Gündem

CHP Genel Başkan Yardımcısı Taşkın: 22 milyona yakın insan maddi yoksunluk içinde; AKP seçim stratejisi olarak yoksulluğun görünür olması istemiyor

16 Ekim 2020 11:18

CHP Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Yüksel Taşkın, AKP’nin yoksulluğu aşmayı değil idare etmeyi tercih ettiğini söyledi. TÜİK verilerine göre 22 milyona yakın vatandaşın Ciddi Maddi Yoksunluk içerisinde olduğunu kaydeden Taşkın, "Siyasal, toplumsal kutuplaşmayı tırmandırmayı seçim stratejisine çeviren iktidar, yoksulluğun görünür olmasını, gündem haline gelmesini istemiyor" dedi.

CHP’li Taşkın, 18 yıldır iktidarda olan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yoksullara sabretmeyi öğütleyen açıklamalarına da tepki gösterdi. Taşkın’ın konuya ilişkin yazılı basın açıklaması şöyle:

“Yoksulluğu seçim stratejisinin bir parçası olarak kullanıyor”

"AKP iktidarında yoksulluk azalmıyor daha da derinleşiyor. Siyasal, toplumsal kutuplaşmayı tırmandırmayı seçim stratejisine çeviren iktidar, yoksulluğun görünür olmasını, gündem haline gelmesini istemiyor. Yoksulluğu seçim stratejisinin bir parçası olarak kullanıyor. Milyonlarca yoksul ve yoksun vatandaşı belirsizliğe, keyfiliğe ve bağımlılığa mahkûm eden bu anlayış, iktidarda kalmanın en kolay yolu olarak görülüyor.

“22 milyona yakın yurttaşımız ciddi maddi yoksunluk içerisinde”

"Her ne kadar rakamları tartışılır olsa da TUİK’in 2019 Gelir Dağılımı ve Yaşam Koşulları verilerine baktığımızda, Ciddi Maddi Yoksunluk içerisinde olanların oranının yüzde 26,3 olduğunu görüyoruz. Bu da demektir ki 22 milyona yakın yurttaşımız Ciddi Maddi Yoksunluk içerisinde. TUİK’in aynı araştırmasında en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik dilim toplam gelirin yüzde 46’3’ünü alıyor. En yoksul yüzde 20’lik diliminin payı ise sadece yüzde 6,2. Demek ki adında “Adalet” sözcüğü olan iktidar partisi, gelir adaleti bakımından da ülkemizi geriye götürmüştür.

“Kimler yoksullaştı, kimler dolar bazlı garantili ödemelerle servetlerine servet kattı?”

"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtikten sonra ciddi bir yönetilemezlik krizi ortaya çıktı. Referandum döneminde yeni sistemin önce yönetim krizi ardından da ekonomik kirz getireceğini savunmuştuk. Maalesef haklı çıktık. CHS sistemine geçtikten sonra ulusal gelirimiz sadece üç yıl içerisinde yaklaşık 150 milyar dolar eridi. Tam da bu noktada sormamız gereken bir soru var: Ulusal gelirimiz mum gibi erirken kimler yoksullaştı, kimler dolar bazlı garantili ödemelerle servetlerine servet kattı?

“Yoksulları yok sayanların onlara sabredin diye telkinde bulunmaları kabul edilemez”

"Üretimin artmadığı, milyarlarca liranın betona gömüldüğü bir rant ekonomisinde birilerinin oransızca zenginleşmesi, çoğunluğun yoksullaşmasıyla mümkündür. Böylesi bir durum, teknik terimlerle değil siyasi tercihlerle alakalıdır. Tercih yani öncelikler meselesi. Yukarıda paylaştığımız çarpıcı rakamlar, mevcut iktidar açısından yoksulların ve emekçilerin baştacı edilmediklerini net biçimde ortaya koymaktadır. Yoksulları yok sayanların onlara sabredin diye telkinde bulunmaları kabul edilemez. Sınıfsal ve bölgesel eşitsizliklere bir de dijital eşitsizliklerin eklendiği, çocuklarımızın, gençlerimizin bizlerin standartlarını bile elde edemeyecekleri bir gelecek için sabır göstermek değil, siyasete müdahil olarak değişim talebinde bulunmak gerekmektedir.

“Yandaşlık değil vatandaşlık temelli, kamuyu önceleyen, hak temelli bir sosyal devlet anlayışı”

"CHP iktidarında yandaşlık değil vatandaşlık temelli, kamuyu önceleyen, hak temelli bir sosyal devlet anlayışını mutlaka hayata geçireceğiz. Güçlü sosyal devlet hedefini, CHP’nin 37. Olağan Kurultayı’nda kamuoyuyla paylaştığımız ve delegelerin de oylarıyla parti politikası haline gelen İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nin On Birinci Maddesi’yle de somutlaştırdık: “Güçlü sosyal devletin ilk adımı olarak Aile Destekleri Sigortası Kurumu kurulacaktır. Vatandaşlarımıza asgari bir gelir düzeyi mutlaka sağlanacaktır. Bu bağlamda Aile Destekleri Sigortası uygulamaya konulacak, bu topraklarda hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecektir. Vatandaş devlet yardımlarını lütuf olarak değil hakkı olarak görecektir.”