Gündem

CHP'li Özel'den Bakan Soylu'ya: Bakan Yardımcın İsmail Çataklı’nın kardeşi FETÖ firarisi mi değil mi kardeşim?

"İnandığınız dinde, ettiğiniz duada, okuduğunuz Kur’an’da böyle bir kin var mı?"

22 Aralık 2022 18:36

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel; İçişleri Bakanlığı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalışanları hakkında hazırlanan dosyanın savcılığa teslim edilmesine tepki gösterdi. Özel, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya; “Bakan yardımcın İsmail Çataklı’nın kardeşi FETÖ firarisi mi değil mi kardeşim? Çık de ki ‘Değil, benim bakan yardımcımın kardeşi FETÖ firarisi değil’ de. Terbiyesizliğin de bir haddi, hududu var” dedi. Asgari ücreti; tespit komisyonun değil de Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklaması ile ilgili de Özel; “Katar’da millilerimiz olsaymış, bu da maçı izliyor ya; orada Allah verse son dakika penaltı kazansaymışız bu diyecekmiş ki ‘Çekilin ben Cumhurbaşkanıyım ben atacağım penaltıyı.’ Her işi yapmayı kendine hak, memleketi kendine tapulayan, milli takım penaltı kazansa ‘çekil ben atacağım’ diyecek yani” diye konuştu.  

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM'de basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı. Özel, 28 Şubat davası kapsamında müebbet hapis cezasına çarptırılan, 85 yaşında tutuklu olduğu Sincan F Tipi Cezaevi'nde yaşamını yitiren emekli Korgeneral Vural Avar'ın cenazesinden geldiğini söyledi. 

Özel, Avar'ın hastalıklarından bahsederken, "3 kaburgası kırık, Alzheimer, demans, neredeyse bir bebek gibi…  Ama Tayyip Erdoğan ondan içeride öç, hınç alıyor. Bu nasıl bir kin ya. İnandığınız dinde böyle bir kin var mı? Ettiğiniz duada okuduğunuz Kur’an’da var mı bu kin? Siz de var ya. Bu kini nereden aldınız? Nasıl büyüttünüz bu kini, nefreti?" sözleriyle hükümete tepki gösterdi. 

Özgür Özel’in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

"Bugün siyasette bir toplulaştırma süreci yaşanıyor"

"10 dakika önce elimi, Tuna Avar tutuyordu. 65 yıllık eşini kaybetmenin üzüntüsü içinde. Dedi ki ‘Adalet Bakanlığı’nın yapmadığını Allah yaptı, onu beraat ettirdi, bunu hak etmedi.’ Hiçbiri hak etmedi. Bugün siyasette bir toplulaştırma süreci yaşanıyor. 28 Şubat olarak nitelendirilen dönemde o gün toplamda ne yaşandıysa yetmez, üstüne Recep Tayyip Erdoğan, AKP medyası, trolleri, siyaseti ne eklediyse hepsini birden toplayıp 85 ile 94 yaşları arasında cezaevlerinde olan 10 kişinin, bir tanesi toprak atlında; hesabını ondan soruyorlar.

"Bu nasıl kindir, nefrettir, düşmanlıktır, vefasızlık, utanmazlıktır"

Bugün tabutun üzerinde Türk bayrağı vardı. Ama olması gerektiği gibi bir resmî tören yoktu. Silah arkadaşları koymuştu Türk bayrağını oraya. Silahlı kuvvetler yoktu. Saygı nöbetini kimi 60 kimi 70 yaşında kimi 80 yaşında silah arkadaşları ya da onların çocukları tuttu. Görülmeye değer bir kalabalık vardı. Sağdan soldan her yerden çelenk vardı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir çelengi bir temsilcisi yoktu. En düşman gördükleri ülkenin bir generali ölse Ankara’da Türk Silahları Kuvvetleri ona bile çelenk yollar. Bu nasıl kindir, nefrettir, düşmanlıktır, vefasızlık, utanmazlıktır.

"Bugün Vural Avar, cezaevinde ölsün diye devlet tüm organları ile seferber edilmiş"

Biz cezaevi komisyonu olarak 11-12 yıldır cezaevlerine gider geliriz. Bildiğimiz bir şey var, devlet her şeyi yapar da öyle intihar veya ani kalp krizi dışında kimseyi cezaevinde öldürtmez. Yani terör örgütü mensupları açlık grevi yaparlar ve bir eylem biçimi olarak ölüm orucuna yatarlar, cezaevinde ölmek için. İş son noktaya gelince zorla müdahale ederler, serum takarlar hastaneye kaldırırlar. Ölmek isteyen bile cezaevinde ölemez. Ya hastanede ya evinde ölür. Şöyle bir dönün bakın. Ama bugün Vural Avar, cezaevinde ölsün diye devlet tüm organları ile seferber edilmiş.

"Ne kin varmış içinizde kardeşim ya!"

Ya 21 gün önce Ankara Şehir Hastanesi, sağlığı hastanede kalmaya engel değil diyor. Nasıl bir rapor acaba, kaç günlük verdiniz? 21 gün süreyle kalabilir, sonra ölebilir mi dediniz? 3 kaburgası kırık, Alzheimer, demans, neredeyse bir bebek gibi ama Tayyip Erdoğan ondan içeride öç, hınç alıyor. Bu nasıl bir kin ya. İnandığınız dinde böyle bir kin var mı? Ettiğiniz duada okuduğunuz Kur’an’da var mı bu kin? Sizde var ya. Bu kini nereden aldınız? Nasıl büyüttünüz bu kini, nefreti? Bir dönemin hesabını 85 yaşında hasta, yaşlı, kemikleri kırık, kendini bilmeyen bir bedenden alacak kadar bu ülkeye, bu orduya, bu millete, bu bayrağa ne kadar kinlenmişsiniz siz ya. Ne kin varmış içinizde kardeşim ya. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Eden bulsun diyeceğim ama bu bize yakışmaz. Bu kadar kötülük de yanınıza kar kalmaz.

"Hollanda Büyükelçimiz kim, kardeşi nerede?"

Kötülüklerin bakanı, suç işleri bakanı Süleyman Soylu, eveledi geveledi, 2 yıldır söylediği, 1 yıldır rakam verdiği dosyayı şimdi savcılığa vermiş. Göreceğiz, takip edeceğiz. 709 kişinin kendi hakkında, 959 kişinin yakınları hakkında toplam bin 668 kişi hakkında terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı diye bir açıklama vardı. Önce şunu söyleyelim, sen CHP’li belediyelerin işe aldıkları kişiler, onların işe alınırken bulunmayan sabıkaları üzerinden hatta yakınlarının terör örgütlerine irtibatı ve iltisakı üzerinden bakıyorsan bir dön bak. Sana şunu sorarlar, Hollanda Büyükelçimiz kim, kardeşi nerede? Arabasında bayrak var adamın, Türkiye Cumhuriyeti’nin temsil ediyor. Şaban Dişli… Kardeşi kim? Darbenin fiilen bir numarası, şemaya göre iki numarası. Çankaya Köşkü’nden, helikopterden inene kadar o günkü Genelkurmay Başkanı’nın bugünkü Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın 12 yıl boyunca bir karış mesafesinde adam. Darbenin fiilen bir numarası, kendisi cezaevinde; kardeşi Hollanda’da Türkiye’yi temsil ediyor. Sonra da İBB’deki süpürgeciye diyor ki, ‘Senin biraderinin bir terör örgütü ile ilişkisi varmış.’ Onun için ‘Ekrem suçlu’ diyor. Yazıklar olsun. 

"Bakan Yardımcının İsmail Çataklı’nın kardeşi FETÖ firarisi mi değil mi kardeşim?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya soruyorum, Bakan Yardımcının İsmail Çataklı’nın kardeşi FETÖ firarisi mi değil mi kardeşim? Çık de ki değil. Benim bakan yardımcımın kardeşi FETÖ firarisi değil de. Ondan sonra oturalım konuşalım. Terbiyesizliğin de bir haddi, hududu var.

"205 milyar TL para devletin cebinden Kur Korumalı Mevduata verilmiş"

Asgari ücrete geleceğim… Tabii bu asgari ücret belirlenirken neler yaptılar… Kasım sonu itibariyle bütçeden Kur Korumalı Mevduata 92 milyar TL, alınmasından vazgeçilen vergi 19 milyar… Toplam 110 milyar TL. Bunun yarısı Hazine ise yarısı Merkez Bankası. 205 milyar TL para devletin cebinden Kur Korumalı Mevduata verilmiş. Hisselerinin neredeyse tamamı Hazineye ait olan Merkez Bankası, Kur Korumalı Mevduata ödediği parayı Plan ve Bütçe Komisyonu’na, bize söylemiyor, güya diyorlar ki ticari sır. İlgili kanun diyor ki ‘Hazine Bakanlığı ne zaman isterse bu bilgileri verir; Hazine ve Maliye Bakanlığı üzerinden verilmesinde diğer kanunlardaki yasaklayıcı ve sınırlayıcı hükümler uygulanmaz.’ Kanun diyor ki başka bir kanun ticari sır dese bile Hazine ve Maliye Bakanlığı bütün bilgileri istediğinde vereceksin diyor, bunlar ticari sıra sığınıp bilmiyoruz, Meclis’e de söyleyemiyoruz diyorlar.

"Nebati diyor ki ‘Boynunu kırıyoruz biz enflasyonun'; hepsi külliyen yalan"

Nebati demiş ki ‘Türkiye ekonomi modeli, ilk yılını başarı ile tamamlamış ve Türkiye yüzyılına emin adımlarla ilerliyoruz. Her ne kadar yüksek enflasyon hepimizin canını yakmış olsa da aldığımız önlemlerle onun da boynunu aşağıya doğru kırmış durumdayız.’ Bir yıl önce Türkiye ekonomi modeli dedikleri şeyi önce rekabetçi kur deyip TL’yi ucuzlaştırıp, Çin olacaktık güya. Fırladı 20 TL’ye gitti. Sonra KKM icat edip 11 TL’ye indirdikleri gün dediler ki ‘Biz bunu onun altına indireceğiz, orada sabitleyeceğiz.’ Bu lafı dedikten bir yıl sonra kur 19 TL’de, ‘Başarılı olduk’ diyor.

Bugün asgari ücret güncellenmesi var. Enflasyonun, satın almanın çok gerisinde. Ama TÜİK rakamlarına göre bile hareket edildiğinde mecbursun asgari ücreti 2 katına çıkarmaya. Öyle bir noktaya getirdiniz bir yılda Türkiye’yi. Parayı pul ettiniz. Şimdi söyleyeceğim asgari ücretin ne noktaya geldiğini. Ama Erdoğan diyor ki ‘Enflasyonu gelecek aydan itibaren nasıl tepetaklak edeceğimizi göreceksiniz, hayat ucuzlayacak.’ Nebati diyor ki ‘Boynunu kırıyoruz biz enflasyonun.’ Hepsi külliyen yalan.

"Kardeşim Nebati, geçen sene Bay Kemal mi vardı iktidarda?"

Enflasyonu göstereyim. Güvendikleri şu; geçen sene aralıkta enflasyon yüzde 13,5 idi ya şimdi 13,5 değil daha altında çıkacak ya son bir yıla bakıldığı için geçen sene aralıktan kurtulacaklar enflasyon düşüş gösterecek. Baz etkisi. İstiyorlar ki seçmende yaratsın ‘kaz etkisi.’ Seni kaz gibi kandırıp kaz gibi yolmaya devam edecekler. Böyle bir düşüş görülecek enflasyonda bunun adı baz etkisi. Geçen sene aralık 13,5; ocak 11; şubat 4,81 olunca bu sene ondan düşük oldukça baz etkisi görülecek. Kardeşim Nebati, geçen sene Bay Kemal mi vardı iktidarda? Selin Hanım mu Faik Bey mi yaptı bu enflasyonu da şimdi bir sene geçince aman kurtuldum geçen sene aralıktan diyor. Kendi marifeti. Ona güvenip enflasyon düşecek diyor. Böylece fiyatların belini kıracağız diyor. Onların umduğu baz etkisi rağmen işte fiyatlar. Enflasyon düşünce fiyat düşmez. Durmaz bile. Enflasyon sıfırsa fiyatlar durur… Bu baz etkisinden vatandaşa yolunacak kaz etkisi çıkaramazsınız. Yemezler.

"Senin işgal etmediği tek koltuk, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ydu; bugün orayı da işgal etti"

Asgari ücrete gelelim. Bu asgari ücrette şöyle bir durum ortaya çıktı. Birincisi Asgari Ücret Tespit Komisyonu… Kimlerden oluşuyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, sayın TİSK’in başkanı, Türk-İş’in sayın başkanı. Ama genel sekreterler çalışıyorlar. İlk gün sayın Bakan ve sayın iki başkan orada. Bugün tabi Türk-İş imzayı atmadı, orada yok. Orada kim var. Recep Tayyip Erdoğan. Kurumların yerine kişiler geçince böyle oluyor. Sen o masa değilsin ki. Senin işgal etmediğin tek koltuk, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ydu. Bugün orayı da işgal etti. Dün kendisine yakın bir gazeteci diyormuş ki biz eleştirdik diye, ‘O atamıyor mı, istediği zaman yerine geçer, o belirliyor bakanı. Gider asgari ücreti açıklar…’

"Allah verse son dakika penaltı kazansaymışız bu diyecekmiş ki 'Çekilin ben Cumhurbaşkanıyım ben atacağım penaltıyı'"

Dün şöyle bir şey söyledi grupta, ‘Her hayalimiz gerçek olduğu gibi bir gün Dünya Kupası’na gitme hayali de gerçekleşecek…’ Ya 2002’de Dünya Kupası’na gittik, üçüncü olduk. Üçüncülük kupasını kaldırdık. Sen geldin geleli bu hallere düşürdünüz siz sporu. Diyor ki ‘O hayal de bir gün gerçekleşir.’ Senden kurtulunca o hayal hemen gerçekleşir. Senden önce gidiyorduk zaten. Ama bu sene Allah vereydi de gitseymişiz, Katar’da millilerimiz olsaymış, bu da maçı izliyor ya orada Allah verse son dakika penaltı kazansaymışız bu diyecekmiş ki ‘Çekilin ben Cumhurbaşkanıyım ben atacağım penaltıyı.’ Her işi yapmayı kendine hak, memleketi kendine tapulayan, milli takım penaltı kazansa ‘çekil ben atacağım’ diyecek yani. Takımı ben yöneteceğim diyecek. Böyle her şeyi bir kişiye indirgeyen, bu ülkenin kurumlarını yok sayan tüm yetkin kişilerini aşağılayan bir anlayışı, bu vasatlığı tümden reddediyoruz.

"Ciğer buradaysa kedi nerede, kedi buradaysa ciğer nerede?"

Asgari ücrete zam açıklamış. Temmuz ayında yapmayacaklardı. Uğraştık, didindik, 4 bin 250 TL’lik asgari ücrete 5 bin 500 TL yaparak temmuz ayında bir miktarını aldık enflasyonun. Verilen bu ücretin içerisinde ne var hiçbir şey belli değil. Ama eğer ilk 6 aylık enflasyon verilecekti, eksikti ya o olsa, ikinci 6 ayki enflasyon olsa gelecek senenin enflasyon tahmini konsa ve son çeyreğin büyümesi eklense 10 bin 128 TL oluyor. Biz bunu önerdik. Yine işçinin hak ettiğini cebinden çalma var. Şimdi bu rakamı iyi bir rakammış gibi pazarlamak için hazırlıkları var. Bu rakam iyi bir rakam değil. Geçen seneden bu seneye TÜİK’in yaptığı hesabın çok üzerinde bir gerçek enflasyon var sahada. İkincisi bu zam geçen seneki tahribatı mı telafi ediyor, gelecek seneki enflasyondan mı koruyor? Enflasyon beklentileri 60, 65 diyen ortada. Ciğer buradaysa kedi nerede, kedi buradaysa ciğer nerede?

"Bu artış, asgari ücretle çocuğunu doyurmaya çalışanın evine daha az pirinç, bulgur, makarna, süt, zeytin götüreceği düşük bir asgari ücrettir"

Asgari ücretli ne bilir? Pirinç, bulgur, makarna, tavuk, yumurta, beyaz peynir… Bunu bilir. Çocuğu bunu yiyor. Temmuz ayındaki asgari ücreti pirince yatırsan; pirincin temmuz fiyatı 25 TL, bugünkü fiyatı 45,80 TL. Son zamdan beri pirinçteki artış yüzdesine baktığınızda bütün asgari ücretle pirinç alırsa 33 kilo eksik pirinç alıyor bu asgari ücretle. Bütün asgari ücreti bulgura yatırırsa 35 kilo az bulgur alıyor. Bütün asgari ücretle makarna alan 111 paket; tavuk alan 129,5 kilo; beyaz peynir alan 7 kilo; Ayçiçek yağı alan 28 litre eksik Ayçiçek yağı alıyor. Hesap burada. Temmuz ayında zamlanan asgari ücretle ne alıyorduk bu asgari ücretle ocak ayında ne alabiliyoruz? Asgari ücrette yapılan artış satın alma gücündeki azalmayı telafi etmedi. Bu artış asgari ücretle çocuğunu doyurmaya çalışanın evine daha az pirinç, bulgur, makarna, süt, zeytin götüreceği düşük bir asgari ücrettir.

Bir söylenti yayıyorlar, ‘gerekirse mayısta bir zam daha var…’ ‘Şu anda mayısa kadar sürün seçimi kaybedeceğimi anlarsam bir seçim rüşveti olarak artırırım.’ Bu şu demek asgari ücretliyi, emekçiyi değil kendisini ve avenesini düşünmek demek. Allah muhafaza anketlerde kazandığını görse sen sürünmeye devam et. Ama bu gidişat sürer, kaybettiğini görürse pamuk eller cebe, Katar’dan Birleşik Arap Emirlikleri’nden birazcık dolar dilenmeceler, gemiyi seçime kadar daha yüzdürmeler…

"Gelecek nesillere borçlu durumdayız"

Hazine’de olmayan 44 milyar TL. 62 milyar tane 72 sent yapıyor. Dünyadaki 6 milyar kişiden borç isteyip bana 70 sent verin desen olmuyor; 10 tane 70 sent atarlarsa bizim Hazine’ye borçlar kapanıyor. Şu anda eksi 44 milyar TL’de, tam takır kuru bakır, gelecek nesillere borçlu durumdayız. Dedemizden, ninemizden kalan 128 milyar dolarımız gitmişti ya eksi 44 milyar TL’deyiz. Bunu böyle bilsin herkes.

"En büyük izleyici ve seçmen dayanışmasını bu kanallarla göstereceğiz"

RTÜK kararı. RTÜK; Halk TV, Tele 1 ve Fox TV’ye ceza yağdırdı. Halk TV’ye üç kez program kapatma, mimikten. Toplantıda konuşmuşlar, açıklarlarsa çıkacak… Ayşenur Arslan’ın söylediği sözleri koymuşlar soruyor RTÜK üyeleri, ‘neresi bunu kastediyor?’ ‘Açın bakın’, diyor: ‘jestlerine mimiklerine neyi kastediyor?’ Jestten, mimikten üç program kapama. Tele 1’e İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na hapis cezasına ‘halkın iradesine darbe’ demiş, üst sınırdan para cezası. Bu lafları etmek, para cezasına çarptırılmaya… Seçimler yaklaşırken, yeter mi sustursunlar. Ekonominin kötülüğünü Erdoğan’a bağlamayacağım da kime bağlayacağım. Bunu televizyon vermezse, ne haber yapacak? Ana haberlerde penguen göstersin merkez medya. Muhalif medya da kendini bunlara boğduracağına, kendi kendini kapatsın daha iyi. Böyle saçmalık mı olur. Buna topyekûn direnmeye devam edeceğiz. En büyük izleyici ve seçmen dayanışmasını bu kanallarla göstereceğiz. Kimse korkmasın.” (ANKA)