Gündem

CHP İstanbul İl Başkanı: Doğduğum sene partide olanlar hâlâ PM'ye girmek istiyor

"Gürsel Tekin hak etmediği bir şeyle karşı karşıya kaldı, hedef olarak seçildi"

25 Ocak 2016 13:59

Geçen haftasonu 35. Olağan Kurultayı yapılan CHP’de partinin yeni İstanbul İl Başkanı seçilen Cemal Canpolat, yeni dönemde CHP’nin kendi dışındaki sola da kapılarını açacağını söyleyerek, bundan rahatsız olan çevrelerin olduğunu ifade etti.

Evrensel’den Serpil İlgün’e konuşan Canpolat, “Benim doğduğum senede bu partide olanlar, hâlâ PM’ye girmek istiyor” dedi. “Biraz dinlensinler bu arkadaşlarımız. Yeni, genç unsurlar çıktı kurultayımızda ve PM’de” diye konuşan Canpolat, Gürsel Tekin’in PM’ye girememesinin Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na bir uyarı niteliğinde olduğuna ilişkin iddialara ilişkin ise, “Gürsel Tekin hak etmediği bir şeyle karşı karşıya kaldı” diyen Canpolat, “Tekin bir hedef olarak seçildi” dedi.

Cemal Canpolat’ın Evrensel’de yer alan (25 Ocak 2016) röportajı şöyle:

Kurultay değerlendirmesi ile başlayalım. Değişim talebini ve CHP’nin yüzünü sola dönmesi vurgusunu en güçlü dillendiren partililerden biri olarak, sizce kurultay “değişim” iddiasını karşılayabildi mi?

Türkiye’nin savaş, işsizlik, yoksulluk, demokrasi, ifade özgürlüğü gibi o kadar çok önemli sorunları var ki. Halkımızın da bu sorunların çözümü için CHP’den büyük beklentisi var.

En önemli sorunlardan biri elbette ki Kürt sorunu. Kurultayda da en çok konuşulan konulardan biri buydu. Sayın Genel Başkanımız gerek Kürt sorunu, gerek aydınlar bildirisi ile ilgili yaklaşımı nedeniyle AKP Hükümetini sert dille eleştirdi. Genel Başkanımız, Doğu ve Güneydoğu’da bir savaşın olduğunu ve bu savaşın çözüm yerinin parlamento olduğunu bir kez daha belirtti.

Konuşmanın bugünün acil ihtiyaçlarına yanıt vermediği, “sorun parlamentoda çözülür” ifadesinin altının doldurulmadığı değerlendirmelerine katılır mısınız?

Buna katılmıyorum. AKP, Kürt sorununu yeniden savaşla, döverek, vurarak, sindirerek çözmeye hedeflemiş görünüyor. Biz bunun doğru olmadığını dün de söyledik, bugün de söylemeye devam ediyoruz. Bu yeterli görülmeyebilir ama çözüm konusunda net olmadığı eleştirisi doğru değil. Kürt sorunu barışçıl yollarla, karşılıklı temasla, karşılıklı iradeyle, birbirini anlayarak, empati yaparak çözülebilir. Biliyorsunuz, AKP’li iktidar ve Cumhurbaşkanı yine sürekli tehdit ediyor, “HDP ile biz bu işi çözmeyeceğiz” diyor. Peki nasıl çözeceksiniz? “İşte döveceğiz, sindireceğiz…” bu doğru bir yaklaşım değil.

Partiniz de PKK’yi ve PKK Lideri Öcalan’ı muhatap almayacağını söylüyor. Hatta AKP’yi “terör örgütünü muhatap almakla” eleştirmişti. Temel aktörler muhatap alınmadan kalıcı bir çözüm mümkün olabilir mi?

Çözüm yeri doğal olarak parlamentodur. Sorunun, iktidar ve HDP, MHP’siyle muhalefetin bir arada olacağı bir platformda konuşulup çözülmesi gerekiyor. Halkın büyük kesiminin isteği de budur. Doğu Güneydoğu’da son yaşanan savaş, kaçınılmaz olarak CHP’nin rol almasını, etkili bir konuma gelmesini zorluyor. Bunu hem İstanbul’da, hem genel merkezde tartışıyoruz. Önümüzdeki dönemde CHP söylemlerinin hem Kürt sorununda, hem de ekonomiden eğitime, kültürden sağlığa, Türkiye’nin diğer tüm önemli meselelerinde daha etkili olacağı kanısındayım. Genel Başkanımız da konuşmasında bunun altını çizdi. Türkiye’de laikliğin ve Mustafa Kemal Atatürk söylemlerinin bir kez daha öne çıkması gerektiği bir dönem yaşıyoruz. Hiç kimsenin dilinden, inancından, yaşam biçiminden dolayı dışlanmadığı yeni bir döneme, yeni bir söyleme ihtiyaç var. CHP bunu hayatın her alanında daha etkili, daha yüksek sesle dile getirecek. Sadece kendisi gibi düşünenlerle değil, bu ülkede yaşayan herkesin birbiriyle tartışabilmesinin, sorunlarını birbiriyle tartışarak çözmesinin zeminin oluşmasının kaçınılmaz adresi CHP.

“Etkili muhalefet” yapmamakla eleştirilen CHP’nin söylemini bundan sonra daha etkili kılacağının “garantisi” için nereye bakacağız? Genel Başkana mı, Parti Meclisi’ne mi, alınan kararlara mı?

Tabi dönem dönem partiler kendi programlarını gözden geçirirler, eksiklerini, yanlışlarını ortaya koyarlar. Biz de CHP olarak eksiklerimizi gördük, önümüzdeki ilk altı ay içinde program ve tüzük kurultayı yapıyoruz. Bunun anlamı CHP’nin yeni bir programa ihtiyacı olduğudur. Mevcut programı yenileyeceğiz. Eksikliklerimizi gidererek, yeniden Anadolu’nun bütün ücra köşelerine gideceğiz. AKP iktidarının Türkiye’yi sıkıştırdığı konumdan çıkaracak, yönünü yine batıya, sosyal demokrasiye, sola döndürecek, kendi dışındaki solu bu işe katacak, kendi dışındaki sola yüzünü dönecek yeni bir anlayışa ihtiyaç var. Tıpkı köy enstitüleri hareketinin başlattığı gibi, tıpkı sol hareketin 1960’larda yaptığı köy köy, ev ev, fabrika fabrika çalışması gibi bir örgütlenme biçimine ihtiyaç var.

İstanbul kongresinde yaptığınız konuşmada partinizin sağ siyasetten medet ummasını eleştirerek, “1994 yılından beri partinin yüzünü sağa döndüren anlayışla İstanbul’da ve Türkiye’de iktidar olunamayacağı ortaya konmuştur” dediniz. Sağa yönelmek CHP’ye seçim kaybı dışında nasıl hasarlar bıraktı?

Evet, şu anlaşılıyor ki yüzde 25-26’ların üzerine çıkamıyoruz. 10 milyonun işsizin olduğu, milyonlarca işçinin emekçinin geçim sıkıntısı yaşadığı, 10 milyon engellinin olduğu, Kürtlerin sorunlarının yine sopayla çözülmek istendiği, Alevilerin sorunlarının çözülmediği, işçilerin zor koşullarda yaşadığı, insanların düşüncesinden dolayı tutuklandığı, barış istediği için gözaltına alındığı, özetle toplumun tüm kesimlerinin bu kadar sorunu varken sen iktidar olamıyorsan burada bir aksaklık var.

Bu aksaklık nasıl aşılacak? CHP, Murat Karayalçın’ın değimiyle “yüzde 25’lik siyaset kapanından” nasıl çıkacak?

Dünyanın her yerinde bunun çözümü soldur, sosyal demokrasidir, demokratik soldur. Yaşadığımız sorunları, bu gerici, baskıcı yönetimi yenebilme imkanımız bölgesel, yöresel, etnik, mezhepsel söylemlerle değil, sol değerleri daha çok öne çıkararak doğabilir.

CHP’de ideolojik bir birlik olmadığı, parti içinde ortak bir dil gelişmediği, özellikle Kürt sorununun çözümü konusunda daha çok “Beyaz Türklerin” kaygılarına göre hareket edildiği eleştirileri için ne söylersiniz?

CHP Trakya’da da, Karadeniz’de de, Ege’de de, Akdeniz’de de Kürt sorunun çözümü konusunda aynı şeyi söylüyor. Buna karşı olan hiçbir arkadaşımız da yok. CHP tabanı, bu ülkede bir an önce barışın gelmesi, Kürt meselesinin bir an önce çözülmesi konusunda partisinin daha aktif olmasını istiyor. Ben de bunu isteyenlerden birisiyim. Diyarbakır ziyaretimizi bu kapsamda yapacağız. Ve bundan sonra daha aktif olacağız. Dil birliğini daha fazla geliştireceğiz.

 

“AKP’nin savaş politikalarına karşı her türlü birliktelikten yanayız”

 

Malumunuz yüzümüzü sola döneceğiz” denilerek sola dönülmüyor. Bu bakımdan “sola yönelme”yi somutlaştırmanızı rica edelim. Örneğin İstanbul’da söylem ve iddialarınızı nasıl hayata geçireceksiniz?

Aslında bu iddiamızı “hayatı sokaktan örgütleyeceğiz” sloganı ile İstanbul’da başlattık. Kongreyi alır almaz eyleme İstanbul’un arka bölgelerinden, “ötekilerin” yaşadığı, halkın yüzde 86’sının gecekonduda olduğu ilçelerinden Sultanbeyli’de başladık. Sultanbeyli Anadolu’dan, en çok da Doğu Güneydoğu’dan göç alan bir bölge. Oradaki halkla bağ kurmada sorun var, bu bağı kuracağız. Esenyurt’tan, Gazi Mahallesi’nden, 94’te terk ettiğimiz alanlardan, işçilerin, emekçilerin, yoksul insanların bölgelerinden başlayacağız. Yani İstanbul’un ön yüzünde değil, arka yüzünde başlayacağız ve İstanbul’u iktidara taşıyana kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz.

CHP, savaşa karşı mücadeleyi ortaklaştırmak üzere kurulan Barış Bloku içinde 20 kadar milletvekiliyle yer almış ancak daha sonra fiilen çekilmişti. İstanbul merkezli olması itibariyle, Barış Bloku’na yaklaşımınız nedir? Yeniden aktif katılacak mısınız?

Öncelikle her CHP’li barıştan yanadır, bunun altını çizmek istiyorum. Orada birlikte karar verme konusunda farklı tartışmalar oluştu. Karar verilip sana dayatılması doğru değildir.

Böyle bir dayatma mı oldu?

Ona benzer şeyler var. Detayına girmek istemiyorum. Barış mücadelesini hangi solcu, hangi sosyal demokrat vermez? Vermiyorsa zaten demokrat, solcu değildir. Barışı birlikte inşa edeceğiz. Bin yıldır bu kadim topraklarda bir arada yaşayan insanları birbirinden ayırarak, bölgelere yörelere, ırka, mezhebe ayırmaya müsaade etmeyeceğiz.

Yine merkezi İstanbul’da olan, 80’den fazla kitle örgütü, sendika, siyasi parti, derneğin içinde yer aldığı bir diğer platform da Emek ve Demokrasi Koordinasyonu. “Birlikte mücadele etme” iddiasının gereği olarak CHP burada yer alacak mı?

Yönetime geldiğim günden beri bu platformların neredeyse hepsi ile görüşüyorum. Odalarla, barolarla, siyasi partilerle görüşüyorum. Biz bu birlikteliği daha büyük bir alana taşımak için katkı sunacağız. Partimizin politikası da bu doğrultudadır. Ama bazı konularda aynı şeyleri düşünmüyoruz. Aynı düşünmemeyi de doğal karşılıyoruz, bu da demokrasinin bir gereğidir…

Netleşmesi için, kurulan platformlarda CHP olarak yer alıp almama konusunda “kırmızı çizgileriniz” mi var?

Bazı konuların senin iraden olmamasına rağmen senin iradenmiş gibi gösterilmesini doğru bulmuyoruz. Elbette bazı şeylerimiz var, CHP bir kitle partisi çünkü. CHP de herkes var, Rumeli’den, Anadolu’dan, Trakya’dan her taraftan …onların değerlerini sıkıntıya sokacak bir yapı içinde elbette olmayız. Ama demokrasi konusunda, insan hakları, özgürlükler konusunda, birlikte hareket etme konusunda sorun yok.

Bu sözlerinizi okuyunca “bunlar eski yaklaşımlar. Bu yaklaşımla yeni nasıl kurulacak” diye düşüneceklere ne dersiniz?

Eski sözleri söylemedim, yeniyi anlattım! Kırmızı çizgi koymadım.

AKP’nin baskıcı politikalarına, savaş politikalarına karşı oluşabilecek her türlü eylem, her türlü birlikten yanayız.

 

“İnsanların etnik kimliklerini, mezheplerini tartışmak faşist bir yaklaşımdır”

 

Bazı yorumlara göre kurultayda Baykal dönemindeki kalıntılar temizlendi, ulusalcı damarın etkisi zayıflatıldı, sol damar güç kazandı. Bazılarına göre ise yeni PM’de Alevi kimliği ile siyaset yapanlarla, “belediyeciler” ağırlık kazandı. AKP medyasında “CHP Alevi partisi oldu” başlıklarıyla manşetlere de konu olan bu analizleri nasıl değerlendirirsiniz?

İkisi de yanlış. Belediyecilikten ya da belediyelerin baskısıyla PM’ye giren bir kişi bile görmüyorum. CHP’nin kurumsal kimliği, programı, söylemleri nettir. Üstelik 56 Müslüman ülke içinde partisinin genel başkanını ön seçimle seçen tek partidir. Partisinin milletvekillerini ön seçimle seçen tek partidir. Bütün il ve ilçelerdeki kongrelerden süzülerek gelenler içinde etnik kimliği öne çıkartan kimse yok. Bu haksızlıktır. Örgütün iradesine herkesin saygı duyması lazım. Sol, sosyal demokrat bir partide insanların bölgelerini, yörelerini, etnik kimliklerini tartışmak ırkçı ve faşist bir yaklaşımdır. CHP kurultayında sokağın talebi etkili olmaya başladı. Bu AKP ve AKP yandaşlarının, CHP’yi dar bir alana sıkıştırma politikasıdır, CHP bu dar alana sıkışmayacak. CHP’nin kendi dışındaki sola da kapılarını açacağı bir dönem olacaktır bu dönem. Bundan rahatsız olan çevreler vardır.

Parti içinde de var mı?

Olabilir, gayet normaldir. CHP’de daha dinamik, daha kararlı, daha mücadeleci bir kadro oluşmaya başladı. Benim doğduğum senede bu partide olanlar, hâlâ PM’ye girmek istiyor. Hâlâ yönetici olmak isteyen arkadaşlarımız var. Biraz dinlensinler bu arkadaşlarımız. Yeni, genç unsurlar çıktı kurultayımızda ve PM’de. Bu genç unsurları, neler yapacaklarını bir görelim.

Kurultayı değerlendiren bütün yorumlar “CHP delegesi şu mesajı verdi, bu mesajı verdi” şeklinde başlıyor. Delege size göre kurultayda ne mesaj verdi?

Delegenin iktidar talebi vardı, bu ülkede ötekilerin sorunlarının çözülmesi talebi vardı, Doğu’da-Güneydoğu’da olan savaşa bir an önce barış katkısını sunma talebi vardı. Delege, CHP’nin bu ülkedeki işçilere, emekçilere, dar gelirlilere, yoksullara sahip çıkmasının mesajını verdi. Bu kesimlerle birlikte AKP’nin zulmüne, baskısına karşı mücadele etme mesajı verdi. Kısaca bu kurultay, CHP iktidarının önünü açan kurultay olduğu mesajını verdi.

 

“İlgezdi benim desteğimle değil, sol mücadeleyle PM’ye girdi”

 

Kurultay değerlendirmelerinde sizinle de ilgili bir iddia gündeme geldi. Buna göre Kemal Kılıçdaroğlu, hakkındaki zenginleşme iddiaları nedeniyle İstanbul milletvekili Gamze İlgezdi’nin PM’de yer almasını istemeyerek anahtar listede yer vermedi. İlgezdi’nin buna rağmen PM’ye girmesini sizin sağladığınız söyleniyor. Hatta şöyle deniyor: “Cemal Canpolat, İlgezdi’yi seçtirerek İstanbul’da aldığı desteğin ‘diyetini’ ödedi! Nedir yanıtınız?

Bunlar çok yanlış yaklaşımlar. Bunlar dedikodu. Gazeteci değil bunu yazanlar. Bir sefer Gamze İlgezdi sol, sosyalist bir dünyadan gelen bir milletvekilimiz. Seçildiği günden bu yana duruşundan hiç taviz vermeyen ama yandaş basın tarafından ezilen, etkisiz hale getirilmek istenen bir milletvekili arkadaşımızdır. Genel başkanın listesinde yoktu, evet. Sol mücadele ile İlgezdi listeye girmiştir. Genel başkanın İlgezdi’yi iddialar nedeniyle listeye almaması dedikodu, bunları ciddiye almıyorum. Şunu net söylüyorum; Genel başkanın listesini doğru bulan,o listeyi uygulayan bir il başkanıyım. CHP’de seçilen herkes CHP’lidir, delegenin onay verdiği, dışardan PM’ye girenler de CHP’lidir. Ayrıca dışardan, listeyi delerek PM’ye girenler abartıldığı kadar değildir, 3-4 arkadaşımız var listeyi delip giren. Diğer hepsi genel başkanımızın 104 kişilik listesi içindeydi. Listede olmayan ama delen 3-4 arkadaşımız da CHP’li arkadaşımızdır. Seçim dönemi bitti, bundan sonra hep beraber mücadele edeceğiz.

 

“Gürsel Tekin hedef seçildi”

 

Parti Sekreteri ve Kılıçdaroğlu’nun yakın çalışma arkadaşı Gürsel Tekin’in PM’ye girmemesinin aslında genel başkana bir uyarı olduğu, hatta Kılıçdaroğlu’nun bir sonraki kurultayda başkanlığa veda edebileceği yönünde değerlendirmeler yapıldı. Tekin’in PM’de yer almamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunlarla hiçbir ilişkisi yok. CHP’yi tarif eden yazarların, CHP’yi tanımadığı anlaşılıyor. Gürsel Tekin benim en yakın arkadaşımdır, birlikte görev yaptık. Kendim de açık açık oy verdim. Gürsel Tekin hak etmediği bir şeyle karşı karşıya kaldı. Kendisi de bunun farkında. Tekin her seferinde Genel Başkana yönelik eleştirilere göğsünü siper eden bir arkadaşımızdı. Birçok oy alan arkadaşımızın Gürsel Tekin’in söylemlerine ulaşmaları da mümkün değil. Bir haksızlık olmuştur ama demokrasinin gereğidir, kendisi de sonucu saygıyla karşıladığını belirtti zaten. Doğrusu seçilemediği için üzgünüm ama karar delegenin. Tekin bir hedef olarak seçildi, bir haksızlık oldu. Genel Başkanımızın son kongresi olacağı iddialarına gelince… Genel Başkanımız herkesin önünü açarak kurultaya gitmesine rağmen hiçbir aday çıkmadı. Genel Başkanımızın rakibi yok şu anda, güçlü bir genel başkandır, bundan sonraki hedefimiz de hep birlikte CHP’yi iktidara taşımaktır.

PM yapısı için siz neler söyleyeceksiniz?

CHP tabanı artık sessiz, her söylenene “evet” demeyen bir politika talep ediyor. CHP tabanı, daha fazla mücadele eden, daha diri, daha kararlı, halkla bütünleşen, Gezi ile bütünleşen kadroları öne çıkarmış oldu. Her bölgenin, her yörenin temsil edildiği bir kitle partisidir CHP. Bu bağlamda PM’de evet, daha sol, daha sosyal demokrat ağırlıklı, Gezi’de yarım kalan ruhu Türkiye’de hayata geçirebilecek bir kadro oluşmuş oldu. Bu kadrodan rahatsızlık duyanlar vardır ama çok da önemli değil.

 

"CHP ‘Hayır, anayasayı değiştirmiyoruz’ diyemez"

 

CHP Anayasa’nın ilk dört maddesinin değişmesini istemiyor ve bunu kırmızı çizgi ilan ediyor. “Devletin niteliğinin ve şeklinin belirlendiği ilk dört madde değişmezse demokratik bir anayasadan nasıl söz edilir ve Kürt sorunun çözümü nasıl mümkün olur” sorularına ne yanıt verirsiniz?

İkisi farklı şey. Yani dört maddeyle Kürt meselesinin çözümsüzlüğünü getirmek doğru değil. CHP Kürt meselesinde o kadar ileri şeyler söyledi ki. 1990’da (o zamanki adıyla SHP) Kürt raporunu hazırladı, 91’de parlamentoya taşıdı. Daha sonrası da var. Son 13 yıldır AKP iktidarının her seferinde açılım diye, çözüm diye ortaya koydukları hiçbir projenin doğru ve samimi olmadığı ortaya çıktı. CHP’nin bu konuda samimiyeti, iyi niyeti ve doğru yaklaşımı ortada. Bu kapsamda, barışı kurmak, barış söylemini daha yüksek sesle söylemek için Diyarbakır gezimizdeki incelemelerimiz ve görüşmelerimizi daha da geliştireceğiz.

AKP-CHP arasında yapılan anayasa görüşmeleri koalisyon dönemine benzetiliyor ve anayasa değişikliğinin hedefine başkanlığı koyan AKP ile görüşmeler yapması CHP içinden de eleştiriliyor. CHP, HDP’nin dışlandığı, “milli yerli anayasa” yapım sürecine can suyu mu taşıyacak?

CHP 12 Eylül darbesiyle yapılan anayasayı değiştirme konusunda “hayır biz bunu değiştirmiyoruz” diyemez. AKP ile demokrat bir anayasanın yapılmayacağını bilenlerden bir tanesiyim. Biz onun için bir iddia koyduk ortaya, “şu şu yasaları değiştirecekseniz biz varız” dedik. Bunun mücadelesini biz AKP’ye karşı vereceğiz. AKP’nin iki amacı var; bir tarafta HDP ya da MHP’yi baraj altında bırakan yeni bir seçim. İkinci hedefleri de “işte anayasayı getirdik ama bunlar reddettiler” deyip referanduma götürmek. Bu kadar zulmün, savaşın, baskının nedeni başkanlık sistemidir, bu kadar net.

 

“Kadın arkadaşlarımdan özür diledim”

 

Kadın Adayları Destekleme Derneği (KADER) CHP İstanbul kongresinde cinsiyet kotasına uyulmadığı ve delege listesinin erkeklerle doldurulduğu eleştirisinde bulunarak şu soruyu yöneltti: “CHP kadınlardan korkuyor mu?” Nedir yanıtınız?

Hiç ilişkisi yok. İlçe başkanlarımız listeyi yaptı, hiç müdahil olmadım. Kadın kotası eksik kullanıldığı için bütün kadın arkadaşlarımdan tereddütsüz özür diledim. Çünkü benim iddialı söylemlerim vardı kadın ve gençlik konusunda. Ama biz onun telafisini hemen yaptık. Başkanlık divanı kadın ağırlıklı şu anda. İl eğitim sekreterimiz, il saymanımız, il disiplin kurulu başkanımız kadın. Yanı sıra 8 il başkan yardımcımızı kadın atadım. Yani kadın ağırlıklı bir CHP olacağız!

 

İlgili Haberler