmiş. Bu anlattıklarımı daha somut görebilmeniz için herhangi bir mahalle muhtarlığına gittiğinizde mahalle muhtarlıklarındaki tebligatlarda Türkiye fotoğrafını daha net bir şekilde görme imkanınız olur. Günübirlik açıklanan bu tedbirlerin çare olabileceğine inanmıyorum” ifadelerini kullandı.
"İttifaklar askeri kışla değil"
Millet İttifakı içerisindeki kamuoyuna yansıyan görüş ayrılıkları ile ilgili de konuşan Tekin, şunları kaydetti:
“Çok farklı siyasi düşüncelere mensup ve farklı programları olan siyasi partiler bir araya gelmiş. Yani bir araya geliş nedenimizin bugünkü sistem. Büyük olasılıkla bu sistem değiştiği zaman, bugün 6’lı masa dediğimiz insanlar birbirine rakip olacak. Tek parti olacak durumda değiliz. Durum böyle olunca tabii ki birkaç temel şeyde ortaklaşabiliyoruz; dış politika, ekonomi gibi… Her siyasi parti kendi ilkelerinden vazgeçmiş gibi yansıtılıyor ama o da doğru değil, siyam ikizi değiliz, kışla değiliz. Birbirimize itiraz da edeceğiz. İtiraz olduğunda hemen dağılacağız gibi düşünülüyor, hayır. Bu Cumhur İttifakı için de geçerli. Neden motamot düşüneceğiz? Askeri kışla değilsiniz. Masadaki ahenk adaylık konusunda ahenk, yoksa farklı düşüncelerin mutlaka olması lazım.”
"Kamera sistemi kullanılabilir"
Seçim güvenliği konusuna da dikkat çeken Tekin, bu konuda yurt dışında yaptığı gözlemleri şu şekilde aktardı:
“Dünyada birçok seçimi izleyen bir siyasetçi olarak konuşuyorum, yapmamız gereken bir tek şey var. Vatandaşlarımızın reylerinin ve reyini kullanan vatandaşın reyinin güvencede olduğunu görmemiz için kamera sistemi olabilir. Kamera sistemi birçok ülkede kullanılan ve çok da başarılı bir şeydir. Bunu kullanamazsak çok sıkıntılarla karşılaşabiliriz. Her ne kadar siyasi partiler ‘Biz sandıklara hakim oluyoruz’ deseler de, bu mümkün değildir. Şu anda 195 bin sandık var, önümüzdeki süreçte büyük olasılıkla 200 bini geçebilir. Bu da şu demektir; sahada bütün bunları kontrol edebilecek 1 milyon insana ihtiyacımız var ve bunun koşulu da o 1 milyon insan kendi yerelinde, sokağında, köyünde, kasabasında oturması.”