CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Adalet Bakanlığı resmi verilerine dayanarak, AKP Hükümetleri döneminde 2.501 hasta mahkûmun hayatını kaybettiğini açıkladı. Tanrıkulu, son 3.5 yılda (2012- 29.06.2015 arası) 1253 kişi yani başka bir deyişle günde bir mahkûm hayatını kaybetmiştir" dedi.
“Hasta mahkûmlara eksik sağlık hizmeti verilmesi, hastalık durumlarının ölümcül seviyede olması en temel insan hakkı olan yaşam hakkına aykırıdır” diyen Sezgin Tanrıkulu, hasta mahkûmların sorunlarının incelenmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi için Meclis Araştırması açılmasını istedi.
432 mahkûm intihar etti
1 Ocak 2006 ile 29 Haziran 2015 tarihleri arasında hayatını kaybedenlerden 462’sinin hüküm giymemiş hasta mahkûmlardan oluştuğunu söyleyen Tanrıkulu’nun verdiği bilgiye göre, 2002 yılında hayatını kaybeden hasta mahkûm sayısı 71 iken, bu sayı 2014 de 312’e yükseldi. 2000-2011 arasında 432 mahkûm intihar etti.
Adalet Bakanlığı’na bağlı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nün resmi verilerine göre, 2000-2011 yılları arasında hapishanelerde 2024 kişi hayatını kaybetti. Bu mahkûmlardan 1000’e yakını, yeterli ve gerekli sağlık hizmeti alamadığı için yaşamını yitirdi. Aynı yıllar arasında intihar eden mahkûm sayısı 432. 2012 yılı içerisinde gerçekleşen ölüm sayısı ise 16 Haziran 2012 tarihi itibariyle 50’ye yaklaştı.
TBMM Başkanlığı’na hasta mahkûmlarla ilgili Meclis araştırması önergesi veren Tanrıkulu şu değerlendirmelerde bulundu:
"Hapishaneler sorununun en acı yüzü ise “hasta mahpuslar meselesidir.” Her yıl onlarca insanın hayatını kaybettiği hapishanelerde, Adalet Bakanlığı’nın açıklamasına göre; 500’den fazla hasta bulunmaktadır. İnsan Hakları Derneği’nin açıklamasına göre ise bu hastalardan 100 kadarı ölümcül noktadır. Hapishanelerde cezai ehliyeti olmayan mahpuslar olduğu gibi bazı hastalar ise yatalak durumdadır. Yeme, içme, nefes alma ve dışkılama dışında hiçbir yaşamsal aktivitesi olmayan bu insanların tahliye edilmemesi hukuki bağlamdaki sorunlarla birlikte hapishaneler konusundaki mevcut iktidarın hapishaneler politikasını ortaya koyan çarpıcı bir sonuçtur.
Adalet Bakanlığı’na bağlı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nün resmi verilerine göre, 2000-2011 yılları arasında hapishanelerde 2024 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu mahpuslardan 1000’e yakını, yeterli ve gerekli sağlık hizmeti alamadığı için hayatını kaybetmiştir. Aynı yıllar arasında intihar eden mahpus sayısı 432’dir. 2012 yılı içerisinde gerçekleşen ölüm sayısı ise 16 Haziran 2012 tarihi itibariyle 50’ye yaklaşmıştır. Yukarıdaki rakamlar durumun ciddiyetini gözler önüne sererken sorunun siyaset kurumu tarafından da ciddiyetle ve bir an önce ele alınması gerektiğini göstermektedir.
Adalet Bakanlığı’nın ilettiği diğer verilerde ise, AKP Hükümeti’nin ilk 4 yılı (2002-2005) baz alındığında 1460 günde 365 mahkûm yani 4 günde bir mahkûm yaşamını yitirirken, son 3.5 yılda (2012- 29.06.2015 arası) 1275 günde 1253 kişi yani başka bir deyişle günde bir mahkûm hayatını kaybetmiştir.
Ölüm oranlarında yüzde 439 artış
AKP Hükümetleri döneminde 2501 hasta mahkûm hayatını kaybetmiştir. 01.01.2006 - 29.06.2015 tarihleri arasında hayatını kaybedenlerden 462’si tutuklu yani hüküm giymemiş hasta mahkûmlardır. 2002 yılında hayatını kaybeden hasta mahkûm sayısı 71 iken, 2014 yılında hayatını kaybeden hasta mahkûm sayısı 312 olmuştur. 2002-2014 yılları arasında yıllar bazında karşılaştırıldığında ölüm oranında yüzde 439 artış olmuştur.
Ülke gündemine ölüm, isyan, yangın, ölüm oruçları, taciz-tecavüz, işkence ve kötü muamele gibi başlıklar altında gelen hapishaneler meselesi köklü bir reformu gerektirmektedir ve bu reformun en acil boyutunu da hasta mahpuslar konusu oluşturmaktadır.
Demokrasi, insan hakları ve hukuka aykırı olarak devralınan hapishaneler politikası, mevcut iktidar tarafından da aynı şekilde devam ettirilmektedir.
"Ölümler ve hak ihlalleri ciddi boyutlara ulaşmıştır"
Sadece 2012 yılının ilk 6 ayında yaşanan 50’ye yakın ölüm vakası ve özellikle Pozantı, Şanlıurfa ve Şakran hapishanelerinde yaşanan olaylar bu tespitin yerindeliğine işaret ederken sorunun ulaştığı boyutları da gözler önüne sermektedir. Hapishanelerde yaşanan ölümler ve hak ihlalleri ciddi boyutlara ulaşmıştır ve bundan sonraki süreç için de başka ve yeni problemlerin habercisi durumundadır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 1946 yılında yaptığı tanıma göre; “ Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.” Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan bu sağlık tanımına bakıldığında hasta mahpusların irdelenmesinin dışarıda normal bir yaşam süren kişinin sağlığının irdelenmesi ile birtakım farklılıklar içereceğini göz önünde bulundurmak gerekmektedir.
Hasta mahkûmlara eksik sağlık hizmeti verilmesi, hastalık durumlarının ölümcül seviyede olması en temel insan hakkı olan yaşam hakkına aykırıdır. Suçları ne olursa olsun, devletin güvencesi altında cezalarını çeken insanların yargının dışında tekrar cezalandırılması evrensel hukuk normları ile bağdaşmaz. Hasta mahkûmların sorunlarının incelenmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi için Meclis Araştırması açılması elzemdir."