Gündem

CHP'li emekli büyükelçi Tan'dan "Ruanda’dan Türkiye’ye göçmen gönderileceği" iddialarına dair değerlendirme: Kamuoyunu komplocular şekillendiriyor

03 Haziran 2024 09:25

T24 Haber Merkezi

CHP İstanbul Milletvekili ve emekli büyükelçi Namık Tan, Türkiye ile Doğu Afrika ülkesi Ruanda arasında imzalanan turizm anlaşmasının onaylanıp, Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından sosyal medyada ortaya atılan "Ruanda’dan Türkiye’ye göçmen gönderileceği" iddiası hakkında değerlendirmelerde bulundu. 

Tan, X platformu üzerinden yaptığı değerlendirmede "AKP iktidarının mülteciler konusunda sorumluluk almadığını, kamuoyunu komplocuların şekillendirdiğini" ifade etti.

"Bu anlaşma kapsamında iki ülke arasında turizm yatırımları, bilgi ve istatistik paylaşımı, heyet değişimi haricinde bir husus öngörülmüyor" yazan Tan, "Anlaşmanın, Ruanda’dan daha çok turist getirmek gibi bir maddesi ya da amacı da bulunmuyor. Ruanda’dan kanunî ya da kanunsuz yollardan mülteci getirmeye teşebbüs edecekler için böyle bir anlaşmaya ihtiyaç da yok" değerlendirmesinde bulundu. 

Tan, "Fakat İngiltere’nin Ruanda’ya mülteci yerleştireceği haberleri ile bu anlaşmanın aynı tarihe denk gelmesi, karmaşadan beslenen bir takım kesimlere malzeme veriyor" dedi. 

İmzalanan anlaşmanın kayda değer bir önemi olmadığını ve belki de maddelerinin bir bölümünün tam anlamıyla uygulanmayacağını belirten Tan, "Belge niteliğinin ötesine dahi geçmeyecek bir anlaşma böylesine yersiz paniğe yol açıyor" yazdı. 

Tan'ın paylaşımı şöyle: 

RUANDA İLE İMZALANAN TURİZM ANLAŞMASI, ÜLKEMİZE MÜLTECİ KABULÜNE DAİR ÜSTÜ ÖRTÜLÜ BİR MUTABAKAT BELGESİ Mİ?

İktidar Mülteciler Konusunda Sorumluluk Almıyor, Kamuoyunu Komplocular Şekillendiriyor

Cumhur İttifakı hükümetinin Türkiye’de bulunan milyonlarca mültecinin geleceğine ilişkin sorumsuzca tavrı, mültecilere dair belirsizliğin giderek artması, bunun yarattığı tedirginlik karşısında şeffaf, tutarlı ve güven verici açıklamalar yapılmaması, konuyla ilgili toplumsal huzursuzluğu her geçen gün arttırıyor. Ruanda ile geçmişte imzalanan sıradan bir anlaşmanın geçen hafta Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından sosyal medyada yaşanan panik bunun son örneği… Halkın iktidara birçok konuda güvensizliği de bilgi kirliliğini besliyor

Ruanda ile imzalanan anlaşma neleri kapsıyor? Türkiye, Soğuk Savaş sonrasında bölgesinin ötesine geçerek küresel siyasette söz sahibi olma amacını taşıyordu ve bu çerçevede Afrika’da da etkinliğini arttırmak istedi. Bugün AKP iktidarının sahiplendiği “Afrika Açılımı”nın gerçek mimarı İsmail Cem’di. Kendisinin kitaplarında ve makalelerinde görüşleri açıkça yazar. AKP ise Afrika siyasetini uzun yıllar FETÖ faaliyetlerine paralel şekilde belirledi. FETÖ okullarının açıldığı ya da açılmak istendiği Afrika başkentlerine jet hızıyla büyükelçilikler kuruldu. İktidar, dış politikamızın gücünü büyükelçiliklerimizin niteliği ve ağırlığı yerine niceliği üzerinden yorumlama hatasını da yaptı. Büyükelçilik sayısının hızla arttığı bu yıllarda, 30-35 kadar Sahra Altı Afrika ülkesiyle akla gelebilecek her alanda çerçeve anlaşması imzalandı. Eğitim, kültür, sanayi, ticaret ve turizmden spora hemen her başlıkta, içi boş mutabakat zabıtları ardı ardına yürürlüğe sokuldu. Denize kıyısı olmayan ülkeyle denizcilik anlaşmaları, ticaret hacmimizin yok denecek kadar az olduğu ülkelerle gümrük ve ticaret anlaşmaları, maden kaynağı yok denecek kadar az ülkelerle madencilik alanında işbirliği anlaşmaları imzalandı ve bunlar onaylanmaları için TBMM’ye getirildi.

Ruanda ile yapılan turizm işbirliği anlaşması da, Türkiye için önceliği ve gerekliliği tartışılabilecek bir anlaşma. Bu anlaşma kapsamında iki ülke arasında turizm yatırımları, bilgi ve istatistik paylaşımı, heyet değişimi haricinde bir husus öngörülmüyor. Anlaşmanın, Ruanda’dan daha çok turist getirmek gibi bir maddesi ya da amacı da bulunmuyor. Ruanda’dan kanunî ya da kanunsuz yollardan mülteci getirmeye teşebbüs edecekler için böyle bir anlaşmaya ihtiyaç da yok. Fakat İngiltere’nin Ruanda’ya mülteci yerleştireceği haberleri ile bu anlaşmanın aynı tarihe denk gelmesi, karmaşadan beslenen bir takım kesimlere malzeme veriyor. Ruanda gibi sınırlı ilişkiye sahip olduğumuz bir ülkeyle imzalanan ve kayda değer bir önemi olmayan, belki de maddelerinden birçoğu tam anlamıyla uygulanamayacak, belge niteliğinin ötesine dahi geçmeyecek bir anlaşma böylesine yersiz paniğe yol açıyor

Hükümet, halkın endişelerini istismar edenlere karşı ilgisiz

Sorumsuzluğu ve duyarsızlığı şiar edinmiş olan iktidar, ekonomik daralma, geçim sıkıntısı, gelir eşitsizliği, yoksulluk, emeklilerin muhtaç durumu gibi halkımızın karşı karşıya bulunduğu gerçek sorunların çözümü konusunda acziyet sergilemesinin yanısıra, mülteciler konusunda da kamuoyunu bilgilendirme ve hesap verme zorunluluğu hissetmiyor, vatandaşlarımızın panik siyasetinden beslenen komplocuların kurgu haberleri ile ürkütülmesine seyirci kalıyor. İktidarın bu kayıtsızlığı karşısında, bir yandan bazı marjinal sağ partilerin popülist söylemleri, diğer yandan sosyal medyada dikkat çekmek uğruna her türlü ajitasyonu yapanlar, halkımızı kolaylıkla bir paranoya ortamına sürükleyebiliyor. 10 yıldır ülkemize yönelik kontrolsüz mülteci akınına ilişkin her eleştiriye “biz yaptık oldu” ya da “siz anlamazsınız, sizi ilgilendirmez” gibi üstencil söylemlerle yaklaşan ve demokratik hükümetlerin “halka hesap verme” sorumluluğunu görmezden gelen iktidarın, halkımızın bu çerçevedeki endişelerini umursamaması yüzünden, meydan, sosyal medyada kendi ırkçı propagandalarını yaymak isteyen bazı komploculara kalıyor. Maalesef, sol, demokrat çevrelere mensup insanlar da bu propagandadan menfi şekilde etkilenebiliyor.

Halkımıza doğru ve açıklayıcı bilgi verilmemesi yüzünden Ruanda ile yapılan sıradan turizm anlaşması bir bardak suda fırtına kopmasına yol açabiliyor ve bizler böylece gerçek sorunlara odaklanmaktan uzaklaştırılıyoruz. İktidarın Türkiye’ye mülteci kılıfı altında kimleri hangi amaçla ve ne şekilde yerleştirdiğini, bu ciddi sorunu çözme konusunda bir planı olup olmadığını, hatta bunu gerçekten bir sorun olarak görüp görmediğini dahi bilmiyoruz İktidarı, sorumluluk sahibi olmaya, halkımızın eleştirilerine kulak tıkamaktan vazgeçmeye, sosyal medyayı radikal sağın ajitasyonuna terk etmek yerine mülteciler konusunda halkın endişelerini giderecek çalışmalar ve açıklamalar yapmaya davet ediyoruz.